24
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

WİKİLEAKS DÜNYA SİYASETİNİ BOMBALADI!

Wikileaks uzunca bir süredir merakla beklenen ABD Dışişleri Bakanlığı'na ait belgeleri yayımladı.

Belgeler, 2004 yılından bu yılın Mart ayına kadar yapılan 250 bin adet diplomatik gizli yazışmayı içeriyor. 250 bini aşkın belgenin 7 bininde Türkiye geçiyor.

Wikileaks uzunca bir süredir merakla beklenen ABD Dışişleri Bakanlığı'na ait belgeleri yayımladı.

Belgelerde, Amerikan diplomatik yazışmalarında, yabancı liderlerle ve dünyadaki nükleer ve terörist tehditlerle ilgili değerlendirmeler bulunuyor.

Belgeler, ABD'nin dünyadaki toplam 270 büyükelçilik ve konsolosluklarla 2004 yılından 2010’un Mart ayına kadarki 2004 yılından bu yılın Mart ayına kadar yapılan 250 bin adet diplomatik gizli yazışmayı içeriyor. 250 bini aşkın belgenin 7 bininde Türkiye geçiyor.

Wikileaks, internet sitesinin uğradığı hacker saldırısı nedeniyle belgelerin İngiliz Guardian, ABD'li New York Times, Alman Der Spiegel, İspanyol El Pais ve Fransız Le Monde tarafından yayınlandığını duyurdu. Gazeteler belgeleri eş zamanlı olarak yayımladı.

Belgelerde, Türkiye dahil Washington'ın müttefiki ülkeler ve liderlerine yönelik ağır eleştiriler yer alıyor.

"ORDU DAHA NE KADAR SESSİZ KALABİLİR?"

27 Nisan 2007'deki e-muhtıradan sonra Washington'a gönderilen raporda şu ifadeler yer alıyor: "Ergin Saygun'la konuştuk (emekli orgeneral). Ordunun ikinci adamı 'Türk ordusu laik sistemi korumak için bunu yaptı. Çatışma istemiyoruz. İstesek tankları sokağa indirirdik" diyor.

Ağustos 2007'de ABD Dışişleri Müsteşarı Burns'le bir toplantı yapan İsrail gizli servisi MOSSAD'ın başı Meir Dagan şöyle diyor: Türkiye'de İslamcılar güçlendi, ordu daha ne kadar sessiz kalabilir?

ABD BAŞBAKAN ERDOĞAN’I YAKINDAN İZLİYOR

‘Etrafı şakşakçı ve kibirli danışmanlarla çevrili’

Alman Der Spiegel dergisinin haberine göre belgeler, Amerikalı diplomatların Türkiye’nin “güvenilir bir ortak” olup olmadığıyla ilgili kuşkuları olduğunu gösteriyor. Ankara’nın liderlik kademeleri “bölünmüş ve İslamcılar tarafından içine sızılmış” olduğu belirtiliyor.

Başbakan Erdoğan ABD'nin Ankara Büyükelçiliği'ne göre işkolik, inatçı ve mükemmeliyetçi.

"DAVUTOĞLU OLAĞANÜSTÜ TEHLİKELİ"

Türkiye'nin ekseninin doğuya kaydığını iddia eden Amerikalı diplomatlar, Başbakan Erdoğan ve danışmanlarıyla ilgili olumsuz ifadeler kullanıyor.

Başbakan Erdoğan'ın danışmanları için ‘yetersiz’ ifadesi kullanılırken, Davutoğlu'na yönelik de ‘olağanüstü tehlikeli’ nitelemesi yapılıyor.

Amerikalı diplomatlar, Ak Parti’nin önde gelen figürlerinin birçoğunun bir cemaate üye olduğunu ve Erdoğan’ın İslami bankacıları etkili pozisyonlara getirdiğini yazmış. Erdoğan’ın, neredeyse sadece İslamcılarla bağlantılı gazetelerden bilgi aldığı da belirtiliyor. Erdoğan’ın etrafını “şakşakçı, kibirli danışmanlarla çevirdiği” ve kendisini “Anadolu halkının koruyucusu” olarak sunduğu vurgulanıyor.

Amerikalı diplomatlar ayrıca Ahmet Davutoğlu’nun kendine fazla güvendiğini belirterek, “Türkiye bir Rolls Royce’ın hırsına ama bir Rover’ın imkanlarına sahip” diye yazmış. Bir belgede de AK Parti’li bir danışmanın ironik bir şekilde “Türkiye’nin Endülüs’ü geri almayı ve Viyana yenilgisinin intikamını almayı istediğini” söylediği yer alıyor.

"TÜRKİYE İSLAM DEVLETİ OLMA YOLUNDA İLERLİYOR"

ABD'nin Ankara Büyükelçiliği’yle yapılan yazışmalarda, Türkiye'nin ekseninin doğuya kaymasına ilişkin endişelere yer verilirken, AK Partililerin çoğunun İslami tarikatlara üye olduğu, Türkiye'nin İslam devleti olma yolunda ilerlediği iddia ediliyor.

Amerikalı diplomatlar, Ak Parti’nin önde gelen figürlerinin birçoğunun bir cemaate üye olduğunu ve Erdoğan’ın İslami bankacıları etkili pozisyonlara getirdiğini yazmış. Erdoğan’ın, neredeyse sadece İslamcılarla bağlantılı gazetelerden bilgi aldığı da belirtiliyor. Erdoğan’ın etrafını “şakşakçı, kibirli danışmanlarla çevirdiği” ve kendisini “Anadolu halkının koruyucusu” olarak sunduğu vurgulanıyor.

Şeriat riski düşük

İspanyol El Pais gazetesinin “ABD, Erdoğan’ın İslamcı gündemini yakından izliyor” başlıklı haberine göre, Amerikalı diplomatlar, Erdoğan’ın “İslami reformcu” olduğunu düşünüyor ancak Türkiye’de Şeriat uygulama riskinin düşük olduğuna inanıyor. Amerikan elçiliğine ait bir belgede, rakiplerinin, Erdoğan’ın İslamcı gündemi olduğu yönünde yalnızca “ikincil kanıtlar” gösterebildiği belirtiliyor.

Tarikatlar kuvvetli

2009 sonlarında yazılan bir belgede de bir diplomat, “kaynaklarının”, Türkiye’nin bir İslam cumhuriyetine dönüşme riski altında olduğu tezlerini yalanladığını söylüyor. Belgede, sistemin, tarikatlar gibi dini kesimlerin siyasi aktivizmini barındıracak kadar esnek olduğunu kanıtladığı belirtiliyor. Fethullah Gülen cemaati İspanya’da Franco rejiminin sonundaki Opus Dei’ye benzetiliyor.

Subayların çöpleri aranıyor

Ordunun Gülen cemaatinin subaylar arasında sızmasından endişe ettiğine de değiniliyor ve bir Türk gazetecinin Amerikalı diplomatlara aktardığı bilgilere yer veriliyor. İsmi açıklanmayan Türk gazeteci Amerikalı diplomatlara, ordunun İslamcıları belirlemek için uyguladığı taktikleri şöyle anlatmış: Subayların çöplerini kontrol eden askeri müfettişler var. İçinde içki şişesi olmayan çöpleri tespit ediyorlar. Bazen da askeri liderler eşleriyle birlikte, ordu tesislerinde havuz başında düzenlenen partilere davet ediliyor. Bu partilere katılanların mayo giymesi bekleniyor. Dindar oldukları için gitmeyi reddeden kadınlar, kocalarının kariyerini tehlikeye atıyor.

ABDULLAH GÜL VE ERDOĞAN ARASINDA ÇEKİŞME

Belgelerde “inatçı, mükemmeliyetçi ve hiperaktif” olarak tanımlanan Erdoğan’ın “aşırı bir gurura” ve “dizginlenemez bir açgözlülüğe” sahip olduğu yorumu yapılıyor. Erdoğan ile Abdullah Gül arasında da AK Parti’nin kontrolü için bir çekişme yaşandığı belirtiliyor. ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey, Bülent Arınç’ı Erdoğan’ın “buldogu” olarak tanımlıyor.

"TÜRKİYE AB'YE ÜYE OLAMAZ"

Amerikalı diplomatlar ortak bir dille Türkiye'nin güvenilirliğine ilişkin şüphelerini dile getirirken, Avrupa Birliği'ne üye olamayacağı yönündeki görüşler, sadece Brüksel ve Ankara değil ilgili birçok ülkenin ABD büyükelçiliklerinden gelen mesajlarda yer alıyor.

Türkiye AB’de kısır döngüde

ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Philip Gordon, 16 Eylül 2009 günü Paris’i ziyaret etti. Burada Cumhurbaşkanlığının diplomasi danışmanı Jean-David Levitte ile yaptığı görüşmede Türkiye’nin AB üyeliği de gündeme geldi. Jean-David Levitte, Gordon’a Fransa’nın Türkiye’ye üyelik yerine “imtiyazlı ortaklık verilmesi” gerektiği yönündeki görüşlerinin değişmediğini söyledi. Fransa’nın üyelik garantisi veren başlıklar dışında müzakereleri engellemediğini, diğer başlıkların açılamamasına ise Türkiye’nin Kıbrıs işgalinin neden olduğunu söyledi. Gordon Türkiye’nin AB üyeliği konusunda kısır döngüye girdiğini söyledi. Türklerin üye olamayacaklarını düşündükleri için reformları yapmadıklarını, reform yapmadıkları için de müzakerelerde yol alamadıklarını belirtti.

‘En kötüsü referandum olur’

Paris’in Türklerin kendileri için en iyi rolün Avrupa’ya demir atmak değil, Avrupa ve Asya arasında köprü olmak olduğunu anlayacaklarını umduğunun altını çizdi. Levitte en kötü senaryonun Türkiye’nin üyelik şartlarını tamamlayarak müzakereleri kapatması ve konunu Fransa’da referanduma sunulduktan sonra reddedilmesi olacağını söyledi. Levitte Sarkozy’nin Türkiye’nin dostu olduğunu ve ülkeyi en az 10 kez ziyaret ettiğini söyledi.

Konsolosluk çalışanlarına casusluk talimatı verildiikileaks, Amerikalı diplomatların Washington’la yazışmalarını yayınladı. Çoğu son üç yıla ait olan belgelerde en çok üzerinde durulan konu İran! Telgraflar Suudiler’in ABD’ye defalarca “İran’a saldırın” çağrısında bulunduğunu gösteriyor. Belgelere göre Amerikan Dışişleri Bakanlığı, en az 33 ülkedeki konsolosluk çalışanlarına istihbarat bilgileri toplama direktifi verdi.

BM TEMSİLCİLERİ CASUSLUK YAPTI

Wikileaks’in açıkladığı belgeler, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın BM temsilcikleri ile diğer ülkelerdeki 33 elçilik ve konsolosluğa “istihbarat toplama direktifi” gönderdiğini ortaya çıkardı.

Buna göre, Washington, diplomatları aracılığıyla müttefiklerine bile casusluk yapmış. ABD’nin BM temsilciliğinde çalışanlardan, BM Genel Sekreteri de dahil olmak üzere birçok BM görevlisi hakkında bilgi toplamaları istenmiş. BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun’un yönetim ve karar verme tarzı ile sekreterlik üzerindeki nüfuzu hakkında bilgi toplanmış.

Ayrıca BM yetkililerinin detaylı biyometrik bilgileri, kullandıkları iletişim sistemlerinin şifreleri, kredi kartı numaraları ve uçuş kartı numaraları bile istenmiş. BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi olan ülkelerin temsilcilerinin de “biyografik ve biyometrik bilgilerinin” tespit edilmesi için emir verilmiş.Benzer şekilde, aralarında Londra, Paris ve Moskova’nın da bulunduğu 33 Ameriken dış temsilciliğinde çalışanlardan istihbarat toplamaları talep edilmiş. Afrika’daki elçiliklerden de detaylı askeri istihbarat bilgileri istenmiş. Kahire, Tel Aviv, Kudüs, Amman, Şam ve Riyad temsilcilikleri, Hamas ve Filistin Yönetimi yetkililerinin seyahat planlarını ve kullandıkları araçları tespit edip bildirmekle görevlendirilmiş.

Belgelerde AB - Türkiye ilişkilerine ilişkin şunlar ifade ediliyor:

"Türkiye AB'ye üye olamayacak.

AB almak istemiyor. Buna neden en başta nüfus ve din. Ayrıca, AB’nin Suriye, İran ve Irak ile sınır paylaşmaması durumu var. Bugüne kadar her zaman arada tampon bölge olmuştur ve bu da Türkiye’dir.

ABD, kamuoyu önünde Türkiye’ye AB desteğini devam ettirmeli. Bu, iki ülke arasındaki ilişkileri pekiştirmek için olumlu olacaktır. Bundan ABD hiçbir şey kaybetmez ve müttefik olarak Türkiye’yi yanına çekmeyi sürdürür.

AB olmadan Türkiye reform yapamazken, AB persfektifiği devam ettiği sürece gümrük birliği, enerji kavşağı gibi işbirlikleri de sürecektir..."

"TÜRKİYE İKİLİ OYNUYOR"

İtalya Dışişleri Bakanı Franco Fratti'nin Türkiye'yi ikili oynamakla suçladığı telgraf da belgeler arasında yer alırken, Amerikalı yetkililerin Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nu Ankara'nın İran konusunda arabuluculuk çabalarının faydalı ya da mantıklı olmadığı konusunda ikna etmeye çalıştığı ancak başarılı olamadığı da belirtiliyor ve Davutoğlu'nun Türkiye'nin bölgede İran'ın etkisini sınırladığına ilişkin sözlerine yer veriliyor.

ALİYEV HAZ ETMİYOR

Belgelerde, Ankara-Bakü gerginliğine ilişkin açık ifadeler yer alırken, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev Amerikalı yetkililere, Türk hükümetinden haz etmediğini söylediği belirtiliyor.

Enerji Bakanı Taner Yıldız'ın Azerbaycan petrol şirketi başkanına, "Neden Rusya ile ilişkilerimizi bozuyorsunuz ki? Nabucco'ya gerçekten ihtiyacın var mı?" dediği aktarılıyor.

— ABD Savunma Bakanı Robert Gates, İran'a saldırılması durumunda bu ülkenin atom bombası programının 1 ila 3 yıl geciktirileceği düşüncesinde.

— Suudi Arabistan Kralı Abdullah'ın da aralarında bulunduğu bazı Arap liderler, ABD'den İran'a nükleer programına son vermesi için hava saldırısında bulunmasını istedi.

— Amerikalı yetkililer, BM ile ilgili casusluk yapmakla görevlendirildi.

 İSRAİL RAHATSIZLIĞINI ABD'YE İLETTİ

Guardian'ın internet sitesine koyduğu belgelerde Türkiye ile ilgili de çok sayıda bilgi yer alıyor. Bunlar arasında İsrail'in Türkiye'nin uyguladığı politikalardan duyduğu rahatsızlığı ABD'ye iletmesi yer alıyor.

Ayrıca, Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev'in de Türkiye'nin bir enerji merkezi olmaması için Rusya ile gaz anlaşması yaptıklarını söylediği de belirtiliyor. Belgeler arasında Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu'nun ABD'li yetkililerle yaptığı görüşmelerin tutanakları da bulunuyor.

Elde edilen belgeler arasında Ankara'dan gönderilenler sayı olarak en üst sıralarda yer alıyor. Guardian'ın sitesine göre, Wikileaks, Ankara'dan Washington'a gönderilen 7 bin 918 belgeyi ele geçirdi.

Google’ı Çinli korsanlar vurdu

Güney Kore’nin Kuzey’deki Komünist rejimin devrilerek 1954’ten bu yana savaş halinde oldukları Kuzey Kore ile birlişme karşılığında K.Kore’nin hamisi Çin’e “diplomatik rüşvet önerdiği” ortaya çıktı. Amerikalı ve Güney Koreli yetkililer Kuzey Kore‘nin yıkılmasını ve tek bir Kore oluşturulmasının planlarını tartıştı. Amerika’nın Seul elçisi birleşmiş Kore ile yaşamaktan çekinen “Pekin’e merhem sürmek” adına Çin’e ticari imtiyazlar verebileceğini söyledi.

Guantanamo rüşvetleri

Yazışmalarda Guantanamo’daki esirlerin hangi ülkelere gönderileceği de tartışılıyor. Slovenya’ya bir mahkum alması karşılında Başkan Barack Obama ile tanışma önerilirken Güney Pasifik’teki Kiribati’ye milyonlarca dolar teklif edildi. Brüksel’e de mahkumları almasını “Belçika’nın Avrupa’daki ününün ucuz yoldan yükselmesi” olarak tanımladı.

Kurye başkan yardımcısı

Amerikan Uyuşturucu Ajansı Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai’nin yardımcısı Ahmet Zia Massoud’u 52 milyon dolarlık nakit taşırken yakaladı. Amerikan konsolosluğu bu rakamın “önemli bir miktar” olduğunu belirtse de bir açıklama istemedi.

Pakistan’ın nükleer silahları endişesi

Belgelerde ABD’nin Pakistan’daki nükleer santrallerdeki radyoaktif materyellerin terörist saldırılarda kullanılmasından korktuğu görülüyor. ABD, 2007 yılından beri Pakistan’daki bir araştırma reaktöründen yüksek derecede zenginleştirilmiş uranyumu kaldırmak için girişimde bulunduğu açıklanırken, Büyükelçi Anne W Patterson, Amerikalı uzmanların reaktörü görme talebinin Pakistan tarafından reddettiğini belirtiyor.

Belgelerin Türkiye ile ilgili bölümlerinin detayları
:

-- 31 Ağustos 2007 tarihli bir belgede, aynı yılın 17 Ağustos günü İsrail gizli servisi Mossad'ın Başkanı Meir Dagan ile ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Burns arasında yapılan toplantının tutanağı görülüyor.

Toplantıda iki yetkilinin Ortadoğu'daki son durumu ele aldıkları ve özellikle İran konusunun üzerinde durdukları ortaya çıktı.

Tutanağa göre, Dagan, Burns'e Türkiye'ye baktığı zaman ülkedeki İslamcıların giderek ivme kazandıklarını gördüğünü söyledi.

Belgede, "Dagan burada sorulması gereken esas sorunun kendisini Türkiye'nin laik kimliğinin savunucusu olan ordunun bu duruma daha ne kadar sessiz kalacağı olduğunu ifade etti" denildi.

Yine aynı belgeye göre, İran'la ilgili olarak Dagan, güç kullanarak rejim değişikliğine gidilmesi için daha fazlasının yapılması gerektiği yönündeki görüşünü dile getirdi.

-- 25 Şubat 2010 tarihli Azerbaycan ile ilgili bir başka belgede de Türkiye'nin bahsi geçiyor. Belgede, Azerbaycan Devlet Başkan İlham Aliyev'in ABD Dışişleri Bakanı Yardımcısı Bill Burns ile yaptığı görüşmenin detayları yer alıyor.

Belgede, Aliyev'in Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev ile Başbakan Vladimir Putin arasındaki ilişkiyi tanımlarken "kaba bir sokak ağzını" kullandığı belirtildi.

Aliyev'in Türkiye ile Ermenistan arasındaki yakınlaşma süreci ve Dağlık Karabağ sorunuyla ilgili görüşlerini dile getirirken de aynı üsluba başvurduğu ifade edildi.

Belgede, "Aliyev, Burns'e 24 Nisan'ın Dağlık Karabağ sürecinin yanı sıra Türkiye-Ermenistan normalleşme sürecinin üzerinde 'Demokles'in Kılıcı' gibi sallandığını söyledi" denildi.

Aliyev'in ayrıca Türk-Ermeni normalleşme sürecinin Dağlık Karabağ konusunda ilerleme kaydedilmesi için Nisan ayından sonra ele alınması önerisi yaptığı da vurgulandı. Aliyev, ayrıca Karabağ konusunda daha da esneklik göstereceklerini söyledi ancak ABD'den Ermenistan üzerindeki baskıyı artırmasını istedi.

Belgede Aliyev'in Putin ile Medvedev arasında bir çekişme olduğunu hissettiğini söylediği de yer alırken, "Aliyev, (kaba bir sokak ağzı kullanarak) Azericede bir deyim vardır: İki kelle bir tencerede pişmez" denildi.

Görüşmede Burns, ABD'nin Türkiye ile Ermenistan arasındaki normalleşme sürecinin Erivan'ın Dağlık Karabağ konusunda daha esnek hareket etmesini sağlayacak siyasi bir zemin yaratacağını düşündüğünü söyledi.

Aliyev, İran'la ilişkilerini "gergin ve istikrarsız" olarak tanımladı. Azeri lider ayrıca, İran'ın Azerbaycan'a yönelik siyasi provokasyonlarının sürdüğünü de ifade etti.

"NABUCCO'YA İHTİYACINIZ VAR MI?"

Toplantıda enerji konusu da ele alındı. Aliyev Türkiye'nin "yapıcı bir tutum" sergilemesi durumunda gaz geçiş anlaşmasının yapılabileceğini de ifade etti. Aliyev'in bahsettiği anlaşma Haziran ayında imzalandı.

Belgede, "Aliyev, Türkiye Enerji Bakanı Taner Yıldız'ın kısa bir süre önce Azerbaycan devlet petrol şirketinin başkanına 'Neden Rusya ile ilişkilerinizi bozuyorsunuz ki? Nabucco'ya gerçekten ihtiyacınız var mı?' dediğini de söyledi" denildi.

TÜRKİYE'NİN ENERJİ MERKEZİ OLMASINI İSTEMEDİK

Aynı belgede dikkat çeken bir diğer nokta da Aliyev'in ABD'li yetkiliye Rusya'ya gaz satma anlaşmasının detaylarını aktarması oldu. Belgeye göre Aliyev, bu anlaşmanın "Türk dostlarımıza" doğalgaz dağıtım merkezi yaratmasına izin verilmeyeceğini göstermek için yapıldığını ifade etti.

Belgede, Aliyev, Erdoğan hükümetinden "haz etmediğini" de söyledi.

-- 17 Kasım 2009 tarihinde Ankara'da yapılan ve dönemin ABD Büyükelçisi James Jeffrey tarafından gizli belge statüsünde gönderilen tutanakta, Philip Gordon ile Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu arasında yapılan ve İran'ın nükleer programını konu edinen bir görüşmenin detayları yer alıyor.

12 Kasım'da yapılan ve 40 dakika süren görüşmede Gordon, Davutoğlu'nu Ankara'nın arabuluculuk çabalarının faydalı ya da mantıklı olmadığına ve İranlılara ciddi müzakerelere başlamadan zamanla oynama şansı verdiğine ikna etmeye çalıştı.

İRAN'A İÇERİDE ELEŞTİRİ, DIŞARIDA SICAK MESAJ

Davutoğlu İran hükümetinin kamu önündeki tavrını bir kez daha dile getirirken, "İranlıların P5+1in önerilerine prensipte evet dediğini ancak kamuoyunun algısını düzeltmek zorunda olduğunu" aktardı. İran'ın nükleer silah sahibi olması durumunda yaşanabileceklerle ilgili olarak Davutoğlu Türkiye'nin "elbette" bu riskin farkında olduğunu, tam da bu sebepten İranlılarla bu kadar yakından çalıştıklarını söyledi.

Gordon, Başbakan Erdoğan'ın açıklamalarının Türkiye'nin meseleyi nasıl gördüğüyle ilgili soru işaretleri yarattığını söyleyince Davutoğlu bunun farkında olduğunu ancak Guardian'ın son röpotajında Erdoğan'ın söylediklerini doğrudan aktarmadğını belirtti. Davutoğlu, "Sadece Tükiye İran'la açık ve eleştirel bir dille konuşabilir, çünkü Ankara kamuoyu önünde dostluk mesajları vermektedir" dedi.

Gordon, Ankara'dan yaptırımların dikkate alınmaması durumunda olabileceklerle ilgili güçlü bir mesaj vermesini istedi. Davutoğlu ise Erdoğan'ın Tahran ziyaretinde bu mesajı zaten verdiğini belirtti. Türkiye'nin dış politikasının bölgeye bir "adalet duygusu" ve "vizyon duygusu" verdiğini, İran'a ve Suudilere bir alternatif olduğunu ve "bölgede İran etkisini sınırlandırdığını" söyledi.

BÖLGE İRAN'DAN KAYGILI

 -- 25 Şubat 2010 tarihli bir başka tutanak ise 18 Şubat tarihinde William Burns'le Feridun Sinirlioğlu arasında yine Ankara'da yapılan bir görüşmenin içeriğiyle ilgili. Toplantıda İran'dan Ermenistan protokollerine, PKK'dan Kıbrıs görüşmelerine ve füze savunma sistemine kadar birçok konuda değerlendirmeler var.

İran: Sinirlioğlu Ankara'nın resmi tavrını yinelerken askeri operasyonun Türkiye'ye zarar vereceğini, yaptırımların ise İran halkının kenetlenmesine yol açarak muhalefete zarar vereceğini söyledi. Sinirlioğlu bölge ülkelerinin İran'ı bir tehdit olarak gördüğünü belirterek, "Şam'da bile alarm zilleri çalıyor" dedi.

Ermenistan: Sinirlioğlu protokollerin onay süreciyle Minsk süreci arasında eşzamanlılık istedi. Kongre'nin "soykırım" tasarısını kabulünün onay sürecindeki hesapları çıkmaza sokacağını söyleyen Sinirlioğlu, "Aliyev'in kabul edeceği bir şey olursa biz de ilerleyebiliriz" dedi. Sinirlioğlu, gaz anlaşmasıyla ilgili olarak da "Bize güvenmiyor" dedi.

Irak: Ankara Başbakan Maliki'den memnuniyetsizliğini dile getirerek, "kontrolden çıkma"ya eğilimli olduğu korkusunu ifade etti. İran'ın bölgede kontrol sağlama çabalarını eleştiren Sinirlioğlu Suudi Arabistan'ın da bölgedeki partilere para verdiğini söyledi.

7 Mart seçimlerinden sonra Irak'ın gaz alanlarının Türkiye'yle bağlanması için girişim başlatacaklarını anlatan Sinirlioğlu İran'ın boru hattına muhalif olduğunu savundu. İkinci bir botu hattı fikrini ortaya atan Sinirlioğlu bunun barışa da katkı yapacağını belirtti.

Odierno'nun ziyaretini öven Sinirlioğlu terörist PKK'ya karşı Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi'yle belirledikleri hareket planının daha fazla işbirliği getireceğini umduklarını vurguladı.

İsrail: Burns'un gerginliğe temas etmesi üzerine Sinirlioğlu sorunun "iki taraflı değil genel" olduğunu söyledi ve bölgenin rahatsızlığını barış sürecindeki tıkanmaya bağladı.

Askeri işbirliği, ticaret gibi alanlarda ilişkilerin sürdüğünü turizmde ciddi gerirleme yaşandığını belirtti. Burns Türkiye'nin aracılığıyla yapılabilecek yakınlaşma görüşmelerinin barış sürecine önemli katkı yapacağını söyledi.

TÜRKİYE SARKOZY'DEN MEMNUN DEĞİL

Suriye: Sinirlioğlu Türkiye'nin diplomatik çabalarının Suriye'yi İran'ın yörüngesinden çıkarmaya başladığını söyledi. "Çıkarları ayrılıyor" dedi. İsrail'in Türkiye'yi görüşmelerde arabulucu kabul etmesi durumunda, Sinirlioğlu, İran'ın daha da yalnızlaşacağını belirtti.

AB, Kıbrıs, Yunanistan: Sinirlioğlu, Sarkozy'nin Türkiye'nin üyeliğine muhalefetinin Hıristiyan Avrupa'yla Müslüman dünyası arasındaki kültürel ayrımı derinleştirdiğini söyledi.

Sinirlioğlu Papandreu'nun Erdoğan'a yazdığı mektubun üzerine Türkiye ile Yunanistan arasında yeni görüşmelerin başlayacağını söyledi.

Görüşmede ayrıca Afganistan, Pakistan, Hindistan, Bosna konuları konuşuldu.

İkili Avrupa ilişkileri ve NATO: Türkiye'nin Sarkozy'den memnuniyetsizliğini yineleyen Sinirlioğlu Belçika ve Danimarka'nın PKK'ya yakın örgütleri baskı altına almaktaki gönülsüzlüğünden şikayet etti. Türkiye'den bir ismin NATO Genel Sekreter Yardımcısı olması yönünde ABD Başkanı'nın sözünü hatırlatan Sinirlioğlu, onun yerine çok hak etmeyen bir Alman'ın seçildiğini söyledi ve "Rasmussen'le Merkel arasında bir anlaşmadan şüpheleniyoruz" dedi. Sinirlioğlu," Size güvendik de Rasmussen'in seçilmesine izin verdik" dedi.

Savunma kalkanı: Sinirlioğlu projeyle ilgili Rusya'nın tepkisini sordu, Burns Rusların çok daha rahat olduğunu ve önce ikili sonra Rusya-NATO arasında görüşmeler yapmayı beklediklerini söyledi. Sinirlioğlu Erdoğan'ın Gates'le yaptığı görüşmede dile getirdiği İran tehdidinin öne çıkarılmaması talebini yineledi.

-- 16 Eylül 2009 tarihli bir başka belgede de ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Gordon'un Fransa temasları yer alıyor.

Gordon, Paris'te Fransa Cumhurbaşkanlığı'nın Dış Politika Danışmanı Jean-David Levitte ile de biraraya geldi. Belgeye göre, yapılan görüşmenin ana gündem maddelerinden birisini Türkiye'nin AB üyeliği oluşturdu.

Levitte görüşmede, Fransa'nın Türkiye ile AB arasında bir "imtiyazlı ortaklık" kurulması yönündeki tutumunu değiştirmediğini söyledi. Levitte, Türk halkının bir gün Avrupa'nın parçası olmak yerine Avrupa ile Doğu arasında köprü olma görevine geri dönmek isteyeceğini umduklarını ifade etti.

TÜRKİYE'NİN AB KISIR DÖNGÜSÜ

Gordon da Türkiye'nin bir kısır döngü yaşadığını, bir yandan reformları gerçekleştirmek isterken diğer yandan halkın AB'ye olan inancının azaldığını belirtti.

Belgede, "Levitte, Türkiye'nin üyeliği konusundaki yaşanabilecek en kötü senaryonun Türkiye'nin müzakere başlıklarını tamamlaması ama düzenlenecek referandumda Fransız halkının Türkiye'yi reddetmesi olacağını ifade etti" denildi. Levitte ayrıca bütün sorunlara rağmen Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin "Türkiye'nin bir dostu" olduğunu ifade ettiği vurgulandı.

İTALYA'NIN TÜRKİYE'YE ÖFKESİ

-- 8 Şubat 2010 tarihli bir belgede, İtalya Dışişleri Bakanı Franco Frattini'nin ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Gates ile yaptığı görüşmenin tutanağı yer alıyor.

Görüşmede, Frattini'nin Ankara'nın hem Avrupa hem de İran'a yüzünü çevirdiği "ikili oyundan" dolayı duyduğu öfkeyi dile getirdiği belirtildi.

-- 26 Temmuz 2007 tarihli bir belgede de Ankara'daki ABD Büyükelçiliği'nin Başbakan Tayyip Erdoğan ile ilgili Washington'a geçtiği bilgi görülüyor.

Bu belgenin Erdoğan'ın ismi verilmeyen bir çalışma arkadaşıyla yapılan görüşme üzerine hazırlandığı belirtiliyor.

OTOKRATİK KURALLARI OLAN CÖMERT LİDER

Belgede, söz konusu kişinin Erdoğan'ı "demokratik" olarak nitelendirdiği ancak yaptığı genel tanımlamanın "çevresini katı otokratik kurallara göre yöneten cömert bir lidere" daha çok benzediği ifade edildi. Belgede ayrıca söz konusu kişinin Erdoğan'la çok yakın çalıştığı ve bu nedenle de söylediklerine güvenilebileceği vurgulandı.

Erdoğan'ı mükemmeliyetçi bir işkolik olarak tanımlayan belgede, Başbakan'ın yüzde 47 oy aldığı 2007 seçimlerinin ardından partisinin Merkez Karar Yürütme Kurulu'nda yaptığı konuşmada, bu sonucun yetmeyeceğini, İzmir ve Tunceli gibi yerlerden de oy alınması için çalışmalar yapılması gerektiğini söyleyerek herkesi şaşırttığı ifade edildi.

Ayrıca Erdoğan'ın sağlığıyla ilgili olarak bilgi veren kişinin "mükemmel" tanımlamasını yaptığı da belirtildi.

-- 3 Mart 2007 tarihinde Ankara Büyükelçiliği tarafından hazırlanarak Washington'a gönderilen belgede, "AKP'nin gizli bir İslamcı ajandası" olup olmadığı konusundaki değerlendirme yer alıyor.

Değerlendirmede, Türkiye'de bazı çevrelerin Erdoğan ve hükümetine kuşkulu baktığı ancak hükümetin gerçekleştirdiği reformlarla demokrasiyi güçlendirdiğine dikkat çekildi.

Belgede, 2007 yılında Türkiye'de var olan kaygılar ve Erdoğan hükümetinin bu iddialara yaklaşımlarına yer veriliyor. Bununla birlikte herhangi somut bir değerlendirmeye ise yer almadı.

Belgede, "Süreç içerisinde yapılan değişikliklerin bazıları kaçınılmaz olarak geleneksel güç dengesini değiştireceği gibi sivil liderleri de güçlendirecek. Kamuoyunun güvenini korumak ve Türk toplumunda baş gösteren gerilimi azaltmak için AKP'nin ve özellikle Erdoğan'ın daha kapsamlı, ılımlı ve dengeli bir üslup benimsemesi gerekiyor" denildi.

Gazeteport
Yayın Tarihi : 29 Kasım 2010 Pazartesi 10:45:30


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
ahmet IP: 78.177.114.xxx Tarih : 29.11.2010 22:55:59

 altından çıkar bir çapanoğlu gerçi belgelerde geçenler herkesin bildiği şeyler mesela interneti takip eden haberleri takip eden herkes bunların % 60 na  vakıf geri kalanda saçmalıktan dedikodudan başka bir şey değil bu bahsedilen belgelere nasıl ulaşıldı derseniz vikipediye bu olaylara şahit kişilerin yolladığı mailler ve belgeler belli ki  bir dönem yayınlamayıp beklenmiş bir sebeple  sonra hepsini beraber açıkladılar