20
Mayıs
2024
Pazertesi
ANASAYFA

HANİ 'HAMDOLSUN' DURUMUMUZ İYİYDİ!

Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Başkanı ve İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, bankacılık sektörünün de kreditörlerinin kredileri geri çağırmasıyla karşı karşıya olduğunu, mevduat sahiplerinin de mevduatlarını geri çağırabileceğini belirterek, "Bankaların kredi geri çağırmaması ve faiz artırmaması esas itibariyle zor" dedi.

Özince, Türk-Amerikan İşadamları Derneği (TABA/AmCham) ile Genç Yönetici ve İşadamları Derneği (GYİAD) tarafından Tekfen Tower’da düzenlenen "Global Kriz, Türkiye’nin Finansal Piyasaları ve Reel Sektör" konulu konferansta yaptığı konuşmada, son derece karmaşık bir konu olan global krize karşı grup olarak ciddi
önlemler aldıklarını ve "kendi kapılarının önünü temiz tutarak" işlerini düzgün yapmaya gayret ettiklerini belirtti.

Bu süreçte tasarrufun büyük önem taşıdığını vurgulayan Özince, "Tasarruf etmekle Türkiye’nin ekonomisi düzelmeyecek’ mantığına şiddetle karşıyım" diye konuştu.
Özince, krizin sinyallerinin uzun zamandır görüldüğünü belirterek, "Biz açık deniz insanıyız, hele Türkiye gibi denizler de dalgalı deniz ortamı... Bunu kabul edip çok fazla enseyi de karartmamak lazım, ’imdat, imdat’ diye de
bağırmamak lazım" dedi.

Yatırımcıların ve uluslararası finans kuruluşlarının kendi ülkelerine ve düşük riskli ülkelere yöneldiği bu dönemde bankaların uluslararası piyasalardan borçlanma imkanlarının sınırlandığına işaret eden Özince, 2002 yılında 100 birim mevduatın 37 birimi krediye dönerken, bu oranın 2007 sonunda 87 birime çıktığını, kredilerdeki bu büyümede bankaların dışarıdan aldığı kredilerin önemli rol oynadığını, şimdi bunların yenilenmesinde sıkıntılar yaşandığını anlattı.

Özince, bankaların kredileri geri çağırmaması beklentilerine ilişkin değerlendirmesinde, şunları kaydetti:

"Türkiye’de büyümeyi, hatta küçülmemeyi sağlayabilmek için kredilerimizi orta ve uzun vadelerde yenilemek durumundayız. Netice itibariyle bankacılık sektörü de kreditörlerinin kredileri geri çağırmasıyla karşı karşıya. Mevduat
sahipleri de mevduatlarını geri çağırabiliyor. Bankacılık sektöründe ortalama mevduat vadesi süresi 2 aydan geriye doğru gidiyor. Biz Türk ulusu olarak 3 aylık mevduat yatırmamaktayız."

Bankaların kredi vermeme kararlarında mevzuatlardaki bazı ağır
uygulamaların da etkili olduğunu ve bankacılığın üzerinde ciddi regülasyon
riskleri bulunduğunu dile getiren Özince, bankaların risk alma eğilimini artırmak
için Bankacılık Kanunu’ndaki ağır ceza ve yaptırımların, AB’deki kurallara uygun
olarak bir günde bile kaldırılabileceğini ifade etti.

-"DIŞ BORÇLAR KONUSUNDA TOPTANCI YAKLAŞIM DOĞRU OLMAZ"-

Özince, özel sektörün dış borçları konusunda ise şunları söyledi:
"Dış borçlar konusunda toptancı bir yaklaşımla bakmak doğru olmaz. Reel
sektör temsilcileri ile Ankara’da bizim de katıldığımız toplantıda konuşurken
Hazine Bakanımız, bütün diş borçların dış borç kütüğüne kayıtlı olduğunu ve
bunların detayına bakılarak analiz edileceğini söyledi. Daha sonra reel sektörün
pozisyon açığını, yani alacaklarıyla taahhütlerinin birbirini karşılama durumunun
eksi 27 milyar dolar seviyesinde olduğunu söyledi. Bu rakamlar eğer doğruysa,
Türkiye gibi konvansiyonel ekonomisi olan bir ülke açısından sürdürülebilir
borçlardır. Burada herkesin kendi hesabını kendisinin yapacağı bir durum var diye
düşünmekten öteye gidemiyorum."

Yatırımcıların Türkiye’deki mevduat ve yatırımlarının azaldığının
görüldüğünü, yabancı yatırımcıların bir kısmının çıkmak için fırsat kolladığını,
bunun da sığ bir piyasada önemli bir olgu olduğunu söyleyen Özince, bu durumun
çözümünün güven vermek veya risk primini artırmaktan geçtiğini, bunun da "kırk
katır mı, kırk satır mı" gibi bir şey olduğunu ifade etti.

Özince, ekonomide kırılganlık yaratılmadan likiditenin biraz
rahatlatılması için reeskont imkanlarının düşünülebileceğini, Merkez Bankası’nın
döviz piyasasındaki depo işlemlerinin likidite açısından faydalı olsa da yeterli
olmadığını ve daha kapsamlı likidite önlemleri alınması gerektiğini söyledi.

-"DEĞERLEME SEKTÖRÜ GÖZDEN GEÇİRİLMELİ"-

Ersin Özince, "Türkiye’nin 6 sene kadar süren hızlı büyüme döneminden,
biraz yavaşladığı bir döneme geçeceği anlaşılıyor. Burada yumuşak bir iniş
yapılması uygun olur. Ekonomi yönetiminin bu yumuşak inişi sağlayabilmesi lazım"
görüşünü aktardı.

Hükümetin kriz döneminde alacağı önlemlerin mutlaka kamuoyunun tüm
taraflarını ikna etmesi gerektiğini kaydeden Özince, güvenin en çok burada
gerekli olduğunu vurguladı.

Özince, "Bankaların kredi geri çağırmaması ve faiz artırmaması kategorik
olarak, esas itibariyle zor. Tabii ki bunların yapılmaması lazım. Hele hele etik
olmayan davranışların yapılmaması lazım. Bir bankanın etik olmayan davranışının
hiçbir tolerans gösterilmeden BDDK’ya bildirilmesi lazım" diye konuştu.

Katılımcıların sorularını da yanıtlayan Özince, Türkiye’deki yabancı ermayeli bankaların burada kurulu anonim şirketler olduğunu ve sermaye yeterlilikleri açısından sıkıntıları bulunmadığını ifade etti.

Özince, yabancı bankaların çoğunun sermaye ve fonlama imkanları açısından
Türk bankalarından kötü durumda bulunmadığını, buradaki sıkıntının yönetsel
istikrardan kaynaklandığını anlattı.

Standard&Poors’un (S&P) Türkiye’nin ve bazı bankaların görünümlerinde
yaptığı değişikliğe ilişkin bir soru üzerine de Özince, bu kadar büyük bir global
krizin geleceğini işaret edemeyen değerleme sektörünün tamamıyla gözden
geçirilmesi ihtiyacının ortaya çıktığını söyledi.

-MEVDUAT GARANTİSİ-

Ersin Özince, mevduat garantisi konusunda, mevduatta büyük bir kaçış yaşanmadığına ve şu andaki mevduat garantisinin limitinin, mevcut hesapların
yüzde 94’ünü kapsadığına işaret ederek, şöyle konuştu:

"Bugün verilmiş devlet garantilerinden ötürü dünyada öyle bir
distorsiyon (bozulma) ortaya çıktı ki herkes parasını devletlere koymaya
çalışıyor. Bunun derhal geri alınması lazım. Bu garanti hadisesinin fonksiyonel
bir etkisinin olması mümkün değil. Ben reel sektörün borcuna garanti verilmesinin
de... Bunlar olsa olsa insan ölmeden defin hazırlığı yapmak gibi, bana biraz
gerçekçi gelmiyor.

Devletlerin kendi şirketlerine garanti vereceklerine, uluslararası ticareti yeniden makul fiyatlarla başlatacak garantileri vermeleri lazım. Hükümet IMF ile çok arzu edilen anlaşmayı yaparsa, 8,8 milyar dolarlık bir destek var. Bunun 1 yıl vadeli olduğunu yeni öğrendim. Bunlarla dünya ticareti dönmez, bunlarla güven yerine gelmez. Mühim olan, fiyatın fırsat fiyatı olmaması lazım ki siz ürününüzü çıkarıp ihraç edebilin."

Özince, "krediler açısından 2009 yılının kayıp yıl mı olacağı" yönündeki soru üzerine de sektörün önümüzdeki dönemdeki gelişmelerle birlikte en kolay olarak Türk Lirası ve ihtiyaç, oto gibi kısa vadeli kredileri açabileceğini söyledi.

aa
Yayın Tarihi : 18 Kasım 2008 Salı 22:49:45
Güncelleme :18 Kasım 2008 Salı 22:58:47


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
class15 IP: 85.99.148.xxx Tarih : 20.11.2008 23:53:27

Batıyoruz dayanacak gücümüz kalmadı çok şükür yinede hayattayız yaşıyoruz en azından ama başbakanımızın hamdolsununa ekonomi konusunda katılmıyorum.Hiçde iyi değiliz anlamadığım birşey var memleketimiz nedense 10 yılda bir defa kesin olmak üzere illaki bi kriz yaşıyor bunun sebebi nedir bence krizde suç yok suçun tamamı yönetime geçipte yönetemeyenlerin kabahatı o tarafa çekerken bu tarafa çekerken ekonomi kopana kadar uğraşıyorlar sonra hiç bişi yokmuş gibi ıslık çalarak geziyorlar bunun örnekleri var mesut yılmaz tansu çiller ve diğerleri yazıklar olsun yönetmesini bilmiyorsanız dicem ama biliyorlar nedir bunların maksadı peki!!!