23
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

Bayrağımızı doğru çizmekten aciz miyiz? /İlhan Bilge

Bayrağımızı doğru çizmekten aciz miyiz? Türkler bayraklarını çok sever. Elbette dünya üzerindeki her ulus kendi bayrağını sever ama biz bu sevgiyi biraz daha ileri götürürüz. Gerekli olsun olmasın; ilanlarımızı, arabalarımızın üzerini, binalarımızı bayraklarla süsleriz. Derneklerimizin amblemine, işyerlerimizin tabelasına ne yapar eder bir ay-yıldız ekleriz.

Dediğim gibi bayrağımızı çok severiz; onun için ölürüz. Ama acaba onu yeteri kadar ciddiye alıyor muyuz? İnsan uğruna öldüğü şeyi ciddiye almaz olur mu? Evet, olur. Biz bu iki zıt işi birlikte başarabilen ender uluslardan biriyiz. Türk bayrağı nasıldır? Türk bayrağı -bilmeyenler için anlatıyorum- kırmızı bir zemin üzerine çizilmiş, beyaz bir ay-yıldızdır. Ama herhangi bir ay-yıldız değildir. Biçimi, yeri, büyüklüğü -her amblemde olduğu gibi- kesin ölçülerle saptanmıştır. Belirli bir kırmızı renk üzerindeki, belirli bir ay-yıldızdır Türk bayrağı. Ve bir grafik tasarımcı olarak söyleyebilirim ki, çok da güzeldir. (Vallahi kendi bayrağım olduğu için söylemiyorum.) Biz Türk bayrağını çizmeyi ortaokulda öğrendik. Geometri kitabımızda, bayrağın nasıl çizileceği, bir ortaokul öğrencisinin kolaylıkla öğrenebileceği biçimde anlatılıyordu. Şimdiki ders kitaplarında var mı bilmiyorum ama ansiklopedilerde var. O zamanlar çizim araçlarımız pergel ve cetveldi.

Şimdi bilgisayarlarımız var. Herhangi bir şeyi hatasız çizmek çok daha kolay. Hatta denilebilir ki, şimdi zor olan, bir şeyi hatalı çizmek. Biz, çok şükür bu zorluğu da altetmesini bilmiş bir ulusuz. Türk bayrağı hangisi? Çevrenizdeki bayraklara dikkatlie baktınızsa, büyük bir bölümünün hatalı çizilmiş olduğunu da görmüş olmalısınız. Tabelalara, bez afişlere (resmi kurumlarınkiler dahil), gazetelere (en büyükler dahil), araçlara (polis araçları dahil) tekrar, dikkatlice bakın. Doğru çizilmiş bir bayrak görürseniz çok şanslısınız. Önceleri yanlışlığın bu kadar yaygın olduğunun farkında değildim. Yalnızca o an gördüğüm bayrağın yanlış olduğunu düşünüyordum. Ama dikkatli baktıkça farkına vardım ki yanlış bayrak değil, doğru bayrak istisna oluşturuyor.

Sanmayın ki, burada gördükleriniz, özellikle seçilmiş hatalı örneklerdir. Rastladığım bütün bayrakları toplayıp, hatalı olanları buraya koymadım. Topladığım örneklerin tümü -az ya da çok- hatalıydı. Bazılarının hatalı olduğunu ancak tarayıp, bilgisayara aldıktan ve doğru örnekle üst üste koyup kontrol ettikten sonra görebildim. Siz de dikkatinizi sürekli olarak aynı konuya yöneltirseniz, bir süre sonra hangi bayrağın yanlış, hangisinin doğru olduğunu ayırtedemez olacaksınız. O zaman binalara asılı bez bayraklara bakın. Onlar genellikle doğru çizilmiştir. Genellikle diyorum, çünkü onların içinde de hatalılarının olduğuna eminim. Özellikle bayrak üreticisi bazı firmaların ilanlarını, broşürlerini gördükten sonra. Aslında bayrağımıza saygılıyız; ama işimize saygılı değiliz. Türkler, kendilerini manevi değerlerine çok saygılı bir ulus olarak tanımlar.

Bizler, yerde bulduğumuz bir ekmek parçasını öpüp, başımıza koyup, yüksek bir yere kaldırarak büyüdük. Kutsal bildiğimiz şeylere el dokundurtmayız, bayrağımızı yere düşürmeyiz. Öyleyse bu kadar değer verdiğimiz şeyleri nasıl bu kadar hoyratça yozlaştırabiliyoruz? Bence bunun bir tek açıklaması var: Kendi yaptığımız işe değer vermiyoruz; saygı duymuyoruz. Çünkü aslında işimizi iyi bilmiyoruz; bilmeye de çalışmıyoruz. Doğrusunun nasıl olduğunu görmemişseniz, hiç bir yanlış sizi rahatsız etmez. Üzerinde çalıştığımız hiç bir konuyu öğrenmeye çalışmıyoruz. Tek isteğimiz, en kolay ulaşabileceğimiz kaynaklardan gerekli görsel malzemeyi ve bilgiyi almak; uygun şekilde yanyana diziverip, o işten kurtulmak; paramızı alıp, evimize gitmek. Ha, bir de Grafik Ürünler Sergisi'nde ödül almak. Hele şimdi elimizin altında internet de var. Girersin anahtar kelimeyi, bulursun görseli, koyarsın köşeye; işlem tamamdır. O kaynakların doğruluğundan kuşkulanmak, yeniden araştırmak, gereksiz zaman kaybıdır. Tabii bu arada bizim aslını araştırmadan kullandığımız belgeler ve bilgiler de, bizden sonrakiler için kaynak oluşturmaktadır.

Burada tasarımcı olarak çok önemli bir işlevi yerine getiriyoruz: Bizden önce yapılmış yanlışları arayıp, bulmak; kullanmak; bizden sonrakilere de aktarmak. Böylece zincir tamamlanıyor, yanlışlar kitlesel boyutlara ulaşıp, doğruları örtüyor; ulaşılamaz hale getiriyor. Bugün herhangi bir nedenle bir Türk bayrağı çizmesi gereken bir ortaokul öğrencisine, nereye bakmasını önerirsiniz? Tabelalara mı, piyasada satılan kartpostallara mı, basın ilanlarına mı, dergilerin-gazetelerin başlıklarına mı, bina cephelerine mi? Yoksa "Yahu ne uğraşıyorsun, çiziver bir ayla bir yıldız, bitsin gitsin" mi dersiniz?. Nasıl olsa hepsi aynı kapıya çıkıyor. Küçük hatalar, büyük hatalardır.

Dünyada üretim teknikleri geliştikçe, alıcıların hatalara karşı hoşgörüsü azalıyor, hatta bitiyor. Artık 297.5 mm boyunda kesilmiş broşürler, teklif mektubunda belirtilen ölçülerden 1 cm büyük kolilere konmuş gömlekler, alıcı firmalardan geri dönüyor. Üreticiler, kalite kontrol bölümlerini kaldırmanın yollarını bulup, geliştiriyorlar; sıfır hatalı üretim yapmayı öğreniyorlar. Hatalı ürünü bulup değiştirmeye zaman ve kaynak harcamak yerine, hatalı üretim yapan kişiyi bulup değiştiriyorlar. "Canım, o kadar kusur kadı kızında da olur" diyerek, bugünün dünyasında hayatta kalmak mümkün değil. 21. yüzyılda hâlâ bayraklarını doğru çizemeyenlerin bayrakları, işlerini hatasız yapmayı hedefleyen ve bunu başaranların tankları altında ezilmekten kurtulamıyor.

İlhan Bilge
Yayın Tarihi : 8 Temmuz 2005 Cuma 17:40:57
Güncelleme :9 Temmuz 2005 Cumartesi 22:41:43


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?