Türkiye nin en hızlı büyüyen, en kapsamlı haber portalı Kenthaber olarak, bir süreden bir Fethullah Gülen ile ilgili haber ve yorumlara yer veriyoruz.
Bu nedenle, zaman zaman övgü, zaman zaman da küfür dolu elektronik posta mesajları alıyoruz.
Fethullah Gülen’in 35 yıllık yol arkadaşı Nurettin Veren’in, cemaatin iç yüzünü ortaya koyan açıklamalarını bizce haber değeri taşımaktadır.
Her ne kadar, Veren’in bgüne kadar kapısını çaldığı kimi kalem ehli, bunu böyle değerlendirmese de, Türkiye’deki tarikatçı örgütlenme içinde önemli bir yere sahip olan Fethullahçılarla ilgili bu açıklamaların her biri manşetliktir.
Gazeteci olduğunu iddia eden bir çok isim bunları yazamadı, yayınlayamadı. Çoğunun, çalıştığı kurumun politikası ve patronunun bakış açısı buna izin vermedi.
Çünkü Fethullahçılar büyük bir güç. Laiklik, çağdaşlık konusunda mangalda kül bırakmayan kimi medya organlarının sahipleriyle zaman zaman iş ilişkileri içine girdiler. Arkasında ABD gibi önemli bir güç olan bu kesimin gerçek yüzünü ortaya seren haber ve yorumlardan kamuoyu bilinçli olarak mahrum bırakılmak istendi.
Kenthaber olarak, kimseden bir beklentimiz, çıkarımız yok. Tek amacımız, kamu adına özgür, bağımsız yayıncılık yapmak. Bu amaçla, Nurettin Veren’in açıklamalarını önemsedik ve sütunlarımıza taşıdık.
Cemaatin içinde 35 yıldan bu yana aktif görev alan Nurettin Veren, deyimi yerindeyse ’Fethullahçıların kara kutusu.’
Öyle şeyler anlatıyor ki, insanın aklı almıyor.
Somut olgular ortaya koyuyor, sorular soruyor.
1970 yılında, Fethullah Gülen ve kendisini nde içinde olduğu 12 kişinin aldığı kararların yazılı metnini ve Fethullah Gülen’in hazırladığı yemin metninin ortaya koyuyor:
1- Finansman kaynaklarının tekele verilmesi, şahsi tasarruflar yapılmaması
2- Finansman kaynaklarının derneğe verilmesi
3- Lüksten kaçınmak, israf yapmamak
4- Dershanelere nezaret eden arkadaşlar, evde kalanlara her türlü adap ve edep kaidelerini öğretecek.
5- Şahsi işlerimizi dahi görüşüp, kararın varıldığı istikamette o işleri yapmak
6- Dahilde ve hariçte kim vazifelendirilirse, o vazifeye o gidecek, başkası o işe karışmayacak
7- Herkes nereye, ne zaman gidecek bir sisteme bağlı olarak yürütülmesi (dışarıya gitmeler, içteki ziyaretler)
8- Kusurlarını birbirine hatırlatmak için kardeş edinme
9- Bu kadroyu etrafa empoze etme, kuvvet kazandırma, çok kuvvetli gösterme (içte ve dışta olacak)
10- Arkadaşların birbirlerini kabul ettirmesi ve ittifak ettikleri o mevzuda aynı şeyleri söylemesi
11- Onbeş günde bir araya gelip arıza ve pürüzlere bakılması (Pazar günü ikindi-akşam arası)
12- Bilumum dışarıya giden arkadaşların tenkidinin 15 günlük toplantıda görüşülmesi
13- Acil durumlarda o mevzu ile alakalı olan arkadaş toplantı gününü beklemeksizin Hocafendiye duyurabilir
14- Şeriat fikrinin müdafii olma, Risale-i Nur ve Üstadı şeriata muvafık şekliyle arzetme
Tesbihat ve evrad-ı ezkara ehemmiyet verme, bunların büyüklüğünü anlatma
15- Karara bağlanan bir şeyin hiçbir zaman aleyhinde bulunmama (ima ihsas yoluyla dahi olsa). Aksine fikir olursa hakk-ı hayat tanımama.
16- Her arkadaşın resmi, gayriresmi bir işinin olmasına ihtimam gösterme.
17- İstişareden sonra fikir beyan etmeme, alınan kararları infaz etme. İstişareyi kimlerle yapacağını bilme (Ashab-ı rey)
18- Kendi kardeşlerimize hakta öncelik tanıma. Bir kardeşin aleyhinde söylenecek söz vs’de onu müdaafa, söyleyeni de toplu olarak istintaka tutma, şiddetle bu iftirayı reddetme.
Veren, dönemin hükümet yetkilileriyle, nasıl usulsüz kredi ilişkilerine girildiğini ortayo koyuyor. Fethullahçıların, bugüne kadar bilinen ve istihbarat raporlarına da yansıyan polis ve ordu içinde örgütlenme çabaları konusunda itiraflarda bulunuyor. Hoşgörü abidesi Fethullah Gülen’in gerçekte öğrencilerini dövmeye bayılan bir dayak sevdalısı olduğunu vurguluyor.
İçişleri Bakanı na, kendisinin ölümle tehdit edildiğine dair dilekçe verdiğini anlatıyor. Adalet Bakanı’nın Fethullah’ın dostu olduğunu dile getiriyor.
Ama gelin görün ki, günlerdir ne bakanlardan bir açıklama var ne de Fethullahçılardan doğru dürüst bir yanıt. Nurettin Veren’in kapsamlı açıklamaları karşısında dişe dokunur açıklamalar yerine, Veren’i karalamak için, mahalle kadınlarının dedikodusunu andıran iddialar ortaya atmaya başladılar.
Fethullahçılar, yıllardır istihbarat raporlarına yansıyan ve her biri devletin istihbarat birimlerince bilinen gerçeklerin, kendi içlerinden birisi tarafından dile getirilmesi üzerine adeta paniklediler.
Bu kesimi savunmak da kupon karşılığı televizyon verme vaadiyle halkın paralarını dolandıran Mehmet Ali’nin annesi Nazlı Ilıcak’a düştü.
Ilıcak, Veren’i manipülasyon yapmakla suçluyor. Ortadaki bir sürü somut gelişmeyi yok sayarak, ’para göz’ iftiralarıyla gerçekleri karartmaya çabalıyor.
’Gülen’i yıpratmak ve dindar kesim üzerine yeni bir korku dalgası salmak amacının güdüldüğünü anladılar. Kimse, Hikmet Çetinkaya, Doğu Perinçek ve Aydınlık dergisiyle aynı çizgide olmak istemedi’ diyor.
Türkiye’de, cumhuriyete bağlı, vatanını seven gerçek dindarları yine istismar ediyor.
Oysa kimsenin dindarlar üzerine korku saldığı filan yok. Türkiye’de, hiçbir Müslüman çıkıp da, korku içinde yaşadığını, ibadetinin engellendiğini, dini vazifilerini yerine getiremediğini söyleyemez.
Gerçek dindarların hiçbir sorunu yoktur.
Sorunu olanlar belli. Nazlı Ilıacak’ın avukatlığını üstlendiği kesimdir. Bir başka deyişle, din duygularını kullanarak kirli siyasi amaç besleyenler, hoşgörü söyleminin altında cumhuriyet rejimine, laikliğe kin kusanlardır.
Hala öğrenemediler, Türk ulusunun aydınlanmadan, cumhuriyetten, uygarlıktan vazgeçemyeceğini.
Ama artık yağma yok!
Takke düştü kel göründü!
Gerçekler bir bir ortaya çıkıyor.
Paniklemeleri doğal!
sibel meşe arkadaşıma sonuna kadar destek veriyorum.kimin kime saldırdığı belli.yetti bunca yıldır sayın fetullah gülene yapılan saldırılar bütün dünya onu ayakta alkışlıyor.bir bu ülkenin vatandaşları anlamıyor.belki bu mesajıda yayanlamazsınz:D