23
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

Türk, Kürt, Ermeni.../Bir okur mektubu

Tarihin en ileri insan hakları sözleşmesi olarak nitelenen Avrupa Anayasası ile, insan hakları ve özgürlüklerinin, AB’nin temel değer ve inanç sistemini oluşturduğu belirtilerek, hak ve özgürlüklerin en iyi bir şekilde korunulacağı ve gözetileceği bir toplum düzeni yaratılmaya çalışılmaktadır.

Bundan kasıt; hiç kimseye dili, dini, ırkı, cinsiyeti ve yaşam biçimi ile ilgili olarak karışılamayacak.

Yani: İnsan bir başka insana ve topluma zarar vermeden, hergün din değiştirebilecek, bir gün camiye, birgün kiliseye, birgün havraya gidebilecek, eşcinsel evlilik yapabılecek, tarikat, dernek, kurabilecek vs...

Dünyanın, daha doğrusu, her türlü kültür ve bilgi birikimini oluşturmuş, olgunlaştırmış toplumların gidişatı bu...

Türk toplumunun içinde bulunduğu durumu da, AB’nin önemli liderlerinden biri olan Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac açıklıyor:

"Türkiye’nin bu günkü değerleri, yaşam biçimi bizim değerlerimizle bağdaşmıyor. Türklerin Avrupa değerlerine ulaşıp ulaşamıyacağı meçhul!"

Ülkenin son yirmi-yirmibeş yılını hatırlamak dahi, aslında Chirac’ı haklı çıkarmıyor mu ?

Siyasilerin kötü yönetimleri ve bürokratların tüm engellemelerine rağmen, dünyanın onaltıncı büyük ekonomisini yaratıp, dolayısıyla kültürel gelişmesini de sağlayarak Avrupa ile bütünleşmeye çalışan Türk halkının karşısına bu kez de PKK ve Ermeni Diasporası konmadı mı?

Her ne kadar olursa olsun, bu gelişmede elbette Kürt ve Ermeni vatandaşlarımızın da hakkı varken, neden bazıları dünyada son hızla gelişmekte olan globelleşmeye karşı çıkarlar, anlamak mümkün değil...

Daha 1945’lerin sonuna kadar birbirlerinin gırtlağına basarak milyonlarca insanın ölümüne neden olan Alman, İngiliz ve Fransız halkı, aynı çatı altında yaşamanın kendileri için daha iyi olacağını düşünerek. Avrupa Birliği’ni oluşturmadı mı?

Bir Ermeni vatandaşın dediği gibi; "Diaspora’nın Ermeni milislerinin Rus ordusuna güvenerek, Müslüman halka yaptıklarını yok sayıp, sözde soykırımı kabul etmek mi daha iyi, yoksa Ermenistan’da inim inim inleyen iki milyon Ermeni’nin geleceğini kurtarmak mı ?" sorusunu soruyor ve "Benim gelinim Türk, torunlarım dünyanın en güzel çocukları.." diye devam ediyor...

Mersin’de aniden yola atlayan çocuğu ezilmekten son anda kurtarırken ağır şekilde yaralanan delikanlıya PKK’lı arkadaşı, "O bir Türk çocuğuymuş! Neden canını tehlikeye attın- diye sorar. Delikanlı, -Çocuğun Kürdü, Türkü olur mu ?" diyerek son nefesini verir.

Dünyadaki bütün milletlerin tarihlerinde benzer olaylar yaşanmıştır.

Acaba insanoğlu din ve ırk kavramlarını yaratmasaydı, bu tür olaylar olur muydu?

Ben bir Anadolulu’yum. Büyük bir şehirde yaşıyorum. Bir komşum, her türlü dini vecibesini yerine getiren ama inanılmaz derecedeki varlığını tefecilikle ve bilek gücü ile sağlamış uzaktan da olsa kan bağım olan birisi.

Diğer komşum ise, Güneydoğu’nun kasabalarından birinden terör nedeni ile çocuklarını kaçırmış ataist bir Zaza.

Bu ataist Zaza komşum, hasta komşularını hastahanede ziyaret eder, okulunu bitirmiş bir çok komşu çocuğuna iş bulur, gittiği her cenazede tüm vakıflardan makbuz alır...

Bana ne. isterse putperest’ olsun.

O, benim için has insan.

Ya sizin için ?..

Bir okur mektubu
Yayın Tarihi : 17 Nisan 2005 Pazar 13:35:52
Güncelleme :19 Nisan 2005 Salı 11:50:58


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?