20
Mayıs
2024
Pazertesi
ANASAYFA

Yeni bir sözleşme lazım!

Anayasa Mahkemesi’nin türban kararı açıklandığında, Başbakan’ın eşinin de olduğu bir ortamda AKP’nin bir üst düzey sorumlusu sevinçle ayağa kalktı; kendileri aleyhindeki her yasal kararın sandıkta lehte sonuç verdiğini hatırlatarak dedi ki:
“Biz bu işten daha çok ekmek yeriz.”
Orada kimse ses çıkarmadı. Ama yakın çevreden bazıları sonradan tepki gösterdiler.
Bunlardan biri şunu sordu:
“Biz türbanlı kızların eğitim sorununa çare mi arıyoruz, onların ıstırabını oya tahvil etmeye mi çalışıyoruz?”

* * * 

Siyasette “göze göz”, herkesi kör etmişe benziyor.
Kutuplaşmada iki taraf da amacı uğruna hukukla oynuyor: Biri onu siyasileştirerek; diğeri onu kötüleyerek
İkisi de bu yolla aslında hukuka zarar verdiklerini ve kendilerini var eden ortamı zehirlediklerini göremez haldeler.
Bu kör dövüşünde kendini karşısındakinin yerine koyabilen bir vicdana, hukuku, siyasal çıkar hesaplarının üzerinde tutan bir aklıselime ve yerleşik kalıplara meydan okuyan akil isimlere ihtiyaç var.

* * * 

Dünkü Milliyet’te onlardan birinin sesini duyduk; serinledik.
Devrim Sevimay, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) yıllar yılı Türkiye’yi temsil eden yargıç Rıza Türmen’le görüşmüştü. Türmen de ezber bozan yanıtlar vermişti.
“Ezber”e göre, “Üniversitede türbana hayır” diyenler AKP’nin kapatılmasını isterdi.
“Türbancı” ise, AKP’yi desteklerdi.
Oysa Türmen hiç de öyle konuşmuyordu.
Anayasa Mahkemesi’nin ve AİHM’nin üniversitelere türban yasağı getiren düzenlemesini haklı buluyordu.
Ama AKP’nin kapatılmasının “Türk demokrasisinde bir delik açacağına” inanıyordu.
O nedenle “sonuçları çok ağır olacak” bu tür bir yaptırım yerine, kapatma öncesi (ihtar, devlet yardımından mahrum bırakma gibi) tedbirlerin devreye sokulmasını savunuyordu.
Hem hukuku hem demokrasiyi kollamaya çalışıyordu.

* * * 

Söyleşinin gazete sayfasına sığmayan bölümü Milliyet’in internet sitesinde verilmişti.
Orada Türmen “yeni bir toplumsal sözleşme” ihtiyacına dikkat çekiyordu.
“Herkesi daha fazla içine alan, asgari müşterekleri daha fazla ortaya koyabilen” yeni bir sözleşme, “kimsenin birbirinden kuşku duymadığı daha başka bir dönem”in kapısını açabilirdi.
Türmen, bu “sözleşmenin formülü”nü şöyle açıklıyordu:
“Birincisi, herkesin kendi cemaatinin dışına çıkıp düşünmesi gerekiyor. Bu, tüm tarafları kapsıyor.
“İkinci olarak şunu diyemez miyiz: ‘Benimle aynı düşüncede olmayan insan düşman değildir; sadece benimle aynı düşüncede olmayan başka bir insandır.’”

* * * 

Zor; ama asıl ihtiyacı doğru saptayan bir formül bu.
O kampın ya da bu kampın değil, vicdanın safında duran bu olgunluğa, kutupları uzlaştıran bir siyasi akla, ara çözümler üretebilen akil adamlara siyasette ne çok ihtiyacımız var.
Onlardan biri olduğunu düşündüğüm Türmen’in söyleşisinde siyasete göz kırpan ifadeler okuduk.
Dilerim girer ve onların çoğalmasıyla, herkesi kucaklayan yeni bir sözleşme yapılmasıyla, hepimizi kör eden bu vahşi “göze göz”, bir gün sona erer.

Can Dündar/MİLLİYET
Yayın Tarihi : 17 Haziran 2008 Salı 09:14:51
Güncelleme :17 Haziran 2008 Salı 10:42:49


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?