Şırnak'taki, Diyarbakır'daki şehitlerin acısı elbette yürekleri dağlıyor. PKK'nın şiddet ve terör eylemleri elbette toplum vicdanında lanetleniyor.
Bunda kuşku yok.
Türkiye'nin bugün en son ihtiyacı olduğu şey, kan ve gözyaşıdır. Kan ve gözyaşına dayalı siyasettir.
Türkiye'nin bugün en son ihtiyacı olduğu şey, şiddet ve terörün kısır döngüsüne kapılmaktır. Şiddet ve terörün kısır döngüsünde siyasal ve ekonomik değişimi unutmaktır.
Türkiye'nin bugün en son ihtiyacı olduğu şey, dehşetin sarmalında reform gündemini savsaklamaktır. Sivil anayasa dahil demokrasi ve hukukun üstünlüğü yolundaki atılımları boşlamaktır.
Türkiye'nin bugün en son ihtiyacı olduğu şey, Kuzey Irak'a girmektir, Irak Kürtleriyle çatışmaktır.
Türkiye'nin yine en son ihtiyacı olduğu şey, AB ile, ABD ile ilişkilerinin bozulmasıdır.
Anlaşılan o ki:
PKK, bütün bunları istiyor.
Anlaşılan o ki:
PKK, daha çok kan ve gözyaşı dökülmesinden yana.
Anlaşılan o ki:
PKK, Türkiye'nin 'hedef büyütmesi'ni, Türkiye'nin önündeki 'cephe'nin olabildiğince genişlemesini istiyor. Bunun için de Türkiye'nin Kuzey Irak'a girmesini, Irak Kürtleriyle çatışmasını, böylece ABD ve AB ile de ilişkilerinin kötüleşmesini istiyor.
Anlaşılan o ki:
PKK, Türkiye'nin siyasal ve ekonomik değişimi, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü yaşamasından yana değil.
Anlaşılan o ki:
PKK, aş ve iş sorununu çözmeye başlayan, hukuk ve insan hakları düzenini AB çerçevesinde oturtmaya başlayan bir Türkiye'yi kendi varlığı açısından bir tehdit olarak görüyor.
Anlaşılan o ki:
PKK, barış ve istikrar yolundaki bir Türkiye'de siyasal ve toplumsal zeminin kendi ayakları altından -22 Temmuz seçimlerindeki gibi- kayacağını görüyor.
Kısacası:
PKK çok kötü oynuyor!
Ve bu 'kötü oyun'da, Türkiye'nin birinci sınıf demokrasi ve hukuk devletine kavuşmasına taş koymak isteyenlerin de değirmenine su taşıyor. Bu 'kötü oyun'da sanki sinsi bir ittifak bazen suyun yüzüne vuruyor.
Yazın bir kenara:
Şiddet ve terör çıkmaz sokaktır.
Kan ve gözyaşı çıkmaz sokaktır.
Daha çok kan ve gözyaşı, bu ülkede demokratik hukuk devletine taş koyar.
Daha çok kan ve gözyaşı, bu ülkede aş ve iş sorununun çözülmesini engeller.
Daha çok kan ve gözyaşı, bu ülkede hem demokrasinin hem refahın yollarını tıkar.
Daha çok kan ve gözyaşı, bu ülkede Türklerle Kürtleri büyük şehirlerde birbirine düşürebilir.
İşte, PKK bu nedenlerle çok kötü oynuyor.
Şu da çok açık:
PKK, yalnız Türkiye'ye ve Türklere değil, Kürtlere de çok ama çok büyük kötülük yapıyor.
Şu da çok belli oluyor:
PKK'ya bugün hakim olan yönetici klik, şiddet ve terörü bir hayat tarzı olarak benimsemiş durumda...
Silaha, şiddete, teröre karşı olan herkesin sesini yükseltmesi lazım. PKK'nın hiç olmazsa uzun süreli ya da ucu açık olarak silah bırakması için bir kamuoyu baskısı oluşturulması şart.
Biliyorum, bazen sözün hükmü kalmıyor.
Ama elimizde sözcüklerden başka ne var ki?..
Hükümet ne yapacak?
Dizginleri ele alabilecek mi?
Yoksa şiddet ve terörle mücadele derken, oyuna, hatta günlük deyişle kumpasa mı gelecek?..
Bu sorunun karşılığını Başbakan Erdoğan'la kurmaylarının, özellikle 1990'ları iyi düşünerek soğukkanlı biçimde araştırmasında yarar var.
Şiddet ve teröre karşı elbette mücadele verilecek. Şırnak'taki 13 şehit elbette yüreğimizi yakacak. PKK'nın şiddet ve terörü elbette lanetlenecek.
Bütün bunlar yapılacak.
Ama yetmeyecek bütün bunlar.
1990'larda da yetmemişti.
Aynı zamanda çok boyutlu düşünülmesini, soğukkanlı hareket edilmesini gerektiren birçok neden var.
Bunu göz önünde tutması gerekenlerin başında hiç kuşkusuz Cumhurbaşkanı Gül ile, "Terörle mücadelenin bundan böyle farklı bir yöntemle yapılacağını" söyleyen Başbakan Erdoğan geliyor.
Hükümetin elinde, AKP yönetiminin elinde Kürt sorunuyla ilgili, terör ve şiddetle mücadele konusuyla ilgili kapsamlı bir plan ve program, derli toplu bir strateji belgesi var mı?
Yoksa eğer terörün tuzağına düşülür!
Dizginler tümüyle elden kaçabilir.