22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

PKK'yı ancak ABD ile.../M.Ali Birand

Bugünlerde yazı yazmak hem çok kolay, hem de çok zor. İşin kolay yanı, hamasete ağırlık vermek, kahramanlık hikayeleri, milliyetçilik destanları düzmek. Toplumda öyle bir hava var ki, hiçbir eleştiriye tahammül edilmiyor, haklı bir infial giderek dev bir gösteriye dönüşüyor.
Zor olanı, gerçekçi yazılar yazmak ve kamuoyuna karşı uyarı görevini yerine getirmektir.
Ben zor olanını tercih ediyorum.
Haklılığım hakkında hiç kuşkum yok.
Ankara gerekeni yapıyor. PKK terörünü görmezden gelemeyiz. Mutlaka tepki göstereceğiz.
Ancak, ortada bir de gerçekler var.
Önemli olan, sadece bir tepki mi göstermektir, yoksa PKK'nın tümden susturulması mı?
İşte bu soruya verilecek yanıt çok önemli.
Eğer sadece gösteri için bir tezkere çıkarıldı ise, o zaman hamasetle yetinilebilir. Bol milliyetçilik yapılabilir. Böylece karşı tarafın etkilenmesine çalışılabilir.
Ancak o kadar... Daha ileri gidilmez. PKK belirli bir süre sipere girer ve gelecek ilkbaharla birlikte tekrar sahneye çıkar.
Bu konuda hiçbir kuşkumuz olmamalı.
Gelelim sorunun ikinci bölümüne...
Temel amacımız PKK'nın susturulması mı?
Bu soruya yanıt herhalde EVET'tir. Kimse kalkıp, gösteriş için dev bir askeri harekatı benimsemez. Amaç, PKK'yı tümünden olmasa bile, yaşanabilir veya tahammül edilebilir bir düzeye indirebilmek ise, o zaman gerçekçi davranmak gerekiyor. Gerçekçilikten de, Amerika ile somut işbirliği yapılmasını kastediyorum.
Washington'u döverek, ABD yönetimi ve Pentagon ile kavga ederek, PKK ile etkin bir mücadele yapamayız.
ABD, Irak'ı istila etmiş olan bir süper güç. Washington'un onayı ve yeşil ışığı olmadan Irak'ta askeri bir harekat yapabilmek çok zordur. Belki bir hava saldırısı, bir defalık bombardıman yapılabilir, ancak uzun vadeli bir askeri girişim sürdürülemez.
Washington'un elindeki askeri, mali ve siyasi mekanizmalar Türkiye'ye büyük zarar verdirir. Hele PKK'ya açık destek sağlaması durumunda, ülkemizde kan gövdeyi götürebilir. Oysa tam aksine, Washington'u ikna ederek ve işbirliğini daha genişleterek, yönetimi yanımıza çekerek, PKK'ya karşı çok daha etkin bir mücadele gerçekleştirmek mümkün.
Yanlış anlama olmasın. Amerika'nın her dediğini yapmaktan söz etmiyorum. ABD'yi ikna etmekten söz ediyorum. Bugünkü gibi, kararlılığımızı gösterecek adımlar atmaktan söz ediyorum.
Bu, çok ince bir ipte yürümeye benzer. Hiç kolay değildir, ancak istenirse yapılabilir.
Gerçekçilik de budur...


PKK'NIN KÖKÜ DIŞTA DEĞİL, İÇERDE...
Tezkerenin çıkması sürecinde bütün gözler dışa döndü. Öyle konuşmalar, öyle yayınlar yapıldı ve PKK terörüyle ilgili öylesine yorumlar yayınlandı ki, kamuoyunda "PKK'nın sanki Türkiye ile hiçbir ilişkisi yokmuş, kaynağı tamamen dışarıdaymış ve dışardan besleniyormuş" gibi bir izlenim doğmaya başladı.
Meclis'te konuşan parlamenterlerimizi dinlerken hayretler içinde kaldım. Türkiye'nin koşullarına, uzun yıllar boyunca izlenen yanlış politikalara kimseler değinmedi.
Başta Başbakan olmak üzere, hükümet sözcüsü Cemil Çiçek dahi veryansın ettiler.
Amerika, PKK'yı beslemesinden tutun, silahlandırmasına kadar her konuda eleştiri aldı. (Ancak aynı Amerika'nın 1999'da Öcalan'ı yakalayıp Türkiye'ye teslim ettiğine, aradan geçen 5 yıl süresince bizim hiçbir çaba harcamadığımıza değinen olmadı.)
Avrupa da bu eleştirilerden nasibini aldı. Somut örneklerle, Avrupa ülkelerinden bazılarının PKK terörüne nasıl katkıda bulundukları anlatıldı. PKK bürolarına, temsilciliklerine ve yayın organlarına izin verenlere, teröristleri "özgürlük savaşçısı" diye adlandıranlara dikkat çekildi.
Tabii bu salvolardan en çok hakkını alan da, Kuzey Irak Kürt yönetimi ve liderleriydi.
Bütün bu eleştirilerin doğru yanları vardı. Konuşucular, haklı olarak müttefiklerimizi suçladılar.
Ancak burada bir an için durup, büyük bir "ANCAK" kelimesi koymak istiyorum. Konuşmalar öylesine tek yanlıydı ki, PKK'nın tümüyle dışarıda kurulup buraya yollandığı mesajını veriyordu.
İşte toplum olarak içine düşebileceğimiz en büyük tehlike, en aldatıcı izlenim budur. Eğer toplumumuza bu inancı aşılarsak, kendimize büyük kötülük ederiz.
Evet, PKK dışardan beslenmekte, maddi manevi destek bulmakta, bu ülkelerin bazen demokrasi anlayışlarından, bazen de aynı ülkelerin Türkiye'yi zayıflatma veya sıkıştırma isteklerinden yararlanmaktadır.
Evet, sözü edilen ülkelerin PKK teröründe sorumlulukları bulunmaktadır.
ANCAK hayır, PKK "dış yapım" değildir.
PKK bizim topraklarımızdan kaynaklanmakta ve ülkemizden beslenmektedir. PKK olayının bu noktaya gelmesinde bizim çok eskilere dayanan hatalarımız gözden kaçırılamaz.
Dış destek olmasa, terörle mücadelemiz mutlaka çok daha kolay olurdu. ANCAK sorun yine çözülemezdi.
Eğer Türkiye 1980-90 döneminde uyanabilmiş olsa, Körfez Krizi ve Irak'ın istilasından önce içerde önlemlerini alabilmiş olsaydı, bugün PKK geldiği noktada olmazdı.
Bugün olayın boyutları Türkiye'yi aştı. Bölgedeki büyük çıkar kavgalarının bir parçası oldu. Artık çözüm adeta imkansızlaştı. Başta biz, herkesin sorumluluğu bulunan bir kargaşa yaşıyoruz.
Bu gerçekleri görelim ve ne müttefiklerimizi ne de kendimizi gereksiz şekilde hırpalamayalım.

...
Yayın Tarihi : 19 Ekim 2007 Cuma 09:54:20


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
sehap akın IP: 88.241.241.xxx Tarih : 20.10.2007 14:00:40

Aman da aman....M.Ali Birand hazretleri yine döktürmüş ki sormayın...Yalaka basının lider kadrosunda ki bir beyzade Türkiye'ye akıl verecek kadar bu işleri iyi biliyor anlaşılan..Allah ona uzun ömürler versin ama öldüğünde onu mutlaka "Ali Kemal"in yanına gömmeliyiz...Türkiye nasıl kurtulur orada bol bol tartışırlar artık.. İşin ciddiyetine gelelim..Ben de Kuzey Irak'a sadece operasyon için girmenin kesin sonuç alma hedefine pek yararı olmadığını anlayacak kadar zeka düzeyi uygun biriyim ancak A.B.D'yi ikna etmek konusunda Birant'ın iyi niyetine (yoksa iyi niyet değil mi?) şaşrım...Herşeyden önce ,herkesin bildiği gibi Irak işgalinde A.B.D'nin tek ve en sağlam müttefiki bölgede ki Kürtler'dir.Bunların hiçbirini P.K.K'lı diye ayrıt etmesi mümkün değildir. Çünkü hepsini kullanıyor ve hepsine ihtiyacı var...Hele Barzani'nin başını çektiği hareket P.K.K'yı vatan kahramanları olarak görüyor..O P.K.K.'nın aynı zamanda hamisidir. Bunu bilmeyen yok..Şu anda A.B.D'nin ele geçirdiği petrol kaynaklarının tek bekçisi Kürtlerdir..Çünkü güvenelibilecek başka kimse yok..Peşmerge diye tabir ettiğiniz Kürt'ler A.B.D'nin askeri güçleridir.Ve Irak'ta hiç kimse bunların hangisi P.K.K'lı,hangisi PEJAK'lı ayırımı yapılmaz,çünkü hepsi entegre çalışır..PEJAK A.B.D'nin var gücüyle desteklediği ve yardım ettiği bir örgüttür..İran'ın başının belasıdır. Ve de PKK ile tam entegre çalışır,sadece cepheleri değişiktir ama P.K.K ile aynı güçtür.Koordineyi bazen direk kendi liderleri ile çoğu zamanda Barzani'nin talimatları ile sağlarlar..A.B.D için bölgede Kürtler olmazsa olmaz unsurdur..P.K.K resmi olarak lanetlenir ama o bölgede P.K.K diye bir güç yoktur..Hepsi Kürt'tür ve hepsi Barzani ve büyük patron A.B.D için çalışır..Şimdi Birant'ın dediği şudur ; A.B.D'yi ikna et ve oda kendine bağladığı,kendi güçleri saydığı Kürt birliklerinden bir kısmını yok etsin..Belki A.B.D'yi bu konuda ikna edebilirsin ama A.B.D Barzani ve diğer peşmerge güçleri nasıl ikna edecek sanıyorsunuz..? Bunu kabul edecek olan Barzani,Kürt liderleğininde anında düşer ve kendi ipini çeker..Üstelik soyuna ihanet etmek ile yargılanır.. A.B.D orada olduğu sürece,Irak'ta Kürtleri A.B.D zoruyla kabullennen kukla Irak hükümeti olduğu sürece...Irak'ın Arapları,Türkmenleri ülkeye hakim olup,gerçek ve milletin iradesini yansıtan bir hükümet kurup,Barzani'yi vatana ihanet,düşman ile işbirliği yaptığından dolayı,komuta ve diğer lider kadrosu ile idam etmediği ve kontrolu Irak halkı adına ele geçirmediği sürece A.B.D Irak'ta ki varlığını ve kontrolünü Kürtler ile sürdürmek zorundadır..Başka çaresi yoktur..Eğer,ilk teskere geçmiş olsaydı ve A.B.D Irak'a Türkler ile girmiş olsaydı,şimdi bu sorunu çoktan çözmüş ve A.B.D'nin petrol bekçiliğini biz yapıyor olacaktık..Ama,öyle bir durumda İran,Suriye ve A.B.D'ye kafa tutamayan,korkak A.B bizi yerden yere vurur..Düşman ilan ederdi...