28
Mayıs
2024
Salı
ANASAYFA

Rice gelirken... Yasemin Çongar / Milliyet

ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın, yarın başlayacak ziyaretinde karşılaşacağı Ankara, en son geçen yıl görmüş olduğundan çok farklı iç dengelere sahip bir başkent.
Gerçi Rice'ın her yönüyle manidar olan "Türkiye birçok değişim geçiren bir ülke. Oraya çok iyi bir zamanda gitmiş olacağım" sözleri, muhtemelen iç dengelerimizdeki bu değişikliğe (ya da eskiye dönüş emaresine) atıf yapmıyor, ancak Washington'da, artık son dört yıldakinden farklı bir Ankara ile muhatap olacaklarını düşünen birçok yetkili var.

Şemdinli sonrası
Açık söylemek gerekirse, ABD'liler, Şemdinli vakası sonrası Ankara'da, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) ağırlığının son yıllardakinden çok daha fazla hissedileceğini hesaplıyorlar.
Van Savcısı'nın bir çırpıda meslekten atılmasından, en az PKK kadar Irak Kürdistan Bölgesel Hükümeti Başkanı Mesut Barzani'yi de diken üstünde tutma amaçlı olduğu izlenimi veren sınır yığınağına kadar bir dizi gelişmeye bakan Washington kaynakları, Türkiye'nin gündemini yine askerlerin belirlemeye başladığını düşünüyorlar.
Türk siyasetini yakından izleyen bir eski ABD'li diplomat, geçen haftaki sohbetimizde, ufuktaki cumhurbaşkanlığı seçiminde, AKP hükümetinin "asker-sivil bürokrasiyi rahatsız etmeyecek bir isme" yöneleceği tahmininde bulundu ve "Bush yönetiminin, son bir yılda, Türk genelkurmayıyla ilişkilerini düzeltmeye ağırlık vermekle akıllılık ettiği anlaşılıyor" dedi.
Ancak bütün bunlardan, ABD'nin Ankara ile ilişkilerini "asker üzerinden" götürmeye başlayacağı sonucunu çıkarmak da, Washington'ın AKP ile köprüleri büsbütün attığını söylemek de, TSK ile ABD arasındaki ilişkinin özellikle K. Irak-PKK boyutunda pürüzsüz olduğunu/olacağını varsaymak da hata olur.

"Dosta düşmana..."
Aksine, Washington, Ankara'daki seçilmiş ve bir sonraki seçimleri de kazanmaya aday hükümetle diyaloğunun sıkı olduğunu ve stratejik işbirliğinin sürdüğünü yansıtmak istiyor. AKP hükümetinin, şu sıralarda tam da böyle bir jeste ihtiyaç duyduğunu hesaplayan ABD, Rice ziyaretiyle, kamuoyuna bu mesajı vermeye hazırlanıyor.
Türk diplomatları, Rice'ın Ankara'ya gelmekle, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün rahatsızlanması sonrasında kendisine yazdığı "Ben gelemiyorum, siz gelirseniz memnun olurum" notuna "nazikçe karşılık" vermiş olacağını belirtiyorlar.
Türkiye'nin Washington Büyükelçisi Nabi Şensoy, Rice'ın Ankara ziyaretinin asıl amacını "Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin sağlam olduğunu dosta düşmana göstermek" diye tanımlamakta haklı.
"Dost-düşman" malum: AKP, "ABD ile arasının bozulmadığını" sivil ve asker bürokrasiye, kanaat önderlerine ve siyasi rakiplerine göstermeyi, iç dengeler açısından önemsiyor. Bush yönetimi de, kendisine karşı hissiyatın oldukça güçlü olduğu Türk kamuoyu önünde, Türkiye'nin seçilmiş ve halen önemli oy desteğine sahip liderleriyle "yakın" olduğunu yansıtmaktan yarar umuyor.
Dahası, "Ankara'yı boş bıraktığı her an'ı değerlendirmek için adeta pusuda bekleyen bir Tahran" olduğuna inanan ABD, Rice'ın ziyaretiyle İran'a da mesaj göndermiş olacak. Nitekim, bir ABD'li diplomat, geçen hafta "Tahran'ın TBMM, Türk medyası ve bürokratları üzerinde yoğun bir lobi ve halkla ilişkiler çalışması yürüttüğü" izlenimini aktardı; bir başkası, İran Milli Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Ali Laricani'nin Rice'dan önce Ankara'ya gelmek istemesini yorumlarken bir spor terimini tercih etti: "Adam adama markaj."

Sınır ötesi gündem
Rice'ın ziyareti, sadece bir gülücüklü fotoğraf fırsatına, "ele güne mesaj" çabasına indirgenebilir mi?
Hayır. Türkiye'nin AB'ye üyelik hedefi olsun, bizde bir türlü tam anlaşılmayıp kapsamının ötesinde anlamlar atfedilerek öcüleştirilen Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Girişimi olsun, Ankara ile Washington'ın dayanıştığı konuları öne çıkaran "pozitif gündem" yaklaşımı küçümsenmemeli. Ayrıca Rice'ın ziyareti, iki başkente, Irak'ın geleceğine yönelik diyaloğu ilerletme ve İran söylemlerini birbirine yakınlaştırma fırsatı da verecek.
Ama "Rice, PKK'ya karşı yepyeni bir vaatle mi geliyor" ya da "Washington, Türkiye'nin K. Irak'ta sınır ötesi operasyonuna yeşil ışık yaktı mı" sorularının yanıtı olumsuz. ABD, PKK'ya karşı mevcut işbirliğini artık daha fazla dillendirmeye başladıysa da, yepyeni, radikal bir adım ortada yok.
Türkiye'nin, Bağdat'a ve Barzani'ye rağmen, Irak'ta bir askeri hareketa girişmesi, ABD'den onay almayacaktır. Esasen, Irak'ta PKK'ya karşı neyin, nasıl, ne zaman yapılması gerektiği ve geri plandaki Kürt sorunu, ABD ile TSK'nın özünde farklı bakmayı sürdürdüğü konular.
.
Yayın Tarihi : 24 Nisan 2006 Pazartesi 11:48:17


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?