Yıl 1986, Türkiye araseçimlere gidiyor. Özal, ANAP'ın başında ve başbakanlık koltuğunda oturuyor.
Demirel yasaklı, DYP'yi arkadan destekliyor.
11 milletvekili seçilecek.
Kıran kırana bir kampanya.
Özal düş kırıklığına uğruyor. ANAP'ın oy oranı yüzde 45'ten yüzde 32'ye iniyor.
Demirel memnun, DYP oy oranını 11 puan yükseltiyor, ANAP'tan daha çok milletvekili çıkarıyor.
ANAP bir anda karışıyor.
Çünkü Demirel geliyor!
ANAP merkez yönetimi, seçim yenilgisinden sonra durum değerlendirmesi için toplanıyor.
Sonuç iki sözcüklü:
"Demirel yükseliyor, kesenin ağzını açalım!"
Mehmet Keçeciler diyor ki:
"Biz Hazine'yi dolduracağız, Demirel gelip harcayacak! Olmaz öyle şey. Bu kadar sıkıştırmayalım ekonomiyi. Daha toleranslı bir uygulama lazım. Yoksa iktidarı kaybederiz." (*)
Özal, bundan sonra ayağını enflasyon freninden usul usul çekmeye başlar.
Bir açıklaması şöyledir:
"Enflasyon meselesine önem vermiyor değilim. Ama Türkiye'nin kalkınmasına da önem veriyorum. Enflasyon meselesinin üzerine gittiğimizde kalkınma nerede, yatırımlar nerede diye soruyorlardı. Şimdi bu suallerin hiçbiri yok."
Demirel rekabeti böylece, Özal'ı enflasyonla mücadele ve ekonomide yapısal değişim yolundan çark ettirir.
Sonuç:
Enflasyonun 1988 sonlarına doğru patlaması... Özal'ın 1989 yerel seçimlerinde Demirel karşısında büyük bir yenilgiye uğraması...
Bu satırları neden yazdığım sır değil.
AKP'nin, seçim araştırmalarında da kendini belli eden öncelikli zayıf noktası malum:
İşsizlik!
En büyük sorun olarak her anketin en üst sırasında çıkıyor işsizlik. Son üç yılda yaşanmış olan ekonomik büyüme de bu işsizliği azaltabilmiş değil.
AKP, işsizlikten dolayı, aş ve iş sorunu yüzünden yıpranıyor.
Şimdi bir vozurdama var:
"Azıcık enflasyon olsa ne olur ki?" vozurdaması...
Böylesi sesler AKP hükümetinin içinden de, iş dünyasından da kulaklara çalınıyor.
Özal gibi yapabilir mi Erdoğan da?
Bilemiyorum.
Belki şöyle de sorulabilir:
'Enflasyon lobisi'nin şöyle ya da böyle başarı şansı var mı?
Türkiye en geç 1,5 yıl sonra genel seçimlere giderken, tıpkı Özal'ın bir zamanlar yaptığı gibi, Başbakan Erdoğan da ayağını frenden çekebilir mi?
Merkez Bankası Başkanlığı'na yeni atama bu açıdan bir işaret olabilir mi?
Devlet Bakanı Ali Babacan, ekonomi politikalarında herhangi bir değişiklik olmayacağını sürekli vurguluyor, "Taviz yok!" diyor.
Ama yine de bazı soru işaretleri yok değil kafalarda. Atılan bazı adımlarda gevşeme belirtileri suyun yüzüne vuruyor çünkü...
Dileriz, enflasyon lobisi kazanmaz!
İyi pazarlar!
——————————-
* Bu konu, Özal Hikâyesi isimli kitabımın değişik bölümlerinde ayrıntılı olarak yer alır.
.
Yayın Tarihi :
12 Mart 2006 Pazar 14:09:09