Daha Irak'ın işgali söz konusu bile değilken karşı çıkmaya başladık, ABD'nin sinsi planlarına... İşgal gündeme geldiğinde ise öylesine bir baskı oluşturduk ki hükümetimizin üzerinde, topraklarımızı Amerikan askerlerine kullandırtmadık...
Polonya'dan İspanya'ya kadar birçok ülke; sırf işgalcilerle "iyi ilişkilerini bozmamak için Irak'a asker gönderirken, biz ordumuzun gitmemesi için elimizden geleni yaptık...
Ekonomimiz krizdeydi...
ABD, askerlerinin sınırlarımızdan Irak'a geçmesi karşılığında 10 küsur milyar lira vermeyi taahhüt ediyordu:
Satılmadık...
Müslüman bir ülkenin, eski bir Osmanlı toprağının, her şeyden önce de komşumuzun işgaline ortak olmak istemedik...
Bunun için de şu yoksul halimizle, her türlü faturayı ödemeyi göze aldık...
Sırf bu yüzden Kuzey Irak'ta yaşayan Türkmenlere bile sahip çıkmadık...
Yanı başımızda bir Kürt devletinin kurulmasını, PKK'nın hortlatılmasını sineye çektik...
Hatta kimilerimiz "canlı kalkan" olup, gidip ABD'nin bombaladığı Irak mevzilerine serdiler bedenlerini...
Tonlarca gıda yardımı gönderdik işgalin hemen arkasından...
Doktorlarımızı, hemşirelerimizi gönderdik...
Yaraları sarmaya, Iraklı komşularımızın ayakta kalmalarına uğraştık...
Sonuç ne oldu?
Çapulcu Arap eşkıyası, suçsuz, günahsız, tek derdi ekmek parası olan bir Türk şoförünü katletti.
Uğruna yoksulluğu, yalnızlığı ve ABD'nin kara listesine girmeyi göze aldığımız Irak halkı ise, sessiz kaldı kalleş işi bu cinayete!
Vefasızlığını gösterdi...