Sevgili dostum Remzi Erbaş, Bir Konu sütununda Güneydoğuyu gezmek istediğini, ama tedirgin olduğunu ve gidemediğini anlatıyordu. Biz, 14 kişilik bir grup yaparak 19-22 Mayıs arasında gittik ve de tedirginlik hissetmedik. Öğrendiğimize göre yöreyi aynı tarihlerde 40 bin kişi ziyaret etmiş. İstanbuldan uçakla Diyarbakır, oradan minibüsle Bismil-Batman yolu ile Hasankeyf
Hasankeyf-Gercüş yolu ile Midyat Midyat-Ömerli yolu ile Mardin Mardin-Kızıltepe-Viranşehir yolu ile Şanlıurfa
Ve uçakla İstanbul
3 gece 4 güne sığan bu gezi ile o güzel yöreyi gördük,ve de güzel insanlarla tanıştık.
Güneydoğu Anadolu, sırtını Doğu Anadolunun sarp ve yalçın dağlarına dayamış, Fırat ve Dicle havzasının oluşturduğu Mezopotamya düzlüklerine bakan step karakterli yöremiz. Geçmişte Hurriler, Mitanniler, Asuriler, Medler, Babilliler, Persler hüküm sürmüş.
Tarihsel süreçte Doğu Roma-Bizans uyruğu altında Kürtler, Ermeniler, Süryaniler var. Arkadan 630-640 larda Arap-İslam fütuhatı geliyor. Arap ve Eyyubi egemenliği yaşanıyor. Daha sonra 1100 lü yıllarda Ortaasyadan gelen Türk boyları Artukoğulları, Akkoyunlular, Selçuklular ve Osmanlılar devletlerini kuruyorlar.
Ve nihayet Türkiye Cumhuriyeti
Bütün bu devletler ve yerleşen kavimlerle kozmopolitan bölge oluşuyor. İnsan alaşımı genelde gelenekçi bir tevekkül içinde. Ulus-devlet özlemlerinin önemini kaybettiği küreselleşme ortamında, önemli olan kişinin ana diline,dinine,kültürüne demokratik ortam içinde saygı duyulması.
Kavimler ve uygarlıklar mimari eserlerle kanıtlanır. Biz de mesleğimiz gereği mimari eserlerle ilgilenerek bu topraklara kim sahip çıkmış,kim ne uygarlık eserleri bırakmışı inceledik.
5 bin yıl tahmin edilen geçmişi içinde Diyarbakıra damgasını vuran eser, surlarıdır. Sağlam bazalt taşından inşa edilmesi sayesinde Bizanstan günümüze kadar gelebilmiştir. Uçaktan baktığınızda dış konturları ile bir kalkan balığını andırır. 5 km.uzunluğu ile Çin seddinden sonra 2'nci sur olduğunu söylediler. Diğer önemli eser Ulucamidir. Aslı Bizans kilisesi olup, 639 yılında İslam-Arap fethiyle camiye çevrilmiş. İslam aleminde 5'inci Harem-i Şerif olarak anılıyor. Bunun dışında Artuklunun Mesudiye Medresesi, Akkoyunlunun Safa Cami ve ayaklı minaresi, Osmanlının Behrampaşa Camisi, Deliller ve Hasanpaşa Hanları, Dicle Köprüsü ile Süryani-Keldani kiliseleri ve Ermeni kiliseleri zikre değer eserlerdir.
Diyarbakır, Ziya Gökalp gibi fikir adamları, Hikmet Çetin gibi dürüst bir politikacı, Süleyman Nazif, Cahit Sıtkı Tarancı, Orhan Asena, Ahmed Arif, Mıgırdıç Margosyan gibi edebi değerler yetiştirmiş bir ilimizdir. Bu arada hocam Ali Nüzhet Gökseli de rahmetle anıyorum.
Hasankeyf, bir mağara dönemi kültürüdür. 4 bin kadar mağara olduğu söyleniyor. Bir ara Süryani Piskoposluğu burada imiş. Yüksek kottaki kaleden kalkerli arazi yapısında oluşmuş kanyonlara ve Dicleye bakış insanı büyülüyor. Kale kapısı ve küçük saray ayakta. Aşağıda El-Rızk Camiinin minaresi muhteşem. Allahın 99 isminin yazılı olduğu kapı üstü kitabeyi maalesef umumi hela giriş avlusundan okuyorsunuz. Dicle üzerinde sadece filayakları kalmış köprü kalıntısı ve yanında Cumhuriyetin köprüsü var. Akkoyunlu Uzun Hasanın oğlu Zeynel Bey türbesi, kubbesi ve nakışları ile Dicle kenarında. Ancak, Ilısu barajı yapılırsa bütün bu değerler su altında kalacak. Hesaba göre kale ve El-Rızk minaresinin üst kısımları açıkta kalıyor. Baraj bir zorunluluk ise bütün bu değerler kaleye taşınır ve monte edilebilir.
Midyat, evleri, kiliseleri ve kent dışındaki Mor Gabriel Manastırı ile Süryani uygarlığını gözlerimiz önüne seriyor.(Mor=Aziz)
Mardin kenti ise tek başına bir eser
Tepede kale ve eteklerinde Mezopotamya düzlüğüne nazır arazi üzerine yerleşmiş taş yapılar. Kentte 50-150 m.arasında değişen kot farkları var. Bu eğim,bu gün modern mimaride de kullandığımız teras evler modelini yaratmış. Şöyle ki: Bir evin ön terası,önündeki evin çatısı olabiliyor. 2 veya 3 katlı evlere ayrı ayrı kotlardan düz ayak girilebiliyor. İç mekanlarda avlular, kemerli revaklar, revakların arkasında tonozlu yaşama mekanları bulunuyor. Güneşten siperlenme ve doğal havalandırma sistemleri ile yaz-kış ılıman bir klima elde ediliyor. Malzeme sanatkarane işlenmiş masif taş
Ve bütün bunların kompozisyonu ile ortaya çıkan etkileyici plastik
Kentin az dışında Deyrülzaferan Manastırı önemli bir Süryani din merkezi. Antik ayin mekanları, avlular, eğitim ve yaşam blokları yer alıyor. Bodrumunda pagan kültüründen kalan güneşe tapanların mekanı var. Harçsız taşlarla,bir merkeze bağlı kemer derzleri ile işlenmiş, ancak dümdüz bir tavan
Daha sonra gittiğimiz Mor Mihayel Kilisesi genç kızlar tarafından,neşe içinde pırıl pırıl yıkanıyor ve ayine hazırlanıyordu. Mor Hürmüz Keldani,Mor Şmuni Süryani kiliseleri,Surp Kevork Ermeni Manastırı da ilginç yapılardı.
Artukoğullarının 9 medresesi,4 hamamı,çarşı ve camileri de ayakta
Kasımiye Medresesi iç avlusundaki havuz ve su oyunları,tıp ve astronomi eğitimi veren derslikleri ile önemli bir medrese. Bu eğitimleri kapı üzerlerindeki motiflerden anlıyoruz.
Müthiş atmosferli Cercis Murat Konağında otantik Mardin yemekleri ve özel mahlep şarabı ile tanıştık. Prens Charlesın da ağırlandığı bu mutfağı kuran Mardin asıllı,kültürlü bir hanım kızımız
Mardin, Murathan Munganı edebiyatımıza kazandıran ilimiz. Bu arada Adalet eski Bakanı saygıdeğer Necat Eldeme de selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
Şanlıurfa, İbrahim Peygamberden gelen kutsallığını kent karakteri ile belli ediyor. Kiliseden çevrilme Ulucami, Akkoyunlu Uzun Hasanın camisi, Selahaddin Eyyubinin medresesi, Osmanlının Rıdvaniye camisi önemli eserleri. Tabii ki en önemli eser halkın balıklı göl dediği Aynzeliha havuz-gölü ve yanındaki Halilürrahman Camii. Buraya 17 yıl evvel geldiğimde havuz çevresi toz-toprak,binalar birer mezbele idi.Şimdi her şey değişmiş. Ama burada acı bir anı var.
4-5 yıl evvel vali Şahabettin Harput ve mimar Merih Karaaslan işbirliği ile çevre temizlendi. Mezbele evlerin yerini çimlik ve gülistanlık aldı. Arka fona yerel mimari stilde,modern binalar inşa edildi. Kent,uygar restoranlar ve iş yerleri kazandı. Ama mimar her kimin rantına dokundu ise arkadan bıçaklandı, öldü,faili meçhul kaldı. Batıdaki düello,doğuda pusu oluyor; batıdaki yumruklaşma, doğuda arkadan bıçaklama oluyor ve Merih Karaaslan mimarlık şehidimiz oluyor. Bu gün Şanlıurfadaki eserlerinin bir taşında sadece ismi kalmış. Ruhu şad olsun..
Bu satırlarla Şanlıurfayı karalama amacım yok. Her zaman ve her yerde olabilecek şeyler. Abdülkadir Karahan, Suut Kemal Yetkin gibi bilim adamları, Şair Nabi,Bekir Yıldız gibi edebiyat üstatları bu ilden çıkmıştır. Ses sanatçıları Müslüm Gürses ve İ brahim Tatlısesi de unutmayalım.
Cumhuriyet bölgede neler yapmış? Muhteşem barajlar, satrallar, sulama kanalları ile GAP projesi, muntazam yol ağları, köprüler,Dicle, Fırat, Harran gibi büyük üniversiteler ve sayısız yapılar...
Örneğin Şanlıurfadaki gibi,Mardin Hükumet Konağı ve Adalet Sarayı gibi mimari eserler.Bizden sonraki nesillerce her halde hayırla yad ediliriz.