18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

EFSANE LİDERİN ÖLÜMÜ...

Latin Amerika ülkelerinden Venezuela’nın efsanevi ve devrimci lideri Hugo Chavez’in çağımızın korkulu rüyası kansere iki yıl direndikten sonra yaşamını yitirmesi ülkesinde olduğu kadar dünyanın emperyalizme karşı devletlerinde üzüntü ile karşılandı.

Hugo Chavez emperyalizm sömürüsüne karşı çıkmış, yoksulluğa, sosyal adaletsizliğe olan tepkisiyle siyasete atılmış, dışarıdan desteklenen darbe girişimleriyle yıkılmamıştır. Tek kelimeyle halkının sevgisini, desteğini kazanmış, eşit ve özgür yaşamı yalnızca sosyalizmle sağlayacağına inanmıştı. Nitekim emperyalizme bayrak açan, her türlü dayatmaya karşı çıkan, dış boyundurukların altına girmeyen, Küba devlet başkanı Fidel Castro’nun “o benim gerçek oğlum” dediği devrimci bir liderdi. Siyasete adımını atmadan önce K. Marx, Lenin ve Mao’nun sosyal felsefesini öğrenmiş, devrimci Che’nin yaşamını araştırmış, XIX. yüzyılda devrimcilerinden Simon Bolivar’ı kendine örnek almıştı. Venezuela’nın yolsuzluğu memleketinde ayyuka çıkmış devlet başkanı Carlos Andreas Perez Hükümetine karşı henüz yarbay rütbesindeyken 1992’de giriştiği darbesi başarısız olmuş, iki yıl hapiste yattıktan sonra halkının isteğiyle 1994’de serbest kalmış. Bu defa iktidara darbe yerine siyaset yoluyla yürümeyi denemiş, 1998 seçimlerinde % 56’lık oy oranıyla ülkesinin devlet başkanı seçilmiştir.

Hugo Chavez’in iktidara gelmesiyle birlikte demokratik bir anayasa yapılmış ve sosyal demokrasiyi ülkesine getirme girişimlerinin yanı sıra içeride ve dışarıda takdirle karşılanmıştır. Karizmatik kişiliğinin yanında dış baskılara boyun eğmemiş, her türlü zorluğa karşı koymuş, daha doğrusu küresel emperyalizmin ülkesine girişini engellemiştir. Bu konuda büyük bir mücadele vermiştir. Dünyanın beşinci sıradaki petrol yataklarına sahip Olano Venezuela’da petrolün yabancılara değil kendi halkının çıkarına kullandırmıştır. Bugünkü küresel ortamda az iş midir?

Ne var ki, 2011 yılında başlayan kanser illeti onun çalışmalarını, ülkesinin daha da gelişimini bir bakıma engellemiştir.

Venezuela başta olmak üzere Latin Ameraka, Afrika ve bazı Asya ülkeleri Atatürk devrimlerinden ve emperyalizme başkaldırışını bazıları inkâr etse de kendilerine örnek almışlardır. Örneğin Gandi, Kaddafi, Castro gibi devrimci liderlerin çoğu Atatürk devrimlerinden ilham almışlardır. Her ne kadar buna yalancı solcu, emperyalizmin yanında olanlar itibar etmeseler bile bu bir gerçektir. Batının hakkında en çok eser yazılan liderlerinin başında gelen Atatürk’ün, Kurtuluş Savaşını, Lozan’ı inkâr edenler veya okuyup da anlamak istemeyenler olsa bile…

Kısa bir süre önce Prof. Bilal Şimşir’in bir yazısından Küba’nın efsanevi lideri Fidel Castro’nun Atatürk’ün Nutuk’unu istediğini ve kendisine gönderildiğini öğrendim. Bu da gösteriyordu ki, sembol lider Atatürk’ün bir ulusu yoktan var ettiğinin bilincindeydi. Her ne kadar eskinin bazı çakma solcuları Latin Amerika devletleri Atatürk devrimlerinden esinlenmedi desinler!.. Che’nin Nazım Hikmet hayranlığı da sanırım boşuna değildir. Kuşkusuz, Castro ve Che’nin Atatürk’ün bağımsızlık girişimleri, bir toplumu ulus yapma çabalarından Hugo Chavez de etkilenmiştir. Kısa bir süre önce ülkemizi ziyaret eden Ürdün Kralı Abdullah, Anıtkabir Özel Defteri’ne “Büyük devlet adamı, Türk halkının kalkınmasının sembolü, Türkiye’nin birliği, bağımsızlığı ve genç nesillere iyi bir gelecek bırakmak için çalışmış olan, modern Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü kabrinin önünde yad ediyorum” yazmıştı.

Uluslararası arena böyle bir şeydir; bazen bir ülkenin devrimci, efsanevi liderinin adını kendi ırkdaşları anmaktan çekinir, bazen de o büyük adamın dehasını yabancılar takdir eder. Bununla ilgili olarak internette yer alan gazeteci Banu Avar’ın birçok soruyu yanıtlayan Venezuela izlenimini yeri gelmişken sizlerle paylaşmak isterim:  “Şehri görebileceğimiz tepeye doğru tırmanırken Kemal Atatürk tabelasını geçince şaşırdım, tepeye geldik. Genç rehberimiz  olan genç kız heyecanla şu fabrikayı görüyor musunuz? Yanında nikâh salonu, şu sağlık ocağı, şu okul, onun arkasında da bizim ev… Biz buna Atatürk modeli diyoruz”…

Gerçekten okyanusun ayırdığı iki kıta arasında binlerce kilometre ve deniz mili olmasına rağmen Venezuela’lı rehber Atatürk modelinden söz ediyormuş.

Cumhuriyet’in ilk yıllarında batı egemenliğinden her yönüyle kurtulmak isteyen Türkiye’de ilk kurulan fabrikalardan Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası’nın çevresinde de aynı sistem vardı. Bugün bazılarımızın sahip çıkamadığı değerlerimizin, girişimlerimizin, projelerimizin yabancı ülkelerce nasıl sahiplenildiğinin tipik bir örneğiydi Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası… Çocukluk yıllarımdan anımsarım Nazilli basmaları diye büyük ün yapmıştı. Acaba bugün ne durumda? Düşünmek bile istemiyorum…

Buğday üreten bir ülkenin dışarıdan buğday ithal etmesinde bir gariplik yok mu sizce?

Venezuela’nın kaybettiği lideri Hugo Rafael Chavez’in belki de kanser illetinden ötürü beklenen ölümü üzerine başta kendi memleketi olmak üzere Arjantin, Şili, Uruguay, Bolivya, Ekvator gibi ülkelerin yanı sıra İran’da da milli yas ilan ettiler. Bazı ABD basınının H.Chavez için ABD karşıtı olduğunu yazıp söylemesinden mi kaynaklanır bilemem ama ABD ile Fransa’nın temsilci göndermediği törene otuz üç ülkeden elli beş temsilci katıldı. İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad cenaze törenine katılan liderlerin başında geliyordu. Türkiye’yi başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ile türkücü Nihat Doğan temsil etti.

Dünyaya gelmiş geçmiş her lider gibi seveni de sevmeyeni de vardır. Sevenler ve sevmeyenler nedenini açıklamalıdır. Kuşkusuz, cenaze törenine katılmayan liderler de… Milyonlarca Venezuelalı liderlerine son görevlerini yerine getirmek için başkent Caracas’a akın etti. Caracas’ın sokakları Chaves bir yere gitmiyor sloganlarıyla inledi.

Bence tek kelime ile gelmiş, geçmiş devrimci bir liderdi. Toprağı bol olsun diyecektim ama Mao ve Lenin gibi mumyalanacağı söyleniyor…
 

erdemyucel2002@hotmail.com

Erdem Yücel/Kenthaber
Yayın Tarihi : 15 Mart 2013 Cuma 22:28:08
Güncelleme :15 Mart 2013 Cuma 22:34:49


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?