19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Özdemir İnce - Hürriyet Gazetesi

Bir CİA ajanının gözü ile "Türk Modeli" (1)


Bir zamanlar Türkiye’de CİA istasyon şefi olarak görev yapan, CİA
bünyesindeki Ulusal İstihbarat Kurulu’nun başkan yardımcılığı
görevini de üstlendikten sonra emekli olan Graham E.Fuller’in aslı
The Washington Quarterly’nin Yaz 2004 sayısında
yayımlanan "Türkiye’nin Stratejik Modeli: Mitler ve Gerçekler"
başlıklı makalesi Radikal gazetesinde üç gün (24,25,26 Ağustos 2004)
yer aldı.


Şunu hemen belirteyim ki söz konusu metin bir bilim adamının, bir
üniversite hocasının nesnel olmaya çalışan bir makalesi değil. Emekli
de olsa bir gizli servis ajanının kamuoyu yönlendirmeye adanmış
betimlemeli bir durum raporu. Bir yönüyle de Türkiye’deki bir gruba
The Washington Quarterly aracılığıyla verilen bir tür yönelim
talimatı.

Bu metni el altında bulunduranlar, önümüzdeki dönemde birtakım
gazeteci, yazar, aydın ve politikacının Graham E.Fuller’in
makalesinde yer alan tanım ve saptamaları kullandıklarını kolayca
gözlemleyecekler.

***

Bu yazının (yazıların) amacı CİA Türkiye istasyon şefi Graham
E.Fuller’ın topuğuna batmış devedikenlerini çıkarmak değil tam
tersine daha da derinlere gömülmesini sağlamak:



1.Devedikeni: Laiklik tanımı, Türk ve ABD laiklik anlayışları.

Kendileriyle tartışmak istemediğim için adlarını vermek istemiyorum,
basımınızda Türk laikliğini beğenmeyip onu jakoben laiklik olarak
tanımlayan, bu tür laikliğin yerine ABD sekülarizmini öneren
kalemleri anımsarsınız. Ayrıca Başbakan R.T.Erdoğan ile eski Yargıtay
Başkanı Sami Selçuk da ABD usulü sekülarizmin ateşli yandaşlarıdır.

Graham E.Fuller şöyle diyor: "Türkiye gerçek bir laikliğe asla sahip
olmadı. ABD’nin kilise-devlet ayrımına dayalı modelinden farklı
olarak, Türk modeli devletin din üzerinde mutlak egemenliğini
öngördü."

Graham E.Fuller kendi açısından çok doğru söylüyor. Doğru söylüyor
çünkü onun kafasındaki gerçek laiklik ABD’de uygulanan "sözde
laiklik".

***

Aslına bakarsanız Fransız-Türk modeli laiklik de ABD modeli laiklik
de din ile devlet ayrımına dayanır. İkisinin de kökeninde toplumsal
gereksinim ve tarihsel deneyim bulunmaktadır.

Avrupa’dan Kuzey Amerika’ya yapılan göçlerin niteliği ekonomik
olmaktan çok dinsel kökenlidir. Kuzey Amerika’ya göçen Avrupalılar
dönemin dinsel baskılarından kurtulup kendi inançlarını özgürce
yaşamak isteyen fanatiklerdir. Bu nedenle yeni topraklara göçenler
mezhep ve tarikat cemaatleri halinde yerleşmişler, kilisenin önderlik
ve egemenliğini seçmişlerdir. Kuruluş döneminde Federal Devlet’in
güçlü olmaması için ellerinden geleni yapmışlardır. Bu nedenle ABD
sekülarizmi devletin din üzerindeki etkisini sıfıra indirmeyi
seçmiştir.

Avrupa laikliği ise kendi toplumsal yapısı nedeniyle, bunun tam
tersine, toplumu ve bireyi dinin baskısından kurtarıp özgürleştirmek
amacıyla gelişmiştir. Fransız-Türk laikliği devlet/din ayrımına
dayanır ama dinsel özgürlüğün güvenliği için "din"i kontrol eder.

Bu nedenle bu iki laikliğin yer değiştirmesi onların temellerinin
dinamitlenmesi anlamına gelir.

Kendi demokrasilerini kurmakta olan Malezya ve Endonezya Türkiye’yi
neden kendisine örnek alsınlar?
Almayacakları şundan belli: Bir süre önce Türkiye’ye gelen eski
Malezya başbakanı, siyasi nezaketi bir yana bırakarak, "Türkiye’nin
başbakanı olsam, IMF’yi hemen kapı dışarı ederdim" demedi mi?
Geriye Arap ülkeleri kalıyor ki Graham E.Fuller gibi bir ülkede
istasyon şefi olmuş bir CIA ajanının, emirleri, prensleri,
despotları, aydınları, zenginleri ve halkıyla Arap dünyasının
Türkiye’yi örnek almayı aklından geçirmediğini bilmesi gerekir.
Oynanan oyun başka: Türkiye’yi Türkiye’ye örnek göstermek; böyle
ılımlı İslam olursanız, Cumhuriyet’in ilkelerinden ve geleneklerinden
uzaklaşıp Nurculaşırsanız, Fethullaçılaşırsanız komşularınız sizi
beğenir ve Müslüman dünyanın önder-patronu olursunuz! Daha ve en
önemlisi ABD sizi beğenir ve destekler!..
Tam anlamıyla bir Karga ile Tilki meseli...
***
AKP’ye sorarsan sadece "İslami hassasiyeti" olan kesimlerden değil,
toplumun her katmanından oy aldığını söyler. Böyle konuşması siyasi
açıdan doğrudur. Ancak bunalım süreçlerinde AKP’nin bir tür ANAP
yapısına sahip olduğu da görülüyor. AKP en azından üç tür oy kaynaklı
parti (Milli Görüşçü, Muhafazakar ve liberal). Bu da seçmenin AKP’ye
dinsel kaygıların ötesinde ekonomik ve siyasal kaygılarla oy
verdiğini gösteriyor.
Buna karşın Graham E.Fuller bu çok iyi bildiği durumu bir yana
bırakıp AKP’yi bakın nasıl takdim ediyor (Radikal, 24.09.04):
"Çarpıcı gerçek şu ki Türkiye, Müslüman dünyanın tarihinde İslamcı
(veya AKP’nin kendini tarif ederken kullanmayı tercih ettiği
şekliyle, İslami köklerden beslenen) bir partiyi özgür seçimlerle
iktidara getiren ilk ülke olma özelliği taşıyor. Yönetimde herhangi
bir dini müdahale işaretini uyanık bir biçimde takip eden Türk
ordusuna da, halkın ezici çoğunlukla tercih ettiği ve öyle ya da
böyle Türk siyasetinin ideolojik sınırları dahilinde çalışan AKP
gerçekliğini kabul etmek kalıyor."
***
Graham E.Fuller için "yanılıyor" demek istemiyorum, saptırıyor ve
yanıltmak istiyor. AKP’yi tercih eden seçmen kitlesinin halkın ezici
bir çoğunluğunu temsil etmediğini eski ajan bilmiyor mu? Kuşkusuz
biliyor!
İslamcı kaygıları olan bir seçmen kitlesinin Avrupa Birliği’ne girmek
için yüzde 70-80 oranında can atmayacağını bilmiyor mu? Kuşkusuz
biliyor! Türkiye’de AB’ye girmek istemeyen kitlenin ancak yüzde on
kadarı İslamcı yönelimlere sahiptir. Bunu da biliyor.
Graham E.Fuller’in amacı başka: 1923 Cumhuriyeti’nin yapılarının
model olarak eskidiğini, Türkiye için geçerli olmadığı
gibi "gerçekten laik" kimliğiyle Müslüman ülkelere örnek
olamayacağını göstermek; laiklik, İslamcılık ve Kürtçülük sorunlarını
kaşımak; ve Türkiye kamuoyuna İkinci Cumhuriyet’i önermek.
Eski de olsa bir CIA ajanından beklenen, beklenmesi gereken bir
girişim!
***
Cumhuriyet’in kuruluşundan 81 yıl, Atatürk’ün ölümünden 66 yıl sonra
benim bunları yazmak zorunda kalmam son derece düşündürücü, uyarıcı
ve uyandırıcı olmalı.
Bugün 10 kasım! Bilmeyenlere ve unutanlara anımsatayım: Atatürk 10
Kasım 1938’de vefat etmişti!
ÖZDEMİR İNCE - HÜRRİYET GAZETESİ
Yayın Tarihi : 14 Kasım 2004 Pazar 18:07:45


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?