18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

8 Mart: Ben Annem Olmak İstemiyor(d)um!

 
 
Lale ESTELİK - Deventer / Hollanda
E Posta: Lalden28@hotmail.com


Lise son…

Bir sürü kırık var karnede…

Aptal olduğumdan değil. Tamamen okuldan mezun olmama çabası. Ben ve benim gibi düşünen birkaç arkadaş, “kankayız” ya, hepimiz aynı çaba içindeyiz. Ama sebeplerimiz farklı...

Okul bitmesine son bir kaç gün kala, hergün olduğu gibi okul çıkışı hemen eve…

Yürüyerek yarım saat..

İçimde tuhaf bir gariplik.

O an için ve o günden sonra hayatımın tamamiyle degişeceğini hiç düşünmedim.

Öylesine bir tuhaflıktı, herkeste olduğu gibi….

Mahalleye gelir gelmez tuhaflığın sadece benim yüreğimde değil de tüm
mahallede hissedilir olması da daha tuhaftı.

Küçük ev, küçük bahçe; bizim evimiz!

Ankara’nın en küçük evi sanınırım şimdi. O zamanlar saray yavrusu…
O küçük bahçenin hemen yanı başına mavi bir Ford park edilmis, mahalle çocukları ön kapak uzerine oturmuş, sözüm ona araba sürüyorlar…

Gün, gittikçe tuhaflaşıyor…

“Bu araba kimin olabilir?” demeye kalmadan, orta yaşlarda bir amca çıkıp çocukları kovalıyor. Peşinden içeri giriyorum. Ev kalabalık. Hoşgeldin faslı ve annemi arıyorum. Büyük olasılıkla mutfakta…

Annemin arkası dönük yemek hazırlıyor. “Anne bunlar kim?”

Sesi buruk annemin; “Avrupa’dan akrabalarımız...”

Halen Avrupa’dan gelen akrabalarımızın olması beni niye sevindirdi anlamış değilim ama sevinmiştim işte…

Mübarek, Mars’tan gelmediler ki…

Demek ki o yaşlarda Avrupa büyük kelime….

Aradan çok geçmedi, sadece 2 hafta...

Ve ben, o gün sessiz sakin köşede oturan, hatta biraz da aptal bulduğum, akrabamızın oğlu ile nikah masasına oturdum…

Yaş onaltı...

Kafam bi dünya cinliklerle, yüreğim uzaktan tanıdığım ama onun hiç bilmediği delikanlı ile dolu…

Her şeyden kötüsü bana kimse bir şey sormuyor, her zaman olduğu gibi…

Ben aslında “hiç kimse”yim... Bizim evde herkes “şşşttt kız ya da lan” dı...

Şimdi komik geliyor. Madem ismimiz “şşşttt” olacaktı, neden nüfus cüzdanını çıkarma zahmetinde bulunmuştu ki ki babam?

O zamanlar hiç de sorun etmiyorduk açıkçası. Sadece sessiz ve “şştt” duyduğumuzda hepimiz birden kalkıyorduk. Biz hepimiz “şşşt”dik….

Henüz kim olduğumu anlayamadan önce "gelin", sonra "kadın", daha sonra da "anne" oldum…

Onaltı yaşına kadar herşey çok yavaş ilerlerken, nasıl birkaç ay bu kadar hızlı geçti?

Biribine alışmadan, “diğeri” olmak ne zormuş meğer…

Bildiğim tek şey; “olmak istediklerim” bunlar değildi…

“Ben Annem olmak istemiyorum” düşüncesi kafamda büyürken annemi ilk defa kadın olarak görmeye başladım…

Bizim için annem, sadece “anne” idi. Babam için de “kadın…” Bu görevi bizden önce ailesi, sonra kocası, daha sonra da çocukları vermişti. O da "gönülsüz" kabul etmişti. "Zavallı" annem!

Dört sene sonra ayrılık…

Hiç bilmediğim bir memleket. Aileden uzak. Sahip olduğum tek şey; bir çocuk, çat pat konuştuğum bir yabancı dil ve bir de sırt çantam…

Ve geçenlerde şehrin büyük tiyatro salonunda “Vajina Monologları”nın gösterimi vardı. Biletler yok satmış. Ben de son anda iptal edilen bir bilete balıklama atladım tabii.

350 kişilik salon tıklım tıklım dolu. Garip olan, ben ve iki Türkiyeli arkadaşım dışında herkesin yabancı olması. (Yoksa yabancı olan biz miyiz?) Işıklar söndü, sazın tılsımı tüm salonu kapladı:

“Uzun ince bir yoldayım...”

Bense yolun neresindeyim bilmiyorum…

Yüksek okul biteli bir kaç sene olmuş. İşim “tıkırında”, oğlum boyum kadar…

Her sahnede hikayeler arasında gezinirken, benim gibi kaç kişinin gözleri doldu?

Kaç kişinin burnu “anne kokusuyla” karışık sızladı?

Kaç kişi nefessiz kaldığını sandı ve kaç kişinin her “vajina” sözcüğü duyuşunda miğdesi bulandı?

Ben halen bugünü doyasıya yaşamak ve zevkini çıkarmaya çalışmak yerine, geçmişimi sindirmeye uğraşıyorum, kolay olmuyor. Ama ne zaman “8 Mart” kutlamasını duysam, ne zaman bir kitap okusam kadınlıkla ilgili, ne zaman bir film yada tiyatro seyretsem canım yanıyor. İşte buna engel olamıyorum...

Ve işte bu yüzden kutlamıyorum, “Dünya Kadınlar Günü”nü...

Kutlayabilmem için tüm dünya kadınlarının, olması gereken yerde ve hak ettiği değeri görmesi gerekiyor…

Ben “KADIN” oldum…

Kendimi seviyorum.

Dolayısıyla kadınlığımı...

Bir de; Annemi...

Seni çok seviyorum...
 
 
LALE ESTELİK
Yayın Tarihi : 6 Mart 2004 Cumartesi 20:36:11
Güncelleme :6 Mart 2004 Cumartesi 22:03:01


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Ahmet MiM IP: 195.93.89.xxx Tarih : 15.03.2004 05:08:37
BAKIS AÇISI Lalecigim... Realitelerin, rüyalarin, hülyalarin önüne gecerek, agir basar olmasi, tabiiki senin yasinda ve senin durumunda olan insanlar icin cok aci verici... Cocuk gercektir ve bekarlik rüyalarinin noktasidir. Ama eger sen istersen, cocukla biten bir rüya, yine cocukla baslayan bir diger rüyanin baslangici olabilir. Bakis acisina bagli bu... Hergün yeni bir rüya, hergün yeni bir rüya, hergün yeni bir hülyadir o cocuk, eger sen görebilirsen... Senmi yabancisin yoksa digerleri mi ? Sen nerede, kimlerle ve nasil yasiyorsun ? "Mutlulugu bulmak icin, zaman ve zemin arama..Mutluluk; senin istedigin heryerde.." Ahmet MiM / Berlin