Recep Tayyip Erdoğan'ın ilk cezaevi macerası, RP'den Beyoğlu Belediye Başkan adayı olduğu 1989 yerel seçimini keybetmesiyle başladı. Erdoğan, "sandığa hile karıştırıldığı" iddiasıyla ilçe seçim kurulu başkanı olan hakimi alkollü olmakla suçlayarak, zorla adli tabibe götürmeye kalkıştı. Şikayet üzerine tutuklanacağını anlayınca da duruşma salonundan kaçtı. Hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkartıldı. 27 gün gıyabi tutuklu olarak arandı. Mahkemeye geldiğinde tutuklanıp cezaevine gönderildi.
7 gün cezaevinde yattı
Şiir okumaktan 1998’de mahkum olan Recep Tayyip Erdoğan'ın, bu tarihten 11 yıl önce başka bir suçtan hapse girdiği ve 7 gün cezaevinde yattığı ortaya çıktı. Erdoğan'ın 26 Mart 1989 yerel seçimlerinde Refah Partisi’nden Beyoğlu Belediye Başkan adayı olduğu, seçimlerde partisi geriye düşünce, sabaha karşı partililer ve bir komiserle birlikte seçim kurulunu bastığı ve sandık başkanı Eyüp 2. Asliye Ceza Mahkemesi hakimi Nazmi Özcan'ı "alkollü olduğu gerekçesiyle" zorla adli tabibe götürmeye teşebbüs ettiği, seçim kurulu büro şefi Soner Kalkan'ın da görevini yapmasına engel olduğu anlaşıldı.
Olayın belgeli ayrıntıları

Seçim Kurulu Başkanı Nazmi Özcan'ın talimatı ile Beyoğlu İlçe Seçim Kurulu’nda görevli üyeler Ahmet Aslan (Beyoğlu Mal Müdürlüğü memuru), Nafiz Sayber (Beyoğlu Özel idare Müdürü), İsmail Atak (Hasköy Karakolu’nda komiser), Mehmet Kiraz (sandık görevlisi), Nadir Tunceli (sandık görevlisi), Soner Kalkan (Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi Kalem Müdürü ve 2. İlçe Seçim Kurulu Büro Şefi) ile Tahsin Selçuk bir tutanak tutarak olayı zapta aldı. Tutanaklar ve mahkeme kayıtlarına göre olay şöyle gelişti:
Olay günü de görevli idim. İtiraz edilmişti. Sayım yaptık. Saat 04.00 sıraları idi. Karar yazıyordum. Bu arada Tayyip Erdoğan isimli şahıs yanında birkaç kişi olduğu halde içeriye girdi. Ve Seçim Kurulu Başkanı’na “Şu haline bak sarhoş adam. Şu adalete bak. Kimlere kalmış. Seni yakacağım. Hepinizi adlı tıbba göndereceğim, (hakime hitaben) ‘Seni süründüreceğim. Yakacağım” şeklinde tehditte bulundu. Bu arada Beyoğlu’nda başkomiser Rasim Şimşek içeriye girdi ve telefonla konuşmak istedi ve ben de karar yazıyordum. Bana, (telefonla konuşuyorum) ‘Kes şu daktilonun sesini’ dedi. Fakat kimle ne meselesini konuştuğunu bilemiyorum. Yalnız adliyede odacı olan Özcan Doğruel seçim günü görevli idi. Onun bana dediğine göre komiser Rasim amiri ile görüşüyormuş. Ve amirine ‘Hakim sarhoşmuş. Götürelim mi’ şeklinde söylemiş. Bu arada Refah Partisi avukatları beni komisere şikayet etmiş olacaklar ki hakim, Nazmi Özcan bana ‘Komiser seni de götürecekmiş’ dediğini söyledi. Ben de davacıyım” dedi.
Zapta imza atan Ahmet Aslan’ın ifadesi: Ben Kasımpaşa’da 84 numaralı sandık başında görevliydim. Yani seçim kurulu üyesi idim. 27.03.1989 günü saat 04.00 sıraları idi, sayım yapıyorduk. Ve bu sayım da itiraz üzerineydi. O sırada şahsen tanıdığım Refah Partisi’nden Tayyip Erdoğan bulunduğumuz yere geldi, seçim kurulu başkanı olan Nazmi Özcan’a hitaben “Şu haline bak sarhoş, şu adalete bak kimlere kalmış, seni yakacağım, seni adli tıbba sevk ettireceğim. Seni süründüreceğim” şeklinde sözler sarf etti. Beyoğlu’nda çalışan komiser Rasim’di. Fakat bu komiserin çalışmaları engelleme gibi bir hareketi olmadı.
Kasımpaşa’da 84 no’lu sandık başında sayım yapıldı. Karar yazılıyordu. O sırada şahsen tanıdığım Tayyip Erdoğan isimli şahıs içeriye girdi. Yanında bazı kişiler de vardı. Seçim Kurulu Başkanı Nazmi Özcan’a hitaben “Şu haline bak. Sarhoş. Şu adalete bak. Kimlere kalmış. Seni yakacağız. Adli tıbba sevk ettireceğiz. Seni süründüreceğim” şeklinde sözler sarf etti. Görevli komiser Rasim Şimşek idi. Onun herhangi bir hareketi olmadı. Yalnız komiser Rasim Şimşek o arada telefonla konuşmak istedi. Ve o arada görevli bulunan Soner Kalkan’a hitaben “Daktilo sesini kes, telefonla konuşuyorum” dedi ve kendisi de orada esasında görevli değildi. Görevli başka komiserdi fakat ismini bilmiyorum. Dava açıldı, Erdoğan adliyeye getirildi Olayın ardından seçim kurulundaki tutanaklara dayanarak Beyoğlu 2 no’lu Seçim Kurulu’nun yaptığı şikayet üzerine, Refah Partisi’nden Beyoğlu Belediye Başkan adayı Recep Tayyip Erdoğan hakkında 298 sayılı Seçim Kanunu’nun 113. maddesi (cebir ve şiddet göstererek seçim kurullarının işine mani olmak) gereğince 18 aydan iki yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Beyoğlu 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan dava dosyasının hazırlık no’su 1989/5326 ve esas numarası 1989/3333 idi. O dönemde Eyüp 2. Asliye Ceza Hakimi olan Nazmi Özcan ve seçim büro şefi olan Soner Kalkan'ın şikayeti üzerine hakkında suçüstü hükümlerine göre soruşturma açılan Erdoğan, polisler nezaretinde Beyoğlu Adliyesi’ne getirildi.
Erdoğan: "Alkollü olduğunu hissettim"
Recep Tayyip Erdoğan hakim ve yazı işleri müdürünün şikayeti üzerine polis tarafından davet edilerek adliyeye getirildi. Erdoğan sanık olarak 31.3.1989 tarihinde Beyoğlu nöbetçi savcısına verdiği ifadede şunları söyledi:
“Ben Beyoğlu Refah Partisi’nden Beyoğlu Belediye başkanı adayı idim. Seçim neticelerine parti olarak itiraz ettik. Bu nedenle yeniden sayım yapılıyordu. Ben sayımda yoktum. Ben de bu nedenle 84 no’lu sandık başına (yanlış anlaşıldı) 84 no’lu sandığın neticelerine itiraz edilmişti. Bu itiraz üzerine 2 no’lu Seçim Kurulu’nda tekrar sayım yapılıyordu. Ben de oraya gittiğimde seçim kurulu başkanının yanına yanaştığımda alkollü olduğunu hissettim ve bu nedenle “Bu sarhoş halinle mi burada hak dağıtmaya geldiniz” dedim. O zaman “Bana hakaret edemezsiniz” dedi ve ayağa kalkarken oturduğu yere düştü. Tutanakta iddia edildiği gibi ben kendisine hakarette
bulunmadım. Tehdit etmedim ve ‘Seni adli tıbba sevk ettireceğim’ demedim. Adli tıbba sevkini komiser Rasim Şimşek’ten talep ettim. Bu durumu İl Seçim Kurulu’na bildirdim.” Erdoğan’ın tutanağa geçen bu ifadesi yüzüne karşı okundu ve imza altına alındı.
Bekleme salonundan kaçtı
Savcılığa verdiği bu ifade üzerine tutuklanması talebiyle nöbetçi Asliye Ceza Mahkemesi’ne sevk edilen Recep Tayyip Erdoğan, burada tutuklanacağını anlayınca mahkemenin verdiği yemek arasını fırsat bilerek 31 Mart 1989 tarihinde mahkemenin bekleme salonundan ayrılıp ortadan kayboldu. Nöbetçi 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nin de bekleme salonundan kaçan Erdoğan hakkında bunun üzerine gıyabi tutuklama kararı çıkarıldı. Kendisini muhafaza etmekle görevli polis memurları hakkında da suç duyurusu yapıldı. Suçüstü hükümlerine göre yargılanan Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk duruşması da 27 Nisan 1998 olarak belirlendi.
Gıyabi tutuklu olarak aranırken mahkemesine geldi
31 Mart tarihinden 27 Nisan tarihine kadar gıyabi tutuklu aranan Recep Tayyip Erdoğan bu tarihte duruşmanın yapıldığı Asliye Ceza Mahkemesi’ne avukatları Şevket Kazan (sonra Adalet Bakanlığı yaptı), Feyzullah Kıyıklık (halen İstanbul Bağcılar Belediye Başkanı), Ali Oğuz, Mehmet Ali Cihan, Orhan Töz, , Yunus Can, Zeyit Aslan ile birlikte geldi.
Savcılıkta söylediklerini inkar etti
Mahkemede hakim karşısına çıkarılan Recep Tayyip Erdoğan, burada savcılığa verdiği ifadedeki sözlerini değiştirdi ve şunları anlattı: “Ben Beyoğlu ilçe belediye başkanlığı Refah Partisi adayı idim. Olayın vukuu bulduğu iddia olunan tarihte 26 Mart 1998 günü seçim yapılmış olması nedeniyle gerek seçim gününde ve gerekse o günün akşamında partideydim ve seçim sonuçlarını takip ediyordum. Bu durum 27 Mart sabahı saat 06.00’ya kadar devam etti. Sabah 06’da yorgun oluşum nedeniyle evime gittim, istirahate çekildim. Tam istirahate çekildiğim sırada zannediyorum sabah saat 07.00 civarıydı, bir kısım partili arkadaşlar ve vatandaşlar gelerek, seçim kurulunda bir takım çalışmalar olduğunu ancak kurul başkanının alkollü olması nedeniyle çalışmaların sağlıklı olmadığını söylemeleri üzerine, ben saat 07.15 sularında haberi veren vatandaşlarla birlikte kurulun bulunduğu okula geldim. Bana haberi veren vatandaşlar dışarıda kaldılar. Ben içeri girdiğimde o an kurulun bir çalışması söz konusu değildi. Zannedersem 84 numaralı sandıkla ilgili çalışma ve değerlendirmeler sonuçlanmış, katip tarafından tutanak yazılıyordu. Doğrudan kurul başkanının yanına giderek vatandaşın bana aktardığı durumu kendilerine söyledim. Kendileri hiçbir cevap vermedi ancak etrafa göz gezdirdiğimde bir çalışmanın mevcut olmadığını, daha doğrusu tahminimce bitmiş olduğunu müşahade ettiğim için başka da bir cevap beklemeden dışarı çıktım. Bana haberi veren arkadaşlara içeride çalışmaların bitmiş olduğunu, önemli bir şey bulunmadığını söyledim ve oradan ayrıldım. İddia edildiği gibi ben seçim işlerinin yürümesini aksatma veya seçim kurulu başkanına hakaret etmek gibi bir suç işlemiş değilim, böyle bir şey yapmadım bu nedenle isnat edilen suçlamayı kabul etmiyorum.”
“Sarhoşsun” sözünü değiştirdi
Tayyip Erdoğan’ın savcılıktaki sözlerinden farklı bir ifade vermesi üzerine duruşma hakimi kendisini uyardı. Erdoğan mahkemedeki savunmasının doğru olduğunu belirterek, tutanaklara göre şöyle konuştu: “İtiraz sonuçları zannediyorum bitirilmişti. Ben geldiğimde katip yazıyordu. Sarhoşluk olayı da; ben kurul başkanına vatandaşlar tarafından bana sarhoş olduğu yolunda haber getirildiğini söyledim, yoksa ben bizzat kendisine ‘Sen sarhoşun’ demedim.”
Tutuklanıp cezaevine gönderildi
Beyoğlu Asliye Ceza Mahkemesi, yapılan duruşmaların ardından 27 Nisan 1989 tarihinde Recep Tayyip Erdoğan'ı tutuklayarak Bayrampaşa Cezaevi’ne gönderdi. Normal akışta bir ay atması gereken duruşma tarihini de 4 Mayıs 1989 tarihine erteledi. Yedi gün sonra tekrar mahkemeye çıkan Recep Tayyip Erdoğan’ın avukatlığını o duruşmada bizzat Şevket Kazan yaptı. Mahkeme, ou duruşmada Recep Tayyip Erdoğan’ı 500.000 TL kefaletle serbest bıraktı. Yapılan yargılama sonunda Beyoğlu 1. Asliye Ceza Mahkemesi Tayyip Erdoğan'ı TCK'nin 266/3 maddesi gereğince (hakime hakaret) suçlaması ile altı ay hapis ve 20 bin TL para cezasına çarptırdı. Hapis cezası TCK'nın 72. maddesi gereğince 920 bin TL para cezasına çevrilerek tecil edildi.
İhsan Demir/gazeteport
Yayın Tarihi :
24 Mayıs 2007 Perşembe 16:56:58
Güncelleme :24 Mayıs 2007 Perşembe 17:02:55
Yorumlarınız
ismail IP: 88.229.106.xxx Tarih : 24.05.2007 22:41:26
Bu tayip erdoğan ın gerçek yüzü, adam yedisinde ne ise yetmişinde de o, hala eski kafa tasını bırakmayan erdoğan halkı kandırmaya çalışıyor. Ülke menfaati için ne yaptılar. Kaynaklarımız dörtte bir fiyatına sattılar. terör hortladı. ekonomi ortada, oğlu gemi ve villa sahibi oldu.
yahya KOÇ IP: 81.215.21.xxx Tarih : 24.05.2007 22:41:22
Bir insan ceza evine bence üç nedenle girer. SUÇ İŞLEMİŞTİR-İFTİRAYA UĞRAMIŞTIR-NADİRENDE OLSA DIŞARIDA YAŞAMA ŞANSI KALMAMIŞTIR.Üçüncüsü milyonda bir olsada olasılık. Demekki R.Tayyib Erdoğan AB.uyum yasaları alyında çıkarttıkları yasaları,oralarda çok yaşadığı ve hallerini anladığı için 18 yaş altının tutuklanmaması hakkında kanunu çıkarttı.Ve sonuç olarakta;kapkaç,hırsızlık olayları arttı.Baksana bazı aileler çocuklarını bu çetelere kiralıyor ve para kazanıyor.Bunları basın sık sık duyuruyor.Poli yakalıyor lakin yasalara karşı eli kolu bağlı savcı ve hakimler bırakıyor.Demek ki R.T.E.bunları düşünmüş.Kendisi alışık olduğu için.
İLKNUR YILMAZ IP: 81.214.68.xxx Tarih : 25.05.2007 09:33:25
Açıkçası okuduğumda hiç şaşırmadım.!!!Çünkü geçmişte yaşanan bu olayı okurken, yaşadığımız süreçteki üslubu,vatandaşı azarlamaları gözümün önüne geliverdi, hepsi o kadar!! Demek ki bugün "demokrasi ve adalet mağdurluğu" söylemleriyle ortaya çıkanların Demokrasinin son sözü olan "sandıklara" ve anayasamızın kilidi olan "hukuk" a saygısı bu kadarmış:))))
erdinç TURAN IP: 88.230.204.xxx Tarih : 24.05.2007 19:03:49
Yazılanların doğru olduğu tamamda bu neden ulusal basına yansımıyor.
egemen şahin IP: 78.188.68.xxx Tarih : 16.05.2008 09:21:08
erdoğan lider vasıflarını yanlış kullanmasının cezasını her zaman çekmiş.bizde onu başımıza getirerek cezamızı çekiyoruz.
Ahmet Turan Güleryüz IP: 81.215.85.xxx Tarih : 28.01.2009 00:25:40
Soner kalkan düzgün bir insandır ve badireler atlatmış bir insandır
ece durukan IP: 88.244.163.xxx Tarih : 26.01.2009 20:41:11
bu belgelerin yayınlanmamasının sebebi apaçık ortada.hükümetin başında bu tür insanlar olduğu için bu tür belgelerin yayınlanmasına izin vermiyorlar.fakat bu ve buna benzer erdoğan ve akp ile ilgili bir çok belge vardır fakat hiç biri suçlama gerekçesiyle kabul edilmemektedir.