19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Şimdi çok arıyormusunuz Hilmi Özkök'ü?

Hani tam da cuk oturuyor “sakalım yok ki beni dinlesinler” sözü...

Mesele haklı çıkmak değil, mesele göz göre göre, insanların nasıl ihtiraslarına yenik düşmelerinin verdiği zararı görüp için için kahrolmak...

İngilizlerin düşünce merkezlerinin okuduğu iki önemli gazete biri The Guardian.

Gazete, “Türkiye’nin siyasi sistemi çöküşe gidiyor” diye başyazı yayınlıyor, bizdeki zevat hâlâ “çetecilik ve darbecilik” oynuyor...


***

Hâlâ anlamıyorlar ki mesele hangi 3 yıldızlı ya da 4 yıldızlı bir generalin veya emeklinin “aklından geçirdiği darbe” meselesi değildir...

Ya da bazı, sivil muhterislerin “Paşam paşam, nerede kaldı dirlik düzen?” yollu gazlamaları değil...

Talat (Aydemir) da aklından geçirdi darbeyi, Kenan Evren de...

Talat asıldı, Kenan Evren yüzde 92 oyla Cumhurbaşkanı seçildi...

11 Eylül’de millete gına gelmişti, kurtarıcı beklemekteydi...

Yani “darbe”nin şartları oluşturulmuştu...

Talat ise “darbe darbe” diye fısıldaştığı arkadaşlarını Türkiye zannediyordu...

Onun için “darbelerden biri başarılı, diğeri başarısız” oldu...

(Salak kafalar başarılı ve başarısız sözcüklerini darbeciler açısından söylediğimi de anlamazlar şimdi “Vay sen 12 Eylül’ü mü savunuyorsun”a getirirler...)


***

Şimdi gelelim Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan, cihet-i askeriye, yargıtay, danıştay en önemlisi bu ülkenin Cumhuriyet rejimine bağlı ve gerçek bir demokrasi isteyen sivil milyonları için bir yıl önce dilimde tüy bitercesine önerdiğim “krizsiz Türkiye” formülüne...

Ne demiştik bu köşede yılmadan, usanmadan?..

Şimdilerde herkesin peşinden koştuğu, “Ne yapsak etsek?” diye feyz aldığı “eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ü Cumhurbaşkanı seçtirin” dedik...

Ne olurdu daha doğrusu ne olmazdı Hilmi Özkök Cumhurbaşkanı olsaydı:


***

1) Bir kere ortada böyle kolay kolay bir darbe söylentisine çarpmazdın...

Genelkurmay Başkanlığı döneminden “darbe”yi gündemden çıkarmış bir Orgeneral herhalde Çankaya’da otururken, “Var mı darbe yapacak” diye tamtam çalmazdı...

2) Türkiye’de Cumhuriyet rejiminin ve onun yaşam biçimini savunanlar, sivil asker rahat bir nefes alırdı...

3) Her atamada, “YÖK’ün başına badem bıyıklı mı geliyor?.. Anayasa Mahkemesi de mi değişiyor?.. Orduya da el mi atılıyor?..” gibi hiç de yabana atılmayacak şeriat korkularından, kurtuluverirdi muhalefetteki milyonlar...

4) Tayyip Erdoğan ve arkadaşları, kendi bildikleri icraatı yapar, eleştiren eleştirir, destekleyen desteklerdi...

Şeriat mı, darbe mi sorusu ulu orta ağızlarda salya sümük olmazdı...


***

5) Bugün Abdullah Gül ne olacağını bilmiyor, çünkü Cumhurbaşkanı kalacak mı kalmayacak mı belli değil...

Kalsa da nasıl kalacak o hiç belli değil...

Oysa Cumhurbaşkanlığı’na, Hilmi Özkök seçilseydi, Abdullah Gül bugün Cumhurbaşkanlığı Konutu’nda değil, hemen karşısındaki Hariciye Konutu’nda oturuyor ve de Başbakan Yardımcısı olarak görev yapıyor olacaktı...

Bugünden daha huzurlu olacağı kesindi, ikbal duygularını bilmem...

6) Başbakan Erdoğan da ne olacağını tam bilmiyor bugün...

Partisi kapanacak mı kapanmayacak mı belli değil...

Kapanırsa kendisine siyasi yasak gelecek mi gelmeyecek o hiç belli değil...

Cumhurbaşkanı’nı Özkök yapsaydı, bugün muhtemelen, “Bir karışıklıkta Cumhurbaşkanı’ndan olaya el koymasını arzulayacaktı...”

Şimdi onun duruma el koymasını isteyeceği bir Cumhurbaşkanı yok...

7) AKP’liler de ne olacak bilmiyorlar...

Parti kapanırsa yeni parti iktidar olacak mı?..

Halk kimden yana davranacak, onlar da toto oynamakla meşguller...

8) Cihet-i askeriye, Anayasa’ya bakan mahkeme, üniversite, o, bu, şu, ortada tüm müesseseler, ne olacağını bilmiyor, meçhule yelken açmış gidiyor...

9) Milyonlarca insan, bir oradan bir buradan kapatmadan, gözaltından, o iddianameden, hazırlanmayan bu iddianameden şaşkına dönmüş bir şekilde ne olacağım korkusuyla yaşıyor...

Cumhurbaşkanlığı makamında görev yapacak laikliği, Cumhuriyetçi’liği ve üstelik AKP’yle iyi ilişkileri kuşku götürmeyen bir Hilmi Özkök bu kamplaşmanın, bu hesaplaşmanın önüne geçebilir, toplumu rahatlatabilirdi...

O gün bunları arka arkaya yazma nedenimiz buydu...

Sakalımız yok ki, anlatabilelim...


***

Demokrasi bir kültürdür...

Farklı fikirlerdeki insanların barış içinde bir arada yaşabileceklerini gösteren çok zengin ve çok renkli bir kültür...

Geçmişlerinde “kendi yoldaşlarıyla bile kavga etmiş, dönek olmuş, kişilikleri kırılmış, gölgeleriyle kavgalı, herkese düşman, kimseyle barış içinde yaşayamayan, egsantrizm meraklısı, ruh fukarası yaratıklar” demokrasiyi bilmezler...

Yazık onların ipiyle kuyuya inenlerin ülkesi haline gelen Türkiye’ye...

Reha MUHTAR/VATAN
Yayın Tarihi : 5 Temmuz 2008 Cumartesi 11:37:54
Güncelleme :5 Temmuz 2008 Cumartesi 11:46:15


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?