28
Mayıs
2024
Salı
ANASAYFA

Osmanlı sömürgeci miydi?/Emre Aköz/Sabah

Geçen akşam NTV'deki ' Denizde Hayat' programında Gani Müjde'nin konukları Mehmet Barlas ve Berrak Tüzünataç'tı. Baştan sonra ilgiyle izledim. 

Barlas, dün de yazdığı gibi, programda Seydi Ali Reis'in (1498-1562) İstanbul'a dönerken gördüğü yerleri anlattığı ' Miratü'l-Memalik' ( Memleketlerin Aynası ) adlı kitabından söz etti. 

Bu kitabı piyasada bulmak zor. Onun yerine size başka bir önerim olacak: Prof. Salih Özbaran'ın makalelerinden oluşan " Yemen'den Basra'ya Sınırdaki Osmanlı " (Kitap Yayınevi, 2004). 

Özbaran uzun yıllarını Osmanlı'nın Akdeniz, Kızıldeniz ve Hint Okyanusu'ndaki askeri-siyasi faaliyetlerini incelemeye vermiş, Portekizce öğrenip Portekiz arşivlerinde çalışmış bir tarihçi. 

Bakın, ' amiral' Seydi Ali'nin Portekizliler ile kapışmasını nasıl anlatıyor:

Müthiş bir savaş 

"Seydi Ali Reis, Basra'da kendisine teslim edilen 15 gemiyle 1554 Ağustosu başında denize açıldı. Hürmüz Boğazı'nı geçtiyse de Umman kıyılarındaki Horfekkan açıklarında 6 karavela, 12 grab ve diğer bazı gemilerden oluşan 25 gemilik Portekiz donanmasıyla karşılaştı. Çeyrek yüzyıldır Hint Okyanusu'nda rekabet halinde olan iki imparatorluk donanması ilk defa ciddi bir savaşa giriştiler. Seydi Ali Reis'in ' öyle bir mertebe top ve tüfenk cengi oldu ki vasf olunamaz' diye tasvire çalıştığı ilk muharebede Portekizliler, Lima Körfezi'ne çekilmek zorunda kaldı." 

Ancak savaş bitmemiştir: Portekizliler tekrar saldırır. İki taraf da büyük kayıplar verir. Elinde 9 gemi kalan Seydi Ali Reis, Hint Okyanusu'nun dev dalgaları ve sert rüzgarıyla boğuşarak Gücerat sultanına sığınır. Gemilerinin kimi parçalanır, kimi Portekizlilerin eline geçer. 

Bu konuya niye girdim biliyor musunuz? Günümüzde Osmanlı'ya romantik bir üslupla yaklaşanlar var. Sanki Osmanlı din-iman için savaşıyormuş, ulvi hedefleri varmış gibi sunuyorlar. 

Halbuki Osmanlı emperyal bir devletti: Siyasi-mali gücünü artırmak ve elbette rakiplerini geriletmek amacıyla savaşıyordu. Din-iman ' ile' mücadele ediyordu, dini-man ' için' değil! Yoksa ne işi vardı Hint Okyanusu'nda?

'Ne olduğumuzu bilelim' 

Prof. Edhem Eldem, Osmanlı İmparatorluğu'nu " sömürgeci bir güç " çerçevesinde değerlendirmekten kaçınmanın, tarihçiliğimizin önemli bir eksiği olduğunu belirtiyor. 

Mesela Soğuk Savaş döneminde, ABD ile Sovyetler Birliği'nin Ortadoğu'daki egemenlik mücadelesinin, Osmanlı ile Portekiz'in Hint Okyanusu'ndaki mücadelesinden büyük bir farkı var mı? 

Bakın Ayas Paşa ne demiş 1545-46'da: "Sultan Hazretleri, Basra'ya gitmemi, orayı fethetmemi, oradan Hürmüz'e ve Hindistan'a ulaşmamı ve yolunu şaşırmış Portekizliler ile savaşmamı ve onların bütün idarelerine son vermemi emretti." 

Niye? Onu da dünyaca ünlü tarihçimiz Prof. Halil İnalcık şöyle özetliyor: "Avrupa'daki imajın aksine, Hindistan, Osmanlı ekonomisi için imalat kaynağı olarak baharattan da önemli idi. Emtiaya ( mallara ) ihtiyaçları vardı ve Hindistan ürünlerini Avrupa'ya sağlamak için Lizbon ile çekiştiler. Zihinlerindeki bu düşünce ile Güceratlılar ve Açelilerle işbirliği yaptılar. Her üç imparatorluğun görkemi, emperyal girişimi canlı tutan gümrüklerdeki transit ticaret üstünden yapılan vergilendirmeye bağlı altın ve gümüş birikimine dayanmıştı."

'Portakal... Orda kal!' 

Kitaptan Osmanlı askeri raporlarında Portekizlilere, " Portakal " dendiğini de öğreniyoruz. 

Merak ediyorum... Hani " Portakal... Orda kal! " diye bir laf vardır. Acaba bu sözün kökeni o devirlere mi dayanıyor? Yani Portekiz gücüne sınırlama getirme çabasının basit bir ifadesi mi?
Sabah
Yayın Tarihi : 23 Ağustos 2006 Çarşamba 16:34:53


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?