25
Nisan
2024
Perşembe
ANASAYFA

BAŞBUĞ, 'ÜSTÜN HİZMET MADALYASI'NI HAK ETMEDİ Mİ?

Türk ordusuna uzun yıllar emek vermiş Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, 30 Ağustos’ta görev süresini tamamlayarak emekliye ayrıldı. Döneminde yaşananlar, gerilimli günler, yerli yersiz ithamlar ileride çok daha geniş ve objektif olarak yazılacaktır. Gerçekten İlker Başbuğ Türkiye’nin hem karmaşık, hem de zor günlerinde görev yapmıştır. Siyasetçiler ile asker arasındaki tartışmalarda hukukun üstünlüğünü ve demokrasi inancını benimsediği açıkça görülmüştür. Askere yapılan saldırılardan rahatsız olduğunu sırası geldiğinde üzülerek belirtmiş, her zaman demokrasiye bağlı bir davranış sergilemiştir. Bu yüzden de pek çok kişiye yaranamamış, kısacası talihsiz bir dönemde askerin başında bulunmuştur.

Orgeneral Işık Koşaner’e görevi devrederken, önceki Genelkurmay Başkanlarına olduğu gibi Devlet Üstün Hizmet Madalya’sının kendisine verileceği sanılıyordu. Oysa beklenen olmadı; İlker Başbuğ’a Devlet Üstün Hizmet Madalyası verilmedi… Bu madalya önceki Genelkurmay Başkanlarının yanı sıra Dr. Gazi Yaşargil’e, 2003 yılında Eurovizyon birincisi Sertap Erener’e, atlet Süreyya Ayhan’a, UEFA Şampiyonu Galatasaray’a, 2001 Avrupa Şampiyonasında ikinci olan Türk Milli Basketbol Takımına, 2003 Dünya Kupasında üçüncü olan Türk Milli Futbol Takımına verilmişti.

Devlet Üstün Hizmet Madalyası kimlere verilir?

Devlet Üstün Hizmet madalyası yurtiçi ve yurtdışında herhangi bir alanda feragat, fedakârlık ve kendi çabasıyla yaptığı çalışmalarda ülke ve dünya çapında emsallerine göre üstün başarı göstererek devleti yücelten, milli menfaatlere önemli katkısı bulunanlara verilir. Bu madalyayı hak edenler, ilgili bakanın teklifi, Bakanlar Kurulunun onayından sonra Cumhurbaşkanı tarafından tevcih edilir.

Madalya’nın Orgeneral Başbuğ’a verilmeyişinin nedeni çoğu kişinin aklına çeşit çeşit sorular getirdi; görev süresinde madalya almayı hak edecek çalışmalar yapmadı mı, yapamadı mı? Yoksa görevi süresince hükümetin hoşuna gitmeyen davranışlarda mı bulundu?

Halk arasında geçerli olan bir sözcük ile belki de ne İsa’ya ne de Musa’ya mı yaranabildi?

Madalya çok da önemli miydi?

Kanımca toplumun gönlündeki madalya, bir maden ile onun beratından çok daha önemli olmalıdır. Başbuğ, asıl bu madalyayı hak etmiş miydi? Bence etmiştir…

Kendisinden önceki Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın hükümete muhtıra niteliğindeki Genelkurmay internet sitesindeki yazısının ardından, bunu ben yazdım demiş, emekliye ayrılırken, kendisine hem Üstün Hizmet Madalyası, hem de zırhlı bir Audi verilmişti. Başbakanla e-muhtıra sonrası Dolmabahçe Sarayında yapılan gizli görüşme bu madalyayı almasına etkili oldu mu bilinmez. Taraflar o görüşmede konuşulanlar bizimle birlikte mezara kadar gider demişlerdi. Sonra da Başbakan, O ne konuştuğumuzu açıklarsa ben de açıklarım şeklinde, adeta aba altından sopa göstermişti.

İlker Başbuğ’un en başta gelen talihsizliği, bir zamanlar askerin karşısında hazır olda duranların orduyu basın veya sözle yıpratma kampanyasına girişmeleriydi. Kaynağı nereden geldiği belli olmayan bir takım basın organlarının, özellikle Taraf Gazetesinin bitip tükenmeyen kini ve saldırılarına karşı durmaya çalışmıştı… Başbuğ, hukuk ve demokrasiden ayrılmamaya özen göstererek, adeta savunmaya geçerek onlara yanıt vermeye çalışmıştı. Anlayan anlasın diyerek, askere yapılan asimetrik savaştan söz etmişti…

Döneminde çeşitli suçlamalarla, darbe planları yapmakla itham edilen general ve subaylar gözaltına aklınmış, sorgulanmış, mahkemeye sevk edilmiş ve bazıları hapsedilmişlerdi. Bunların içlerinde yüksek rütbeli generaller de vardı. Bazıları orduevinden gözaltına alınmıştı. Ne olduğu tam anlaşılamayan suikast iddialarıyla askerin en gizli bilgilerinin saklandığı Özel Harp Dairesinde araştırmalar yapılmış ve büyük olasılıkla çok gizli belgeler gizliliğini yitirerek deşifre edilmiştir. Yüksek Askeri Şura toplantısından önce terfi edecek komutanların bazılarına suç duyurusunda bulunulmuş, bu yüzden terfi edemeyerek emekliye ayrılmak zorunda kalmışlardır.

Bütün bunlar Başbuğ’un sıkıntılı günleriydi… Başbakan ile YAŞ’ın sıkıntılı saatlerinde gece yarısı görüştü, sanırım elinden geldiğince terfi ve atamalar konusunda uğraştı, bazılarında başarılı, bazılarında da başarısız oldu… Buna rağmen terör örgütüyle yapılan mücadelede kısıtlı imkânlara rağmen başarısız olduğu da söylenemez... Siyasetçilerle olan ilişkilerini olması gereken düzeyde tuttu, her türlü suçlamaya karşı askerin moralini yüksek tutmaya çalıştı. Ayrılırken yaptığı veda konuşmasında duygulandı ve sonunda gözyaşlarına hakim olamadı.

Genelkurmay Başkanlığını 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 88. Yıldönümünde, orduya veda ederken önemli mesajlar veren, güzel ve anlamlı bir konuşma yaptı. Bu konuşmasının satır başları şöyleydi;

Türk Silahlı Kuvvetlerinin medyası yok...

Amaç orduya güveni zedelemek…

Özel mahkemeler yeniden ele alınmalı…

Yaşananlar tesadüf değil…

Tek tip askerliğe onay…

Türk Silahlı Kuvvetlerinin veremeyeceği hesap yoktur…

PKK’yı yok etme formülü…

Hukuk dışı saldırılar…

Adli yargıda sıkıntı var…

Vatan hizmetinde ayrıcalık yok…

Kışlaya siyaset girmeyecek…

Soruşturmalar artık sonuçlanmalı…

Demokratik haklar örgüt kazanımı oldu…

Son olarak da şu anlamlı sözü söyledi;

“Silahlı Kuvvetlerin yaşadığı bu zor dönem bir tesadüf değil. Türk silahlı Kuvvetleri bu süreçten daha güçlü olarak çıkacaktır. Fırtınalı denizde gemlisini en az hasarla karaya yanaştıran kaptanların tarihi başka, gemisini terk edenlerin tarihi başka yazılır.”

Emekliliğine 25 gün kala YAŞ’ta patlak veren olaylarda istifa etmiş olsaydı, belki de tüm dünyada o güne kadar görülmemiş bir yankı uyandıracaktı… Ama yapamadı veya şartlar buna elvermedi. Ancak çabaları bazılarının hoşuna gitmemiş olacak ki, Üstün Hizmet Madalyası ile taltif edilmedi, kendisine devlet imkânlarıyla zırhlı araba alınmadı.

Acaba nerede yanlış yapmıştı?

Emekli olduğuna göre kendisine de çeşitli suçlamalarla dava açılması düşünülüyor muydu?

Kendi kendime bunu sorgulamaya çalışırken birden aklıma Kenthaber’de 25 Aralık 2008’de yayınlanan ve çoğu kişinin de bildiği “Sarı Öküzün Hikayesi” geldi. Bu yazımla ilgisi yok ama yine de köşe yazılarımın arşivinden bulup okursanız sizleri düşündürecektir…

Konuyla ilgisi var mı diye düşünmeyin yalnızca kıssadan hisse bir fıkra...

Hepsi o kadar!..

erdemyucel2002@hotmail.com

Erdem Yücel - Kenthaber
Yayın Tarihi : 5 Eylül 2010 Pazar 18:46:27


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
konyalı cocuk IP: 85.99.130.xxx Tarih : 6.09.2010 17:58:20

ne yapacak yan gelıp yattı askerlıgı dusurseydı bu org unutulmazdı sehıt gıdıyo ancak olay yerı ıncelemeye gıdıyo baska bısey yaptıgı yok genede saygılar


ABDULLAH TÜTÜNCÜ IP: 88.232.252.xxx Tarih : 8.09.2010 12:52:15

Bence üstün hizmet madalyasının bir standartdı olmalı bu yurt içi başarılar değil yurt dışında devletin ali menfaatleri hedef konulmali askeri ve siyasi olarak bu hedefe ulaşan devlet büyüklerine bu madalya verilmeli...Bildiğim kadarıyla bu madalyayı amacına uygun hiçbir devlet büyüğümüz haketmemiştir.Hakketmediği halde bu madalya devlet büyüklerine veriliyorsa bu ilker başbuğ genel kurmay başkanımızada bu madalya verilmeliydi.Bence bu Başbuğa verilmediyse gelenekler bozuldu demektir.İnşallah hükümetlerimizin yurtdışı ileri hedeflere ulaşan devlet büyüklerimize verilir madalya sahibide bizde onur ve gurur duyarız Saygılar


ALANYALI IP: 95.10.154.xxx Tarih : 7.09.2010 13:22:59

ya ne yaptı madalyayı hak edecek...genelkurmay başkan yardımcısı iken daha iyiydi...nasıl genel kurmay başkanı oldu adam 180 derece pısırıklaştı bir kaç kere tv.de gördüm son gördüğümde ağlıyordu askere bak yakıştımı ya....hak etmedi ne genelkurmaylığı nede madalyayı hak eden alsın...o kadar


meftun doğan IP: 78.189.239.xxx Tarih : 7.09.2010 11:25:23

değişen hiç bişey olmadı sadece görev süresini doldurup gitti hiç bişey hak etmiyor bence


Ayhan IP: 78.187.222.xxx Tarih : 6.09.2010 23:09:25

Bende hakketmediği kanaatindeyim.Terörü bitirecek bir genelkurmay başkanı gözüyle bakıyordum.