17
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

Doğan-Uzan-İlhan... Gülen Zaman...Stephan / Varlık Özmenek

E Posta: vozmenek@hotmail.com

Yargıtay Başkanı Mehmet Uygun, 1998 Yargı Yılı'nı açış konuşmasında; "Yargı, vicdan ile cüzdan arasına sıkıştı" dedi. Altı yıl geçti. Kamyon geçmiş gibi oldu.

Bendeniz Sansürsüz'deki yazılarımda bu sıkışıklığın medyasal açılımına dikkat çekmeye çalıştım; konunun dallı-budaklı olduğunu... Vicdan-Cüzdan-Doğan-Uzan... diye uzandığını.

Uzan çöktü. Enkazdan çıkanlar oldu:

Seçildiği kadarıyla halkalara İlhan eklendi. Doğan mevcuda ek Vatan'la takviyelendi. Erdoğan-Gülen-Zaman istikameti güçlendi. Sabah-Akşam-Şafak... Falan filan.

Başkan Bush'un Türkiye ziyareti öncesi, sırası ve sonrasında tesbit edildi ki; Türkiye'de 'gazetecilik' yok!

New York Times'ın eski İstanbul temsilcisi, Galatasaray Üniversitesi bahçesine hilal ve yıldızlı ilham verdi. Biraz ayıp oldu; o kadar olacak... Çağrılı gazeteciler K 9 köpeklerine koklatıldı...

Vicdan-cüzdan ile başlayan gelişmelerin arasına en son bir çizgi daha, bir isim eklendi:

- Ve Stephan!.. (Kinzer)

Derken...

Yargıtay-MİT-Çakıcı denklemi ile ortalık karıştı. Medyanın başyazarının aklı şaştı; "Kimin ne dediği anlaşılmıyor" dedi. Ekipler ve mevziler ne kadar çeşitli olursa olsun medyada tek vücut iki dal halinde beslenen 'Liberaller-Nasyonaller' çatışması yaşandı, yaşanıyor. (Bir üçüncü boyuta yer yok!)

Kapışma aralanmaya çalışılıyor. Da...

- Neden?

Hiç kuşkunuz olmasın; ama; asla şüpheniz olsun ki, nedeni, oldukça sofistike olacak:

- Andıçtır...

Liberalleri ve Nasyonalleri göbekten bağlayan giz-gizem, sır... Bir şimşek çakımlık aralıkta nerelere uzandığı görülür gibi oldu, bitti...

"Çakıcı bir devlet politikası mıdır?.. Kenan Evren 1982'de Almanya'da Abdullah Çatlı ile görüştü mü?" diye soruldu. (Hürriyet, 30 Ağustos)

Karşılıklı sohbetlerde ve atışmalarda; "Kuvayı Medya" adı verilen ve adından memnun taraf ağır yara aldı. Kendisine "Medyada kurulan tezgah"tan söz eden bir kadim kalem tehdit algılaması yapıp; "Yeraltı örgütlenmelerine eşit silahlarla karşılık vermek zorunda kaldık. Devletin bu yolda kullandığı elemanların içinden daha sonra mafyalaşanları tasfiye etmek için başvuracağı tek yol ise bugün hukuktur" dedi ve tehdit savurması yaptı: "Bu sürecin sonu iyi görünmüyor." (Cumhuriyet, 29 Ağustos)

Beri taraf ihtiyat yoklamasında. Yarı 'gülme komşuna gelir başına', yarı <'paralar paralar / bozulmasın aralar' gibisinden:

- Sen bu medyada yok musun, yok muydun?..

Yeni Yargı Yılı açılışı kazasız atlatılırsa -ki öyle olacaktır- bir süre... Üç vadeye kalmaz, AB'ye varır mı, aşar mı desem, kapanacak.

Erdoğan-Gülen Zaman... Duayen Doğan!

- Adımız andıçımızdır, ileri!

Hep beraber.

Peki de bu patırtı neden koptu?

*** *** ***

Türkiye'deki özgün geleneksel uygulamayla hükmetmek, zulmetmeye başlarsa gerçek iktidar oluyor demektir.

Maşallah Ak-AKP, ikinci yılını doldurmaya yakın iktidar olmaya başladı.

Yeni Türk Ceza Kanunu tasarısı ile 'Devlet sırrı'nda öngörülen yeni düzenlemeler, maşallah!

İlginç de bir zaman örtüşmesi....

Ayrıntılara girmeye gerek yok. Durumun en baştan ayıplı, yazıklı ve de kazıklı tarafı şu ki; 'erkek millet'in gene cinsel organlarıyla oynanıyor; dikkatler 'zina' üzerinde yoğunlaştırılıyor. (Andıçlı isek budala değiliz ya!) Medya konunun "1.Güç" ten sahibi ve pozisyon uzmanı, banka iç boşaltmalarından deneyli...çak bir:

- Cambaza bak!

Cambaz da: AB

- Madem ki gireceğiz; kuvvetli girelim.

Nasıl girilecekse...

AKP grubu, yanında CHP grubu tatilini bozup Türk Ceza Kanunu ile 'Devlet sırrı'nı kuvvetlendirecek!..

Görünürde:

- Canım zina böyle serbest olmuyor... AB dediysek o kadar da değil!..

Sanki AB zina yuvası; günaha sokmasın bizi!

Aklı gücü iktidar olup çapı muhalefetsiz CHP grubu ile aklı gücü iman olup çapı iktidarsız AKP grubu konu üzerinde havada uzlaştı.

Tesanüd (dayanışma) sağlandı. Hem de halkın-milletin gözü önünde.

Lakin Şair Eşref'in dediğince:

"Padişahım, bir dırahta (zırha) döndü kim güya vatan / Daima bir baltadan bir şahı hali kalmıyor / Gam değil amma bu mülkün böyle elden gitmesi / Gitgide zulmetmeye elde ahali kalmıyor."

Denecek şu ki; nerdeyse... zürriyetinden başka elinde mülkiyeti kalmayan milletin bırakın bu oynaşı izlemesi, AB yolunda bırakın çıkartmayı, giyecek donu kalmamış... Parmak atılıyor....

Bir mutabakat tesanüd var.

Sanki Seyrani'nin 200 yıl kadar önce dediğince:

"Mahkeme meclisi icat olduğu / Çeşme-i rüşvetin akmaklığından / Kaza bela ile alem dolduğu / Kazların kadıya uçmaklığından."

*** *** ***

Bakın geçenlerde, andıçlı -yani gazetesiz gazeteci- olduğumu öğrenip -hayrettir son 1-2 yıldır bu kaçıncı örnek- yüreğine su serpilen, ruhunun soyulmuşluğu nefesinde kokan bir SSK emeklisi, üstelik de sormadan 'laikim-laikim' diye vurgu yapan bir yurttaş ile bir Ege kasabası kıraathanesinde bir çay içimlik tanışıklıkta neler konuştuk. Yaşlı ve konuşmayı seviyor:

- Bak bey! Elli yıldır oy atmadığım parti kalmadı. Hepsine hepsine oy attım. O olmadı, bu dedik; bu olmadı şu dedik. -Darbe dönemlerindeki Anayasa oylamalarını kastediyor- Süngülüsü dahil hepsine oy attım. Bi'tek bunlara atmadım. Bu hallere geldik. Son seçimde bunlara attım. Niye attım? Ben ki, laik bir adamım evcek bunlara attık. Niye attım?

(Bir sır söyler gibi eğildi, sesini biraz geri aldı.)

Bunlar hep Allah-Allah diyor ya! Belki bunlarda hiç olmazsa biraz Allah korkusu vardır, diye attım.

(Söylediği için rahatlamış gibi oldu) Devam etti:

Bir millet bu kadar soyulmaz. Öncekilerde biraz Allah korkusu olsa bu kadar soyulmazdı. Bunlar belki korkar da o kadar soymazlar, diye... Ne iş kaldı, ne çift çubuk.

- Peki ne'oldu? Nasıl çıktı bunlar?

Bu halk hakikaten dünyanın en garibanı. Bakın ne dedi:

- Soygun durdu. Haklarını yemeyelim. Benim korkum; bunu, bunların yanına bırakmayacaklar! Paranın Allahı yoktur, korkusu da çoktur. Korkum budur...

Adamın ben kalkmadan, en son; "Bu medya halimizle alay ediyor" dediğini yazmak istemiyordum aslında. Ama medyasız bitmiyor hiç bir yakıntı, yıkıntı ve de çalıntı...

*** *** ***

Ankara'ya bir geldim ki, ortalık ak-pak AKP: İktidar!

Türk Ceza Kanunu... Devlet sırrı...

Padişahla ölümüne uğraştıktan sonra umut bağladığı İttihat ve Terakki'nin yarattığı çekilmez baskı ve sindirme günlerinde bir zamanlar "Eğer millet eşekse, sen eşekler padişahısın" dediği Abdülhamit dönemini özleyen Şair Eşref (*)soyundan bir adamla konuşmuşum da onu hatırlamışım gibi hissettim kendimi:

"Gözlerim ebna-yı ademden (insanoğullarından) o rütbe yıldı kim / İstemem ben Fatiha tek çalmasınlar taşımı."

*** *** ***


Andıçın özü ve özeti...

----------------------------------
(*) Ferit Öngören, Türk Mizahı ve Hicvi, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1983
sansursuz.com
Yayın Tarihi : 5 Eylül 2004 Pazar 00:42:02
Güncelleme :7 Eylül 2004 Salı 15:55:00


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?