Başlığı okuyanların, 'Neyzen Tevfikle imarın ne ilgisi olabilir ki ?'diyeceğinden şüphem yok. Pek de haksız sayılmazlar. Ama biz mimarlar, her olayın altından mimar veya imar çıkartmaya kendimizi şartlamışız sanki
Bu yazı,dostum Remzi Erbaşla yaptığımız bir sohbet sonucu doğdu. Zaten ben de bu anlatacaklarımı seneler evvel, merhum dostum Elif Naci ile yaptığımız sohbette öğrenmiş ve bir kenara not etmiştim. Ancak aşağıda okuyacağınız taşlamalara ne Neyzenin külliyatında, ne de başka bir yerde rastlamadım. Zaten tek parti döneminde söylenmiş böylesine edep dışına çıkan dizeleri yayınlamak kimsenin haddi değildi.
Neyzen Tevfik,1879 yılında Bodrumda doğmuş.Muntazam bir eğitimi yok. Gençlik yıllarında İstanbula gelmiş;geliş o geliş
Ama Bodrum onu unutmamış; kentin en görkemli caddelerinden biri onun adını taşıyor. Mehmet Akifle tanışmış ve tasavvufa merak sarmış. Bu arada çok güzel ve duygu katkılı ney üflüyor vede hiciv yazıyor.
Bu sayede en seçkin edebiyat sofralarında yer alıyor,ama en süfli koltuk meyhanelerinde de içiyor.Ara sıra Bakırköy Akıl Hastanesinde Dr.Mazhar Osmanın,daha sonraları Dr.Fahri Celalin misafiri oluyor,ama çıkıyor ve yine içiyor. (Ölümü 1953)
Dr.Lütfi Kırdar, 1889 Kerkük doğumludur. Devlete yaptığı sağlık hizmetlerinden sonra atandığı Manisa Valiliği'ndeki başarıları dikkati çekerek 1938 1949 arasında İstanbul Vali ve Belediye Başkanlığı görevini yaptı. (O zamanlar İstanbul Valisi, Belediye Başkanlığını da beraber yürütüyordu) Ankaranın imarına ağırlık veren Cumhuriyet, İstanbulu ihmal etmişti. İstanbulda imarı başlatan Vali Lütfi Kırdardır. Henry Prostun düzenlediği imar planlarını harfiyyen uygulamıştır. Bu da onun sanata ve uzmanlığa saygısını gösterir. Yaptığı hayırlı işler saymakla bitmez.
Evvela alt yapı çalışmaları yapmış, su problemini halletmiş, Zincirlikuyu Mezarlığı'nı düzenlemiş, diğer mezarlıkları da uygar ortama getirmiştir. Beyoğlunu İstanbul yarımadasına bağlayan Atatürk Bulvarını açmış, Bozdoğan (Valens) kemerlerini ortaya çıkarmıştır. Şişli Atatürk, Aşiyan Tevfik Fikret müzelerini açmış, Açıkhava Tiyatrosunu, Spor-Sergi Sarayını (bu gün kendi adını taşıyan kongre merkezi), İnönü Stadını gerçekleştirmiş, Taksim Atatürk Kültür Merkezinin kaba yapısını bitirmiştir. Taksimden Maçka ve Dolmabahçeye inen 2 numaralı parkı kurmuş, Emirgan, Yıldız, Çamlıca korularını halka açmıştır. İstanbula 18 meydan ve kavşak kazandırmıştır.
Eminönünde çarşılar içinde sıkışıp kalmış Yeni Camiyi ortaya çıkarmış, Üsküdar, Beşiktaş gibi önemli meydanlar oluşturmuştur.Beşiktaşta Barbaros Türbesi bir mezbele iken onarmış ve ortaya çıkarmış ve de Barbaros Anıtını dikmiştir.Taksim Topçu Kışlasını yıkması hepimiz için bir eleştiri konusudur.Ama bu proje de Prostundu.Şehir Orkestrasını kuran, Maçkadaki İtalyan Elçiliğini Konservatuar yapmak amacı ile satın alan (şimdi teknik lise) bir sanat aşığı,o zamanın anlayışına göre yapılan yıkıma, Prosta saygısı dolayısıyla onay vermiş olsa gerektir. Bu yurda hizmet eden yöneticilerin bir kısım halka ve bir kısım kalem erbabına yaranamaması olayı, yöneticiliğin kaderinde vardır. Nitekim Yassıada Mahkemelerinde gördüğü muameleye kalbi dayanamadı ve 1961 de vefat etti.
Bütün bunları niçin anlatıyorum? Neyzen Tevfikle Lütfi Kırdarın ne ilgisi olabilir?
İşte görelim:
Neyzenin eski vali Muhittin Üstündağ ve sonraki Vali Lütfi Kırdarı kasteden İstanbula valilerin kimi dağdan, kimi kırdan gelir hicvi taşlamaların en hafiflerindendir. Ama daha ağırları vardır:
Bir zamanlar yaktı İstanbulu yangınlar,
Sonra başımıza Vali Lütfi Kırdar geldi.
Yeşil saha merakıyla yıktı hanümanları,
Allahın Kırdarına Kerkükteki kır dar geldi.
Ve de:
S
.. İstanbula Kırdarı vali diyerek,
Bari tüy dik te savuralım b..unu.
Milletin hışmını dindiremezsin a Paşam,
S
.. o
. g
.. p
. a
okunu.
(Şerefli ve saygıdeğer 2.Cumhurbaşkanımıza edilen taşlamayı kınıyor ve yazmıyorum)
Beşiktaştaki Barbaros Anıtı,ortada Barbaros Hayrettin Paşa,iki yanında leventleri bulunan heykeli ve bir gemi pruvasını andırır kaidesi ve arka planda yelkenleri simgeleyen küfeki taşlı kitlesi ile dikkati çeker.Anıtın (Barbaros heykelinin) arka yüzünde Yahya Kemalin dizeleri vardır:
Deniz ufkunda bu top sesleri nereden geliyor?
Barbaros, belki donanmayla seferden geliyor.
Adalardan mı,Tunustan mı, Cezayirden mi?
Hür ufuklarda donanmış iki yüz pare gemi,
Yeni doğmuş aya baktıkları yerden geliyor,
O mübarek gemiler hangi seferden geliyor?
Ama Neyzen,büyük şairimize de haksızlık yapmaktan,sataşmaktan geri kalmıyor:
Edebi bilgini Hayrettin Kaptan,
Dört asır evvelden biliyor gibi,
Ikına ıkına yazdığın şiire,
Dönmüş k
.. siliyor gibi.
Ne diyelim? Takdir sizin