18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

BOZKIRIN TEZENESİ 'YALAN DÜNYA'DAN GÖÇTÜ

Ah yalan dünyada, yalan dünyada, yalandan yüzüme gülen dünyada... Bu unutulmaz sözlerin sahibi, Türk halk müziği bestecisi, söz yazarı ve yorumcusu Neşet Ertaş 74 yaşında vefat etti.

DEVLET SANATÇISI OLMAK İSTEMEDİ

TBMM tarafından 2006 yılında Üstün Hizmet Ödülü ile ödüllendirilen Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü'nün (UNESCO) 2010 yılında "Yaşayan İnsan Hazinesi" ilan ettiği türkü ustası Neşet Ertaş, bir süredir tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Ertaş, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in görevde olduğu dönemde kendisine verilmek istenen "Devlet Sanatçısı" unvanını ise bu sıfatın kendisine ayrımcılık gibi geldiğini belirterek reddetmişti.

Daha televizyon bile ortada yoktu o zamanlar. TRT radyosunun mahalli sanatçılara söz verdiği program, yürekten çığlık olup, yürek parçalayan “Kalktı göç eyledi de Avşar illeri” uzun havasıyla başlardı.

Muharrem Ertaş’tı bu çığlığın sahibi; Anadolu Türkmen-Abdal müzik geleneğinin gelmiş geçmiş en büyük sesiydi. Oğlu Neşet Ertaş da onun yolunu takip etti karınca, kararınca. Köy köy, kasaba kasaba düğün-derneklerde saz çalıp hayatta kalma mücadelesi verdi baba-oğul.

İSTANBUL BİLETİNE SAZ ÇALDI

1938 doğumlu Neşet Ertaş’ın müzik hayatı 6 yaşında, babasının peşinde yollara düştüğü günlerde başladı. Kendi deyimiyle “6 yaşından beri insan hizmetinde, gönül hizmetindeydi” o. Bir İstanbul biletine saz çalıp elde kısa sazı gurbete çıktığında yaşı 15’ti. Cebindeki 2,5 liraya Ankara’ya otobüs bileti aldı, çığırtkanlardan birine “param yok, İstanbul’a gideceğim” dedi. Kısa boylu, yüzünün yarısı yanık bir adamdı, “saz çal” dedi, o çaldı, çığırtkan müşteri topladı. Ver elini İstanbul. Sirkeci’de günlerce aç bi ilaç iş aradı.

GARİP BÜLBÜL’Ü ÇALDI, PLAKÇIYI AĞLATTI

Gramofon devriydi, elinde saz, kasketli, kara, kuru, inceden bir adam girdi içeri. Doğu İşhanı’nın üst katında bir odaydı, Behiye Aksoy’un plağını yapmış dinliyordu grup. Ne için geldin dediler, saz çalarım dedi. İşimiz bitsin de dinleyelim dediler. Orada bir bozlak çaldı, odadaki uğultu dindi, başlarındaki adam hemen bir kağıt uzattı, “Şurayı imzala, plak başına sana 25 kuruş vereceğiz” dedi. Dönemin ünlü plak yapımcısı Kadri Şençalar girdi içeri sonra. Ertaş’ı gördü, “Çalar bu” dedi. Bize çaldığını bir daha çal dediler, çaldı. “Neden garip garip ötersin bülbül deyi”, babasının bir bozlağıydı. Şençalar ağladı, elinden tuttu, dönemin ünlü pavyonu Beyoğlu Saz’a götürdü onu; “Size bir garip getirdim” dedi. İki plak okuttular. Pikaplar çıktı sonra, 45’likler başladı. 1960’lı yıllardı, paylaşılamıyordu plak şirketleri onu. Ankara’ya döndü sonra, dönemin büyük ozanları Mahmut Erdal, Müslüm Sümbül radyoya programa çıkıyordu, o da mahalli sanatçı imtihanına girdi, radyoda, haftada 15 dakika saz çalıp söyledi. Bir yapımcı bu grubu Almanya’ya götürdü sonra, gitmek istemedi ama baskıya dayanamadı, garipti, konsere gidiyoruz dediler, doğru stüdyoya. Oku bakalım dediler, 1,2,3,4,5 devam, 11, 12, 13, 15, tam 20 plak okuttular, sonra dönüyoruz dediler.

“BOZKIRIN TEZENESİ” İMZALI YAŞAR KEMAL KİTABI HAPİSTE GELDİ

Dönüşte Yugoslavya’da kaza geçirdi, 3 ay hapis kaldı yaban ellerde, ne arayan oldu, ne soran. Bir gün bir paket geldi hapisteyken, bir Yaşar Kemal kitabıydı, şöyle yazıyordu üzerindeki notta; “Bozkır’ın Tezenesi’ne”. Hapis çıkışı döndü yurda, 20 plak okudu, karşılığını vermedi yapımcı; sömürü hala devam ediyordu, hem de ağırlaşarak. Aynı sahneyi sadece ünlü ozan Mahsuni ile paylaştı.

“Bozlak, içten gelen bağırtıdır” diyordu. 1970’li yıllarda Anadolu’yu gezdi. Ve bir gün sahnede parmakları durdu, kıpırdamaz oldu. Nedenini şöyle anlattı: “Bar, pavyon, gazino, düğünler, buraların hepsinde içki olurdu. Sana çay kahve değil de susuz rakı veriyorlardı, daha iyi söyleyesin diye. Parmaklarımda uyuşmalar başladı.” 2 yıl tedavi gördü, şifa bulamadı, Almanya’ya gitti. Sanatçı vizesiyle oturma izni aldı, 23 yıl kaldı gurbet elde. Konserlerle geçti bu yıllar.

“HER SENE ÖLDÜ HABERİM GELİRDİ MEMELEKETE”

Vefatından önce verdiği röportajında “23 yılım geçti Almanya’da, devlet görevlisi bir Allah’ın kulu aramadı. Her sene öldü haberim gelirdi memleketimden. Kime gönül koyacağım, gönül bilene konulur, gönül bilmeyende gönül yok ki ne koyacaksın oraya. Öldü deyince ne yapacaksın, türkü söyleyeceksin. ‘Hoyratı alemde kadere boyun, zulmeyledi felek, büktürdü bana” deyi bir mayaydı bu” demişti. 23 yıl sonra ilk temas devlet sanatçılığı teklifiyle geldi, kabul etmedi; “Biz bu devletin sanatçısıyız zaten, ayrıca devlet sanatçılığı ne demek, ayrımcılık bu” dedi.

"OYUMU ECEVİT’E VERECEKTİM"

Siyasetin içinde olmadı hiç, “Çağrıldığın yere erinme, çağrılmadığın yerde görünme” diyerek kimseyi kırmadı, aldı sazı eline. Hürriyet’e verdiği röportajda, “Bu sırrımı ilk açıklıyorum” diyerek Bülent Ecevit’e, onun garibandan yana siyasetine yakınlığını itiraf etti. İflah olmaz bir Atatürk aşığıydı. “Atatürk medeniyet ışığını yaktı” diyen Ertaş, en çok onun kadın-erkek eşitliğinden yana duruşuna vurgu yapıyor. “Kadın-erkek eşit değil, kadın erkekten evvel” diyen de o, “İki büyük nimetim var, biri anam, biri yârim” diyen de.

Üstadın uhrevi hayata bakışı da bir bilge, bir ermiş derinliğindeydi. Şu dizeler ona ait: “Suçun sorumlusu ruhtur, vücudun günahı yoktur, şüphesiz ki her can haktır, incitme canı incitme”.. Devam ediyor; “Haktır canlıların yapısı, kimsede yoktur tapusu, son durak gönül kapısı, kırdıysan varma kardaş..” “Allah ile kulun arasına kimse giremez, çünkü sırdır” diyen de o. Ya çocuk yaşta yazdığı şu dizeler: “Bir ruh iken girdim bir can içine, karıştım o an her can içine..”

Türk halk müziğinin efsane ismi Neşet Ertaş’ın vefatı, hayranları ve sanat dünyasını yasa boğdu.

Sanatçılar, Neşet Ertaş’ın ölümüyle ilgili duygularını anlattı.

RAHMİ SALTUK: ÇOK SIKINTI ÇEKTİ
"Yöresel sanatçılar arasında ilk beşe, belki de birinci sırada gelir. Bozlakları rahmetli babası gibi çok iyi söylerdi. Ahbaplığımız var ama Türkiye'nin hallerinden dolayı son dönemde görüşemiyorduk. 1969'da 'Gençlik Saati' vardı Ankara Radyosu'nda, ilk defa o programda çok ünlü olduğu dönemde tanışmıştık. Beraber Gençlik Saati'ne çıkmıştık. Çok güzel eserler bıraktı. Her ölüm erken ölüm demektir.

Bilgelik yanı vardı. Herkeste olmayan bir şey. Çok sıkıntılar çekti, Almanya'ya gitti. Unkapanı'nda karşılaştığımızda ona 'Yöneticiler sesimizi çıkarmamıza izin vermiyor' demiştim. O da 'O zaman sana bir firma gerekiyor' demişti."

İNCİ ÇAYIRLI: ÇOK BÜYÜP KAYIP
"Çok üzüldüm. Beklemedik, çok ani bir olay. İnsan olarak çok değerli bir kişiydi. Çok büyük bir kayıp. Büyük bir hocayı, iyi bir enstrüman çalan birini kaybettik. Başımız sağ olsun. Nur içinde yatsın. Yaptığı işi önce saygı ve sevgi, sonra da derin bilgisini katıyordu. Büyük üzüntü duydum.

SELDA BAĞCAN: HAYATI ACILARLA GEÇTİ
“Çok üzüntülüyüz, değerli bir ozandı. Birinci kaynaktan türküler dinleyemeyeceğiz artık. Kendisinden 2-3 eser aldım. Çok üzgünüm, nur içinde yatsın. Hayatı acılar içinde geçti. Hasan Saltık onu yeniden var etti, popüler olmasını sağladı. Hak ettiği değeri bulamayan insanlardandı. Bu kadar değerli bir ozan, kalbi kırık olarak gitti."

SABAHAT AKKİRAZ: HER TÜRKÜDE HATIRLAYACAĞIZ
"Hepimizin türküleriyle büyüdüğü, yaşadığı bir büyük usta. En büyük tesellim onun gibi çalan, söyleyen bir değerimiz yoktu. Sonsuza kadar her tele vurulduğunda, türkü söylendiğinde onu hep yaşıyor hissedeceğiz. Onu hep öyle duyacağız, öyle anımsayacağız."

BELKIS AKKALE: TOPLUMUN GÖNLÜNE GİRDİ, UNUTULMAZ
"Sanatçılar eserleriyle toplumun gönülen girmiş ustalar hiçbir zaman unutulmaz. Çok üzgünüm, haberi alınca da konuşmakta güçlük çekiyorum. Neşet Ertaş uzun yıllar halk türkülerine hizmet etti. Gençlik yıllarımda onun ilk kez konserine gitmiştim. Çok üzgünüz. Toplumda çok iz bırakan değerli bir ustayı kaybettik."

MUSA EROĞLU: SADECE KAZANDIĞI ERDEME ORTAK OLDUK
“Bütün sevenlerine, yakınlarına ve sanatçı arkadaşlarına öncelikle başsağlığı diliyorum. Sanat, Anadolu’nun geçmişi, geleceği ve yönetimi, sanata nasıl bakıldığı… Neşet Ertaş, bunların tam ortasında bir köprü, her iki tarafı da görülüyor. Bu isimlerin sayıları çok az. Aşık Veysel üç tane melodi vurduğu zaman Aşık Veysel diyorsun ama binlerce emek harcıyorsun hiçbir şey anlatılmıyor. Neşet Ertaş gibi 5-10 kişi var. Son fotoğrafa bakmamak lazım, daha önce bu adam neler yaptı, nerede hastalandı? Ondan sonra sahip çıkılıyor. Bütün geçmişini biliyorum, babasını, her şeyini biliyorum. Söylenecek başka laf yok. O bir Neşet Ertaş’tı ve kaybettik.

Aynı kuşaktaydık, ayrı bir jenerasyonduk. Ama finalde aynı ülkedeki insanların, aşkların sevgilerin ortak paydasıyız biz. Korunması gerekir. Yarın ötekilere de böyle ahlar-vahlar çekeceğiz. Bu ağıtçı toplum, öldükten sonra hep ağlar. Sağlığında kim bilir neler söylemişlerdir. Yarın da bizlere neler söyleyecek bilmiyorum. Çok yakın bir dostuydum. Aslında geçmişten bugüne ona sahip çıkmadık. Kendi kişisel becerisiyle zorla kazandığı erdeme ortak olduk.”

SÜMER EZGÜ: YAŞARKEN EFSANE OLMUŞTU
“Başımız sağ olsun. Sadece halk müziği camiasının değil; onu seven, eserlerini dinleyen herkesin başı sağ olsun. Neşet Ertaş, Horasan göçeri bir Türkmen ozandı. Muharrem Ertaş ve Hacı Taşan’dan çok şey derlemişti. İki kişiyle tanışmayı çok arzu etmiştim. Bunlardan biri Talip Özkan’dı. Kendisiyle tanışamadım, telefonla görüştüm. Diğeri de Neşet Ertaş’tı. Neşet Ertaş’la bir Almanya seyahatinde tanıştım. Evine gitmiştim. Yufka ekmeği ve bulgur pilavıyla yapılan bir yemek ikram etmişlerdi.

Yıllar sonra Türkiye’ye geldiğinde programına çıkmıştı. Müthiş bir program olmuştu. Hemşerileri adeta stüdyoyu bastı. Programın süresini uzatmıştık. Bunun nedeni sevgiydi. Neşet Ertaş, yaşayan efsaneydi. Yaşarken efsane olmak çok zor bir şey. Bu tür efsaneler her zaman yaşar, eserleri kalıcıdır. Televizyonlarda Neşet Ertaş’ları göremiyorsunuz. Bu; yayıncıların, kültür adamlarının ders alınması gereken bir durumdur. Başımız sağ olsun, Allah rahmet eylesin. Yolu ışık olsun.”

KIRAÇ: ONUNLA TANIŞMAK DÜNYALARA BEDEL
"Bir daha böylesi gelmez. Ben bozlakları çok seviyorum. Neşet Ertaş'ın türkülerini söylerken çok işe yaradığımı düşünüyorum. Neşet Ertaş'ta hem bir kabul ediş, hem bir isyan vardır. İki üç hafta önce konuşmuştum. Bana çok uzak olmayan coğrafi bölgenin büyük bir ozanı. Bozlaklar dünyadaki en tuhaf, en yüce müziklerdendir. Anlaşılmayacak kadar tuhaf ve güzel bir yerden söylüyordu. Onunla tanışmış olmak benim için dünyalara bedel."

FATİH KISAPARMAK: İÇİNDE GÖNÜL SÖZÜ GEÇMEYEN TÜRKÜSÜ YOK
"Hakkında çok belgesel hazırlanacak. Onun tabiriyle çok sözleri az, az sözleri öz söyleyen bir ozandı. Ben onunla diz dize, göz göze saz çalma onurunu paylaşanlardandım. Bence o gönül adamıydı, en önemli özelliği buydu. İçinde gönül sözcüğünün geçmediği bir tane türküsünü bulamazsınız. Yeri doldurulmayacak bir büyük efsaneydi."

ALAEDDİN YAVAŞÇA: YERİ BOŞ KALDI
"20. yüzyıla damgasını basan çok önemli sanatçıydı. Yeri boş kaldı. Bir daha kolay kolay benzeri gelmez. Sağlığındayken ona göstermemiz gereken ilgiyi, gönlümüzden taşan sevgiyi bunu belli edemiyoruz. Onu bu bakımdan tatmin ettiğimizi söyleyemem."

...
Yayın Tarihi : 25 Eylül 2012 Salı 11:45:39
Güncelleme :25 Eylül 2012 Salı 11:57:03


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Erdel Geyikçi-Sanatcı.. IP: 88.224.197.xxx Tarih : 27.09.2012 12:06:34

Büyük ustayla aynı sahneyi paylaştığım ve tanıştığım için ne mutlu bana. Belgesel çekiminde tanışmıştım.55 yıl önce köçek diye dışlandığı yere konser vermeye geldiginde tanışmıştım ustayla.
Bende işim icabı konserde köçek olarak sahne alıyordum.
Tamamen tesatüf olan bir karşılaşma gerçekleşmişti,’Can dündar’ın çektiği belgeselde buldum kendimi.

Neşet Ertaş usta sahnede oyun havası çalarken, sahneye oynamaya çıktım. Türkü bitince kendisininde köçek olduğunu söyledi,beni tebrik etti ve benim için on binlerden alkış istemişti.

Sahneye çıkmadan yanına götürmüşlerdi,Yanına girdim ve kendimi tanıtmıştım.
Bana bu kültürü devam ettireceksin, sakın bırakma dedi, el verdi.

Bozkırın tezenesi yaşayan efsane, Yalan dünyaya veda etti. Kırşehir giderek bu vedaya bende tanıklık ettim. On binlerin geldiği ve sanatçıların, siyasetçilerin ve çeşitli il, ilçe, kasaba, köylerden gelen insanların akın ettiğini gördüm.
Kırşehir tarihi bir gün yaşadı.
Belgi bu dünyadan göç etti ama Türküleri her zaman yaşayacak ve Yaşatılacak.
Başka bir Neşet ERTAŞ daha gelmez dünyaya.

Köçek olarak banA el verdi, Köçeklik kültürünü sürdür dedİ,köçeklik kültürünü sürdürüyorum ve sürdürecem.GARİBİN ÇİLESİ YOLLARDA GEÇER VE ÖLÜNCEDE BİTERMİŞ.YOLUN AÇIK MEKANIN CENNET OLSUN USTA..saygılarımla.Erdal geyikçi Sanatcı…
 


cahildim dünyanın rengine kandım IP: 88.229.180.xxx Tarih : 25.09.2012 20:12:46

 allah gani gani rahmet eylesin, nur içinde yatsın, ilk kez aşık olduğumda onun türküleri ile ağlamıştım. allah onu ahirette güldürsün...