Günlerdir herkes sahte rakılardan söz ediyor.. Güvenlik güçleri birçok ilde onlarca sahte rakı imal eden yerlere baskın yaparak birçok malzemeye el koydu.. Onlarca kişi tutuklandı..
Sahte rakı konusu kamuoyu tarafından tepkiyle izlenmekte ve yoğun tartışmalar yaratmaktadır..
Tıpkı dış politikada Lübnan konusu gibi..
Herkes Suriye askerlerinin bu ülkeden çıkmasından söz ediyor.. Başkan Esad BM ile anlaşarak tüm askerlerin ay sonuna kadar çekileceğini söyledi..
Ancak Amerika ve Fransa bununla da yetinmeyerek Suriyeye yönelik baskı ve tehditlerine devam ediyor.. Tıpkı Milliyet gazetesinin yaptığı gibi..
Milliyetin dünkü sayısında birinci sayfada şöyle bir başlık yer alıyordu: Sahte içki Suriyeden..
Bu başlığı gören bir kişi haberin detaylarına bakmaksızın yine bu Suriyeliler diyerek Milliyetin istediği yönde düşünecek.. Böylece Milliyet kendi amaçlarına zekice varmış olacak.. Haberin detayında bu sahte içkilerin Suriyenin neresinde imal edildiği yönünde bilgi verilmezken bu işi yapan kişilerin Türk vatandaşı olduklarından söz ediliyor..
Milliyet bununla yetinmiyor..
Milliyet dış haberler sayfasında da Suriyeden dolayı hükümete sataşıyor.
Ama bu kez bu sataşmayı Yasemin Çongar kendi adına yapmıyor.. Hafta başında uzunca bir yazı ile Amerikalıların söylemlerini dillendiren Çongar AK Parti hükümetine, Suriyeye giden aydınlara ve Amerikan karşıtı olan herkese çok kızmıştı..
Bu kez de Çongar namı-değer Alan Makovskynin söylemleri ile bulunduğu yerden yani Washingtondan Türkiyenin dış politikasına ipotek koymak istiyor.. Türk-Amerikan ilişkilerinde değişen imajlar konulu toplantıda konuşan Makovsky bakın ne demiş : Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın İsrailden terörist diye söz etmesi ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gülün Suriye lideri Beşşar Esadın halkı tarafından çok sevildiği ve güçlendirilmesi gerektiği yolundaki sözleri Washingtonda tepki toplamakta ve Türkiyeye desteği (Yahudi lobilerinin desteğini kastediyor) yıpratabilecek çıkışlardır..
Bu cümleler Çongarın Milliyetteki haberinden alınmıştır. Yani ne kadar doğru ya da yalan bilemem..
Ama buradaki konu Çongarın bu cümleleri özellikle seçmesidir. Çünkü önceki yazısında Çongar aynı vurguları yapmış ve hükümetin dış politikası ile alay ediyordu..
Anlaşılan bundan böyle hem Erdoğan hem de Gül konuşmadan önce Çongardan ya da Çongarın uygun bulduğu ya da önereceği kişilerden izin almak zorundalar.. Amerikan demokrasisi bu olsa gerek ..
Yani Büyük Ortadoğu Projesi böyle bir şey..
Yani Amerikan standartlarında konuşmak ve iş yapmak.. Amerikan yönetimi bunu gerçekleştirmek için önemli bir proje üzerinde çalışıyor..
Amerikancı köşe yazarlarına iş çıktı..
Başkan Bush Amerikan imajını düzeltmek için güzel ve aynı zamanda eski bir televizyoncu olan Karen Hughesı görevlendirdi..
Anlaşıldığı gibi Karenin ilk işi dünyanın her yerindeki eski meslektaşları ile ele ele verip Amerikan imajını kurtarmaya çabalayacak..
Karenin işi çok zor..
Ama yeşil dolarlar her kapıyı açar düşüncesiyle özel bir program üzerinde çalışıyor..
Önümüzdeki günlerde Amerikan Şovalyelerinin gazete ve televizyonlarda bol bol söylem ve yazılarını görürseniz hiç şaşırmayın.. Yoğun bir Amerikan palavra bombardımanına hazırlanın.. Bu tipik bir Amerikan yöntemidir.. Her şeyin bir bedeli var.. Susturamadığın kişileri dolarlarla satın alabilirsin..
Yıllardır bu yöntemi Türkiyede başarıyla uygulayan Amerikalılar şimdi bunu en yaygın şekilde Irakta uyguluyor.. İşgal öncesinde, sırasında ve sonrasında binlerce Iraklıya milyonlarca hatta milyarlarca dolar dağıtan Amerikalılar yine de Irak halkını kazanmayı başaramadı.
Kürtleri bir yana bırakırsak bugün Irak halkının en az % 90ı Amerika işgaline karşı.. Benzer şekilde Irak halkının (Sünni ve Şiiler) en az % 80i Amerikadan nefret ediyor.
Bu yalnızca Amerikalıların Irak işgalinden değil aynı zamanda Amerikanın Ortadoğu politikasıdan ve İsraile sahip çıkmasından kaynaklanmaktadır.
Amerikalılar var olan kafa ile asla bu kanaatları değiştiremezler. Amerikalılar şimdi de Irakta bilim adamlarına, üniversite hocalarına, kamuoyu önderlerine çengel atıyor.. İşgalden sonra öldürülen 137 bilim adamından geriye kalanların büyük bölümü yurt dışına kaçtı.. Irakta kalanların bazıları ise Amerikanın bol dolarlı tekliflerine evet demek zorunda bırakılıyor. Yüzlerce Iraklı bilim (özellikle fizik, kimya ve teknoloji uzmanları) adamı Amerikaya taşınıyor ve Amerikan vatandaşı yapılıyor.
Ürdün ya da Körfez ülkelerine kaçanların da peşine düşen Amerikan ajanları onların da ABDye götürülmesi için çaba harcıyor. Suriye, İran ya da Amerikan karşıtı ülkelere giden bilim adamlarının Irakta kalan ailelerine baskı yapılarak geri dönmeleri amaçlanmaktadır.
İşte birilerinin sürekli olarak pazarlamaya çalıştığı gerçek Amerika budur..
Ama reklamda bir kural vardır: "Dünyanın en başarılı reklam kampanyasını yapsanız bile malınız kötü ise asla satamazsınız."
HÜSNÜ MAHALLİ - YENİ ŞAFAK GAZETESİ
Yayın Tarihi :
15 Mart 2005 Salı 13:11:04