19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Mümtaz Soysal - Cumhuriyet Gazetesi

Bu Ne Biçim Dış Politika?

ÇEYREK YÜZYIL öncesine gelinceye kadar Türk diplomasisi dünyanın sayılı diplomasilerinden biriydi. O zamandan beri, çok kısa dönemler dışında, Türk diplomatlarının çabaları, yaratıcılık yerine, siyasilerin yaptığı ve yaptırdığı hataları onarmaya yönelik oldu. Sonuç, Türk diplomasisinin yıpranıp alay konusu olma durumuna düşürülmesi ve Türk diplomatları arasında da siyasilerin her istediğini gözü kapalı yerine getiren diplomat türünün üremeye başlamasıdır.

Ne bu ülkenin diplomasisi buna müstahaktır, ne de diplomat bu demektir.

Şu Kıbrıs konusunda izlenen politikaların Türkiye’yi getirdiği utanç verici tabloya bakın: Tanıdığımız bir devleti, KKTC’yi, bizden rica edildiği için düzenlediğimiz ve sadece kültürel nitelik taşıyan bir uluslararası toplantıya, hem de yarım yamalak bir unvanla, gözlemci olarak bile oturtamamak; buna karşılık, tanımadığımız bir devletle, meşru saymadığımız bir sözde ’’Kıbrıs Cumhuriyeti’’ ile, serbest ticaret anlaşması yapmış olmayı kabul edivermek.

Bütün bunlar, Türk diplomasisinin son yirmi beş-otuz yüzyıl boyunca edindiği bir alışkanlıktan doğuyor: Sağlam ve doğru bilinen ilkeler için ısrarla uğraşmak yerine, sürekli ödün vermeyi ve ilkelerden kolayca vazgeçip uyduruk sonuçlar elde etmeyi ’’başarılı diplomasi’’ saymak.

Örnek mi? KKTC’yi yok sayıp ’’Kıbrıs Türk Devleti’’ ne çeviren bir Annan Planı’na sırf Avrupa Birliği’nin hoşuna gitmek için ’’evet’’ demek ve dedirtmek, o adın İslam Konferansı Örgütü’nce kabulünü yeterli bulmak ve sonra AB’li devletler buna bile itiraz edince, onlara kızıp yüzlerine tükürmek yerine, binbir güçlükle düzenlenmiş bir toplantıyı iptal etmek.

Türkiye, İslam Konferansı Örgütü’nün genel sekreterliğine kendi adayını seçtirebilme uğruna o uzun çabayı bu durumlara düşmek için mi harcamıştı?

Şimdi, ’’on-on beş yıl sürer’’ dense de aslında ’’ucu açık’’ dendiği için ne zaman sona ereceği, hatta sonuçlanıp sonuçlanmayacağı belli olmayan bir müzakereye başlama tarihi uğruna AB ile ilişkilerde yeni bir döneme giriliyor. Bir yığın tersliğe ve olumsuzluğa katlanarak.

Bu katlanışın ileride Türk diplomatlarını ne gibi durumlara sokacağını, nelerle uğraşmak zorunda bırakacağını biliyorlar mı acaba şimdiki siyasiler ve onların dediğini itirazsız yerine getiren şimdiki diplomatlar?

Başkalarıyla müzakereye başlarken bitiş tarihi de belirtildiği halde, sıra Türkiye’ye geldiğinde ’’ucu açık müzakere’’ den söz etmek ne demek? Fransa’yla aynı devlet ve vatandaş anlayışına sahip bir Türkiye Cumhuriyeti’nden, Lozan’da kabul edilmiş olanı değiştiren bir ’’azınlık’’ kavramına yönelmesini istemek kimin haddine düşmüştür?

Böyle sözler içeren bir raporu elinin tersiyle itmek çok mu zordur?

Kısacası, siyasiler Türk halkının oylarını ve diplomatlar Türk devletinin maaşlarını Türk ulusu adına bu zillete katlanmak için mi almışlardır?

CUMHURİYET GAZETESİ
Yayın Tarihi : 6 Ekim 2004 Çarşamba 13:06:14
Güncelleme :6 Ekim 2004 Çarşamba 13:07:40


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?