8
Haziran
2025
Pazar
ANASAYFA

TOPKAPI SARAYINDA TAHT SKANDALI!..

Kültür ve Turizm Bakanlığı yönetimindeki müzelerle ilgili haberlerin basında yer almamasından yakınıyorduk...

Sen misin yakınan, gazetecilik diliyle bomba gibi bir haber basında patladı…

Topkapı Sarayında, Sultan III.Selim’e ait olduğu ileri sürülen bir taht, müze müdürü lojmanına taşıttırılmak istenmiş, ancak lojmanın kapıları bu tahtın içeriye girmesini engelleyince işlem yarıda kalmış!..

Radikal’in yazdığına göre; 1 Nisan şakası gibi olay…

Zamanlama kötü olmuş…

Kültür ve Turizm Bakanı İzmir birinci sıra adayı iken bu olay kendisine oy kaybettirir mi diye düşünenler olabilir?

Bakan Ertuğrul Günay anında olaya el koymuş; Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdür Yardımcısı Zülküf Yılmaz’ı özel talimatla olayın tahkiki için görevlendirmiş…

Topkapı Sarayında meydana gelen olayla ilgili olarak Ertuğrul Günay; ”Kimsenin gözünün yaşına bakmam. Topkapı Sarayı benim en çok önem verdiğim mekânlardan biri… İnceletiyorum. İddialar doğruysa gereğini yaparım” demiş.

Müze Müdürü savunmasında çelişkili ifadeler kullanmış… Önce “taşıtma diye bir şey yok, ardından da bizim bu mobilyaları koruma altına almamız gerekiyordu. En sıhhatli yer olarak lojmanı düşündüm (!), şimdi o eser depoda” demiş…

Topkapı Sarayı Müze Başkan Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın söyledikleri daha da vahim;

“Bakan Bey arayıp söyledi. Çok mahcup oldum, bilgim olmadığı için. Soruşturuyoruz. Lojman kapısından girmeyince geri gönderilmiş. Arkadaş Harem ile lojmanı karıştırmış sanırım. Lojmanda benim yerim yok. Ankara’dan kütüphanemi getirip lojmana koymuştum. Dışarı attırmış. Adamın kitapla işi yok. Burada lojman olması doğru değil. Seminer odası yapılmalı.”

İlber Ortaylı’nin söylediklerine bakılırsa müze müdürü ile aralarının hiç de iyi olmadığı, çekiştikleri açıkça görülüyor. Bu çekişme daha önce de basına yansımış, ilgililer nedense üzerinde durmamışlardı…

Burada önemli bir nokta ortaya çıkıyor; bazı müzelerde uygulanan başkanlık sistemi nedir, neye yarar? Böyle bir yapılanma ilk kez Atilla Koç’un bakanlığında uygulamaya konulmuştu. Yersiz bir uygulamadır. Ertuğrul Günay, öncelikle bu sistemi ortadan kaldırmalıdır. Topkapı Sarayında da müze müdürü, ya başkanın emrine girip onun sekreterliğini yapacak ya da kişiliğini ortaya koyacak… Müze müdürü kendi kişiliğini, bilgisini ortaya koyunca da müze başkanı ile çatışması kaçınılmaz olacaktır. Dünyanın hiçbir yerinde böylesine ikili bir sistem görülmez… Bazılarına paye verilecekse ona diyecek sözümüz yok…

Olaya müzecilik yönünden bakarsanız akıl alacak gibi değil…

Mızrak çuvala sığmaz derler ya; tahtın(!) lojmana taşınması gibi bir olayın tevili imkânsız görünüyor… Anında fotoğraflar çekilmiş, anlaşılan birileri de basına servis etmişler; Müze personelinden yedi kişi tahtın ucundan tutmuş götürüyorlar… Bir başka karede taht denilen nesne (!) müdür lojmanının merdivenlerinden yukarıya çıkarılmaya çalışılıyor…

Bu arada aydınlatılması gereken bazı noktalar da var… Müze müdür lojmanı ile yanında bulunan ve bir zamanlar inşaat bürosu olarak kullanılan, büyük olasılıkla depo niteliğindeki mekânın girişi aynı merdiven ve aynı kapıya sahiptir. Acaba müdür bu koltuğu lojmana değil de oradaki mekânda mı koruma altına almayı düşünmüştü? Asıl aydınlatılması gereken nokta da bu olmalıdır. Kaldı ki, müze müdürü Yusuf Benli deneyimli bir müzecidir… Böyle bir olayı yapması akıl dışıdır. Acaba saraydaki iki başlılıktan şikâyetçi olan birileri, müze müdürünü provoke mi etti?

Sultan III. Selim tahtına yeniden dönecek olursak; öncelikle bunun bir taht değil koltuk olduğunu belirtmekte yarar vardır. Topkapı Sarayı Hünkâr Sofasında, baldakinin altında, padişah mahallinde korunan bu koltuk, Sultan III. Selim zamanından çok sonraki yıllara aittir. Büyük olasılıkla XVIII. yüzyılın sonuna veya XIX. yüzyılın ilk yarısına tarihlendirilir. Müze envanter kayıtlarında da Sultan III. Selim’e aittir diye bir kayıt yoktur. Müzeye ne zaman geldiği veya sarayın müzeye dönüştürüldüğü yıllarda dışarıdan satın alınıp alınmadığı da bilinmemektedir. Üzerindeki döşeme kaplamaları da sonraki yıllarda Kemal Çığ veya Hayrettin Örs’ün müze müdürlüğü sırasında diğer bazı eşyalarla birlikte kumaş kaplatılmıştır. Ayrıca kumaş kaplamalar üzerindeki bezemeler de Sultan III. Selim zamanına benzemiyor. Ayrıca bu koltuk geniş ve yayvandır, padişahın tahtı ise daha dar boyutlardaydı.

Bu koltuğun bir de öyküsü vardır. 1980’li yıllarda Emel Sayın bu koltuk üzerinde uzanarak reklâm klipi çektirmişti. Televizyonda bunu gören dönemin Kültür Bakanı Cihat Baban müze müdürü Afif Süreyya Duruçay’ı anında görevden almıştı… Bir süre sonra 1992’de İstanbul’a gelen Michael Jackson bu koltuğun üzerinde oturarak çekim yaptırmak istemiş, Müze Müdürü Ahmet Menteş’ten izin alamamış, klip çekiminden vazgeçmişti…

Önceki yazılarımdan birisinde müzelerin hali-pür melâli demiştim. Gerçekten doğru söylemişim; bu son olay da bunu kanıtlıyor…

Kültür ve Tabiat varlıklarını koruyan müzelerin son on, on beş yıldır büyük bir karmaşa içerisinde olduğunu konuyla ilgili akademisyenler ve müzeciler biliyor, söylüyor ama anlayan, dinleyen yok. Başbakan’ın, Kültür ve Turizm Bakanı’nın yanında deneyimli, bilimsel niteliği olan müzecilerden oluşmuş bir danışman da yok…

Cumhuriyetin kuruşundan 2000 yıllarına kadar geçen süre içerisinde özveriyle çalışan, varını yoğunu ortaya koyan müzeciler artık kalmadı. Eski müzeciler kurtarma kazılarıyla, müzelere kazandırdıkları eserleri ve yayınlarla ön plandaydılar. O zamanlar çalışmalarıyla gündeme gelen İstanbul Arkeoloji, Bodrum Sualtı Arkeoloji, Ankara Arkeoloji, Efes Arkeoloji ve Topkapı Sarayı gibi müzelerin ön plana çıkan çalışmaları, aldıkları ödüller, müzecilerin kişisel çabalarıyla gerçekleşmiş, Bakanlık da bunları kendine mal etmişti… Bugün onların çoğu, görevlerinden ayrıldılar, özel müzelere, üniversitelere geçtiler. Bazıları da emekli oldu… Üniversitelerin arkeoloji ve sanat tarihi bölümlerini bitiren birçok yetenekli öğrenci de müzelere atama sistemindeki çarpıklıktan ötürü ilgi alanları dışında başka yerlerde iş bulabildiler!..

O zaman sormak gerekmez mi; bunca eğitim, bunca uğraş neye yaradı?

Topkapı Sarayı bu olayla gündeme geldi ama müzelerin çok daha başka sorunları da var. Öncelikle bunların üzerinde durulmalıdır.

Bunların başında Topkapı Sarayı Müzesi’nde 49 yıldır hizmet veren, geçmişi 105 yıl öncesine inen Konyalı Lokantasının turizm ruhsatı iptal edilmiş. Bakanlığın iptal yasasında sağlık kurallarına uyulmamasından ötürü turizm imajımız zedeleniyor denilmiş. Böyle olunca da turizm ruhsatı kaldırılmış. Fatih Belediyesi’nin verdiği ruhsatla hizmet devam ediyor. Ancak turizm ruhsatı olmadığından içki servisi yapılmıyormuş…

İçki servisi yapılmaması için çevrilen dolaba bakın…

Topkapı Sarayı’nda Kraliçe Elizabeth’den ABD Başkanlarından sayısız devlet adamının ağırlandığı lokantada hijyene uyulmuyormuş! Gülerler insana…

Topkapı Sarayı Müze Başkanı Prof. Dr İlber Ortaylı bu konulara neden sessiz; merak ediyorum doğrusu… Sürekli çıktığı Habertürk ekranlarında veya yazdığı Milliyet Gazetesi’nde neden sorunları gündeme taşımaz diye!..

Rehberlerden, tanıdığım bir dostumun gönderdiği mail de içler acısı bir başka noktaya değiniyor.

“Müzeler Haftası dolayısıyla, müzelerin bedava olmasının şanssızlığına uğradım. O gün İstanbul’da dört büyük gemi vardı ve bütün öğrenci grupları Topkapı Sarayını işgal etmişlerdi. Hazine dairesinde 1 saat 45 dakikada, 2 kişilik grubumu ancak içeriye sokabildim.”

Bakanlık bazı müzelerde rehberlere, gruplara kulaklıkla anlatma zorunluluğu getirmiştir. Bir bakıma rehberlerin anlattıklarının birbirine karışmaması yönünden yerinde bir uygulamadır. Ancak müze görevlileri müze içerisi ile müze bahçesini birbirlerine karıştırmaktadır. Bununla da ilgili şikâyetler yine rehberlerden gelmektedir.

İstanbul’un 2010 Avrupa Kültür şehri fiyaskosundan sonra müzelerimizin hali pür melali…

Günümüzde gerçek müzecilerin olmadığı yönetimlerde bakalım daha ne falsolarla karşılaşacağız…

Topkapı Sarayı Müzesi Müdürü görevden alınırsa sorunlar çözülecek mi?

Erdem Yücel/ Kenthaber
Yayın Tarihi : 4 Haziran 2011 Cumartesi 15:34:27


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Yılmaz Ergüvenç IP: 88.251.67.xxx Tarih : 10.06.2011 12:45:52

Bir yönetimdeki çift başlılık daima problem çıkarır. Yetki ve sorumlulukları ayrılmış olsa bile her iki müdürün birbirlerini çekemedikleri anlaşılıyor. Bakanlığın böyle bir  temsil zafiyetine göz yummaması gerekirdi. Âmiyane tâbirle bir kümese bir horoz yeterlidir. İkinci hususa gelince: Benim bildiğim taht, haşmetiyle ululuk ve saygı telkin eden bir koltuk olmalıdır. Fotoğrafta gördüğüm kadarıyla taht denen mobilya bizim evlerimizde kullandığımız kanepeden farksız bir eşya. Kaplamasının III.Selim dönemine uymadığını, yakın zamanda değiştirildiğini de yetkili bir ağız (Sayın Erdem Yücel) söylüyor. Ben de Topkapı Sarayı restorasyon işlerinde 2 yıl süre ile çalıştım. Topkapı Sarayı Müzesi idareci ve mimarlarının keyiflerince ve fütursuzca tadilat yapabildiklerine tanık oldum. Örneğin Bağdat Kasrı ve Mecidiye Köşkü teraslarını çevreleyen ve bugün gördüğümüz mermer şebekeler orijinal değil, uydurmadır. Hiçbir bilimsel çalışma yapılmadan o dönem çalışan mimarın çizdiği detay resmi ve müdürün onayına göre olsa olsa metoduyla imal ve monte edilmişti.   


Teoman Törün IP: 88.243.224.xxx Tarih : 10.06.2011 10:29:01

Yüzbinlerle objenin sergilendiği ya da muhafaza edildiği müzelerin yönetimi  gerçekden çetin bir konu. Ancak, muhafaza keyfiyetinin genel kuralları olmaz mı; obje ciins ve çeşitlerine göre kurallar koyan yönergeler yapılmaz mı? Müzenin çeşitli bölümleri, kompartmanları, lojman, idare binası gibi birimlerin nasıl kullanılacağı konusu açık biçimde belirlenmez mi? Yerine göre, örneğin bazı sanatçıların çok kısa süreli kullanımı gerekli esaslarla bağlanmaz mı? Aslında ayrı bir konu teşkil etmesi gereken iki başlılığın da müzelerin düzenine medar olmadığı anlaşılıyor. Tabiî bu düzensizlik keyfiyeti salt müzelerimiz için söz konusu değil. Diğer kurumlarımız da ya da kurumlarımızım muhatapları da aynı dertten muzdarip. Yeri geldiğinde ben de dertlerimi Kenthaber sütunlarına geçirmekden başka ferahlama yolu bulamıyorum. Sağ olasın Kenthaber.  


erdem yücel IP: 212.253.26.xxx Tarih : 10.06.2011 11:31:26

Topkapı Sarayı Müzesindeki koltuğa taht denilen tartışmayla ilgili yazıma duyarlılık gösteren ve beni telefonla arayanlara  öncelikle teşekkür ederim. Bu olay geçtiğimiz günlerde Habertürk'ün "Tarihin Arka Odası" proğramında konu edinilmişti. Onunla ilgili yorumum, Kenthaber'e yeni yazımı koymuş olmamdan ötürü, güncelliğini kaybetmemesi için Hurriyetport.com'daki köşemde yayınladım. İlgili arkadaşların bu yazımın devamı niteliğinde olan "Tarihin Kahvehanesi" başlıklı yazımı da okumalarını rica ederim.. Sevgi ve saygılarımla...


Gökhan IP: 81.214.167.xxx Tarih : 9.06.2011 16:41:16

Sayın Yücel, ülkemizdeki müzecilik anlayışı ve sorunları hakkında yine bir yazınıza da yaptığım yoruma ek olarakda belirtmek istiyorum.Ülkemizde müzeciliğin sadece adı kalmıştır.Rahmetli Osman Hamdi bey in bıraktığı yerden müzecilik ve arkeolojimizi ileriye taşımış olan ebedi önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ten sonra özellikle 1950 den sonra bir geriye gitme süreci yaşanmıştır.Son değişiklikler  ile müzelerde bir de başkanlık getirilince zaten karmaşık olan bürokrasi iyice işin içinden çıkılmaz olmuştur.Ülkede başka ünvan sahibi arkeolog,sanat tarihçisi kalmadı mı? Belirli çevrelere yakın olanların taltif edilip ünvanlar verilmesi olağandışıdır. Zaten bir ülkede metro inşaasında çıkan eserlere çanak çömlek diye bahseden bir yönetici varsa orada işlerin yolunda gitmeyeceği açıktır...


İşsiz bir arkeolog IP: 212.253.26.xxx Tarih : 10.06.2011 10:53:15

Sayın yazar, Topkapı Sarayı'ndaki taht denilen koltuk ile ilgili bilinmeyenleri son derece açık bir dille anlatmışsınız. Ellerinize, kaleminize sağlık. Buradaki asıl mesele müze daire başkanı ile müze müdürü arasındaki birbirlerine karşı üstün olma çabasıdır. Kültür Bakanlığının bu oyuna gelmemesi temennimiz. Bu arada değinmek istediğim bir başka konu da müzecilerin ve müzelerde her türlü sıkıntıyı göğüslemeye çalışan rehberlerin bu yazınıza sessiz kalışıdır. Asıl üzüntü veren nokta da budur. Müzeci ve rehberlerin, kendi aralarında tartışmak ve dedikodu üretmek yerine birlik olup bu tür olaylara karşı tepkili olmaları gerekirdi. Hepsi sanki ölüm uykusuna yatmışlar... :)


anil neym IP: 78.171.7.xxx Tarih : 28.10.2011 15:49:59

 güzel haber


eliy neym IP: 78.171.7.xxx Tarih : 27.10.2011 19:49:00

 kim bizim tahtımızı skandal çıkarır