Üstat Çetin Altan’ın da sık sık belirttiği gibi “Türk’e Türk propagandası “yapmanın hiçbir gereği yok.
O yüzden doğrudan konuya girelim:
Meşhur bir fıkra vardır:
Bush bir gün ölmüş ve (doğal olarak) Cehenneme gitmiş.
Cehennemde her milletin ayrı kuyusu olduğunu ve o kuyuların başında bekleşen zebanileri görmüş.
Yanındaki baş zebaniye soru soran gözlerle bakınca, baş zebani hemen açıklamış:
Efendim bu gördüğünüz Almanların cehennem kuyusu. Cehennemlik tüm Almanlar bu kuyudaki kaynar suda yanarlar. Eğer kafasını sudan çıkarmaya kalkan olursa, kuyunun başında bekleyen zebanilerimiz onları kargılarıyla cehennem dibine bastırırlar. Fransızların, Japonların, Çinlilerin kuyuları böyle devam edip gidiyor.
Bush, Amerikalıların kuyusuna doğru ilerlerken, başında zebani bulunmayan tek bir kuyu olduğunu görmüş ve hayretle sormuş:
Bu kuyu kimin kuyusu, bakın ne güzel başında zebani bile yok. Ne medeni bir millet; demek ki bunlar hiç kaçmaya falan yeltenmiyorlar? Usul usul cezalarını çekiyorlar?
Baş zebani şöyle bir sırıtmış ve cevap vermiş:
Hayır efendim sandığınız gibi değil. O Türklerin cehennem kuyusudur. Onlar aslında hep kaçmaya çalışırlar ama oradan asla kimse kaçamaz. Çünkü ne zaman aralarından birisi kafasını sudan dışarı çıkarmaya kalksa, diğerleri hemen onun bacaklarına yapışır ve onu en dibe çekerler. Biz de o yüzden buraya nöbetçi bile koymaya gerek görmeyiz.
Çünkü Türkler içlerinden bir kimsenin yükselmesine asla izin vermezler!
* * *
Uçuk bir fıkra ama ne kadar da “bizi” anlatıyor değil mi?
Dünya üzerinde, birbirini çekememenin, kendisiyle bir ilgisi olsun veya olmasın birisinin yoluna taş koymanın, birisinin sevildi mi ölümüne sevildiğinin örneklerinin görüldüğü bir başka ülke daha var mıdır acaba?
Saldırının ne zaman ve nereden geleceğini bilemeden, devamlı sırtını kollamak zorunda olarak yaşamak sizi de sıkmıyor mu artık?
Aramızdan sıyrılarak azıcık yukarılara çıkanın yüzündeki kibir ve saygısızlık mı bizde onu aşağıya çekme duygusu uyandırıyor, yoksa içimizdeki çekememezlik ve kıskançlık duyguları mı?
* * *
Medya, halkı aydınlatan, bilgilendiren ve yönlendiren bir kurumdur.
İnsanın olduğu her yerde fikirlerin çarpışması kadar doğal bir şey de yoktur.
Ama bizdeki kadar birbirine düşman medya gurupları belki de hiçbir yerde yoktur?
Hatırlarsınız; bir zamanlar Uzan medyası herkesle kavgalıydı.
Doğan medyası Karamehmet’i bitirmek için adeta kendini paralıyordu.
Bugün Doğan medyası zor durumda ve şimdilerde işini bitirmek için onların etrafını çevirenlere de “yandaş medya” diyorlar.
Yarın sıranın “yandaş medyaya” da gelmeyeceğini kim söyleyebilir?
Ne demişler?
Bugün banaysa, yarın da sana!...
* * *
Demek ki “medya aynamızdır” sözünü söyleyenler boşuna söylememişler?
Aynaya bak; kendini gör!
yapılan herşeyin ne anlam taşıdığını üstü kapalıda olsa anlamayacak insan tanımıyorum tabı anlıyorsa ve olduğu gibi değilde başka sekılde kavrıyorsa düşünün bir bunlar ne anlama gelıyor dünya kamoyuna sunulsa ve bir anket yapılsa acaba birşey demek zor türkiye burası özgür basının kısatlandığı bir mekanızmadır gerceken cokk zor 10 adım ileri 40 adım geri ha de babam haa