18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Tiring Galata - Engin Ardıç

Gene ısıtıp ısıtıp ’kahraman bakkal süpermarkete karşı’ oyununu sahneye koyuyorlar... Yok, Ferhan kızmasın (Şensoy), telif hakkı ödemeden izinsiz gösteri değil bu, entellerin pek sevdikleri deyimle ’hayata geçiriyorlar’...

Çünkü hayat da onlara geçirmekte!

Büyük ’marketler’ mahalle bakkallarını öldürüyormuş. Çözüm olarak bunları şehir dışına taşımayı bile düşündüler, sökmedi.

Elbette öyle olacaktır. Kapitalizm, geliştikçe sermayeyi ’temerküz’ ettirir (Türkçe’sini Ege Cansen’e sorun), büyük balık küçük balığı, büyük sermaye küçük sermayeyi yutar. Kapital büyümek zorundadır, büyüyemezse batar. İşin kuralı budur. Açık bakın Amerikan tarihine, küçük bankaların ve küçük sanayicinin birer birer yokolma tarihidir.

Fransa tarihine bakın, hani o Paris gezisinde hanımın sabah girip akşama kadar alışverişten başını alamadığı büyük mağazalar, Galeries Lafayette, Printemps, Bon Marche falan, on dokuzuncu yüzyılın ortalarında pıtırak gibi çıkmışlardır ortaya (ilk örneği yanılmıyorsam Felix Potin)... Bu aynı zamanda münferit demiryolları şirketlerinin ve demir-çelik haddehanelerinin (Creusot) dev işletmeler şeklinde birleşme tarihidir.

Bizde de ’büyük mağaza’ altmışların sonları, yetmişlerin başlarında başlamıştı... O sıralar altıpatlar tabancayla devrim yapmaya kalkan bizim cahil çocuklar, Türkiye’de sermayenin ilk kez onların canına okuyabilecek kadar güçlendiğini bu göstergeye bakıp da anlayamazlardı tabii... Çapları yeterli değildi.

Nitekim, ellili yılların, çocukluğumuzda büyük mağaza sandığımız Leon, Atalar gibi temsilcileri o zaman birdenbire arka plana düştüler, artık esamileri okunmaz oldu. Daha öncenin Tiring Galata (bilmeyenler ’trink’ okurlardı), Bonmarşe (evet bu da yerli çeşidi) gibi eski müesseseleri de anılarda kaldılar.

Aha bu da İstanbul kültürüdür ama aynı zamanda Türk kapitalizminin ıvır zıvır tarihidir...

Şimdi de ’solculuk ayağından’ bakkalı savunuyorlar. Özal’a da küfür ediyorlardı, kapitalizmi rayına oturtma yolunda adım attı diye.

Mahalle bakkalı, pirinç ve mercimek çuvalından el küreğiyle kesekağıdı doldurmaktan, ayçiçek yağıyla deterjan karışımı o garip ve iç bayıltıcı kokudan kurtulamazsa, batacaktır.

Bakkal amca, sonunda gidip iki sokak ötedeki ’eski rakibi’ markette tezgahtar olacaktır.

Çünkü batıda da, kendi evinin alt katında el imalatı yapan küçük esnaf sonunda gidip fabrikaya işçi yazılmaktan başka çare bulamamıştır.

Buna ’proleterleşme süreci’ denir yavrularım.

Kapitalizmin doğal gelişim sürecine karşı çıkıp ’merkantil ve manüfaktür nostaljiyi’ savunuyorsanız size de solcu denmez, iktidara miktidara da gelemezsiniz.

Ben şimdi, evimin bodrumunda Marat ya da Desmoulins gibi kol merdanesiyle basılan dört sayfa çeyrek forma gazete çıkarıp onlar gibi ortalığı birbirine katabilir miyim? Hayır, mevcut bir gazeteye işçi olarak girip orada yazmak zorundayım.

Ya da ’Internet ortamlarında’ yara kaşımak zorundayım ama orada da sıfır lira kazanılıyor ve de bilgisayarı olmayana ulaşman sözkonusu değil.

Peki, bakkal amca aşağı düşmek istemiyorsa ne yapacak?

Yukarı çıkmak için diğer arkadaşlarıyla birleşmeyi deneyecek.

Bir haber, bir örnek: Daha önce ’İşmar’ adlı marketler zincirini kuran Fevzi Erenkuş önderliğinde tam 1600 mahalle bakkalı birleşmiş, ’Erzakçım A.Ş.’ adında bir şirket oluşturmuşlar, ayakta kalmışlar. Sistemi Anadolu’ya da yaymayı, büyük bir zincir oluşturmayı düşünüyorlarmış.

Kapitalizm budur hemşerim. Fakat sen gelişmeyi hayata geçiremez, kapitalizm sandığın ne idüğü belirsiz ’eski Türk sistemi’ düzeyinde kalırsan, bu kez hayat sana kol gibi geçirir.

ENGİN ARDIÇ - AKŞAM GAZETESİ
Yayın Tarihi : 12 Ocak 2005 Çarşamba 12:14:17


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?