17
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

Bir Kurtuluş Hikayesi: Samsun´a Çıkış

Ülkenin zor koşullarında Anadolu’ya geçmek için fırsat arayan Mustafa Kemal’e beklediği ortam, Karadeniz kıyılarında Rumlara saldırılar yapıldığını iddia eden işgal kuvvetlerinin hükümete verdiği notayla geldi.

İstanbul Hükümeti telaşa düşerken, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının planlı hazırlıkları, O’nun bizzat Padişah ve Ferit Paşa tarafından yetkilerle donatılmış ordu müfettişi olarak gönderilmesi olanağını sağladı. Mustafa Kemal, görev talimatını aldığı Harbiye nezaretinden ayrılırken heyecanını, “Dudaklarımı ısırdığımı hatırlıyorum. Kafesi açılmış bir kuş gibiydim” diye anlattı. Büyük Önder, 85 yıl önce 16 Mayıs günü 19 kişiyle ülkenin kurtuluşuna doğru denize açılırken, hava fırtınalı, Bandırma Vapuru pusulasızdı. Kaptan, Karadeniz’e ilk kez çıkıyordu. 19 Mayıs 1919 günü Anadolu karasına ayak basan Mustafa Kemal, bir kaç yıl sonra işgal kuvvetlerini ülkeden kovan orduya kumanda edecekti.

İşgal altındaki ülkesinde yaktığı kurtuluş meşalesini, 85 yıl önce Samsun’dan Anadolu karasına ve insanına taşıyarak, birlikte zafere götüren Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün, gençliğe bayram olarak armağan ettiği tarihin yıldönümü: 19 Mayıs...

Şevket Süreyya Aydemir’in ‘Tek Adam’, İlhan Lütem’in ’57 Yılın Öyküsü’ kitaplarının yanı sıra Dokuz Eylül Üniversitesi İnkılap Tarihi Enstitüsü’nden derlenen bilgilere göre, Büyük Önder’i, Anadolu’ya taşıyan ve oradan ülkenin kurtuluşuna götüren süreç, 85 yıl önce bugünlerde gerçekleşti. İstanbul’dan gidişini “Benden kurtulmak için yolladılar” diye yorumladı, aslında bunun, kurtuluşun başı olabileceğini sezdi. Hükümeti, İngilizleri aştı, en önemlisi makinaları eski, pusulasız Bandırma Vapuru ile fırtınalı havada salimen Samsun’a ulaştı.

Düşman filolarının İstanbul sularına gelip karaya asker çıkardıkları gün olan 13 Kasım 1918’de kente gelen Mustafa Kemal, Samsun’a geniş yetkilerle donanmış 3. Ordu Müfettişi olarak yola çıktığı 16 Mayıs 1919 gününe kadar zamanını kurtuluşun yollarını düşünmek ve araştırmakla geçirdi. O sıralarda Kars ve Ardahan Ermeniler tarafından işgal edildi, Ege ve Akdeniz kıyılarına düşman yerleşti, nihayet 15 Mayıs’ta İzmir, Yunan işgaline uğradı.

“YOLLAR ÇOK, MINTIKALAR ÇOK”

Kafasında sürekli Anadolu’ya geçme hayalleri kurarken, bir yandan İstanbul’daki temaslarını sürdüren Mustafa Kemal, Şişli’deki evinde görüştüğü Albay İsmet Bey’e, bu düşüncesini, “Hiç bir sıfat ve selahiyet sahibi olmaksızın Anadolu’ya geçmek ve orada ulusu uyandırarak, kurtulma çarelerini aramak için en uygun mıntıka ve beni bu mıntıkaya götürecek en kolay yol neresi olabilir?” diye açtı. Harbiye Nezareti’nde görevli olan İsmet Bey’den, “Yollar çok, mıntıkalar çok” karşılığını aldı.

Büyük Önder’in söylemiyle O’nu, “İstanbul’dan çıkarmakla ağır bir yükten kurtulacağını” sananların aradıkları makul sebep, çok geçmeden, işgal kuvvetleri subaylarının raporlarıyla dolu bir dosya olarak geldi. O günlerde Karadeniz kıyılarında, Rum köylerine saldırılar yapıldığını iddia eden işgal kuvvetleri komutanları, 1919 Nisan’ında hükümete bir nota vererek, saldırıların önlenmesini, aksi halde bölgenin işgal edileceğini duyurdu. Hükümet, nota karşısında telaşa düşerken, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının hesaplı hazırlıkları, O’nun bölgeye 3. Ordu Müfettişi olarak bizzat Padişah ve Ferit Paşa tarafından gönderilmesi olanağını sağladı.

Harbiye Nazırı Şakir Paşa’dan yeni görevine ilişkin tebligatı alan Mustafa Kemal, görev biçimini de Genelkurmay İkinci Başkanı Kazım Paşa ile birlikte düzenledi. Aynı zamanda dostu olan Kazım Paşa’dan “Samsun’dan başlayarak, bütün şark vilayetlerindeki kuvvetlerin kumandanı ve bu kuvvetlerin bulunduğu vilayetlerin valilerine ve bölgeyle herhangi temasta bulunan askeri ve idari makamlara emir verebilme yetkisini” eklemesini isteyen Mustafa Kemal, “Bir şey mi yapacaksın?” diye soran Kazım Paşa’ya, “Evet bir şey yapacağım. Bu maddeler olsa da olmasa da yapacağım” karşılığını verdi. Kazım Paşa güldü, “Vazifemizdir, çalışacağız” dedi.

“TALİH BANA ÖYLE ŞARTLAR HAZIRLADI Kİ...”

Her şeyden ümidin kesildiği ve “ne surette olursa olsun Anadolu’ya geçme” kararına vardığı o günlerde, koruyucu ve geniş bir yetkiyle önüne Anadolu’nun yolları açılan Mustafa Kemal, o anki heyecanını sonraları şu kelimelerle anlattı: “Talih bana öyle müsait şartlar hazırlamıştı ki, kendimi onların kucağında hissettiğim zaman ne kadar bahtiyarlık duyduğumu tarif edemem. Nezaretten çıkarken, heyecanımdan dudaklarımı ısırdığımı hatırlıyorum. Kafes açılmış, önümde geniş bir alem vardı. Kanatlarını çırparak uçmaya hazırlanan bir kuş gibiydim.”

Mustafa Kemal’e, vedalaşmak için gittiği Yıldız Sarayı’nda, Padişah, elindeki tarih kitabını göstererek, “Paşa, paşa, şimdiye kadar devlete bir çok hizmetler ettin. Bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir. Bunları unutma. Asıl şimdi yapacağın hizmet, hepsinden mühim olabilir. Paşa, devleti kurtarabilirsin” dedi.

DENİZDEN ANADOLU KARASINA

Şişli’deki evinde son gecesini annesi ve kızkardeşiyle geçiren Mustafa Kemal, ertesi gün 16 Mayıs 1919’da, 19 kişiyle denize açıldı. Deniz fırtınalı, makinaları eski Bandırma Vapuru’nun pusulası bozuktu. Kaptan İsmail Hakkı Dursun ise bu suları tanımıyor, Karadeniz’e ilk kez açılıyordu.

Vapurun hareketinden önce Rauf Bey, Mustafa Kemal’e yola çıkmamasını, işgal kuvvetlerine mensup bir torpido tarafından takip edileceğini ve çevrileceğini haber verdi. Ama O’nun kaptana emri, “Derhal ve bütün süretinle denize açıl” oldu. Son sürati ancak 7 mil olan Bandırma Vapuru, yola çıktığında denizdeki fırtına, Mustafa Kemal hariç herkesin rahatsızlanmasına neden oldu. Fırtınalı denizde, uykusuz geceler sonunda İnebolu geçildi ve Sinop Limanı’na varıldı. Buradan kara yoluyla gitmenin çareleri araştırıldı, ancak alınan yanıt, “Ne yol var, ne vasıta” olunca, Mustafa Kemal, arkadaşlarına, “Çocuklar, bir gecelik daha tehlike var. Onu da atlatabiliriz” dedi. Vapurla yola devam edildi.

Ertesi gün 19 Mayıs 1919’da şafak sökerken, Bandırma Vapuru, direğine ordu komutanlığı forsu çekilmiş olarak Samsun Limanı’na girdi.

Büyük Nutku’na Samsun’a çıkışıyla başlayan Mustafa Kemal, milletinin kaderine ve çağın akışına yön verdiği dönemi de burada başlattı. 19 Mayıs günü Anadolu karasına ayak basan Mustafa Kemal, bir kaç yıl sora 9 Eylül 1922’de, işgal kuvvetlerini ülkeden kovan orduya kumanda etti.
sansursuz.com
Yayın Tarihi : 20 Mayıs 2004 Perşembe 00:44:29


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
RECEP TOPUZ IP: 193.255.128.xxx Tarih : 31.05.2004 16:41:17
bir ülkenin zor durumda olması demek sadece işgal altında olması demek değildir.O halde biz de ülkemizin şu anda içinde bulunduğu kötü durumları ortadan kaldırmak için talihin bize müsait şartler hazırlamasını mı bekleyeceğiz yoksa bu şartları biz mi yaratacağız.Hani bir söz var ya "büyük adamları büyük fırsatlar yaratır" diye.işte biz bu fırsatların önümüze gelmesini mi bekleyeceğiz.Bence HAYIR!HEM BENCE BÜYÜK ADAMLARI YARATANLAR BÜYÜK FIRSATLAR DEĞİL , BÜYÜK FRIRSATLARI YARATANLAR BÜYÜK ADAMLARDIR.bENCE HERKES BUNUN BİLİNCİNDE OLMALI VE BİZE BİNBİR TÜRLÜ ZORLUK İÇİNDE BU ÜLKEYİ EMANET edenlerin hakkını ödemek için uğraşmalıdır.Ülkemiz adına bişey yapmak için de illa bir başbakan bir başkan olmamız şarrt da değil.Herkes üzerine aldığı vazifeyi dürüst, tam ve en iyi şekilde yaparsaülkemiz adına birşeyler yapmış sayılırız.Yani insan olabilirse bir tepenin en üstündeki en güzel ağaç,onu olamazsa yamacındaki çalılıkların en güzeli ve onu da olamazsa tepenin en aşağısındaki otların en güzeli ama en güzeli olmalıdır...

runo rimedzö IP: 85.106.250.xxx Tarih : 12.11.2007 16:45:51

bence bu ülkenin zor durumda olması demek sadece işgal altında olması demek degildir.çünkü bu ülkeninkötü durumları kaldırmak için çok çalışmalıyız.


zeynep kartal IP: 88.245.154.xxx Tarih : 18.11.2007 11:34:39

çok güzel bir anı çok beğendim beğendiğim için yarın sınıfıma anlatacağım inşallah bir gün mustafa kemal gibi bir yiğit dünyamıza gelir