Bırakın canım okullarda çocuklara sabahları “Türküm, doğruyum..” diye başlayan “andımızı” okutup okutmamayı…
Bırakın dağlardaki “Ne mutlu Türküm diyene” yazılarını silip silmemeyi…
Bırakın bu memlekette “Kürt mü daha asildir; yoksa Türk mü?” tartışmalarını…
Ve bırakın bu ayakları!...
* * *
Çünkü memlekette ahlak seviyesi en hercai borsadan da beter dibe çakıldı!
Bu millete bir şeyler oldu:
İster kız olsun, ister erkek olsun; cinsel tacizden kurtulabilene aşk olsun…
Yaş sınırı da yok Allahsızların!
Hatta gazete köşelerinden Allah adına fetva verenler de var bu işin içinde!
* * *
Ergenliğe adım atan kız ve erkek çocukları sapıkların direkt hedefinde!
Yukarıdaki cümlede geçen ifadeye aldanıp da hemen rahatlamayın sakın:
Geçen sene İzmir’de kundaktaki bebeye bile tecavüz etmişlerdi!
* * *
Sapıklar erkek yada kız demeden her gün kaç çocuğun ırzına geçer oldu!
Ya eskiden bu kadar olay yoktu; yada medyada yer almıyordu?
* * *
“Güzel ahlak”; tüm dinlerin ve öğretilerin insana aşılamaya çalıştığı bir erdemdir.
Dertler, sıkıntılar ve borçlar insanın hayatını zorlaştırabilir ama “güzel ahlak”; her şartta insanın sahip olması gereken bir şeydir.
Türkiye yıllardır medya aracılığıyla yürütülen bir psikolojik savaşın etkisi altındaydı.
Gazete, dergi ve televizyonlarda hikayeleri anlatılan “çıplak ve kolay” kadınlar, cinselliği kulaktan duyma öğrenen gençlerin rüyalarını süslüyordu.
Kadınlar sanki birey değil de; bir “ihtiyaç giderme” aracıydı.
Bu kadar yoğun bir görsel “cinsel saldırıya” maruz kalan Türk toplumunda bir ahlaki sarsıntı yaşanacağını bekliyorduk.
Ama açıkçası böylesine büyük çaplı bir ahlaki çöküntü beklemiyorduk!
* * *
Yıllar önce okuduğum ve sanırım henüz Türkçe çevirisi yapılmamış olan Jeremy Seal’in “ A Fez of the Heart” (Kalpteki Fes) isimli kitabını hatırladım:
Öğretmenlik için Türkiye’ye gelecek olan yazar; İngiltere’de bulunan bir Türk turizm ofisine gitmiş ve burada Türkiye ile ilgili bir tanıtım filmi izlemişti.
Bu filmde üstsüz kızlar kumsallarda neşe içinde koşuyor, güneş ve denizin tadını çıkarıyordu.
Yazar Türkiye’ye gelip, buradaki gerçeklerle yüzleştiğinde kendi kendine şu soruyu sormuştu:
Gerçekte Türkler’in gönlü hangi “kırmızıya” daha yatkındı?
Genç kızların güneşte kızarmış pembe memelerinin mi; yoksa kalbinde gizlice taşıdığı muhafazakarlık timsali fesin mi?
Yazar o gün için buna; fesin kırmızısı yanıtını verse de; bugün durum bir hayli değişmiş gibi görünüyor?
Türk erkekleri artık nerede olursa olsun “kırmızı” görmeyiversin, hemen saldırıyor!
* * *
Her gün yeni bir iğrenç taciz ve tecavüz olayı okumaktan artık hepimize gına geldi!
Olayın kendi iğrençliği yetmezmiş gibi, mahallede “ağabey” olarak bilinen en az on - onbeş kişi de bu suçun failleri olarak yakalanıyor!
Sen aklımıza mukayyet ol Ya Rabbim!
Biz artık kıçımıza teneke falan mı bağlayıp da dolaşırız, onu bilemem?
ben direk kendimce medyayi suclamaya devam edicem cunku bu kotu olaylar her ulkede sikca rastlaniyor ama gelismis ulkelerin tv kanallari radyolari gazeteleri internet siteleri bu gibi haberleri cok asiriymis gibi gosterip insanlarin akillarini celmiyorlar bulundugum ulkede tv de bir tane haber programinda bile tecavuz olayini cinsel istismar olayini vermiyorlar haberleri sunup islerine bakiyorlar tv programlarinda ahlakli duzgun programlar yapiyorlar ancak turkiyede show tv kanal d atv star tv ciktigindan beri turkiye ahlaki cokusu yasamaya basladi bu kanallarin patronlari sevinsinler hizmet ettikleri odaklar kazaniyorlar bir toplum ahlaki cökusu yasiyor
Yapılan yayınlarla gençlerin kalplerine zehir akıtan ve bunu basın özgürlüğü maskesi altına gizleyen Zehirli ve Korkunç Medya...Gazetelerin birçoğunda mutlaka ama mutlaka şehveti tatmin etmeye yönelik çıplak kadın resimleri ve cinsellik haberleri... Milletimizin kültürünü yansıttığını öne sürdüğümüz diziler. (kimin kimle yatıp kalktığı belli değil)...Okullarda din dersinin gereksizliğinden bahseden ahmak ve ağzından ideoloji akan bazı öğretmen bozuntuları ( saygıdeğer öğretmenlerimizi tenzih ediyorum) varken muhafazakarlığın güzelliklerini görmek ve korumaya çalışmak elbette zor olacaktır. Bütün bu olaylardan çıkardığım sonuç sadece şu: İnsanlarda haya duygusu kalmamış. Bunun en büyük sorumluları çocuklarına gerekli dini ve ahlaki eğitimi vermemiş anne ve babalardır. Kalbinde Alllah korkusu olan insan bu rezilliklere kalkışmaz.. Demek ki biz insanlarımıza Allah'ı öğretemiyoruz...
Çocuklarımıza ''verilen'' ahlak derslerinin noksanlığı bunun en büyük sebebidir.şu an hangi okul çocuğu 7 büyük günahı biliyor .''biz okul sıralarında namaz kılan değil bale yapan talebeler görmek istiyoruz'' diyenlerin kulakları çınlasın
19 mayıs gençlik ve spor bayramıyla ilgili.genç ve çocuklarımız için,çalışma bakanlığına bir yazı yazmış idim.gelen cevap ne boyutta nereye gittiğimizin açıkca örneği idi.ben onlara kendimde sanayide çıraklık yaptığım dönemlerde,bizler çocukluğumuzu ve bayramlarımızı yaşayamadık bari onlar yaşasın diye yazı yazmıştım.bayram günleri bu çocukları çalıştırmayın yazık günahtır diye.onlar bana şu cevabı yazdılar.44.dördüncü maddenin b. bendinde bayramda çalışan çocuklar o gün çalıştıkları için ayrı bir ücret alıyorlarmış ta falan filan.ben 8 sene çalıştım,bana kimse bir lira vermedi.bu ülkede şahsiyetten yoksun.iş adamları ve muhasebeci diye zatı şahıslar.bu laflarım sizlere.işte bu çocukların ezilme ve sindirilme olayları buralardan başlıyor.anlayana