29
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Tatil söz konusu olduğunda, “ülke sorunları” teferruattır


Bir cumartesi yazısını bile, hafif bir pudra şekerine banılmış bir bahçe çileği tadında yazma olanağı sanki kalmadı.
* * *
Dün sabah saat 6.30’da, ekranlardan verilmeye başlanan gazete manşetlerine şöyle bir göz atmak için televizyonu açınca...
Konya’nın Taşkent ilçesinde, 3 katlı bir kız öğrenci yurdunun tüpgaz patlaması sonucu çöktüğünü; enkâz altından 5’i ölü, 20 yaralının çıkarıldığını öğrendim...
* * *
Derken ölü sayısı 6’ya, 7’ye, 8’e çıktı.
Yurtta 55 öğrenci kalıyordu ve henüz daha enkâz altında 30’a yakın kız çocuğu vardı.
Hepsi de, ailelerinin oralardaki Kuran kursuna devam etmeleri için gönderdikleri kızlardı.
* * *
Sanıyorum ki aileler, kızlarını Kuran kurslarına gönderirlerse; flört gibi, ilk aşk gibi, -aile namusuna ziyan- densizliklere kaymayacaklarını düşünüyorlardı.
* * *
Değişim rüzgârlarının etkisini duymaya başlayan köylerle kasabalarda; gözü açılmadık, Kuran kursuna da gitmiş küçük kızlar, daha kolay koca buluyorlardı herhalde.
Ve şimdi çöken yurt binası altında; çırpınıp kalmışlar, yaralanmışlar, sakatlanmışlar, 8’i de ölüp gitmişti ve ölü sayısının artmasından korkuluyordu.
* * *
Bir cumartesi yazısına böyle mi başlamak zorunda kalmalıydık?
Gerçi demagoglukta iyice azgınlaşmış politikacılar; kendilerine tersine çevrilmiş iğneli bir fıçıya benzeyen olaylar gösterildiğinde, hemen yanıt vermenin kolayını bulmuşlardı:
- Vatan söz konusu olduğunda, gerisi teferruattır.
* * *
Demagogların daha ılımancaları da şöyle diyordu:
- Bunlar münferit olaylar...
* * *
80 yıldır bazı demagojik kalıplar da hiç değişmiyordu.
Türkiye’nin, başta Irak olmak üzere, ülkeler arasında şiddet eylemlerinde ölenlerin sayısı açısından 7’nci basamağa oturduğundan söz edildiğinde, kalıplaşmış yanıt hazırdı:
- Milletimizin gücü, her zorluğun üstesinden gelmeye kadirdir.
* * *
“Devlet söz konusu olduğunda, hukuk ikinci planda kalır” diyenler de vardı; -Osman Ulagay’ın kulakları çınlasın- “vatan söz konusu olduğunda, ekonomi o kadar önemli sayılmaz” diyenler de...
* * *
Türkiye’nin bir divanelik karnavalına benzeyen demagoglar boksunu izlerken, aklıma hep Jules Renard’ın matrak bir sözü geliyordu.
Jules Renard, şapşallığın doruklarına tırmanmış bir mankafayla karşılaştığında şöyle demişti:
- Ben “sonsuzluk” kavramını birt ürlü algılayamıyordum; senin angutluğuna rastlayıncaya dek...
* * *

Dünyada demagoglarla az da dalga geçilmemiştir. İşte birkaçı:
- Demagoglara “sayın” denmesi neye benzer bilir misiniz; savaşta ölenler için “kahramanlar ölmez” denmesine.
* * *
- Demagogluk; çözümsüz sorunlara, anlaşılmaz yanıtlar verme mesleğidir.
* * *
- Bir siyasal partide, kim daha az demagogsa; o daha zayıf bir partilidir.
* * *
- Demagogların en iyileri, onları dinleyenlerin salaklık serasında yetişir.
* * *
- Demagojinin en büyük yararı, yorumculara; satırlar yerine, satır aralarını okutarak gözlerinin yorulmasını engellemesidir.
* * *
Hadi bir nutuk denemesi de biz yapalım:
Çanakkale’de 500 hektar orman kül mü olmuş; hiç kimse merak etmesin, yenileri dikilecektir yerine; nasıl ki hastane kapılarında ölüp giden bebeklerle, yoksul çocukların da yerine, hemen yenileri doğuyor.
Ne orman yangınları kısaltabilir bayrak direklerini, ne bebek ölümleri yıpratabilir şanlı tarihimizle, ulusal gururumuzu.
Birkaç sütü bozuğun, İstanbul’u bir deprem tehlikesinin tehdit edip durduğundan söz etmesine kulak asmayın.
Sade yer değil, gökler de sallansa; dimdik ayakta duran bir ırkın çocuklarıyız.
Ne Tuzla tersanelerinde ölen işçi sayısının 100’ü aşması, ne sel baskınları, ne kuraklık, asla bizi yolumuzdan döndüremez.
Ezanlar da, hoparlörlerle çok yüksek bir volümde okunmak yerine, müezzinler tarafından şerefelere çıkılarak okunmaya başlandığında; demokrasi de daha sağlam temeller üstüne oturacaktır, laiklik de...
* * *
Bu arada “gelişmiş” ülkelerle, bir türlü “gelişmiş olamayan” ülkeler arasındaki farkı soran, kara mizah sevdalısı dostlara rastlıyoruz.
Bendenizin yanıtı şöyle:
- “Gelişmiş” ülkelerde politikacılar, “devlet” denilen şeffaf cam bir kutunun içinde otururlar ve oralarda saatleri düzeltmek için örnek gösterilen bir meydan saatinin bozukluğunu açıklamak suç değildir. Bir türlü “gelişmiş olamayan” ülkelerde ise politikacılar kapalı tahta bir kutunun üstünde otururlar ve kutunun kapağını açmaya çalışmak, kasıtlı olarak “devlet”i yıpratmaya çalışmak sayılır; saatleri ayarlamak için örnek gösterilen bir meydan saatinin bozukluğunu söylemek ise, bir vatan ihaneti...
* * *
Sabah kalkar kalkmaz ilk haber, keşke Konya’da çöken yurt binası altında ölmüş kız çocukları olmasaydı...

ÇETİN ALTAN/MİLLİYET
Yayın Tarihi : 2 Ağustos 2008 Cumartesi 09:29:41
Güncelleme :2 Ağustos 2008 Cumartesi 09:35:49


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?