22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

TÜRKİYE'NİN DÖNEK DOSTLARI

İki yıl önce çözüme çok yaklaşan Kürt sorunu, Türk ordusunun Kürt meydan okumasına sadece güçle karşı koyma ısrarının yanı sıra, ABD ve AB yüzünden yine çıkmaza girdi. ABD Irak işgaliyle PKK'nın güçlenmesine yol açtı; AB de Ankara'ya sırtını dönerek demokratikleşmeyi yavaşlattı

Türkiye'ye son yılarda beklenmedik bir özgürlük düzeyi getiren demokratik devrim, iltihaplı Kürt sorunu çözülene dek tamamlanmayacak. İki yıl önce Kürt bölgesini turladığımda, çözüm son derece yakın görünüyordu. Kürtler büyük iyimserlik içindeydi. Bu iyimserliğin yerini tekrar huzursuzluk ve öfke almış durumda. Peki neden böyle oldu?

2005 yazında Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin çoğunluğu Kürt olan güneydoğusunun en büyük kenti Diyarbakır'da açıksözlülüğüyle şaşırtıcı bir konuşma yapmıştı: "Büyük ve güçlü bir ülkenin, kendisiyle yüzleşmek, geçmişin hatalarını ve günahlarını kabul etmek ve emin adımlarla geleceğe yürümek için özgüveni olmalı" diyordu ve şöyle devam ediyordu: "Kürt sorunu ülkemizin sadece bir parçasının değil, hepimizin sorunu...
Bu sorunun gerçekliğini kabul ediyoruz ve onunla yüzleşmeye hazırız."

Barışçılar hain damgası yiyor
Bugün Türkiye'nin güneydoğusu bir kez daha askerileşti. Binlerce asker, isyancı PKK teröristlerinin müstahkem üslerinin bulunduğu Kuzey Irak'a saldırı için eli tetikte bekliyor. Kürt sorununa barışcı, demokratik çözüm çağrısı yapan Türkler yine hain olarak damgalanıyor. Kürt belediye başkanları gözaltına alınıyor. Geçen haftalarda Türk savcılar, Kürt ve Türk milliyetçileri arasında köprü olabilecek başlıca Kürt siyasi partisini PKK'yla işbirliği yapmakla suçlayıp partinin yasaklanmasını istedi. Partinin bazı destekçileri protesto amacıyla sokaklara döküldü ve arbedeler yaşandı.
Bu üzücü hikâyenin üç kötü adamı var. İlki Türk devleti. 1999'da güvenlik yetkilileri PKK lideri Öcalan'ı ele geçirdi. Mahkemede isyandan dolayı nedamet getiren Öcalan, taraftarlarını silah bırakmaya davet ederek 'devlete hizmet etmek' istediğini söyledi. Fakat o dönemde hâlâ generallerin tahakkümünde olan devlet öneriyi reddetti. Komutanlar, Kürt meydan okumasına sadece güçle karşılık verilebileceğine ve Öcalan'la işbirliğinin ihanet olduğuna dair ateşli imanlarından taviz vermedi.

Güneydoğuda uzlaşma hayaline ikinci darbe, 2003'te Irak'ı işgal eden ABD'den geldi. Türkler işgalin Irak'taki iktidarın parçalanmasına yol açacağının ve bunun PKK'nın sınıra yakın yerlerde üsler kurmasıyla sonuçlanacağının farkındaydı. Türkiye, ABD'yi işgalin ilişkilerde derin bir uçurum açacağı ve istikrarsızlaştırıcı bir Ortadoğu krizini tetikleyeceği konusunda uyardı. Bush ve yardımcıları diğer uyarılar gibi bunu da kenara itti: "İşgale kararlıyız, sonrasında ortaya çıkabilecek her tür sorunu çözebilecek kadar güçlüyüz ve aksine inanan herkes teslimiyetçidir." Bush yönetiminin cevabı buydu.

Bugün tam da Türklerin öngördüğü şeyler oluyor. Kuzey Irak'taki Kürt rejimi PKK'ya kol kanat geriyor ve o gerillalar da Türkiye'de ölümcül saldırılar düzenliyor. Bu da Türkiye'de infial yaratıyor ve Kürtlerle herhangi bir barışçı teması siyaseten imkânsızlaştırıyor.

Kürtlerin umutlarına son darbe de AB'den geldi. İki yıl önce Türkiye'de Kürt bölgesini gezerken konuştuğum herkes iyimserliğinin en büyük sebebinin Türkiye'nin AB üyeliği yolunda ilerlemesi olduğu söylüyordu. Bu, ordunun kendilerini baskı altında tutamaması ve savcıların ifade özgürlüklerini sınırlayamaması demekti. Derken aralıkta AB, kilit müzakere başlıklarını askıya alarak kapıyı Türkiye'nin yüzüne çarpıverdi.

Bu, Türkiye'deki demokrasi karşıtı gruplar için muazzam bir hediyeydi. En büyük etkiyi de Kürt bölgesinde gösterdi. Brüksel'deki diplomatlar, belki de samimiyetle kendi seçmenlerinin demokratik yollardan ifade ettiği iradelerini temsil etme iddiasıyla, Türkiye'nin güneydoğusunda filizlenen demokrasinin altını oydu.

Erdoğan'ın çok az imkânı kaldı
Bu çirkin politikaların ebeliğini yaptığı kaçınılmaz kriz işte şimdi patlak verdi. Erdoğan saygı duyulası bir tavırla, kendisini ulusal kahraman yapabilecek büyük saldırı emrini vermeyi reddetti. Başbakan, böyle bir saldırının PKK'yı söküp atamayacağının, komutanlara yeni bir güç vererek demokrasiyi zayıflatacağının ve zaten sallantıdaki AB umutlarını daha da zedeleyeceğinin farkında.

Türk generallerinin, Bush yönetiminin ve AB'nin kibirli tutumları Türkiye'nin güneydoğusundaki barış umutlarını yıkmış durumda. Kısa süre öncesine kadar uzun yıllardır acı çeken bölgeye çözüm getirmenin eşiğinde olan Erdoğan'ın kararlı davranmak için pek az imkânı kaldı. İşte bu manzara, Türkiye gibi orta boyutlu güçlerin bile nasıl tümüyle dost olduğunu iddia edenlerin insafına kaldığının örneği.

(Stephen Kinzer New York Times'ın eski Türkiye temsilcisi, 20 Kasım 2007)

Dünya Gündemi
Yayın Tarihi : 3 Aralık 2007 Pazartesi 20:05:25
Güncelleme :4 Aralık 2007 Salı 15:33:01


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
İBRAHİM ÇAKICI IP: 81.214.40.xxx Tarih : 4.12.2007 02:02:32

ADAMIN YAZISINI VİRGÜLÜNE DOKUNMADAN YAYINLA, SONRA DÖNEK DOSTLARIMIZ DİYE MANŞET AT. TAM DA KENDİ YAZMADIKLARINI BAŞKASININ KALEMİNDEN VERMEYİ ADET HALİNE GETİRMİŞ AKP-TAYYEAP BORAZANI MEDYAYA YAKIŞIR BİR YAZI! BRAVO SİZE, DURMAK YOK , YOLA DEVAMMMM...