17
Haziran
2025
Salı
ANASAYFA

Büyükanıt'la yeni dönem başlıyor / Murat Yetkin

Önceki gün, Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın Kara Kuvvetleri Komutanlığı görevini Orgeneral İlker Başbuğ'a devrettiği törende yaptığı konuşmasının alkışlarla kesildiği cümlelerden biri şuydu: "Zamanı geldiğinde
yasalar çerçevesinde bu kişiler ve gruplar gereken hesabı verirler ve vereceklerdir."
Büyükanıt, sözlerinin muhataplarını ise o cümleyi önceleyen birkaç paragraf içinde açıklamıştı.
Şöyle diyordu: "Bu sözleri söylememin bir nedeni var. Yaşadığımız günlerde, üzülerek ifade ediyorum, canlarını bu güzel yurdumuz için feda etmeye yemin etmiş askerlerimize ve onların komutanlarına karşı inanılmaz iğrençlikte saldırılar yapılmaktadır. Bunları yalnız biz değil tüm ulusumuz büyük bir üzüntüyle ve hatta nefretle izlemektedir. Bu yasadışı,
akıl dışı saldırıları yapanlar, inanıyorum ki, yarattıkları iğrenç bataklıkta boğulacaklardır. (..) Bu tür gayretler ne Yüce Önder Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyeti değiştirebilir, ne de ülkeyi bölebilir."
Tahlili ilerletmeden önce, Büyükanıt'ın sözünün bir ilk olduğunu söylemek gerekiyor. Büyükanıt, Genelkurmay Başkanlığı'na giden yolda, Silahlı Kuvvetlere yapılan saldırıların hesabını sorma sözünü, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı ve Milli Savunma Bakanı'nın huzurunda veren ilk komutan oldu. Büyükanıt döneminin, öncekilerin aynı olmayacağının ilk ve somut işareti sayılabilir bu.
Evet, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin genel stratejik çerçevesinde, devlet politikaları çerçevesinde bir devamlılık zaten olacaktır. Ancak Orgeneral Hilmi Özkök ile Orgeneral Büyükanıt'ın Genelkurmayı idare yöntem ve üsluplarının aynı olmayacağı daha sıfırıncı güne gelmeden anlaşılıyor.
Sıfırıncı gün, yarındır. Özkök, 28 Ağustos pazartesi günü görevini Büyükanıt'a devredecek. geleneksel olarak Kurtuluş Savaşı'nın son muharebesinin sonu kabul edilen 30 Ağustos bu görevde bir milat kabul edilir. Ancak Büyükanıt'ın icraatının, 28 Ağustos'ta, özellikle de devir töreninde yapacağı konuşma ile başlayacağını söylemek mümkün.
O konuşmayı beklemekte fayda var. Çünkü önceki gün, Orgeneral Başbuğ, Kürtçülük ve laiklik karşıtı akımlarla mücadeleyi öne çıkartıp, yeni politikanın işaretini verdi. 'Küreselleşmenin gereği olarak uluslararası sistemde bulunmanın' ve aynı zamanda 'küreselleşme olgusunun getireceği olumsuz etkilerle baş etmenin zorunluluğu' tek bir sloganda birleştirilmişti. Bu slogan, "Küresel düşünmek, ulusal hareket etmek" şeklinde özetlendi. Büyükanıt'ın iki yıl önce Harp Akademileri'nde başvurduğu, 'Küreselleşme tarlayı besleyen yağmurdur, ancak ıslanmamak için şemsiye taşımalıyız' teşbihini çağrıştırıyordu. Büyükanıt ise önceki gün daha güncel sorunlara değinerek, asıl cephaneyi pazartesiye ayırdığı izlenimini verdi.
Hesap sorma işine dönmeden önce, bütün bu resimde Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in rolünü kaydetmek gerekiyor. Tam da Büyükanıt'ın şikâyetlerinin parçası olarak, Büyükanıt aleyhine cep telefonu mesajlarının etrafı sardığı 31 Temmuz günü Sezer'in kendisine gelen Büyükanıt kararnamesini açıkladığını ilan etmesi, ciddi değişikliklere yol açtı. Böylece, Sezer, Özkök'ün ertesi gün başlayacak Yüksek Askeri Şûra'daki etkinliğini kırdı. Atamalarda, özellikle de komuta kademeleri ve Genelkurmay karargâhını ilgilendiren atamalarda, Büyükanıt'ın ağırlığı öne çıktı.
Bu güncel gelişmeler anlamında Başbakan Tayyip Erdoğan'ı yeni bir kriz ihtimalinden kurtarsa da, AK Parti çevrelerinin açıkça çekinerek baktığı Büyükanıt'ın elini rahatlattı.
Hesap sorma konusuna dönersek, bunun muhataplarını yalnızca Silahlı Kuvvetler ve özellikle de Büyükanıt ve ekibi aleyhinde kampanya yürüten Kürtçü ve laiklik karşıtı kesimlerin örgütlenmesi olarak görmemek gerekiyor. Şemdinli olayından, Harp Okulu'nda yasadışı telefon dinleme ile ortaya dökülen olaya dek, son zamanlarda Büyükanıt nezdinde orduya yönelen kampanyaların, bünye içinden destek almadığı ihtimalini de göz ardı etmemek gerekiyor. Büyükanıt'ın göz ardı edip etmediğini yakında anlayacağız. Bakalım açık ya da örtülü olarak kimlerden ne hesap sorulacak?
Ancak gerek Silahlı Kuvvetler bünyesinde, gerekse Türkiye'nin Irak, Ortadoğu, Kıbrıs ve AB gibi önemli dış siyasi gelişmeler gölgesinde Cumhurbaşkanlığı ve Meclis seçimlerine gideceği 2007 yılında asker-siyaset ilişkilerinde yeni bir dönemin açılmakta olduğu görülüyor.

Radikal
Yayın Tarihi : 27 Ağustos 2006 Pazar 13:23:45


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?