31
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

O'NUN TEK AMACI; BİZİ BİZE VE DÜNYAYA TANITMAK

O, kelimenin tam anlamıyla bir ‘kültür elçisi’ ve eminiz ki sizler onu tanımıyorsunuz. Hatta başında bulunduğu kuruluşu da. Zaten kendisinin amacı da tanınmak, şöhret olmak değil.

Onun bütün hedefi, Türk soyundan gelenlerin geçmişini tanıması, kültürünü öğrenip, bir gün tüm dünyaya tanıtması. Bunun için yıllardır kendi ülkesinde verdiği savaşı, şimdi oldukça kısıtlı imkanlarla Türkiye’de sürdürüyor.

İşte ünlü keman sanatçısı, bir dönemin Kazakistan Kültür Bakanı, şimdinin Türk Kültür ve Sanatları Ortak Yönetimi (TÜRKSOY )’un Genel Müdürü Duisen Kasseinov Kenthaber’e geldi ve bize kendi hakkımızda bilmediğimiz birçok şeyi anlattı.

O anlattıkça dürüst olalım biraz utandık. Övündüğümüz Türklüğümüzden, her dem böbürlenip de, sahip çıkmadığımız kültürümüzden, daha doğrusu ‘kültürsüzlüğümüzden’ utandık.

Nedir bu TÜRKSOY ve neler yapar? 

-TÜRKSOY, Türk dünyasının kültür faaliyetlerini tanıtmak, artırmak ve o ülkelerde yaşayan sanatçıları bir araya getirip, tüm Türk dünyası kültürünün birbirini tanımasını sağlamak amacıyla 14 ülkenin bir araya gelerek kurduğu bir organizasyondur.
15 yıldır ressamların forumu olmuş. Yani ağırlık resim sanatında. Ama bunun dışında fotoğraf, heykel ve folklorik müzik alanlarında çalışmalarımız var. Örneğin, Türk ülkelerinin ressamları resimler yapıp, buraya bırakmışlar ve bir havuz oluşmuş. Şimdi kocaman bir koleksiyonu var.

Bizim kültürümüzde birbirine benzeyen ne gibi şeyler var?

Aslında pek çok şey. Sazları ele alalım. Tüm Türk dünyasının sazları yapı olarak birbirine çok benziyor. Sadece geçen uzun zaman içinde küçük değişikliklere uğramış. Mesela bizim ülkemizde ‘Sıbızgı’ diye adlandırılan ve diğer ülkelerde de değişik isimler altında kullanılan bir saz var. Çok ilginç şeyler bunlar. Üzerinde çalıştıkça, tanıdıkça daha iyi anlıyoruz ki, bizim mutlaka bu kültür derinliğimizi tanımamız şart.

Tanıtım ayağı en önemlisi değil mi bu işin? Yani Bu organizasyona üye olan toplumların insanları, sizin varlığınızdan ve etkinliğinden haberdar mı? 

-Bu soruya maalesef ‘hayır’ diyeceğim. Mesela Edirne’de Ağustos ayı içinde Türk ressamların buluşması vardı. İki hafta boyunca süren etkinliklerle ilgili neredeyse hemen hiç haber çıkmadı. Hatta insanların bu etkinlikten haberi bile olmadı. Son gün kapanışta Kültür ve Turizm Bakanı geldiğinde basın biraz ilgi gösterdi.

Diğer ülke halklar ilgi gösteriyor mu? Çünkü en azından bizim ülkemizde popüler kültüre doğru hızla bir kayma olduğundan, ‘sanat’ ve ‘sanatçı’ kelimeleri çok farklı algılanıyor. En azından sizin ülkenizde durum nasıl?

-Tabi sizin ülkeniz adına konuşamam. Ama tanıtım deyince, bizim böylesine geniş bir tanıtım bütçemiz yok ve bu faaliyetleri ne yazık ki her ülkede geniş kitlelere duyuramıyoruz. Kazakistan’la ilgili sorunuza gelince, bir ülkenin kültürü, ekonomisiyle de doğrudan ilişkilidir. Benim ülkemde Perestroyka’dan sonra bazı şeylere artık çok fazla önem verilmez oldu ve Komünizm dağıldıktan sonra ekonomimiz oldukça bozulup, kültüre olan destekte son derece azaldı. Hatta o dönemde, mensubu olduğum kabine, kültür, turizm, sağlık, eğitim, spor, radyo-tv gibi 11 bakanlığı birleştirilme kararı aldı. Tabi o dönem belki bunu gerektiriyordu ama ortada bir gerçek var. Kültür öyle bir dünya ki, onu hiçbir şeyle birleştiremezsiniz.

Şimdi durum nedir? 

-Aradan geçen yıllar içinde ekonomik durumun da belirgin şekilde düzelmesiyle birlikte kültüre ve sanata yeniden oldukça önem verilmeye başlandı. Mesela ikinci opera binamızı ve konservatuarımızı açıyoruz. Oda müziği orkestramız hemen her şehirde var. Müthiş müzeler açıldı. Yani şunu söylüyorum; kültür için hiçbir zaman para yetmiyor ve gelecekte de yetmeyecek. Kültür ve sanatla uğraşan kişiler her zaman ortalarda olmak, iyi yaşamak ve paralı olmak zorunda.

Ayrıca savaşlar ve ülkeler içindeki etnik çatışmalar da kültür ve sanatı doğrudan etkileyen faktörler. Eğer bir ülkede savaş ya da iç çatışma varsa, orada kütlere-sanata bütçe ayrılamaz. Gelişmiş ülkelerde kültür ve sanat faaliyeti çocuk yaşta destekleniyor ve ülkelerin dünyadaki kültür seviyeleri de buna bağlı yükseliyor.

Peki yeniden TÜRKSOY’a dönersek, bu zamana kadar yapılmayan neleri yapacaksınız?

-Mesela klasik müziği çok az tanıtıyoruz. Ülkelerimizde bu sanatla uğraşan sanatçıların birbirini çok az tanıdığıyla ilgili eleştiriler alıyoruz. Bunun dışında tiyatro faaliyetlerine ağırlık vereceğiz. Ben, Kazakistan’da bu zamana dek, hiçbir Türk yazarın tiyatro oyununun sahnelendiğini görmedim. Aynı şekilde burada da Kazak bir yazarın oyununun sahnelendiğini de sanmıyorum.

Bu ülkelerde yaşayan sanatçılar, gençler, çeşitli etkinliklerle birbirini tanımalı, kaynaşmalı. Üniversitelerde ‘gençlik tiyatroları’ organize etmeliyiz. Bunun için bir tiyatro festivali yapmayı amaçlıyoruz.

ÖNCE KÖKLERİMİZİ BİLMELİ, SONRA DÜNYAYA TANITMALIYIZ 

Mesela Altın Portakal’da bu sene Türki Cumhuriyetler’den kimlerin katıldığını sordum. Ama hiçbirinin olmadığını öğrenince çok üzüldüm ve oturup, TÜRKSOY’u oluşturan tüm ülkelerin kültür bakanlıklarına yazı yazdım. Bunun için ben çalışabilirim. Diğer taraftan bugün Aya İrini’de bir ‘şan’ yarışması var ve bize haber verilmedi. İletişimde bir sorun olduğunu düşünüyorum.

Yine benim kafamda düşündüğüm ve çok önemli olduğuna inandığım eski silahlarla ilgili bir çalışma var. Eski Türk uygarlıklarının tarihte kullandıkları silahları bulup, gün yüzüne çıkarmak ve önce kendimize, sonra tüm dünyaya tanıtmak en büyük arzularımdan biri.

Bunun dışında Orhun Kitabeleri üzerinde halen yeteri kadar çalışma yapılmadığını düşünüyorum. Yazık o kıymetli eserlere. Bu çok değerli hazineler mutlaka hak ettiği yeri almalı. Bırakın Batı’yı, öncelikle biz birbirimizi tanımalı, köklerimizi tanımalıyız. O zaman kan bağımızı bilecek, birbirimizin değerini anlayacağız.

Ayrıca Türk dünyası için çok önemli olan bir Kaşgarlı Mahmut var ve onunla ilgili çalışmalarımız olacak.

UNESCO'DA TÜRK GÜNLERİ

Ama bunların içinde en önemlisi, yakında UNESCO merkezinde bir tanıtım yapılacak ve TÜRKSOY’un varlığı tüm dünyaya ilan edilecek. Bunu ilk kez sizin aracılığınızla duyuruyorum. Tüm Türk dünyasından sanatçıların katılımıyla konserler sergiler düzenlenecek, tanıtım filmleri gösterilecek.

TÜRKSOY'un finansmanı nereden sağlanıyor?

-Her ülkenin belirlenmiş bir aidat miktarı var.

Yetiyor mu peki?

-Doğruyu söylemek gerekirse yetmiyor tabi. Çünkü biz halen 1992 yılında yapılmış bir bütçeyle devam ediyoruz. Aidatlar çoğu zaman düzenli ödenmiyor. Zaten bu organizasyonda en büyük desteği Türkiye’den görüyoruz. 14 ülke bu organizasyona destek veriyor ama sadece 6’sı temsilci bulunduruyor.

BANKA VE HOLDİNGLERE ÇAĞRI

Genç yeteneklerle ilgili bir çalışmanız yok mu?

Az önce de dedim ya; kültürel faaliyetler çocuk yaşlarda başlamalı. Size bir örnek vereyim. Sizin ülkenizde, Ankara’da yaşayan bir Türk çocuğu var. Adı Elvin Hoca. Bu çocuk inanılmaz bir yetenek ve iddia ediyorum, onun üzerine eğilinse, dünya çapında bir keman sanatçı olacak.

Bunun için sponsorlar lazım. İyi bir eğitimin dışında, kaliteli bir kemana ihtiyacı var. Ama bu kemanlar öyle bir iki kişinin yardımıyla alınacak kemanlar değil. Her biri yaklaşık 4-5 milyon dolar civarında. Şimdi bu çocuk için bir banka sponsor olup, hem bu kemanı ona kullandırabilir, hem de iyi bir yatırım yapmış olur.

Nasıl olacak bu?

Şöyle: Bu tip müzik aletleri dünya çapında nadide eser olarak kabul görür. Yatırımcısına da, her yıl yüzde 10 ila 15 arasında para kazandırır. Yani böyle bir kemanı aldığınızda asla zarar etmezsiniz.

Ben sizin aracılığınızla bankalara, büyük holdinglere seslenmek istiyorum. Gelin bu çocuklara destek olun. Bunun geri dönüşümünü hem prestij hem de maddi olarak geri alacaksınız.

Batılı ülkelerdeki işadamları için UNESCO’ya yardımda bulunmak bir gurur vesilesidir. Müthiş bir prestijdir. Onlar bu yardımı yaptıktan sonra artık sıradan bir işadamı olmaktan çıkıp, “gönül elçileri” ünvanına sahip olur.

Benim en büyük arzularımdan biri, bir gün tüm iş dünyasının böylesi organizasyonlara bilinçli olarak destek vermesi.

TÜRKİYE “BÜYÜK AĞABEY” DEĞİL!

Kültür ve sanatın dışında genel olarak, Türk dünyasının Türkiye’ye bakışı nasıl?

Tabi ben başkalarının adına konuşamam. Ama şunu söyleyebilirim ki, biz hepimiz bir zamanlar SSCB’nin içindeydik. O yüzden Türkiye’yi oluşumunu tamamlamış, tarihi ve kültürü derin bir ülke olarak görüyorduk. Şimdi daha da iyi tanıyoruz. Özellikle futbol müsabakalarında hep sizin tarafınızı tutarız. Sizin devler liginde olmanızdan gurur duyuyoruz. Çünkü hepimiz Türküz. Ama şu yanılgıdan kurtulmak lazım ki, bizler Türkiye’yi “büyük ağabey” olarak görmüyoruz. Çünkü biz bunu Komünizm devrinde de yaşadık. Artık bağımsız ülkeleriz ve bir ağabeye ihtiyacımız yok. Yani ben bir “Kazak Türkü” değil, Kazakistanlıyım. Öteki de “Kırgız Türkü” değil, “Kırgızistanlı.” 

 

Röportaj: Volkan ÖZSOY

Fotoğraflar: Mehmet Bars
Yayın Tarihi : 6 Eylül 2008 Cumartesi 15:55:57
Güncelleme :6 Eylül 2008 Cumartesi 19:29:36


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
erol yaylali IP: 84.62.48.xxx Tarih : 11.09.2008 00:14:25

TÜRK TÖRESINE ve IRKINA verdiniz önemli calismalarizdan ve hizmetlerinizden dolayi sizin sahsinizi kutlarim TANRI ALTAY (TÜRK) IRKINI KORUSUN