18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Murat Yetkin - Radikal Gazetesi

Kandil Dağı'nda ayrılık

Murat Yetkin

PKK, 'reformist, sağcı' ilan edilen Osman Öcalan ve Nizamettin Taş'ın görevlerini dondurdu. Öcalan'a göreyse rakipleri muhafazakâr ve solcu. Şimdi gözler İmralı'da

Geçtiğimiz günlerde bazı internet siteleri aracılığıyla Türk basınına yansıyan 'Osman Öcalan 100 adamıyla Amerikalılara teslim oldu' haberi gözleri yine örgütün Kuzey Irak'taki karargâhına ve orada neler olduğuna çevirdi.
Ankara'daki ABD Büyükelçiliği kaynakları, bilgileri olmadığını söyledi. 1 Mart'ta Türk Dışişleri ABD yönetiminden resmen bilgi istedi. Açıklama, ABD Dışişleri Sözcüsü Richard Boucher tarafından Washington'da yapıldı: Ellerinde bilgi yoktu. 2 Mart'ta Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün konuyu soran gazetecilere muzipçe gülümseyerek "İzlemeye devam edin" demesi, Osman Öcalan'ın Amerikalılara teslim olduğu ve onlar tarafından Ankara'ya teslim edildiği söylentilerini artırdı. Genelkurmay Harekât Başkanı Korgeneral Metin Yavuz Yalçın, 3 Mart'ta Radikal muhabiri Tolga Akıner'in sorularına "Bizde böyle bir bilgi yok" yanıtını verdi.
Peki, olayın perde arkasında ne vardı? Haberler nereden kaynaklanıyordu? Osman Öcalan neredeydi, ne yapıyordu?
İçten içe aylardır süren tartışmayı kamuoyuna yansıtan gelişme, PKK'nın şimdilerde taşıdığı ismiyle Kongre-Gel (Halk Kongresi) genel başkanlığının 25 Şubat 2004'te yayımladığı bir bildiri oldu. Genel başkanlığını eski DEP Milletvekili Zübeyr Aydar'ın yaptığı örgüt, başkan yardımcıları Osman Öcalan ve Nizamettin Taş ile yürütme kurulu üyesi Hıdır Yalçın'ın görevlerinin dondurulduğunu, disiplin kuruluna verileceklerini duyuruyordu.
Gerekçe olarak bu üç yöneticinin 'güvenli olmayan bölgede, alıştığımız hayat biçiminin dışına çıktığı' gösteriliyordu. Öcalan ve Yalçın, örgütün 9-10 Şubat'ta Kuzey Irak'ta, KDP ve KYB kontrolündeki Kandil Dağları'ndaki toplantısına katılmamıştı.
Taş ise örgüt içindeki çatışmalarda bardağı taşıran bir konuda Öcalan ile suç ortağı olarak görülüyordu. Konu, PKK'nın KADEK ismini terk edip, Kongre-Gel adıyla yeniden örgütlenmeyi kararlaştırdığı 27 Ekim-6 Kasım toplantıları ardından gündeme oturmuştu. Kongre aslında örgüt içi kutuplaşmanın ilk göstergelerinin ortaya çıkmasına da neden olmuştu. PKK'yı Abdullah Öcalan ile birlikte kuran kuşaktan olan ve yıllardır dağlarda çarpışıp Türkiye'deki kanlı saldırılara yönlendirmek üzere militan yetiştiren ekibin güçlü isimleri yönetim dışı kalmıştı. Aydar gibi silahlı mücadeleden gelmeyen bir ismin başkan seçildiği kongrede, ABD
ile çatışmadan kaçınma ve uzlaşma yoluyla geçişi savunan Osman Öcalan, eski Avrupa sorumlusu Faysal Dunlayıcı, Nizamettin Taş gibi isimler yönetime gelmişti. Eski tüfeklerden Duran Kalkan ve Murat Karayılan, 11 kişilik yürütme kuruluna girebilirken, Cemil Bayık ve Mustafa Karasu gibi isimler tamamen sistemin dışında kalmıştı.

Osman Öcalan evlendi
Gerilim, kongre sonrasında Osman Öcalan'ın ilan ettiği 'Sosyal Reform Projesi' ile açığa çıktı. Reform projesiyle Öcalan, örgütün militanları bir arada tutma doktrini olan 'profesyonel devrimci' kavramını bir yana bırakıyordu. "35 bin kişiyi etkileyebiliyoruz. Bunu en az 350 bin yapalım, genişleyelim" diyen Öcalan, artık militanların tüm yaşamlarını örgüte ve mücadeleye adamasının gerekmediğini, örneğin örgütteki evlenme yasağının kaldırılmasını söylüyordu. 45 yaşında, 120 kiloluk obez bir gerilla lideri olan Öcalan, bu sözlerin benzerini 19 Aralık 2003'te Medya TV'deki bir programda söyledikten bir ay kadar sonra, kendisinden 20 yaş küçük, İran Kürdü bir PKK militanıyla evlendiğini duyurdu. Onu, yine yarı yaşında bir militanla evlenen Nizamettin Taş izledi. Öcalan ve Taş'ın diğerleri gözünde suç ortağı görülmesinin bir nedeni de buydu.
Bu gelişme bardağı taşıran damla oldu.
Duran Kalkan, Cemil Bayık, Murat Karayılan, Mustafa Karasu ve yeni Avrupa sorumlusu Ali Rıza Altun'un çekirdeğini oluşturan ekip; Osman Öcalan, Nizamettin Taş, Faysal Dunlayıcı ve Hıdır Yalçın'ın çekirdeğini oluşturduğu
ekibi 'reformist' ve 'sağcı' ilan etti. Öcalan ekibine göreyse diğerleri
'muhafazakâr' ve 'solcu'ydu. Muhafazakâr sol kanat, reformistleri örgütün temeline dinamit koymakla ve ABD'yle işbirliğiyle suçluyordu. ABD ile AB'nin Irak'ta bir Kürt devleti çıkmaması konusunda görüş birliğine varmalarını görmezden gelen muhafazakârlar, Türkiye'deki Kürt sorununun çözümünün Avrupa'dan geçtiğine inanıyorlardı.
9-10 Şubat'ta, örgüt Kandil Dağı'nda iki grup arasındaki gerginliği gidermek amacıyla toplantı yaptı. Ancak Öcalan ve Hıdır Yalçın bu toplantıya gitmedi. Öcalan ve beraberindeki bir grup 'suikast endişesiyle' Kandil Dağı'ndan ayrılmış ve Irak'ta Amerikalıların sıkı kontrolünde olan bir bölgeye geçmişti. Hatta Bağdat'ta görüldüğü yolunda bilgiler Kandil Dağı'na kadar ulaşmıştı. Washington'ın 'teröristler' listesinde yer alan Öcalan ve arkadaşları resmen Amerikalılara teslim olmasalar bile, onların bilgisi olmadan savaş altındaki Irak'ta bu serbestlikte dolaşmaları mümkün değildi.
O zamana dek ortada kalan Aydar ve eski DEP milletvekili Remzi Kartal da bu toplantıyla muhafazakârların etkisine girdi. Örgütün asıl para kaynağını oluşturan Avrupa'daki işçilerden toplanan bağışların yönü, bu sırada değişmeye başladı. Para akışından sorumlu Altun, mutemetleri Öcalan'a değil, bağlı olduğu muhaliflere yönlendirmeye başladı.
Bu grup, 28 Mart'ta Türkiye'de yapılacak yerel seçimlere ağırlığını koymaya karar verdi. SHP ile HADEP'in seçim işbirliğini destekleyen gerilla komutanları, kendileri için sembolik önemdeki Diyarbakır Belediye Başkanlığı için Osman Baydemir'i öne çıkardı. Bunun üzerine reformistler, 23 Şubat'ta bir bildiri yayımlayarak, avukatlar aracılığıyla İmralı'dan aldıkları bilgilere göre, ağabey Abdullah Öcalan'ın mevcut Belediye Başkanı Feridun Çelik'in adaylığını desteklediğini öne sürdü. Çelik bağımsız aday oldu.

Gözler ağabey Öcalan'da
Reformistlerin bu çıkışı, yazının başında sözü edilen 25 Şubat tarihli,
'görevleri donduruldu' açıklamasına yol açtı.
Öcalan ve ekibi, buna 1 Mart tarihli ve dört imzalı bir bildiri ile karşılık verdi. Öcalan "Amerikalılara sığınmadım, görevimin başındayım" diyordu ama, ortalıklarda yoktu.
Bunun üzerine örgütün her iki kanadı da, avukatları aracılığıyla İmralı'ya,
ağabey Öcalan'a haber gönderip hakemliğini istemeye karar verdi. Avukatlar, 3 Mart'ta İmralı'ya giderken fırtına çıktı, geri dönüldü, görüşme gerçekleşmedi.
Şimdi PKK'lılar üç gelişmeyi bekliyor. Avukatların Abdullah Öcalan'la görüşmesini ve bir yanıtla gelmesini, yerel seçimleri ve nisanda planladıkları Kongre-Gel olağanüstü genel kurulunu. Bölünmenin resmileşmesi
için nisan toplantısı dönüm olabilir. Ancak sürecin Osman Öcalan'ın ABD kontrolündeki bölgeye geçişiyle başladığı söylenebilir.

MURAT YETKİN - RADİKAL GAZETESİ
Yayın Tarihi : 5 Mart 2004 Cuma 03:52:04


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?