18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

'MAHALLE BASKISI YOK' DİYEN BU SORULARI YANITLASIN

Ali Ağaoğlu isimli bir inşaat şirketi yöneticisinin gazetelere verdiği ilandaki bir sözü dikkatimi çekti; “Bu ülkede herkes iyi yaşamayı hak ediyor…”

Son derece doğru ve yerinde bir söz… Gerçekler bu sözle uyuşuyor mu? Tartışılacak bir konu… Türk toplumu çeşitli badireler atlatarak XXI. Yüzyıla kadar ulaştı ve gerçekten iyi ve insanca yaşamayı hak ediyor. Ancak öylesine olaylar yaşanıyor ki, karamsarlığa düşmemek elde değil… Bunlardan biri Mardin’de diğeri de İstanbul’da yaşandı… Her iki olayın ardından cehalet, bilinçsizlik, eğitimsiz, cemaat baskısı ve dünyaya kapılarını kapamak yatıyor... Bir takım bağnazların veya cemaatlerin de istediği bu türde düşünmeyen, körü körüne inanmış veya inandırılmış insanlar değil mi?

Bağnaz veya beyinleri uyuşturulmuş, büyük şehirlerde yaşamalarına rağmen kırsal kesim törelerini, geleneklerini geldikleri yerde yaşamak ve yaşatmak isteyenlerin aydınlara baskısı söz konusu mu?

Yoksa bazılarının inkâr etmesine rağmen, mahalle baskısı sürüp gidiyor mu?

"Mahalle baskısı yok" diyenlere bir kaç sorum var; acaba normal giysiler içerisindeki kadınlar, İstanbul Fatih’te, Çarşamba’da rahatça dolaşabilirler mi? Buralarda ev tutabilirler mi?

Anadolu’nun birçok yerlerinde, yerel belediyeler büfelerde içki satışlarında zorluk çıkarıyorlar mı? Ramazan aylarında bazı yerlerde yiyecek bulabilmek mümkün mü?

Bazı kamu kurumlarında Ramazan aylarında tadilat nedeniyle yemekhanelerin kapatıldığı, üniversitelerin bazılarında yemek yiyen öğrencilere sataşmaların yapıldığı doğru mudur?

Mahalle veya cemaat baskısı yoktur diyenler, önce bu sorulara yanıt vermelidirler…

Mardin’in güneybatısındaki bir tepenin altında bulunan Kasımiye Medresesi şehrin en önemli tarihi yapılarından birisidir. Artuklu döneminde yapımına başlanan medrese Sultan Kasım tarafından 1487–1502 tarihleri arasında tamamlanmış, Akkoyunlu Hükümdarı Cihangiroğlu Kasım tarafından da onarılmıştır.

Türkiye’nin ünlü modacılarından Cemil İpekçi’nin burada bir defile düzenlemesi bazı kesimler tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Cemil İpekçi daha önce Mardinli kadınlara yöresel el işleri ve giysilerle ilgili çalışmalar yaptırmış, onların becerilerini geliştirmek istemiş ve bunun sonucunu da bir defile ile noktalamak istemiş. Tarihi bir şehir olan Mardin’in mimarisinin yanı sıra el işleriyle gündeme gelmesine bazı sivil toplum örgütleri karşı çıkarak protesto mitingleri düzenlemişler, cami olan yerde defile olmaz demişlerdir. Oysa onların bilmedikleri veya bilmek istemedikleri; cami ile medresenin aynı işlevi görmediğidir. İslam kültüründe ve mimarisinde medreseler bir nevi eğitim yeri olup, burada daha çok din, hukuk, astronomi geometri, matematik gibi dersler verilir ve bu konularda bilim adamları yetiştirilirdi. Medreseler öğrenci odalarından meydana gelmiş olup, dershane kısmında da hem ders görülür hem de namaz kılınırdı. Protestocuların bilmedikleri veya işlerine gelmeyen ise; medresenin cami işlevi görmediğidir.

Ne gariptir ki; Güneydoğuya yardım yapılmıyor deniliyor, yapılan işler birileri tarafından hep baltalanıyor. O bölgelerde görev yapan öğretmenleri, doktorları kaçırtmak için ellerinden ne gelirse yapılıyor. İş yerleri kurulamıyor, küçük esnaf ise zaman zaman PKK baskısıyla kepenk kapatmaya zorlanıyor…

Cemil İpekçi de böyle bir ortamda kültürel kimliği ön plana çıkaran, geliri yine oradaki moda ve tasarım atölyesine bırakılacak olan “Bir Doğu Masalı-Dört Mevsim” isimli defile düzenliyor ve tepki ile karşılaşıyor…

İstanbul’un merkezi sayılacak Tophane’de galeri açılışında yapılan saldırı ise bir başka üzücü olaydır. Cihangir ve Galatasaray’dan Tophane’ye uzanan alan kısa bir süre önce büyük bir değişim göstermiş ve burada kafeler, antika eşyaları satan dükkânlar ve sanat galerileri açılmıştı. Birkaç gün öncesi galeri ve sergi açılışına gelen davetlilerle galeri sahipleri bazı kendini bilmez çevre sakinlerinin saldırısına uğramış ve üzücü olaylar meydana gelmiştir. Sigara yasağı nedeniyle kaldırıma çıkan ve ellerinde kokteyl bardakları olanlara saldırılar başlayınca olaya müdahale eden Beyoğlu Asayiş Ekipleri, cop ve biber gazı ile saldırganları dağıtmış, bazı gözaltılar olmuş ve her zaman olduğu gibi Beyoğlu Adliyesince yakalananlar serbest bırakılmışlardır…

Kısacası 2010 Avrupa Kültür Başkentinde üzücü, üzücü olduğu kadar da düşündürücü bir olay…

Ortada rant paylaşım kavgası mı, yoksa kültür çatışması mı var?

Bazılarına göre; Tophane’deki değişim rüzgarları burada yaşayan, törelerine bağlı insanları rahatsız etmiş!.. Sorulması gereken başka bir soru da burada yaşayan insanlar gerçek İstanbullu mu? Yüzyıllar boyunca süre gelen İstanbul kültüründen nasiplenmişler mi?

Gerçek İstanbullunun hemen hiç kalmadığı bu şehir kozmopolit bir duruma düşmüştür. Ne milletvekilleri ne de yerel yöneticileri gerçek İstanbullu değildir. Tophane’de yaşayan, ekalliyet dediğimizi insanlar, 6–7 Eylül olayları ve 1970’lerde çıkan çalkantılardan sonra burasını da terk etmişler ve yerlerine, Doğu ve Güneydoğu’dan gelen insanlar yerleşmiştir. Bu insanların burada nasıl mülk sahibi oldukları da tartışılacak ayrı bir konudur.

Bu bölge ilk kez 2004’de turizme açılarak sanat ve kültüre yönelmiş, Boğazkesen Caddesi ve Fransız Sokağı’ndaki kafeterya ve restoranlar buraya yeni bir hava getirmiştir.

Şikayetçilerin hemen hepsi aynı telden şarkı söylüyorlar; üç senede her şey yozlaştı, galeridekiler türbanlılara sataştı, karımız çocuğumuz var sokakta içki içmesinler, mahallemizde panayır istemeyiz!...

Mardin ve Tophane’de patlak veren olaylar birbirine fotokopi gibi benzer bir görüntüyü ortaya koyuyor. Türkiye’de yaşayan insanlar arasındaki uçurumun daha de derinleştiğini, kültürel kimliklerin ortaya çıktığını gösteriyor. Yıllar önce Madımak gibi bir olayı yaşamış olanlar cehaletin insanı nasıl da saldırganlaştırdığını acıyla görmüşlerdi.

Tophane saldırısının ardından Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay olay yerine giderek, zarar gören sanat galerilerini ziyaret etti ve basına verdiği demecinde gerçekleri çekinmeden ortaya koydu; “Burada gördüğüm manzaranın hiçbir haklı sebebi olamaz. Bu tür olaylara müsamahalı bakmayacağımızın da herkesçe bilinmesini isterim. Hiç kimsenin Anadolu’nun bir kasabasında yaşadığı hayat tarzını, İstanbul’da dayatmaya hakkı yoktur. Ama hiç kimsenin de buradaki insanların, örfünü, âdetini, geleneğini yok saymaya ve görmezden gelmeye hakkı yoktur.”

Dünyanın birçok çağdaş şehirlerinde, örneğin Paris, Londra, Roma, Milano, Madrid, Barselona, Prag ve Atina’da bu tür sanatsal mekânlar sokak ve caddelerde sıralanmıştır. Oradaki insanlar hiçbir zaman saldırılara uğramazlar. Orada amaç insanların sanatla, kültürle sokaklarda buluşmasını sağlamaktır. Kültür Başkenti olan bir şehirde içki içildi bahaneleriyle sokak kabadayılarının taşlı sopalı saldırısına uğradıkları da görülmemiştir. İstanbul’a kırsal kesimlerden gelen insanlar bu kültür şehrini kendi hegemonyaları altına almak istiyorlar ve bunu güç gösterisiyle yapmaya çalışıyorlar. Bunda da destek gördüklerinde daha da saldırganlaşıyorlar…

Bu insanları çağdaşlığa, sanata ve kültüre karşı saldırganlaştıranların arkasında kimler var? İşte bütün mesele de orada yatıyor…
 

erdemyucel2002@hotmail.com

 

Erdem Yücel - Kenthaber
Yayın Tarihi : 27 Eylül 2010 Pazartesi 15:44:07
Güncelleme :27 Eylül 2010 Pazartesi 16:11:37


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Sinan KARS IP: 78.189.89.xxx Tarih : 29.09.2010 07:04:33

Evet baskı var, çoktan beri baskı var despotça, copla, botla, balyozla, bombayla, halkın kafasında, kim tarafından çağdaş devşirmeler ben Türk"üm diye çaka atan aslında aslında Türk bile olmayan çakma ulusalcılar tarafından, kandırılan beslenenler, artık baskı, balans, rap rap şap şap kolay kolay yapamayacak çünkü, çefakar, çilekeş, sabırlı, hep horgörülen itilmişler gücünün farkına vardı, sizde kabul edin/küçük görmekten, cahil demekten, senin oyun benimkine eşit olamaz demekten, vazgeçin .......................lütfen böyle baskı balans bot jop kimin işi olduğunu artık millet yanı halk öğreniyor vesselam. delikanlıysan yayınla senin mahalleden baskı yok diyeyim.................... 


Demokrat IP: 88.231.70.xxx Tarih : 28.09.2010 00:14:55

MAHALLE BASKISI YOKTUR, BEYİNLERE UYGULANAN BASKI VARDIR ! BU BASKIYI YARATANLAR İSE, ........


DELİ DUMRUL IP: 212.156.78.xxx Tarih : 28.09.2010 12:57:55

İnsanlar birbirlerine birazcık saygılı olamazlarmı ,kendisini arasırada karşısındakinin yerine koyarak düşünemezlermi? Bence zor değil birazcık  karşılıklı saygı hepsi okadar .....


AMEDLY IP: 212.156.88.xxx Tarih : 30.09.2010 10:33:43

bu ülkede baskı her kesime vardır inkar edende namerttir. İnançlı dindar kesime de mahalle baskısı vardır. inanmayanada mahalle baskısı vardır.


Gökhan IP: 85.100.56.xxx Tarih : 28.09.2010 12:34:02

Mahalle baskısı vardır ve giderek artmaktadır.Önce bazı yerlerde tepkileri ölçmek için münferit hareketler şeklinde gelişti.Bazı belediyeler içki ruhsatı vermekte zorluk çıkardılar.Sonra değişik nedenlerden dolayı büfe ve bakkallara saldırılar oldu.Bunlar planlı programlı yapılan hareketlerdir.Dinin baskıyı getirmemesi olanaksızdır.İnanan- inanmayan,mümin-kafir ayırımları da allah adına hareket eden çıkar odaklı kişi ve örgütlerin faaliyetleridir. Cemaatler ve tarikatler bu örgütlerdir. Dinler ilk ortaya çıktıkları zaman mazlum ve masum görünümdedir.Taraftar toplayıp maddi yönden güçlendikçe söylemleri sertleşir düşmanlaşır, saldırganlaşır, dikleşir.Bilimsel açıklaması budur.


S.Aslan IP: 82.231.126.xxx Tarih : 27.09.2010 21:56:41

"Ulkede mahalle baskisi yok" diyen halt etmis. Bundan 31 sene once Agri il merkezinde Ramazan ayinda acik gordugum bir pastaneye girip kahvalti etmeye kalktigimda yore sivesiyle beni kapi disari eden pastane sahibini hala hatirlarim. Ustelik de kendisine "ben yabanciyim ve yolcuyum, biraz sonra otobusle yola cikacagim" dedigim halde... O donemde bu ulkemizin en uc kosesinde yapiliyordu, simdi ise batinin en uc kiyisinda ayni durumda... Daha nasil baski istiyorsunuz siz?


MEHMET IP: 95.15.108.xxx Tarih : 29.09.2010 15:05:18

tamam mahalle baskısı olmasın amma, oturduğunuz semmte sakin bir şeklide oturur iken caddelerde ve özellikle bulvarlarda açık bulunan tekel bayi ve birahanelerde içilen içkilerden sonra o kadar nahoş şeyler oluyor ki sesler , gürültüler , olmadık küfürler , hakaretler , kavgalar vs... olaylar olunca sizler o mahalle sakini olsanız ne yaparsınız?neticede içmek , eğlenmek herkesin hakkı olmalı amma çevreye rahatsızlık verirse ne olacak , bu şuna benzer mesela otoyolda veya herhangi bir yolda aşırı hız yapan araç kaza yaptığı zaman kişi önce kendine sonra da çevresine zarar verir öyle değilmi ?