Demokrasilerin ana ilkesi halk egemenliğidir. Bu egemenlik halkın vekilleri aracılığıyla meclise yansıtılır. Türkiye demokrasi yolunda, dış etkilerle 1946 yılında, biraz erken olmasına rağmen çeşitli merhaleleri aşarak bugünlere ulaşmıştır. Demokrasimizin batı devletleri ile aynı düzeyde olup olmadığı da zaman zaman tartışılmıştır. Fransa Kralı XVI. Louis’in (1754–1793) “Devlet benim” demesinden bu yana aradan tam 217 yıl geçmiştir.
Acaba, o günden bu güne değişen ne olmuştur?
Demokrasiyi lafta değil icraatta hazmedebilmek öyle kolay değildir. Demokrasiyi özümseyemeyen, demokrasi üzerinde anlaşamayanlar, karşısındakilerin haklarını çiğnetmeyi alışkanlık haline getirenler zaman gelir, kendi düşüncelerine karşı olanları düşman gibi görürler. Oysa günümüzden 2500 yıl önce yaşamış büyük düşünür Platon (Eflatun), bir ülkeyi kimlerin yönetmesi gerektiğini düşünmüş ve şöyle demiştir; “Bir toplumu yönetecek olanlar bu işe çok istekli olmamalı, gönülsüz kişilerden seçilmeli. Kendi paralarıyla, varlıklarıyla idare edebilecek durumda olmalılar”!..
Bu söz günümüz siyasetinde ne kadar geçerli bilemeyiz… Bizim siyasetçilerimizin çoğu, koltuk sevdasına kapıldıklarından ömür boyu başta kalmaya, istedikleri her şeyi yaptırmaya meraklıdırlar. Platon’un siyasi görüşü ile taban tabana zıt bir durum…
Demokrasilerin ana ilkesini oluşturan ifade özgürlüğü, anayasaların olmazsa olmazıdır. İfade özgürlüğü sözünden ne anladığımız ise başlı başına bir konudur. Bireylerin düşüncesini, duygularını, anlatma biçimi olan ifade özgürlüğünü ne kadar benimsediğimiz, son öğrenci olaylarından sonra bir kez daha tartışılmalıdır. Son günlerde üniversite öğrencileri ile güvenlik güçleri arasında patlak veren kavgalar ifade özgürlüğünü sahiplenmek isteyenlerle ifade özgürlüğünü yok sayanlar arasındaki çatışmalardan başka bir şey değildir.
Özgürlük konusunda da çok çeşitli tanımlar yapılmıştır. Köle olmayan, herhangi bir kısıtlamaya, şarta veya birine bağlı olmayan hür insanlar gibi... Özgürlüklerde bağımsızlık esastır. Kısacası yabancı bir gücün denetiminde olmamak da işin püf noktasıdır. Siyasi iktidara doğrudan bağlı olmayanlar ile onun yakın denetim ve baskısı altında bulunmayanlar da çoğu kez karşı karşıya gelirler.
Özgürlüğün ana noktasını da özgür düşünce oluşturur. Özgür düşünce her türlü dogmadan, boş inançlardan, önyargılardan ve kanıksanmış görüşlerden sıyrılmış olmalıdır. Düşünce ve inançlardaki özgürlüğün sınırsız olmasının kabul edilmediği ortamlarda, özgür düşünceden pek değil hiç söz edilemez. Özgür düşünce benimsenmezse, sindirilemezse bu kez kaba kuvvet devreye girerek bazı önlemler alınmaya çalışılır. Özgür düşünce bireysel bir niteliktir. Düşünce özgürlüğünün sınırsız olması kabul edilemeyen çevrelerde özgür düşünce olumlu bir nitelik sayılmaz. Böyle olunca da insan önyargılardan arındırılamamış, başkalarının belirlediği düşünce kalıplarından kendisini kurtaramamış olur.
Yeni Anayasanın meclisten geçmesiyle daha iyi demokrasiye geçeceğimiz söylenmişti... Referandumda iktidara karşı olanlar bile EVET oyu kullanmışlardı!.. Oysa üniversite öğrencilerinin iktidarı eleştiren gösteriler yapmasını polis şiddetle, gözaltılarla ve yasal cezalarla karşılamaya çalıştı. Kısacası protestoları suç eylemi olarak niteledi!.. O zaman insana sormazlar mı; demokrasinin ana ilkesi olan “ifade özgürlüğü” kavramı bizde işlemiyor mu?
Demokrasi, özgürlük denildiğinde siyasilerimiz yıllar yılı söyleye söyleye mangalda kül bırakmıyorlar. İleride belki de devleti yönetecek, üst yönetimlere gelecek olan üniversite öğrencileri özgür düşünce felsefesinden kaynaklanarak tepkilerini ortaya koyduklarında biber gazıyla, copla ve dayakla cezalandırılıyor, yerlerde sürükleniyorlar.
Demokrasi ve özgür düşünce bu mu?
Son günlerde gelişen olayların fotoğrafına baktığımızda üzülmemek elde değil…
Üniversite öğrencileri ile polisi karşı karşıya getiren olayların ilki, geçtiğimiz hafta içerisinde Başbakan’ın rektörlerle Dolmabahçe’deki toplantıyı protesto yapmak isteyen öğrenciler arasında yaşandı.
Öğrencilerin bu protestoyu yapmalarındaki amaç neydi?
Kabataş’ta toplanan öğrenciler Başbakan’a gençliğin gelecek sorunları, harçların kendilerine aşırı yük bindirmesini ve YÖK’ün değişim politikalarından olan şikâyetlerini iletmek istiyorlardı. Öğrenciler hazırladıkları bir dosyayı Başbakan ile görüşme olanağı bulamasalar bile bir yetkili aracılığıyla ulaştırılacağı yanılgısına düşmüşlerdi. Ancak polisin sert tepkisiyle karşılaştılar; dövüldüler, yerlerde sürüklendiler, üzerlerine biber gazı sıkıldı, içlerinden bazıları gözaltına alındı. Göstericiler arasında hamile bir öğrenci yediği tekmelerden ötürü çocuğunu düşürdü. İstanbul’daki protesto gösterisine katılmak isteyen Eskişehir ve Ankara’dan üç otobüsle gelen gençler, Çamlıca gişelerinde üç saat bekletildikten sonra geri gönderildiler.
Bu üzücü olayların ardındaki gerçek neydi?
Topluma, 21 Eylül’den bu yana sindirilmiş öğrencilere gözdağı verilmek mi isteniyordu?
Kısacası ellerinde Molotof kokteyli, taş, sopa ve sapan olmayan, yalnızca demokratik haklarını kullanmak isteyen öğrencilere neden orantısız güç kullanılmıştı?
Polise vurun, kırın dercesine kimler emir vermişti?
Başbakan rektörlerle yaptığı toplantı öncesinde onların taleplerini dinlemiş veya toplantıya öğrenci temsilcilerini almış olsaydı, bu vahim olaylar böylesine gelişir miydi? Yakın tarihteki öğrenci hareketlerinden hiç mi ders alınmamıştı?
AB’ye girmeye uğraşan Türkiye’de batının en demokratik haklarından sayılan protesto eylemi iktidar ve yandaşlarının işine gelmeyince kaba güç kullanılması yerinde davranış değildir. Batı ülkelerine baktığımızda, oradaki protesto eylemlerinde domates ve yumurta atıldığını görüyoruz. Onların polisi yalnızca savunmada kalıp protesto edilen kişiyi korumakla yetiniyor. Gösteri yürüyüşlerinde etrafa maddi zarar verilmemesini ve trafiğin aksatılmamasına dikkat ediyor.
Olayların ardından hükümetten çelişkili bazı anlamsız tepkiler gelmekte gecikmedi. Başbakan “onları oraya biz davet etmedik, bu bir özgürlük anlayışı değil, bu anlayış değişmeli” derken, AKP Genel Başkan Yardımcısı H.Çelik “Biz gençleri seviyoruz. Gençler bizim canımız ciğerimizdir” demekle yetindi.
Bu nasıl canımız ciğerimiz ise!..
Canımız ciğerimiz gibi boş sözlerle öğrenciler kimsenin canı ciğeri olmak istemiyor. Yalnızca haklarına, kişiliğine, onuruna saygılı olunmasını istiyor. Daha doğrusu vatandaşlık haklarını kullanmaktan yanalar…
AKP’nin bir başka Genel Başkan Yardımcısının ise, yumurta getireceklerini bildirselerdi biz de sucuk alır, yumurtalı sucuk yapardık gibisinden olayları kendince hafife alan acayip sözleri ekranlarda yankılandı. Ardından paraları varsa omlet yapsınlar gibi alaylı sözler de söylendi!...
Elde olmadan insanın aklına takılıyor; demokrasimiz sucuklu, yumurtalı veya omletli mi?
Dolmabahçe’de yaşanan olayın hemen ardından yeni anayasanın mimarı! Burhan Kuzu, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde düzenlenen Anayasa paneline CHP Genel Sekreteri Süheyl Batum ile birlikte katıldı ama katıldıklarına da pişman oldular. Önce alkışla protesto edilen Kuzu, yoğun bir yumurta saldırısına hedef oldu. Korumaların şemsiye açmalarına rağmen öğrenciler attıkları yumurtalarla tam isabet kaydettiler. Sakinliği ile tanınan Kuzu, öğrencilere attığınız yumurtaları yiyin beyinsizler derken, Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cemal Taluğ ile Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin 17 yıllık dekanı Prof. Dr. Celal Göle’nin istifasını istedi!.. Ardından da YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan rektör, dekan ve protestocu öğrencileri kapsayan geniş çaplı bir soruşturma başlatmış… Ne garip ki, Dolmabahçe’deki olaylarda ortamı geren polisleri yönetenler için istifa ve soruşturma açılmasından hiç söz etmedi.
Bizde vur abalıya diye meşhur bir söz vardır!...
erdemyucel2002@hotmail.com
Öğrencilerin ''belli mihrakların güdümünde faaliyet gösteren dernek ve sivil toplum kuruluşları ile ilgilerinin olması'' çok doğaldır ve özgür düşünce gereğidir. Bunu aklımız almıyorsa demokrat ve de çağdaş olamıyoruz demektir.
gülüm sizin özgür düşüce dediginiz şeye adam resmen terörüs
ne özgür düşüncesi bol terör estirmek polisin pisikolojisini bozmak onlarda insan biraz kurallara uyarsanız ne özgür düşünceniz kısıtlanır nede köteklenirsiniz katılım izniniz yok müsade yok kafadan yürüyüş polisde bezdi sizin hergün ne için yürüdüğünüzden efendi olun kurallara uyun sizde rahat edin bizde her gün bala bala bir şey yok dikkat çekmek izinsiz gösteriye müsade olmadığı içinde biz görevimizi yapmak zorundayız laf söylüyoruz anlamıyor sunuz mecbur müdahele etmek zorundayız.kusura bakmayın.
Sevgili yazar ve okurlar haberde geçen öğrenciler incelense hepsinin belli mihrakların güdümünde faaliyet gösteren dernek ve sivil toplum kuruluşlarıyla ilgilerinin ortaya çıkacağına eminim bu tür öğrenci guruplarının amacı bu şekilde Polisi tahrik ederek ses getirmektir ve getirdilerde burada polisin bence tek hatası tahriklere kapılmasıdır.Ayrıca ne yazikki yazarlarımızda sığ düşünceler içerisinde madalyonun diğer yüzünü pek bilmediklerinden sözde çağdaşlık adı altında özgür düşünceye destek yapdıklarını sanmaktalar ancak ama ne yazıkki bu tavırlarıyla bir takım şer güçlerinin ekmeğine yağ sürdüklerinin farkında değiller.
düşünceleri ister doğru ister yalnış olsun demogratik bir ülke için olumsuz bir örnek ben hiç yakıştırmadım bazılarına para bol gelmiş belli ki,,,,,=(
Bir de göstericiden dayak dayak yiyen polisleri yazsanız Polis oladığımı sıradan bir vatandaş olduğumu ve bazı haberlerin bilererk çarpıtıldığını düşünüyorum. saygılarımla
eline sağlık polisimizin..onlar bayrak sopalarıyla polisi vursun polis de baksın öylemi...yapacaklarsa adam gibi protesto yapsınlar...oraya buraya zorla baskın yapmaya çalışmasınlar..
Dediler ki hamile kadın düşük yaptı neden polisten dayak yedi madem hamilesin senin orda ne işin var.
Elllbette insanlar özgür düşüncelerini söylemeliler .Hatta ve Hatta Başkalrı özgür düşüncesini söylerken saygı göstermeliler.Ama bu işillerde MEDENİCE olmalı değilmi..
polisin eline sağlık hamile olanda eyleme veya olaylara karışmasın veya bir tabela assın boynuna hamileyim diye
Sayın Şahan katılım izni yok, müsaade yok, kafadan yürüyüş diyerek özgür düşünceyi peşinen reddediyor. Böyle kafaya söyleyecek başka bir sözümüz yok.