28
Mayıs
2024
Salı
ANASAYFA

'Lan' - Can Dündar / Milliyet

SORU 1: Erdoğan özellikle mi "Anasını satiym", "Ananı al git buradan", "Artizlik yapma lan" diye konuşuyor?
Bence hayır.
Kendi dili bu... İçinde doğup büyüdüğü çevrenin dili...
Dolayısıyla ağzında sırıtmıyor. Hatta ağzına yakışıyor.
TV dizisinde "Lütfen annenizi alıp buradan gider misiniz?" diye konuşan bir kabadayı görsek "Bu ne ya!" diye itiraz etmez miydik?
Bence yakışıksız olan, Baykal'ın onunla argo yarıştırmaya kalkıp "O üç noktayı alsın, uygun yerine koysun" çıkışıydı.
Onun ağzına yakışmadı. Kendine ait olmayan bir bitirim dilini, siyaset gereği konuştuğu belliydi. Tutmadı.
SORU 2: Argoyu Erdoğan'ın ağzına yakıştırıyorsak sorun ne o zaman?
Erdoğan'ın Başbakan olması...
Çünkü biz başbakanların "düzgün" konuşması gerektiğini düşünüyoruz.
Oysa milletimiz "düzgün" konuşmuyor.
Herhangi bir ilkokula, pazaryerine, kahvehaneye uğrayın; konuşmalara kulak kabartın:
"Alırım paçanı aşağı"ları, "Yürü lan, anca gidersin"leri işiteceksiniz.
Yani biz millet kızınca küfretsin, ama devlet kızınca sabretsin istiyoruz.
"Resmi dil"le, "sivil dil"i ayırıyoruz.
"Millet adamı" değil, "devlet adamı" arıyoruz.
Peki bu yaklaşım, siyaseti geniş kitlelerin bulaştırılmadığı, kravatlılarca oynanan yapay bir protokol törenine çevirmedi mi?
AKP, buna tepki değil mi?
SORU 3: Bu kez karşımızda bir "millet adamı" var. Kasımpaşa sokaklarından geliyor. Bürokrasi çarkında öğütülmemiş. Devletin değil, milletin dilini konuşuyor.
Kızdığımız bu mu?
Milletin dilinin devlete egemen olması mı?
Peki "millet egemenliği" bu değil miydi?
Aynayı mı taşlıyoruz?
Milletimiz ana avrat söverken liderimizden leziz bir Türkçe mi bekliyoruz?
Liderlerimizin bizim gibi konuşmadığı nezahat dönemlerini mi arıyoruz?
Bizim gibi olanları değil, olmak istediğimiz şeye benzeyenleri mi özlüyoruz?
Aslında ona değil, onu bu mevkie taşıyanlara, yani kendimize mi kızıyoruz?
SORU 4: "Biz" kimiz?
Kamuoyu yoklamalarında Erdoğan hâlâ durumunu koruyor.
Ona eleştirenler oy, tiraj sıkıntısı çekiyor.
Bu iki cümlede birbirini doğuran sonuçlar var mı?
Sokak, diline uygun Başbakan'ı buldu, partiyi, medyayı bulamadı mı?
İyi de herkes "sokağa inerse", geniş caddelere açılabilir mi bu ülke?
SORU 5: "Siyasetçi model olmalı" diyoruz.
Bunca yıl iyi kötü "model" oldular.
"Lan"lı, "lun"lu konuşmadılar.
Sonuç?
Kibarlar tasfiye, "lan"cılar iktidar oldu.
O kadar ki, "model"ler bile "Kahvehaneleri onlara bırakmayayım" diye küfürlü konuşmaya başladı.
"Model" çöktü.
Peki herkes hedef kitlenin dilini konuşmaya kalkarsa hep birlikte çamura batmaz mıyız?
SORU 6: Dinde yaşadığımız burada da karşımıza mı çıkıyor?
"Milletin dili" ile "devletin dili" çatışıyor.
Devlet, ilaç prospektüsünden dava iddianamesine, tarih kitabından diplomatik tepkisine kadar millete uzak, soğuk bir dil konuşuyor.
Resmi dile uzak duran politikacı prim yapıyor; ama sonuçta hep birlikte irtifa kaybediyoruz.
O halde yeni bir dil geliştirmek zorundayız.
Ağzını bozmayan, ama sokakla irtibatını da kesmeyen bir dil...
Siyaseti anlaşılmaz bir kuş diline çevirmeyen, ama terbiyesizleşmeyen bir dil...
Rahatını sevdiği kadar, misyonunu da seven bir dil...
Milletin diliyle, devletinkini barıştıracak bir dil...
Lan onu bulan var ya, bu ülkenin reçetesine de, iddianamesine de, tarih kitabına da geçer valla...
.
Yayın Tarihi : 13 Şubat 2006 Pazartesi 11:46:39


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
ercan çakır IP: 85.98.140.xxx Tarih : 13.02.2006 12:59:00
Bence haber yazarı aşırı derece iktidardan yana konuşuyor ve bu şekil davranarak halkıda devlet dilinden uzaklaştırıyor.Bir ülkede devlet dilinden başka diller resmiyettede kullanılırsa o devletin dili yozlaşarak yok olmaya mahkum kalır.Şimdiki durumumuzdan daha kötü durumlara düşebiliriz,başka ülkelerin boyunduruğu altında onların diline mahkumluğumuz gitgide artar.Kendi dilimizi yücelterek boyunduruğumuzu çıkarmamız gereken yerde boyunduruğa binen yükü dahada artırmayalım diyorum saygılarımla.