Anadolu Ajansı bir haber geçti.. Diyanet müfettişleri 17 çocuğumuza mezar olan yurtta araştırmalar yapmış.. Yurdun yatılı Kuran kursu olarak kullanıldığına ilişkin bir tek delil bile bulamamışlar..
Kime sormuşlarsa aynı cevabı almışlar..
Binada İngilizce kursu veriliyordu..
Peki sabahın köründe çocukların orada ne işi vardı!
Temizlik için gelmişler..
Yersen!
*
Aileler, çocuklarımız Kuran öğrenirken öldü, cennete gitti diye seviniyordu.. Meğerse İngilizce öğreniyorlarmış!
Tarikat kendi günahını maskelemeye çalışıyor.. Güya kaçak Kuran kurslarına dil uzatılmasını önleyecekler.. Mercek altına alınmasının önünü kesecekler..
Mesele Kuran kursu veya İngilizce kursu değil.. 17 çocuğun ölmesi..
Öldürülmesi!
Peki aileler niye konuşmuyor.. Çocuklarını kaybedenler niye haykırmıyor?
Tarikat baskısı yüzünden..
Tarikata karşı çıkılır mı?
Tarikatın olduğu yerde birey yoktur..
Bireyin olmadığı yerde de demokrasi de yoktur..
Bu kadar basit..
*
Sağlıklı, dört dörtlük bir demokrasimiz yok..
Bugüne kadar bu eksikliğin nedenini hep askerde aradık..
Sivil yaşama hiç bakmadık.. Sivil yaşam ne kadar sivil diye hiç düşünmedik.. Sorgulamadık..
Özgür düşünce yoksa, hakkını arayan, sorgulayan bir sivil hayat olmazsa demokrasi olur mu?
Tarikatların etkin olduğu bir toplumsal yapıda demokrasiden söz edilebilir mi?
Aşiretlerin, cemaatlerin yaşamı kontrol ettiği toplumdan söz ediyorum..
Tarikatlar, cemaatler, aşiretler bu toprakların gerçeği, zenginliğimiz falan dersek, biz demokratik bir toplumuz diyebilir miyiz?
İşte Konya’da yaşananlar..
Çocukları ölen 17 aile bu konuda konuşamıyor bile..
O insanlar yarın oy verecek..
Kime?
Tarikatlarının şeyhleri kime derse ona..
Bunun adına da demokrasi diyeceğiz!
Bu yapının militarist toplumdan ne farkı var?
Birinde üniformalılar emir veriyor..
Diğerinde kravatsız siviller..
Birinde silah korkusu var..
Diğerinde yanlış aktarılan din korkusu..
*
Konuşamazsın, eleştiremezsin, karşı çıkamazsın, derdini anlatamazsın..
İzin vermezler.. Gırtlağına çökerler..
Kader dersin, takdir-i ilahi dersin susarsın..
Susmalısın..
Haa.. Arada sırada oy verirsin..
Oy verdirirler!
Kömür alarak, gıda alarak, para yardımı alarak, burs alarak, çocuğuna aylak aylak dolaşmasın diye bedava Kuran kursu bularak.. (Karşılığında iç rahatlığı ve sevap da kazanmışsındır.)
Çaresizsindir..
Daha ne istersin ki.. Ne isteyebilirsin ki!
*
Gün gelir..
Ölen..
Öldürülen çocuğunun bile hakkını arayamazsın.. Adamı o hale getirirler..
*
Bazılarının övünerek söz ettiği bu yapı demokrat birey yetiştirebilir mi?
Hayır..
O zaman demokrasi de olmaz.. Olmuyor işte..
Dört yılda, beş yılda bir kurulan sandık demokrasi getirmiyor..
Bravo yiğit yürekli sayın Mehmet Tezkan'a! Bu tür yuttur kaydırları herkes yemez elbette ancak, şahsi ve nefsi çıkarları uğruna yemek zorunda kalanların sayısı da gözardı edilmeyecek kadar fazla. Karamsar olmamaya büyük özen gösteriyoruz ama; yazık, gerçekten çok yazık demekten de kendimizi alamıyoruz.