19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Bireysellik palavrası, açlık sınırı ve mama özrü

Türkiye bir garip ülke…

Aslında bazı sosyolojik olayların en iyi ölçümlenebileceği ülke gibi.

Yani bir laboratuar…

Sanki insani değerleri ölçme laboratuarı…

Şöyle bir düşünün Devlet İstatistik Enstitüsü; Dünya’nın olabilecek en saçma ölmçümünü yapıyor ve diyor ki; 909 bin kişi açlık sınırın altında yaşıyor..

Neyle göre ölçtünüz efem…

4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 182 milyon)

Hep söyleyegeliyorum, bu ülkenin İstatistik Enstitüsü elemanları sayıların ne anlam ifade ettiğin bilmez. Onlar sadece toplama çıkarma yapan ilk okul eğitim düzeyinde birer kişidir. Ellerindeki diplomaları bakılmaz.

Düşünelim 4 kişi 182 milyon lliraya ay sonuna kadar ölmeden nasıl yaşayabilir.

Bu dört kişi günde 2’şer ekmek yesinler.

Yine eski hesaptan yapalım kafalar karışmasın…

2x4=8

Bir ekmek 300 TL

300.000X8= 2.400.000 TL

Bir ayda 30 gün olduğuna göre (yani açlıkta Pazar tatili yok)

2.400.000x30= 7.200.000 TL (yedi milyon ikiyüz bin TL)

Ayda iki kilo peynir alsın

Ortalama 5 milyondan 10 milyon

Etti 17 milyon

Bu kadar, aileden biri mutlaka sigara içiyordur

2 milyondan ayda 60 milyon

Haftada bir sebze alsalar onun için pazara çıksalar ve yarısı çöp yarısı alışveriş en az 10 milyon ayda 40 milyon…

Eee Bu kadar fakir olduktan sonra bir gecekonduda oturuyorlardır.. Eğer kira ise en az 100 milyon…

Diyelim ki gecekonduyu kendileri yaptı…Elektrik parası, su parası, hadi bir de okula giden çocuk varsa onu parası..

Bu da en azından 50 milyon…

Sabahları da tirit suya taş çorbası içsen, tüp parası ayda 15 milyon…

Siz hesapladınız mı kaç para tuttu..

Yani hastalanmak yok… Isınmak yok…Yola çıkmak otobüse binmek yok…

Yok…yok…

Eskilerin bir sözü vardı

“kimsenin mezarında açlıktan öldü” yazmaz diye…

Artık yazıyor…

AKP iktidarı tüm bu saklandığı palavraların andından tam bir 1 milyon kişiyi ölüme mahkum ediyor ve bu resmi kurumlarca açıklanıyor..

Bazı utanmaz eko’cular ise hala koro halinde pembe tablolar çiziyor.

Sendikalarımız ise daha gerçekçi rakamları açıklıyor ama yerlerinden bile kıpırdamıyorlar.

Neden…

Bu neden sorusu başka bir olayı gündeme getiriyor.

Malum Mersinli narenciye üreticisi Başbakan Erdoğan’ın nezdinde Tarım Bakanı’nı protesto etmiş ve başbakandan hakareti de yemişti..

“Artistiklik yapma la. Ananı da al git” sözcükleriyle Türk siyasi literatürüne geçen bu vecize için “bireysel hareketlerin toplumsal dönüşümü olmaz” fikrimizi pekiştirdi.

Nitekim, Sendikalar bir iki cılız ses ile olayı protesto eder gibi oldular ama, peşinden mamayı gördüler ve sustular..

Sadece onlar “mamalandı”lar..

Mersinli delikanlı çiftçi kardeşim, traş olmuş ütülü bir pantalonla ve de elinde yazılı bir metinle biraz da zorlanarak ve utanarak “Başbakan’dan özür diledi”

Bellik cebi para görmüş...

10 dönüm narenciye bahçesi ile geçimini sağlamaya çalışan bu çiftçinin bu davranışını “kerhen(1)” de olsa anlayışla karşılarız

Ancak anlayışla karşıyamadığmız, meslek örgütlerin durumu ve İnsan Hakları Derneği'nin pekte sayın yöneticileri ortalıkta görünmediler.

Onlar için insan; sadece PKK'lılar..

Çünkü o gün hakaret “mağdur bir narenciye üreticisine ” yapılmadı.

Toplumun tüm katmanları bu “veciz ifade”den nasibini aldı ve insanlık onuru ayak altına serildi..

Yani 'bana ne yaaaa’cılık yapıldı…

DİE’nin 182 milyon lirayı insanları öldürmeden yaşatması nasıl bir vurdumduymazlık örneği ise, bu tavır karşısında sesiz kalmakta bir o kadar vurdumduymazlık..

Bireysellik dediğiniz işte budur..

Eğer cebinizde tomar tomar paranız varsa bireysel olarak güçlüsünüzdür… O bile tartışılır.

Eğer cebinizde 4 kişi için toplam 182 YTL varsa siz “ Ne açlığı ben ölüyorum” bile diyemezsiniz..

Bu tablo dehşet tablosudur…

Türkiye’deki tüm siyasi partiler kısır kavga yerine bu tabloya baksınlar..

Bu vatandaş ise hala örgütlenmemekte direniyorsa, bu eziyeti çekmeye devam edecektir..

Bir not daha…

Sendikalara göre ölüm sınırı 420 milyon lira civarında..

Yani tüm emekliler, tüm asgari ücretliler aç…

Durum çok vahim…

Biz ise oturduk dedikodu yapıyoruz..

Gazeteler ise tek satır bile yazmadı..

Hem yazık, hem ayıp…
Hakan Mert
Yayın Tarihi : 15 Şubat 2006 Çarşamba 18:43:22
Güncelleme :15 Şubat 2006 Çarşamba 18:52:45


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?