İşsizlik, kuşkusuz Türkiye’nin en büyük sorunlarının başında geliyor. Üstelik azalacağı yerde, her gün artan bir seyir izliyor.
2001’de yaşanan ekonomik bunalım sonrası, birçok iş yeri kapandı. Yüzlerce, binlerce insanımız işinden oldu. Bu gelişmenin ardından, işsizliğin önlenmesi, insanlarımıza yeni iş kapıları açılmasını beklerken, ne yazık ki, daha kötü sonuçlar çıktı karşımıza.
Ekonomi yönetimi başta olmak üzere devletin büyük bölümüne sirayet eden “sakat zihniyet”, yatırım olanaklarını adeta kendi elleriyle budamaya başladı.
Yanlış ekonomi politikaların getirdiği anlamsız yüklerden bıkan birçok işadamımız, fabrikasını, imalathanesini Romanya, Bulgaristan gibi eski Doğu Bloku ülkelerine taşıdılar. Türk işadamlarının açtığı fabrikalar, rejim değişikliği sonrası işsizlikle yüz yüze gelen eski Doğu Bloku ülkelerinin insanlarına adeta “can simidi” olurken, ülkemizde, “işsizler ordusu”na yeni “neferler” eklendi.
Bu ibret tablosunu üzüntüyle izlerken ve devletten köklü tedbirler beklerken, yapılan son uygulama, bütün umutlarımızı kırdı. Maliye Bakanlığı, son uygulamasıyla birçok işyerinin kapanması, binlerce insanımızın daha işsiz kalması için adeta davetiye çıkardı.
Üstelik, bu yeni uygulama, o meşhur “Deli Dumrul” öyküsünü masum bırakacak sonuçlar doğurmaya başladı.
Uygulama şu;
Pilot bölge seçiline İstanbul’da, Defterdarlık, “Deli Dumrulvari” bir girişimle, esnafı adeta “haraca bağlamaya” başladı.
İstanbul Defterdarlığı, kira kontratı devam eden işyerlerinin kira bedellerini akla sığmaz bir uygulama ile yeniden belirlemeye başladı.
Konuyu biraz açalım isterseniz. Örneğin, otel işletmecisiniz diyelim, ya da lokanta, ya da halı mağazanız var. Yani kısacası insanlara istihdam sağlayan bir işyerinin sahibisiniz. Ayda 1 milyar lira kira ödüyorsunuz. Defterdarlık sizi çağırıyor. “Bu 1 milyar kira az” diyor, “En az 5 milyar kira ödemeniz gerekir. Bu 5 milyarın yüzde 25’i olan 1 milyar 250 milyon lirayı da stopaj vergisi olarak bize ödeyeceksiniz.. ”
Hadi buyrun bakalım!
Yahu Allah’ın adamı, kiraladığım iş yerinin rayici bu. Bu da kontratım. Mal sahibi bu kirayı uygun görmüş, anlaşmışız. Üstelik, her ay vergimi kuruşu kuruşuna ödüyorum. Peki sana ne oluyor?
Diyelim ki, olağanüstü bir durum oldu, terör saldırısı ya da benzer bir olumsuzluk nedeniyle, İstanbul'da zaten durma noktasında olan ticari etkinlik sona erdi. O zaman "Yahu işleriniz kötü, bu durumda sizden vergi almayalım" diyecek misin?
Hayır demeyeceksin. E o zaman ne diye insanların elindeki avucundaki üç kuruşa göz dikiyorsun?...
Diyemiyorsunuz tabii. Çünkü, 1940’lı yılların “Sansaryan Hanı” benzeri görüntülerle, Sirkeci’deki bir işhanında “işkenceye gidecek kurbanlar” misali, sıcak koridorda tıkış tıkış tek sıraya geçirilen esnaf, daha itiraz etmeden, Maliye yetkililerinin tehtidiyle karşılaşıveriyor:
“Bu fiyatı kabul edip, yüzde 25’ini stopaj olarak ödemezsen, biz ödetmesini biliriz!...”
Deli Dumrul, hiç olmazsa emek verip kuru çay üstüne de olsa bir köprü kurmuş. Peki Maliye ne yapmış?
Tümüyle kanunsuz, hukuk dışı bir uygulama ile esnafa adeta “kabadayılık” yapıyor. Kiracı – mal sahibi ortak rızasıyla belirlenen kirayı beğenmiyor, ağır bir ekonomik kriz sonrası kendine gelmeye çalışan esnafa ağır bir darbe daha indiriyor.
Yani kısacası, “Ya haracımı verirsin, ya da işyerini kapatır gidersin” demeye getiriyor.
Şimdilik “pilot bölge” İstanbul’da başlayan bu uygulama, yakında Türkiye’nin geneline yayılacak. Devlet, hakkı olmayan parayı esnaftan almak için Türkiye çapında “mafya edası” ile tehditler savuracak.
Peki sonuç ne olur dersiniz?
Olacağı çok basit. Zaten masraflarını zar zor karşılayan, evine ekmek götürmekte neredeyse zorlanan esnaf, bu ağır yüke dayanamayıp işyerinin kapısına kilit vuracak. Gücü yetenler de, “Sizin uygulamanıza da yönetiminize de ..” deyip, tasını tarağını toplayıp, kendisine daha iyi olanaklar sunan Bulgaristan’da Romanya’da, Macaristan’da alacak soluğu.
Olan yine gariban çalışanlara olacak. Bir sürü insan, devletin gereksiz kabadayılığı nedeniyle işsiz kalacak, aç kalacak. İşsizler ordusu biraz daha büyüyecek.
Sonrasını zaten biliyorsunuz. İşsizlik bunalımı sonucu boşanmalar, cinayetler artacak. Kapkaççıların sayısı iki – üç katına çıkacak. Toplum yeniden “sosyal patlama”nın eşiğine gelecek.
Ayıptır beyler. Biraz iz’an lütfen.
Esnafını haraca bağlayarak, insanını açlığa mahkum ederek ne ekonomi yönetilir ne de işsizlik önlenir.