14
Haziran
2025
Cumartesi
ANASAYFA

ORDU İÇİN YENİ DÖNEM BAŞLIYOR

“İrticayla mücadele belgesiyle” ilgili haberler ilk defa gazetelerde yer aldığında, bir fotokopi üzerinde koparılan fırtına; doğal olarak bizleri kuşkuya sevk etmişti:

Fotokopiden “belge”, dolayısıyla “delil” olmayacağını çok iyi bilmesi gereken bazı insanlar bile mal bulmuş mağribi gibi bu fotokopiye sarılıyorlar, TSK’ni haksız yere suçluyorlardı.

Oysa“delil” diye ortaya çıkarılan şey o zamanlar gerçekten de basit bir “kağıt parçasıydı”.

Bugün o belgenin aslının adli makamların elinde olduğu söyleniyor. Konunun adli takibata başlamadan yine gazetelerde yer almış olması ise kafaları karıştırmaktan başka bir işe yaramıyor.

Kamuoyunda bu kez bu belgenin gerçek olabileceği yönündeki kanaat daha ağır basıyor.

Ancak buna rağmen bazı yayın organları, artık gerçek imzaları aynen taklit eden makinelerin var olduğundan söz etmekten geri durmuyor.

Böylelikle; aslında çok basit olması gereken adli bir süreç, kafa karıştıran bir polisiye romana döndürülmüş oluyor.

* * *

Öncelikle Genel Kurmaydaki bazı kaynaklar, bu tip bir belgenin zaten hazırlanmayacağını, hazırlansa bile bu şekilde apaçık isim zikredilerek veya ıslak imza konularak işleme konulmayacağını belirtiyorlar.

Burada kafalara takılan bir konu da bu kadar önemli bir konuda Genel Kurmay Başkanlığı adına herhangi bir şube müdürünün imza atması.

Teknik yazışma kurallarını bilenler, bir şube müdürünün bu çapta bir emre kendi imzasını atamayacağında hemfikirler.

Yani; şube müdürünün mevkisi, böyle bir evrakın altına imza atmak için yeterli değildir.

Ama her şeye rağmen bu konuda (yine maalesef önce medya üzerinden olsa bile) adli bir süreç başlatılmıştır ve bunun sonucunu beklemek gerekecektir.

* * *

Hükümet ve Genel Kurmay içinse ok artık yaydan çıkmıştır.

Eğer bu belge gerçek ise hükümet açısından yapılması gereken tek şey vardır:

Başta Genel Kurmay Başkanı olmak üzere tüm komuta kademesini görevden alarak; bu olayın sorumlularını yargılamak!

Orgeneral Başbuğ’un istifasını istemek veya beklemek, tatmin edici bir süreç olmayacaktır.

Gerçi hükümetin 27 Nisan 2007 tarihinde kendi el yazısıyla hükümete karşı apaçık bir muhtıra kaleme alan dönemin Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt hakkında bir işlem yapmadığı da kamuoyunun hafızasında halen tazeliğini korumaktadır.

Bu durumda neler olacağını hep birlikte göreceğiz.

* * *

Aslında hükümet gerçekten darbecilere karşı bir soruşturma yapmak istiyorsa, işe gerçekliği (şimdilik) sahih olmayan belgelerden değil; varlığına herkesin şahit olduğu 27 Nisan 2007 tarihli e-muhtıra ile başlamalıdır.

Bundan daha güzel bir darbe teşebbüsü olur mu?

Hükümet o gün gereğini yapmış olsaydı, Büyükanıt bugün başka bir yerde olurdu.

O zaman Dolmabahçe’deki kapalı kapılar ardında sessiz kalmayı yeğleyen hükümet kanadının, bu kez gerçekliği hala ispatlanamamış bir belge üzerinden ikinci kez taarruza geçmesi gerçekten kafaları karıştırmaktadır.

Başbuğ veya ondan sonra Genel Kurmay Başkanlığına geleceklerle görülecek bir hesap mı vardır?

Yoksa bugünkü konjüktür, askerin etkisini azaltmayı mı gerektirmektedir?

Bu soru mutlaka cevaplanmaya muhtaçtır.

* * *

Şimdi gelelim zurnanın zırt dediği o yere:

AKP Anayasa Mahkemesi kararıyla “irticai faaliyetlerin odağı haline gelmek” suçundan kapanmaktan kıl payı kurtulup, bir alt ceza olan “hazine yardımının kesilmesi” cezasıyla cezalandırılmış mıdır?

Kamuoyunda Fethullah Gülen gurubunun sıradan bir sivil toplum örgütü olduğuna dair bir kanaat henüz oluşmuş mudur?

MGK kararlarında “irtica” hala Türkiye’nin en büyük milli güvenlik tehditlerinden birisi olarak tesbit edilmekte midir?

O halde İç Tüzüğü gereğince “Cumhuriyet ve Anayasayı korumak ve kollamakla görevli" olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu konularla ilgili raporlar veya eylem planları hazırlamasının önündeki engel nedir?

Askerin hatası, benim şu saydıklarımı delikanlıca çıkıp kamuoyuna söyleyememesidir!

Askerin fark edemediği bir başka şey ise artık karşılarında “höt zöt” deyince baş eğecek bir kimse bulunmadığıdır.

Bu devirde kalem, kimin elinde olursa olsun; artık kılıçtan daha keskindir.

Feramuz Erdin / Kenthaber
Yayın Tarihi : 28 Ekim 2009 Çarşamba 21:49:12
Güncelleme :28 Ekim 2009 Çarşamba 22:36:14


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Nesrin Savaş Kantarcı IP: 85.106.209.xxx Tarih : 30.10.2009 15:09:48

"Neden - Sonuç" üzerinde daha da derin düşünmeli! Saygılar


Mustafa Kâmil Atasever IP: 88.231.94.xxx Tarih : 29.10.2009 16:19:01

BUGÜN, ŞEREFLİ BİR MEVKİDE BULUNMASI GEREKEN KİŞİNİN, BU MEVKİYE LÂYIK VE LÂİK OLAMAMASI NEDENLERİYLE, BAYRAMIMIZI BUGÜN İÇİN BİR BURUKLUK, LÂKİN GELECEK AYDINLIK GÜNLER İÇİN İSE BÜYÜK BİR COŞKUYLA KUTLUYORUM


İBRAHİM ÇAKICI IP: 88.244.90.xxx Tarih : 29.10.2009 03:09:55

YAPTIĞIM YORUMLAR YAYINLANMIYOR YA. NE YAPAYIM BEN DE KOPYALA YAPIŞTIRLA BİZZAT SİZİN YAZARINIZIN YAZISINI GÖNDERİYORUM. HADİ BUNU DA YAYINLAMAYIN!...

 " AKP Anayasa Mahkemesi kararıyla “irticai faaliyetlerin odağı haline gelmek” suçundan kapanmaktan kıl payı kurtulup, bir alt ceza olan “hazine yardımının kesilmesi” cezasıyla cezalandırılmış mıdır?

Kamuoyunda Fethullah Gülen gurubunun sıradan bir sivil toplum örgütü olduğuna dair bir kanaat henüz oluşmuş mudur?

MGK kararlarında “irtica” hala Türkiye’nin en büyük milli güvenlik tehditlerinden birisi olarak tesbit edilmekte midir?

O halde İç Tüzüğü gereğince “Cumhuriyet ve Anayasayı korumak ve kollamakla görevli" olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu konularla ilgili raporlar veya eylem planları hazırlamasının önündeki engel nedir? "

HADİ BİR EKLEME YAPAYIM: BAKARSIN YAYINLANIR.

ŞU SON YAŞANANLARDAN DA SONRA, AKP VE FETTULLAH GÜLEN'İN MİLLET VE MEMLEKET İÇİN NE BÜYÜK BİR TEHDİT OLDUĞU KONUSUNDA HALA AKLISELİM İNSANLARIMIZIN EN UFAK BİR ŞÜPHESİ KALMIŞ MIDIR?!...

 


can berk IP: 85.105.176.xxx Tarih : 1.11.2009 10:36:12

slm ben bir asker olarak askerliğin 12 aya düşmesini istıyorum,arkadaşlarımda istitor askerlik insinnnnn 12 aya şimdiden tşk.


msin IP: 212.175.112.xxx Tarih : 2.11.2009 14:20:08

AKP Anayasa Mahkemesi kararıyla “irticai faaliyetlerin odağı haline gelmek” suçundan kapanmaktan kıl payı kurtulup, bir alt ceza olan “hazine yardımının kesilmesi” cezasıyla cezalandırılmış mıdır?

Kamuoyunda Fethullah Gülen gurubunun sıradan bir sivil toplum örgütü olduğuna dair bir kanaat henüz oluşmuş mudur?

MGK kararlarında “irtica” hala Türkiye’nin en büyük milli güvenlik tehditlerinden birisi olarak tesbit edilmekte midir?

O halde İç Tüzüğü gereğince “Cumhuriyet ve Anayasayı korumak ve kollamakla görevli" olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu konularla ilgili raporlar veya eylem planları hazırlamasının önündeki engel nedir?

Askerin hatası, benim şu saydıklarımı çıkıp kamuoyuna söyleyememesidir!


Teoman Törün IP: 85.103.110.xxx Tarih : 31.10.2009 15:27:29

Çok üzücü süreçler zincirinden geçtik. Artık, ulusun demokrasiyi sindirmiş olacağını umut ediyorum. Gerçekden vesayet rejimi, Atatürkün kurduğu Cumhuriyete, Batı kültürünü benimsemiş Türk Milletine yakışmazdı. Bu bakımdan, askerin, adeta en üst seviye bir kast anlayışını temsil ettiği izlenimi verdiği günlerin sona ermesi hayırlı bir aşamayı ifade ediyor. Doğallıkla, bir boşlukdan yararlanıp siyasîlerin, demagojinin dayanılmaz cazibesine kendilerini kaptırmamaları kaydı ile...