Halide Edip'in romanının yazılışının üzerinden onlarca yıl geçti. İçinde benzer öğeler bulunduran daha birçok yazı yazıldı, yine aynı konuyla ilgili filmler çekildi. Geçen yıllar içinde hikâyedeki kahramanların isimleri, yüzleri değişti; fakat senaryo hep aynı kaldı, başroldekilerse hep kadınlardı. Tarihin, Halide Edip Adıvar'ın romanındaki gibi tekerrür edip durmasının sebebiyse yurdum insanının “kadın”a bakış açısının bir türlü değişmemesiydi.
Cumhuriyet dönemindeki onca uygarlaşma çabasından sonra, o zamandan beri kat edilen yoldan hızla geri dönüldüğünü görmek gerçekten çok üzücü. Bugün “Kadının Adı Yok” diyemeyeceğim çünkü maalesef kadının bir adı var. Fakat örümcek kafalıların kadına uygun gördüğü bu sıfat, emanet aldığımız ülke için ancak bir ayıp olabilir. İşte bu örümcek kafalılığın birkaç örneği:
Türkiye'nin en iyi üniversitelerinden birinin bulunduğu İstanbul’un bir semtinde öğrenci evlerinden birinin kapısı çılgınlar gibi vuruluyor. Tahmin edebileceğiniz gibi bu evin sakinleri kız öğrenciler. Üst katta oturan ‘dini bütün’ kadıncağıza bu pek doğal hakkı verense kızların evinden erkek sesi gelmesi. Nasıl olur? 21. yüzyılda bir bayan evi... Hem de içinde erkek var! Komşular evi basmakta yerden göğe kadar haklılar! Yalnız işin bir de trajikomik tarafı var; içerideki erkek, kızlardan birinin on beş yaşındaki erkek kardeşi. Aşkolsun, Tanrı inancıyla dolup taşarken etrafına iftira atmakta hiçbir sakınca görmeyen bu orta yaşlı teyzeyi inandırabilene… Ona göre o ev “fuhuş yuvası”, sakinlerinin de ne olduğu malum... Bu arada filmimizin bir de kaypak seyircisi var. Geçimini öğrencilere fahiş fiyatlarla ev kiralayarak sağlayan, sözüm ona çağdaş, ileri görüşlü ev sahipleri. Çocukları yaşında öğrencilerin namusuna dil uzatılmış kime ne, ağızlarını açıp tek kelime etmiyorlar. Ne de güzel söylemişler “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diye. O çirkin sözler kendi karılarına, kızlarına söylense kaplan kesilirler, namus için adam öldürürler. Ama söz konusu olan koca kentte, ana-babasının korumasından uzakta okumaya çalışan kız öğrenciler olunca kuyruklarını sıkıştırıp öylece seyrediyorlar.
Bir başka sahnede karakterler değişmiş ama yaşananlar hemen hemen aynı. Olaylar Türkiye'nin en güzel köşelerinden birinde, deniz kenarında bir köyde geçiyor. Köyün sakinleri geçimlerinin büyük bölümünü turistlerden karşılıyorlar. Aslına bakarsanız gül gibi geçinip gidiyorlar, hatta bu turistlere evlerini kiralıyorlar. İşte tam da o zaman dengeler tamamen değişiyor. Bu yazlıkçılar bir de kadınsa, köyde oturuyor olmaları evlerinin kapılarını her türlü hakarete sonuna kadar açıyor. Onlar ki çıplak geziyorlar, kendi bahçelerinde(!) içki içip şarkı söylüyorlar. Bu arada yan evde sözüm ona haremlik selamlık yaşayanlar komşularının evine giren kadınları ve erkekleri, bu kişilerin çıplak mı yoksa giyinik mi olduğunu gözetlemekte hiçbir sakınca görmüyorlar. O kadınlar orada yalnız tatil yaptıkları için ağızlarını açıp ta cevap vermeye hakları yok tabi, çünkü ağızlarından çıkacak her türlü söz, bahçe tellerine tırmanan, küfreden sinirli bir komşu olarak onlara geri dönecektir. Aynı komşu daha sonra evinin balkonuna koca koca çarşaflar gerecektir ki yan evde yaşanan ayıpları gözetlemesin(!) Peki tüm bu olaylar cereyan ederken, hem hakarete uğrayan hem de hanelerine tecavüz edilen 'şehirli' kadınların yardımına kim mi koşmuştur? Tabi ki hiç kimse. Hadlerini bilip kadın halleriyle tatil yapmasalarmış onlarda.
Ufacık, sağlık ocağı bile olmayan bir köye dişçi olarak gelen genç bir bayan hekimin uğradığı hakaretlerden sonra mesleğini dahi yapmaktan vaz geçmesi, geçimini bir tezgahtan karşılayan yine genç bir bayanın evinin yerli ahali tarafından taşlanması ise geriye kalan yüzlerce örnekten yalnızca birkaçı.
Türkiye'de kadın olmak işte bu kadar kolay ve güzel! Tabi kadınlar boyunlarını büküp toplumun onlara vermek istediği şekle uydukları sürece... Eğer bir de uymuyorlarsa... İşte o zaman siz de VURUN KAHPEYE!
Ama lütfen kimin günahı yoksa ilk taşı o atsın!..
kenthaber/Sumru Atuk
Yayın Tarihi :
4 Eylül 2006 Pazartesi 12:19:31
Yorumlarınız
volkan hazar birol IP: 88.233.1.xxx Tarih : 14.11.2006 18:30:24
yazını cok begendim sumrucum bu konuyu yuzyuze konusmayı tekrar isterim seninle cunku bende ilgileniyorum genel cercevede, gorusmek uzere...