1
Mayıs
2025
Perşembe
ANASAYFA

Umur Talu - Sabah Gazetesi

Vicdan göçüğü

Kalk, binlerce ailenin canına, malına, oradan ülkenin tüm kalplerine yayılmış, oralarda korlanmış büyük bir acının ardından, müsebbiplerden bir başrol oyuncusu için hislen!
Olacak şey değil, ama oluyor.
Aslında hislendiren o değil. Yani, 18 bin diye sayılan deprem (dolayısıyla, fay hattında çürük inşaat) kurbanlarından 195'inin, "tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu ölümünden sorumlu" Veli Göçer'in "ağır cezası"na üzülme meselesi değil.
25 yıl hapis ve fiilen yatılacak 9 yıl. Böyle bir ceza vardı da, neredeydi? Bir depremin tüm göçertmeleri, göçmeleri, göçükleri, göçleri...
Sanki, simgesel olsun, kafiye olsun diye, soyadı "Göçer" olan bir adamın mahkumiyetine bağlandı.
Hepimiz rahatladık. Çünkü, manşetlerin deprem başlıkları deprem felaketinin tüm sonuçlarını getirip getirip "Göçer"de bağlıyordu.
Felakete uyan sadece bir tek soyadı bulunabildi.
Sıra, trafik katliamlarında soyadı "Canavar" olan bir mes'ul bulmaya geldi.
Ki manşetlere iyi otursun, tam da adının kastettiği şey olsun!

***

Adapazarı, Kocaeli, Gölcük, Yalova, Düzce, Avcılar...
Tarlalarda, yumuşak zeminlerde, bataklıklarda, kamu binası, özel girişim; kışlıkyazlık onca inşaatı teşvik edenler, fabrika dikmekle, oralarda çalışanları fay hattının üstüne yığmakla övünmüş olanlar...
Tüm o ruhsatlar, izinler, kollamalar, rantlar... Bir vicdan azabına dahi dökülmedi.
Bilir misiniz...
Elbette bilmedendi; elbette taammüden değildi ama...
Misal, kimi gazeteler bile, Veli Göçer'den, muhtemelen ilan karşlığı aldıkları daireleri promosyon diye dağıtmıştı.
Deprem günü bile, parası peşin yahut vadeli ilanlarla, gazete sayfalarından "Göçer evler" pazarlanıyordu.
El birliğiyle, kolektif bir aymazlıkla, siyasi-ticari-toplumsal bir iştahla ve cahil bir arsızlıkla, "birden fazla"... "binden fazla"... "onbinden fazla" kişinin ölümüne sebebiyet verildi.
Sebepli ölülerin üstünde, milliyetçisi, mukaddesatçısı, laiği ile kimileri...
Türkiye'nin yüreği acırken, onca iyi insan elindekiyle, tırnağıyla oralara koşmuşken, deprem rantının sülükleri, yamyamları, akbabaları oldu.

***

18 bin ölü... Ve elde var tek bir cadı! 18 bin ölü... Ve toplumsal duyarlılığın hesap sorulsun talebiyle, elde var tek bir linç aktörü.
18 bin ölü... Ve kamusal adalet arzusunun tatmini bu kadar.
Büyük şirketlerin "iyi hal"den yırtan sanık yöneticileri; koca gruplara 60'şar milyondan 50'şere indirilen "para cezalar"ı!
Rantların ve katliamların siyasi-bürokratik, merkezi-yerel suç ortaklarının buharlaşması.
Türkiye'de hukuk, henüz "adalet duygusu"nun kökleşeceği bir aşamaya gelmedi maalesef.
"Hak edilmiş bir ceza" bile, yaygın haksızlık, adaletsizlik ve müstahakların çoğunun yırtması karşsında, "haksızlık" haline geliveriyor.
Tutulmamış, hesap sorulmamış onca sorumlunun yanında, "tuttuğunu halleden" bir adalet, "adalet duygusu"nun tesisine değil, terazinin yamukluğuna delalet ediyor.
Kamu vicdanı, bir göçerle tatmin oluyorsa mesele yok.
70 milyonluk bir ülkenin ortak vicdanı, bu kadar küçük ve bu kadar çürük ve göçük olabilir mi!
UMUR TALU - SABAH GAZETESİ
Yayın Tarihi : 24 Ekim 2004 Pazar 20:03:54


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?