ELEKTRONİK SEÇİM SİSTEMİ GERÇEKTEN GÜVENİLİR Mİ?

İktidar muhalefet ayrımı yapmadan tüm partilere en baştan uyarımızı yapalım:

Sandıklara gözünüz gibi sahip çıkın!

* * *

Tüm partiler harıl harıl yerel seçimlere hazırlanıyor.

Her köşeden fırlayan kamuoyu yoklamaları, istatistikler, yolsuzluk dosyaları, cinsel ilişki kasetleri, başkan adaylarının şaşırtan vaatleri, şarkı-türkü çalarak geçen adayların resimleriyle süslü minibüsler, hemen her akşam ayrı bir mahallede toplanan kalabalıklar tam bir seçim klasiği…

Türkiye bu haliyle seçim havasına girmiş gibi görünüyor.

Modern dünyada seçimlerin eskisi gibi, bir “yarış” olduğunu düşünenler de belki de fena halde yanılıyor?

* * *

Nasıl mı?

Hatırlayın, George Bush’un ABD Başkanı olarak seçildiği ilk seçimlerde, sayım elektronik olarak yapılmıştı.

Seçim sonuçları bir türlü açıklanmak bilmiyordu.

Seçim sonuçlarının alınması küçük kardeş Jeff Bush’un valisi olduğu Florida eyaletinin sayımları yüzünden tıkanmıştı.

Tartışmalı geçen bir sürecin sonunda seçimlerin galibi mahkeme kararıyla belirlemişti:

İki dönem süren başkanlığı sonunda dünyanın bugünkü sevimsiz ve çekilmez haline gelmesinde büyük katkısı olan George Bush ABD Başkanı olarak ilan edilmişti.

* * *

Türkiye’de seçim sonuçları bir süredir artık, SEÇ-SİS adı verilen ve “güvenliği tartışmalı” olduğu için çeşitli gelişmiş ülkelerce bile kullanılmayan “elektronik bir sistemle” alınıyor.

Bu ihaleyi alan yerli firmanın “know-how” desteği veren ortağı, dünyanın en güçlü Amerikan yazılım firmalarından birisidir.

Kendilerini itham etmek veya zan altında bırakmak gibi bir niyetimiz olmadığından dolayı burada isimlerini zikretmeyi doğru bulmuyoruz.

Bu konsorsiyum, seçimle ve seçmenle ilgili her türlü bilgiyi depolayacak altyapıyı kurduğu gibi; seçim zamanı bilgisayarlarını ve yazılımını Yüksek Seçim Kurulu’na kiraya veriyor.

Böylece seçim sonuçları çok kısa zamanda belli oluyor.

Ama sonuçta burada kullanılan sistem bir bilgisayar yazılımıdır ve bugünün “iletişim casusluğu” dünyasında programı yapanların her türlü suiistimaline açıktır.

İmar Bankası davasında, banka sahiplerinin Hindistan’a sipariş ettikleri özel bir yazılım sayesinde -banka çalışanlarının bile haberi olmadan- açılan tüm hesapların” off-shore” olarak kaydedildiği ve böylece mevduat sahiplerinin TMSF güvencesi dışında bırakıldığı iddialarını hatırlanacak olursa, ne demek istediğimizi daha rahat anlaşılacaktır.

Yani elektronik sistemde dışarıdan basit bir müdahale ile her şey mümkündür.

Hele de “milli” olmayan bir yazılımın seçimlerde kullanılması tamamen bir çılgınlıktır!

* * *

İşte bu yüzden iktidar olsun veya muhalefet olsun; sandık görevlilerine büyük görev düşmektedir. Çünkü birkaç tuşa basarak suiistimal edilebilen bir elektronik sistemin kimin faydasına çalışacağını bilmek olanaksızdır.

Yerel seçimlere çok az bir zaman kaldı.

SEÇ-SİS ilk büyük arızasını seçmen kütükleri oluştururken vermişti ama “yanlışlık oldu” denilerek, konu gündemden düşürüldü.

En baştan arıza veren bir bilgisayar programına güvenerek seçimlere girmek, her parti açısından büyük bir aymazlık olacaktır.

İktidar - muhalefet ayrımı yapmadan tüm siyasi partiler kuracakları etkin bir iletişim ağıyla seçim sonuçlarını sandık sandık kontrol etmek zorundadırlar.

Yoksa zayıf bir ihtimal de olsa, maceracı bir “hacker gurubunun” tercihine göre yönetilmek işten bile değildir!