19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Irak Savaşı'nın perde arkası (2)-Atilla Türkeri

Peki PNAC üyelerinin Saddam’ı düşürmek konusunda bu kadar ısrarlı olmalarının nedeni neydi? Aynı makalede bu konuda şunlar yazılıdır:

"Petrol, PNAC’in Irak hakkındaki politika açıklamalarında arkaplanda bir yer tutsa da, itici güç gibi gözükmüyor. Pennsylvania Üniversitesi’nden siyaset bilimi profesörü ve Ortadoğu uzmanı Ian Lustick, Bush’un politikasını eleştirirken, petrolün savaş taraflarınca asıl olarak savaşın masrafını karşılamaya yönelik bir unsur olarak görüldüğüne dikkat çekiyor. PNAC’tan Schmitt ise, "ben Texas’tanım ve bildiğim petrolcülerin hepsi askeri bir operasyona karşı" diyor, "petrol pazarı istikrarsızlık istemiyor".

Profesör Lustick’e göre ise, (savaş için) daha güçlü ama gizli bir motivasyon kaynağı, İsrail olabilir. Bush yönetimindeki şahinlerin, Irak’taki bir güç gösterisinin, Filistinlileri İsrail için avantajlı olan bir barış planını kabul etmeye ikna edeceğini hesapladıklarını söylüyor.” (William Bunch, "Invading Iraq not a new idea for Bush clique" Philadelphia Daily News, Jan. 27, 2003)
İşte Irak’a saldırı planının ardındaki en büyük motivasyon budur: İsrail’in Ortadoğu stratejisine hizmet etmek.

Bu gerçek, başka Ortadoğu uzmanları tarafından da teşhis edilmiştir. Örneğin Cengiz Çandar, Irak’a saldırı planının ardındaki gerçek gücü bir yazısında şöyle açıklamaktadır:

“... Irak’a saldırı’nın başını kim çekiyor peki? Başkan Yardımcısı Dick Cheney, Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, Ulusal Güvenlik Başdanışmanı Condoleeza Rice. Bunlar, ’en üst düzeydeki’ saldırı yandaşları. Ama buzdağının altı daha zengin ve ilginç. Orada çeşitli ’lobiler’ var.

Lobilerin başında İsrail sağı, Likud yanlısı ve Amerikan silah sanayii ile yakın ilişkileri bulunan JINSA ekibi geliyor. JINSA, Jewish Institute for Security Affairs (Güvenlik Meseleleri İçin Yahudi Enstitüsü). Bunlar, ’silah lobisi’yle, Lockheed, Northrop, General Dynamics, İsrail askeri endüstrileri vs. ile sıkı ilişkilerdeler... JINSA’nın ’temel ilkesi’ şu: ’Amerika ile İsrail’in güvenliği bölünemez’; yani aynı şey...

JINSA’nın amacı sadece Irak’ta Saddam rejiminin yıkılması değil; ’total savaş’ mantığı ile S.Arabistan, Suriye ve Mısır ve bu arada İran rejimlerinin de yıkılmasından ve buralara ’demokrasi’ getirilmesinden yanalar... Yani, ’İsrail’in en aşırı kesimleri’yle aynı ’dalga boyu’nda olan Amerikan Yahudileri’nin bir bölümü, şu dönemde ’Washington şahinleri’ni oluşturuyor.” (Cengiz Çandar " Irak ve ’Türkiye dostu’ Amerikan Şahinleri..." Yeni Şafak, 3 Eylül 2002)

İSRAİL’İN “GİZLİ DÜNYA EGEMENLİĞİ” PROJESİ

Kısacası Washington’da önce Irak’ı ardından da Suudi Arabistan, Suriye, İran ve Mısır’ı hedef alacak bir savaşı körükleyenler vardır ve bunların en belirgin özelliği, "İsrail lobisi" ile aynı safta hatta özdeş olmalarıdır.

Bu kişiler, her ne kadar "Amerikan çıkarları"ndan söz etseler de, aslında savundukları şey İsrail’in çıkarlarıdır. Çünkü gerçekte Amerika’nın tüm bir Ortadoğu’yla savaşmak, bu bölgedeki halkları kendine düşman etmek gibi bir stratejide çıkarı olamaz. Böyle bir stratejinin benimsenmesi ise ABD’nin, bu ülkenin dış politikasında inanılmaz bir güce sahip olan İsrail losibinin etkisiyle, yalnızca İsrail’e angaje olması durumunda söz konusu olabilir..

İşte bu nedenle Amerika’nın 11 Eylül sonrasında uygulamaya konan ve tüm İslam dünyasını düzenlemeye yönelik stratejisinin ardında, İsrail’in gizli "dünya egemenliği" planı vardır.

İsrail, kurulduğu günden bu yana, Ortadoğu’yu yeniden düzenleme, kendisi hedefleri için tehlikesiz ve yönlendirilebilir hale getirme amacındadır. Bu amaçla son yıllarda ABD üzerindeki nüfuzunu kullanmakta ve Washington’ın Ortadoğu siyasetini büyük ölçüde yönlendirmektedir.

11 Eylül sonrasındaki ortam ise, İsrail’e aradığı fırsatı vermiştir. Yıllardır İslam’ın Batı ve ABD için büyük bir tehdit olduğu yalanını ileri süren, "Medeniyetler Çatışması" yanılgısını körükleyen İsrail yanlısı ideologlar, 11 Eylül’ün ardından, ABD’yi İslam dünyasına karşı tahrik etmeye çalışmaktadırlar. İsrail, Kudüs İbrani Üniversitesi’nden Israel Shahak’ın henüz 1995 yılındayken yazdığı gibi, "anti-İslami bir Haçlı Seferi’nin liderliğini yapmaya" soyunmakta ya da İsrail’in Yediot Ahronot gazetesinin yorumcusu Nahum Barnea’ya aynı yılki yorumuna göre "İslami güce karşı girişilecek olan savaşta Batı’nın öncülüğünü yapmak hedefinde" ilerlemektedir. (Israel Shahak, "Downturn In Rabin’s Popularity Has Several Causes", Washington Report on Middle East Affairs, Mart 1995)

Bu yorumlardan bu yana geçen yıllar, sadece, İsrail’in niyetini daha açık bir biçimde ortaya çıkarmış, 11 Eylül sonrasındaki siyasi ortam da bu niyetin uygulamaya konması için zemin oluşturmuştur. Şimdi dünya İsrail’in 1982 yılında Dünya Siyonist Kongresi’nde planlanan Irak’ın parçalanması politikasının adım adım sahneye konulmasını izliyor.

DÜNYA BARIŞI İÇİN TEK ÇÖZÜM; İSLAM BİRLİĞİ

Buraya kadar incelediğimiz tüm bilgiler şöyle özetlenebilir: İsrail’in tüm Ortadoğu’yu kendi stratejik menfaatlarine göre düzenlemek gibi bir hedefi vardır. Bunu yapabilmek, yani dünyanın en hassas ve önemli bölgelerinden biri olan Ortadoğu’ya hükmedebilmek için, bir "dünya gücüne" ihtiyacı vardır. Bu güç ABD’dir ve İsrail, ABD üzerindeki büyük nüfuzu sayesinde bu ülkenin Ortadoğu politikasını ipotek altına almaya çalışmaktadır. İsrail, 4.5 milyon nüfuslu küçük bir ülke olmasına rağmen, İsrail ve Batı’daki destekçileri tarafından geliştirilen planlar, dünyaya yön vermektedir.

Peki bu gerçek karşısında ne yapılması gerekir?

1) İsrail lobisinin ABD üzerindeki etkisine karşı, ABD ile İslam dünyası arasındaki diyaloğu geliştirecek, ABD’yi Irak ve benzeri sorunlara barışçı çözümler aramaya davet edecek bir tür "karşı lobi faaliyeti" yürütülmelidir. ABD’de, ülkelerinin daha adil bir Ortadoğu politikası izlemesini savunan çok geniş bir çevre de vardır. Bu görüşü dile getiren pek çok devlet adamı, stratejisyen, gazeteci ve entelektüel vardır ve bunlarla işbirliği içinde bir "medeniyetler barışı" hareketi yürütülmelidir.

2) ABD yönetimini barışçı çözümlere davet eden yaklaşım, hükümetler ve sivil toplum kuruluşları düzeyinde yürütülmelidir.

Tüm bunların ötesinde, Batı ile İslam dünyası arasındaki tüm sorunlara çözüm getirebilecek, İslam dünyasının mevcut dağınıklığına, mazlumluğuna ve fakirliğine çare olabilecek çok daha köklü bir çözüm ise, tüm İslam dünyasını değiştirebilecek bir projede saklıdır: İslam Birliği...
Son gelişmeler göstermiştir ki sadece İslam coğrafyasının değil, tüm dünyanın “İslam Birliğine ihtiyacı vardır”.

ATİLLA TÜRKERİ
Yayın Tarihi : 27 Mayıs 2004 Perşembe 10:45:34


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
IP: 81.215.202.xxx Tarih : 15.08.2004 16:26:04
bu makaleyi kendinizin gibi buraya hiçbir alıntı yapmadan koymaniz etik bir davranış değil Atille Bey. Bu makaleyi 24 Mayıs 2004 tarihinde bu siteye eklemissiniz. Ama bu makalenin orjinali adresinde kayıt numarasi ile Mart 2003 tarihinde eklenmis olarak yer almaktadir. siz bu makaleyi ikiye bolup bu sitede yayınlamıssınız. Bu yazarın Irak Savaşı ile ilgili diğer yazıları ise google.com.tr arama motorundan yapacağınız ufak bir arama ile <"Irak Savaşı" site:www.harunyahya.net> ve karsiniza cikacaktir. Lutfen bir yaziyi ortaya koyarken alinti yapmayi unutmayiniz.