30
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

KENTHABER DÜNYA KENTLERİNDE...

Geçtiğimiz günlerde yaptığımız mini bir Doğu seyahatinin ardından, bu kez yönümüzü sınırların dışına, Arap Yarımadası’na doğru çevirelim dedik.

Hani hakkında herkesin bir şeyler söylediği, gidenin anlata anlata bitiremediği, gidemeyenin de, hep görmek istediği o ülkeye, Dubai’ye bir gidip bakalım, söylenildiği kadar var mıymış şu memleket diye düştük yine yollara…

Gece 24.00’de bindiğimiz uçaktan, sabah saat 6’da indik. (Yol 4 saat sürmesine karşın, aramızda 2 saat fark var.)

Sabahın ilk ışıkları ile toprağına ayak basıyoruz o gizemli şehrin… 

Dubai, 1971 yılında 7 Arap şeyhliğinin birleşmesi ile kurulan Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)’nin Abu Dabi’den sonra, Basra Körfezi’nin kıyısında, çölün ortasına kurulmuş ikinci büyük kenti.

Peki bir çöl kenti olan Dubai, bu hale nasıl gelmiş?

1960’lı yıllara kadar denizinden inci çıkarılan bu balıkçı kasabası, 1970’li yıllara kadar İngiliz sömürgesi olarak kaldıktan sonra, petrolün de tükenmesiyle birlikte, geleceğiyle ilgili bir arayışa girmiş.

İngilizlerle yapılan yoğun görüşmeler sonunda kenti, ‘uçuk projeler’in uygulama merkezi olarak tasarlayıp, hemen işe koyulmuşlar. Dünyanın en ucuz işgücünden birini de hemen karşılarındaki Hindistan’dan getirmişler. Binlerce Hintli bu hummalı projelerin en ucuz neferleri olmuş.

Büyük binalar, alışveriş merkezleri, rezidans ve oteller ile, içinde çok lüks binaların bulunduğu, her yanıyla ‘zenginliği’ çağrıştıran dev siteler, plajlar inşa edilip, buralardan dünyanın en ünlü futbolcuları, mankenleri ve sanatçılarına ücretsiz evler verilmiş.. Bu akıllı reklam stratejisi, tüm dünya basınına da duyurulup, böylece çölün orta yerinde gerçek bir ‘imaj’ yaratılmış. Hemen akabinde de çıkarılan bir yasayla, yabancılara mülk edinme hakkı tanınmış.

Burası, hemen hemen yılın 12 ayı sıcak bir bölge. Daha havalimanından kapıya çıkar çıkmaz, müthiş bir sıcak dalgası çarpıyor suratınıza. Ama, önü deniz, arkası çöl olan bu şehrin havası çok fazla bunaltıcı değil.. 

Ama siz yine de yanınıza uzun kollu bir şeyler alın, çünkü burada ‘enerji’ sorunu olmadığından, her yer klimalı. Belki inanmayacaksınız ama, cam kabin şeklinde tasarlanan otobüs duraklarının içinde bile klimalar 24 saat çalışıyor.

Hem de biraz abartılı bir şekilde. Çöl sıcağından, kaldığınız otele girdiğinizde, birden yüzünüze ve vücudunuza çarpacak ani bir soğuk hava dalgasını hissettiğinizde, ne demek istediğimi anlayacaksınız.

Eğer bu şehre ilk kez gidecekseniz ve sigara içiyorsanız, size tavsiyemiz, sakın ha izmaritinizi yere atmayın. Zira buranın polisi özellikle bu iş için görevlendirilmiş ve ceza 50 dolar civarında. Hatta parayı o an ödeyemeseniz bile, bu ceza pasaportunuza işleniyor ve ödemeden ülkeyi terk edemiyorsunuz. 

Yukarıda da belirttiğimiz gibi, Dubai, BAE’nin 7 emirliğinden birisi ve şu bizim Levent’teki araziyi alacak olan 190 metrelik yatları, safkan Arap atları ve dillere destan zenginliği ile meşhur El Maktum bu şehrin her şeyi. Her yerde posterlerini, yol refüjlerine ışıklı panolarda fotoğraflarını görebilirsiniz. El Maktum’un şehrin içinde bir de masallardaki gibi bir sarayı var. Bu saraya giden yol ağaçlık ve yolun her tarafı tavus kuşlarıyla dolu.

Ancak saraya girmek yasak. Kapıda çok kalabalık bir güvenlik ordusu görev yapıyor ve sadece turist otobüslerinin sarayın 10 metre yakınına kadar yaklaşmalarına izin veriliyor. Dubai halkının ise bu sarayın yolunda dolaşması kesinlikle yasak.

Bu şehirde en enteresan durumlardan biri de, Dubaili Arap’ların ülkenin en azınlık kesimini temsil etmesi. Çünkü bu şehirdeki nüfusun en büyük bölümünü, Hintli, Pakistanlı, Filipinli ve İranlılar oluşturuyor. 

Şehir, Arap Körfezi’nin bir kolu tarafından adeta ikiye bölünmüş. Karşı yakaya geçmek için genellikle Hintliler’in kullandığı ve ‘Abra’ adı verilen tekneler kullanılıyor, çünkü trafik İstanbul’u mumla aratacak derecede sıkışık.

Tüm yollar, filmlerdeki gibi göz kamaştıran abartılı, lüks otomobillerle dolu ve yaklaşık 1.5 milyon nüfuslu bu şehirde, araç sayısı insandan fazla. Çünkü burası, adeta bir vergi cenneti.

Hemen hiçbir üründe vergi yok. Örneğin bizim ülkemizde 100 bin dolara alabileceğiniz bir lüks aracı, burada 25-30 bin dolar gibi fiyatlara satın alabiliyorsunuz. Bu nedenle 65 yaşlarında, çarşaflı bir teyzeyi Hummer cip kullanırken gördüğünüzde şaşırmayın.

Dedik ya, bu şehirde enerji sorunu yok diye. Mübalağa etmediğimizi anlayacaksınız eğer gidip görürseniz. Bu şehirde bir galon benzin (yaklaşık 3.5 litre) 20 cent ve gerçekten su daha pahalı. 

İşte bu nedenle taksi fiyatları da oldukça ucuz. Şehrin bir başından öteki başına, yaklaşık 40 YTL civarında bir para ödeyerek gezebilirsiniz.

KADINLAR İSTEDİĞİ KIYAFETLE DOLAŞABİLİYOR

Dubai, giyim-kuşam özgürlüğüyle de, diğer Arap ülkelerine hiç benzemiyor. Kıyafet kısıtlaması yok. Kadınlar süper mini eteklerle, şortlarla gece yarıları bile rahatça sokaklarda dolaşabiliyor. 

Her milletten insan var burada ve şehrin hemen her tarafında ihtişamlı binalar, alışveriş merkezleri, oteller, gökdelenler, restoranlar bulunuyor. Aslında bunlar bitenler.Çünkü Dubai, halen bir şantiye durumunda. Her gün yeni bir uçuk proje devreye sokuluyor. Bunlardan biri de, uzaydan bile görülebilecek şekilde denizin ortasına inşa edilen ‘Palmiye Adası.’ İhtişamda sınır tanımayan bu ada, içindeki tesisleriyle, dünyanın en zengin insanlarını ağırlayacak. 

Hatta çölün ortasına kilometrelerce uzunluğunda bir ‘kayak merkezi’ bile kurulmuş. İnanılır gibi değil ama, bu merkezde, lapa lapa yapay kar yağıyor ve tavanı da, kar toplamış havayı andıran koyu mavi bir renge boyanmış. Binlerce turist, çölün ortasında kıyafetlerini giyip, yüksek tepelerden aşağı kayıyor. 

E tabi Dubai denince, ilk akla gelen Burj El Arab Oteli (Arap Kulesi),i ile Burj Dubai Kulesi.geliyor.

Biz de Kenthaber okurları için şöyle bir dolaştık bu dillere destan yapıyı. Burası, Basra Körfezi’nde yapay bir ada üzerinde inşa edilmiş ve dış cephesi, Nasa’nın uzaya gönderdiği araçlarda kullandığı malzeme ile kaplanmış. Yelken şeklindeki bu otelin yüksekliği ise, dünya rekorunu elinde bulunduracak şekilde, tam 321 metre.

İhtişamın en abartılı örneği bu otel. Sadece içinin dekorasyonu için 500 milyon dolar para harcanmış. Tavanlardan duvarlara, otel ortasındaki su gösterilerine kadar her şey insanı gülümsetecek kadar abartılı.

HER PARASI OLANIN GİREMEDİĞİ OTEL

Otelin 200’den fazla suit odası bulunuyor ve en küçüğü 170 metrekare. Fiyatları soracak olursanız, geceliği 1000 dolarla, 15 bin dolar arasında. Ama öyle her cebimde param var diyen gelip kalamıyor. Aylar öncesinden rezervasyon yaptırmanız gerekiyor ve kabul edilirse size konfirme ediyorlar.

Dünyaca ünlü olmasından dolayı, şehri ziyaret eden her turist bu oteli görmek isteyince, yönetim ziyaretçi başına 125 dolar gibi bir fiyat belirlemiş. Ancak yine de yoğun taleple baş edilemeyince, rezervasyonu olmayanların girişine tamamen yasaklanmış otel.

Otelin restoranları için de durum aynı. Belirli bir zaman önce rezervasyon yaptırmanız ve kabul edilmesi gerekiyor. Hatta yiyeceğiniz saati de onlar belirliyor. Bu arada gitmek isteyenler için şunu da belirtelim ki, otel restoranına tişört, kot pantolon ve terlikle girmeniz yasak.

Dubai, 35 derece ile, aslında en serin mevsimlerinden birini yaşıyor bu aylarda. Ama bize göre bu mevsimde bile dayanılır gibi değil.Buna rağmen, kapıda sorun yaşamamak için tişörtlerimizi çıkarıp, kıyafet giyerek giriyoruz içeri.. Deniz mahsulleri ağırlıklı yemekler son derece leziz. 

Gökdelenler şehri Dubai’nin övündüğü bir diğer yapı ise, Burj Dubai (Dubai Kulesi). Bu gökdelen de, önceleri 600 metre yükseklikte tasarlanmış, ancak Malezya’daki kule buranın pabucunu dama atınca, Araplar telaşa kapılıp, binanın 1 kilometre uzunluğunda olmasına karar vermişler.

Burj Dubai’nin yapımı tamamlandığında, içinde rezidanslar, alışveriş merkezleri ile, en üstünde bir otel yer alacak ve bu oteli ilk kez sektöre burada girecek olan Armani işletecek.

ORTADOĞU’NUN MANHATTAN’I

Burası gerçekten Ortadoğu’nun Manhattan’ı. Eğer paranız varsa, insan eliyle yaratılmış bir cennette hissedeceksiniz kendinizi.

Dubai’nin para birimi ‘Dirhem.’ Bir ABD Doları, yaklaşık 3.60 Dirhem civarında ve bu yıllardır hiç değişmiyor.

Vergi cenneti olmasına karşın, aslında pahalı bir şehir Dubai. İçtiğimiz 2 kahveye 15 dolar ödediğimizi belirtelim hemen. Özellikle de konut kiraları. 3 oda – salon bir evin kirası yaklaşık 3.5 – 4 bin dolar civarında. Bu nedenle nüfusun yüzde büyük çoğunluğunu oluşturan Hint ve Pakistan kökenli insanlar, bu kavurucu çöl sıcağının altında günde 10 saate yakın 400 dolar gibi bir aylıkla çalışıp, kentin gettolarında 15 -20 kişi bir arada yaşamak zorunda.

Dubai'de her yıl ortalama 80 civarında fuar düzenleniyor ve buralara milyonlarca ziyaretçi akın ediyor Bu fuarların en ilgi çekici olanlarından biri ise, yılda iki kez düzenlenen ‘Alışveriş Festivalleri.’

ELEKTRONİK EŞYA ALMAK İSTİYORSANIZ…

Dubai’den elektronik eşya almak isterseniz, şehrin belli bölümlerinde bizim Doğu Bank İş Hanı’nın muadilisi olan Al Fahiti Street’e gidin. Ancak bizim gördüğümüz kadarıyla, buradaki ürünler, söylendiği kadar ucuz değil.

Ortadoğu’nun bu kimilerine göre mistik, kimilerine göre de ‘pazarlama dehası’ kentinde akşam oluyor. Şehri saran palmiyeler olmak üzere, tüm cadde ve sokaklar ışıl ışıl.

Şimdi bu şehrin gece yaşantısını da görmek lazım. Terden belki 3’üncü kez kıyafet değiştirip, kaldığımız otelin bize sürpriz jesti olan limuzine binip, yeniden çıkıyoruz yola…

RENKLİ GECE HAYATI 

Şehirde eğer tarih arıyorsanız, hayal kırıklığına uğrayacaksınız. Çünkü burada küçük bir müze dışında tarih hemen hemen hiç yok. Sebebi de yukarıda yazdığımız gibi, ülkenin henüz çok yeni olması.

Bunun dışında ücretli ve ücretsiz plajlarda denize girebilir veya ciplerle yapılan çöl safarisine katılabilirsiniz.

Dubai’nin gece hayatı da çok seçenekli. Bizim Güneydoğu damak tadına yakın meze ve yemekler eşliğinde rakıya benzeyen ‘arak’ ya da şarapla hoş dansöz eşliğinde güzel bir yemek yiyebilirsiniz. Eğer yemekten sonra eğlenceye devam istiyorsanız da, gecenin ilerleyen saatlerine kadar açık diskotek ve barlarda dans edip, içkinizi yudumlayarak, hoş bir gece geçirebilirsiniz. 

YÜZYILLAR SONRA KAR YAĞDI

Şimdi anlatacaklarımız size belki inandırıcı gelmeyebilir ama tamamıyla gerçek:

BAE Başkanı Şeyh Zayed’in en büyük hayali, çölün ortasında bir orman yaratmakmış. Ancak yıllar boyu bu hayalini bir türlü gerçekleştirememiş. Ta ki bundan birkaç yıl öncesine kadar. Sonunda dünyada bu teknolojiyi elinde bulunduran İsraillilerle anlaşıp, onlarca milyar doları bastırarak, o 140 kilometrelik alanı ‘sulama’ teknolojisi ile ormana çevirmiş. Ve o andan sonra ne olmuş biliyor musunuz? Bölgeye yüzyıllar sonra yağmur, hatta kar yağmış!

Bunları duyunca, ister istemez içim burkuldu. Şu üzerinde yaşadığımız hakiki cennet vatanımızın her karışının nasıl talan edildiğini, ormanlarının cayır cayır yakıldığını düşündüm bir an. Çölde cazibe merkezi yaratan o Araplar’dan utandım inanın.

Suyu olmayan, elinde kumdan başka hiçbir şeyi kalmayan şu şehrin akıllıca politikalarla nasıl vergi, yatırım, ticaret ve turizm cenneti olup, dünyada nasıl bir marka yarattığına bakıp imrendim.

Ve son gecenin ilerleyen saatlerine uykusuz girdik. Çünkü uçağımız çok erken bir saatte. Yeniden havalimanındayız. Burası dünyanın en büyük havalimanlarından biri. Yürümekle bitecek gibi değil. Hele Free Shop’ları. Sanki kilometrelerce uzunluğunda bir çarşıda gibi hissediyorsunuz kendinizi. Ne ararsanız var. Hatta burayı gezerken uçağı kaçırma tehlikeniz bile olduğunu söylesek, mübalağa etmiş olmayız. Kalabalık seli, bir aşağı bir yukarı sürekli akıyor. Ama yorulduk artık. Bir an önce ülkemize dönmek istiyoruz bu kimileri için ‘gizemli’, bana göre ise‘yapay’ şehirden. Yine memleket özlemi bir top oldu oturdu sanki içime. Sindirilmesi güç.

Bu kadar yeter. Bakalım yolumuz bu kez nereye düşecek? Kim bilir yine dünyanın hangi ülkesinden sesleneceğiz…

Keyifli okumalar size, iyi yolculuklar bize…

Teşekkürler Türk Telekom

Volkan ÖZSOY - Kenthaber
Yayın Tarihi : 12 Kasım 2008 Çarşamba 17:16:16
Güncelleme :12 Kasım 2008 Çarşamba 17:58:28


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Teoman Törün IP: 85.103.126.xxx Tarih : 14.11.2008 11:07:52

Alın size, İslâm'ın yurdu Arabistandan bir hanım kıyafeti daha...


mehmet ersindigil IP: 84.62.10.xxx Tarih : 12.11.2008 20:49:48

Tesekkürler Sayin Volkan Özsoy;Cok güzel bir yazi olmus ellerine saglik,Okurkun kendimi Dubai,de hissettim.Ögle ballandira ballandira yazmissinki cok güzel olmus.Demek para ve dürüst olduktan sonra ölüm disinda her sey yapabiliyor insanoglu.Bu güzel yazin icin tesekkür eder devami olsun.


Gökhan IP: 85.100.83.xxx Tarih : 13.11.2008 13:55:18

Herşey iyi de bu adamların tam bağımsızlığı var mı?Milli kültürel durumları nedir? Öyle gökdelen dikmekle,dansöz oynatmakla olmuyor.Hemen yanıbaşlarında Afrika da insanlar açlıktan ölüyor bu sözüm ona müslümanlar ne gibi bir çalışma yapıyorlar?Oraya giden başkaları da var.Değişik anlatımlara da rastlıyoruz.Benim öğrendiğim,birşey ne kadar kusursuz gibi görünürse yaratacağı hayalkırıklığı o kadar fazla olur.Amerikan rüyası ortada.


Gülcan Coşkun IP: 88.224.154.xxx Tarih : 17.11.2008 09:14:49

Sayın Volkan ÖZSOY, Kendi adıma verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederim.Bahsettiğiniz yerlere gidemeyen ve hep bir gün gidip görmeyi hayal eden birisi olarak gerçekten mutlu oldum ve yazış, yorumlayış tekniğiniz çok güzel.Teşekkürler tekrar...


mustafa başparmak IP: 88.252.33.xxx Tarih : 14.11.2008 09:36:10

öncelikle volkan özsoy beye bize bu kış aylarının başlarında bize adeta bir eğitim tarzında çoğu türkiyelilerin hayal bile edemiyeceği ülkelerden biri olan dubai,yi gezdirdiği için teşekür ederiz. bu arada arkadaşımız gökhan beye hatırlatmak isterimki sabahın şu saatlerinde bırakında siyasetsiz birkaç dakika 2 kelam okuyalım ilham alalım. bu arada tekrar sayın volkan beye dönerek fikrimi belirtmek isterim . sayın volkan bey bence her ülkenin kendisine öz beğeni toplayacak yönleri vardır bence bizim ülkemiz siyaset harici herşeyiyle bu tarz ülkelerden daha güzeldir. size tavsiyem çıkın şöyle bir toroslara, erciyese,v.s. o sizin bahsetiğiniz dubaiye bizim yaylaların temiz havasını içinize çeke çeke yukardan izleyin ve o anki düşüncelerinizi yazın. bu arada gökhan beyden bulaşmış olmalı:) bizim gibi hayali tatilcileri görmezlikten gelin tatil bizim için hayal oldugundan her tarz yorum yapabiliriz bağışlayın. kedi ulaşamadığı ciğere mundar dermiş.:)