19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Terminal’deki ‘Küçük Amerika’

Sık sık hava yolculuğu yapan birisiyseniz havaalanı terminalinde saplanıp kalma olasılığı her zaman vardır. Terminal filminin kalbi olan bu berbat durumu oldukça fazla yaşadığını söyleyen yönetmen/yapımcı Steven Spielberg, havaalanlarında karşılaşılan ortamı şu sözlerle özetliyor:
‘Hemen hemen herkes havaalanında mahsur kalmanın zorluğunu yaşamıştır. Uçak koltuğunda oturduğu süreden çok daha fazlasını, terminaldeki bekleme sandalyesinde geçirmiş birçok insan tanırım. İnsanlar beklerken sıkılmasın diye birçok etkinlik alanı hazırlanmıştır. Orada insanların yiyip içtiği, alışveriş yaptığı, buluşup sohbet ettiği mekanlar vardır. Kısacası havaalanları toplumun bütününü temsil eden küçük bir dünya gibidir.’

Yapımcı Walter F. Parkes ise düşüncesini şöyle açıklıyor: ‘Eğer zorunlu olarak bir yere çakılıp kalacaksam havaalanlarından birisinde olsun isterim. Orada bütün duygular en yüksek düzeyde yaşanır. Birbirine merhaba veya elveda diyen insanlar görürsünüz. En anlamlı kavuşmalar ve ayrılıklar oralarda yaşanır. Aynı noktada yolları kesişen çok farklı insan manzaraları vardır. Olaya bu şekilde bakınca, birkaç saat geçirmek için havaalanı terminali hiç de kötü yer değildir.’

Walter F. Parkes böyle düşünüyor olsa da, yolcuların büyük kısmı, havaalanında kaybedilen birkaç saatlik süreyi rahatsızlık verici bir durum olarak görür. Pekiyi bu süre birkaç güne, haftaya, hatta birkaç aya kadar uzarsa ne olur? İşte, Terminal’in çıkışı bu soru...

Amerikan Rüyası’yla Havaalanında Tanışma

Senaryo yazarı Sacha Gervasi, filmin ele aldığı konuyla ilgili düşüncesini şöyle özetliyor: ‘ABD toprağına hiç adım atmamış bir adamın Amerikan tarzı hayatı, o terminal ortamında tanımasının çok derin ve ironik boyutları vardı. Doğu Avrupa’dan gelmiş olan bu adam havaalanı terminalinden çıkamadığı halde Amerikan rüyası denilen olguyu yaşıyordu.’

Filmde Viktor Navorski’nin portresini çizen Tom Hanks de, aynı fikirde: ‘Terminal ortamının sıkıştırılmış dünyasında Viktor’un Amerikan kültürünü yaşama fırsatı bulduğunu görürüz. Havaalanında çalışan Amerikalılar vardır. Onlar bu ülkenin kültürel çeşitliliğini temsil eder. Ayrıca terminal binasının şurasında burasında Amerikan kültürünü simgeleyen nesneler sergilenir. Irksal ve etniksel çeşitliliğin izlerini havaalanının her yerinde görmek mümkündür. Viktor’a düşen ise Amerika’nın nasıl bir karışım olduğunu izlemektir.’…

Terminal’de Viktor Navorski rolünde hangi aktörün oynayacağı, Steven Spielberg’in yönetmen koltuğuna oturma kararı almasından önceki günlerde kesinleşmişti. ABD’ye giderek kendisine yepyeni yaşam kurmayı amaçlarken bir anda ülkesiz kalan Viktor Navorski’yi Tom Hanks canlandıracaktı. Senaryoyu okuduğu anda gerçeğe çok yakın bulduğunu belirten Tom Hanks, “The Terminal”de anlatılan konuyla ilgili düşüncelerini şu sözlerle dile getiriyor: ‘Viktor’un içine düştüğü kötü durumu, yabancı bir ülkeye gitmiş olan herkesin kolayca hissedeceğine eminim. Lisanını bilmediği yabancı bir ülkeye gidip de Viktor’un yaşadığı rahatsızlığı hissetmemiş insan yoktur. Hatta o ülkenin lisanını bilenler dahi aynı zorluğu yaşarlar. Denizaşırı ülkelere ilk gidişimi hatırlıyorum da, kendime güven duygumu bile yitirdiğimi hissetmiştim. İnsanlara yaklaşırken son derece gergin oluyordum. Bir de bu adamın evraklarıyla ilgili problemlerin olduğunu düşünecek olursanız Viktor’un durumunu çok daha iyi hissedebilirsiniz. Senaryonun en çok beğendiğim yanı, Viktor’un içinde bulunduğu riskli durumu anlama noktasına gelmesi oldu. Havaalanında bir süre kaldıktan sonra işlerin nasıl yürüdüğünü anlayabilecek noktaya gelir. Eyalet yasalarına karşı çıkacak hali yoktur. Çünkü bu ülkedeki her şey, tek başına mücadele edemeyeceği kadar büyüktür. Bu yüzden orada bulunduğu süre içinde kendi çapında en iyi yaşamı kurmak için mücadele etme yolunu seçer.’…

Sıfırdan Terminal yaratıldı

Prodüksiyonun merkez noktası, filmin ismine uygun olarak havaalanı terminalinin kendisiydi. Konusunun hemen hemen tamamı terminal ortamında geçecek bir filmin çekimlerinin gerçek havaalanında çekilmesi güvenlikle ilgili kısıtlamalar nedeniyle imkansızdı. Bu durum karşısında filmin çekimlerinin gerçek boyutlu bir terminal setinde yapılması gündeme geldi. Çekimlerin hemen hemen tamamının gerçekleştirileceği terminal setinin tasarım ve inşası görevini prodüksiyon tasarımcısı Alex McDowell üstlendi. Filmin bazı iç ve dış mekan sahnelerinin çekimleri ise Montreal’deki Mirabel Havaalanında hayata geçirildi. Burada yapılan çekimlerde çok önemli bir sahne için bir tane Boeing 747 uçak kiralanması yoluna gidildi. Spielberg ile daha önce Minority Report /Azınlık Raporu adlı filmde işbirliği yapmış Alex McDowell, Terminal için modern görünümlü uluslararası terminal seti hazırladı. Terminal tasarımına öncelikle bilgisayar ortamında başladı. Daha sonra maketini hazırladı. Spielberg bu sayede küçük periskop kamerayı kullanmak suretiyle havaalanı setinde görsel yürüyüş yapma fırsatını buldu ve yapacağı çekimlerin ön planlamasını yaptı.

Tasarım aşamasına gelindiğinde Spielberg’in gedikli görüntü yönetmeni Janusz Kaminski devreye girdi. Işıklandırma sisteminin bu planlara nasıl monte edilebileceği konusunda Alex McDowell ile işbirliği yapmaya başladı.

Viktor’un mahsur kaldığı terminalin New York’taki JFK Uluslararası Havaalanı olması öngörülmüştü. Ancak Alex McDowell’ın öncelikli hedefi bu terminalin dünya üzerindeki birkaç uluslararası terminalin birleşimi olması yönündeydi. Böylece sık sık uçuş yapan izleyicide bir tür tanışıklık duygusu uyandırmayı amaçlıyordu. Bu amaç doğrultusunda tasarım ekibiyle birlikte Birleşik Amerika’nın doğu ve batı yakasındaki havaalanlarını dolaşmakla yetinmeyip Avrupa başkentlerinde de inceleme yaptı.

Setler Kaliforniya’da kuruldu

Terminal binası setlerinin Kaliforniya’daki Palmdale bölgesinde kurulması yoluna gidildi. Uzay endüstrisi merkezi olarak bilinen bu bölgede yirmi haftalık çalışma yapıldı ve 200’den fazla sanatçı, işçi görev yaptı. İnşaat çalışması yapılırken tipik set kurma tekniğinden uzak durularak hangarın gerçek mimarisinin içinde bağımsız bir birim şeklinde hazırlandı. Başka bir deyişle gerçek binanın içinde üç katlı atrium stilinde başka bir terminal binası inşa edildi.

Terminal binasının cam pencereli ana çatısı çelikten yapıldı. Gerçek granit kullanılarak hazırlanan yer döşemeleri ise 6 bin metrekareye yaklaşan geniş bir alana yayıldı. Film setinin ve uçuş bilgilendirme panosunun ihtiyaç duyduğu elektriği sağlayacak elektrik telleri ve fiber optik kablolar, set zemininin altına konuldu. Terminal setinin çok sayıdaki özelliğinden birisi de dört tane çalışır durumda asansör hazırlanmasıydı. Böylelikle ilk kez bir film seti için özel asansör yapılmış oldu.



tnn net
Yayın Tarihi : 29 Eylül 2004 Çarşamba 15:41:55


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?