1
Mayıs
2025
Perşembe
ANASAYFA

Bir ay öncesine kadar, "Asker konuşmuyor" diye yerenler, konuşan askere sahip çıksın..

Daha düne kadar, “Asker konuşmuyor! Asker bu günde, bu zamanda konuşmayacak da ne zaman konuşacak?..” diyenler, şu günlerde nerededirler?!.

Asker, dört yıllık örtüyü kaldırdı attı, sessizliğini bozdu ve şimdi aslanlar gibi konuşuyor!..

*
Ağustos ayı (2006) içindeki Kara Kuvvetleri Komutanlığında ve Genelkurmay’da gerçekleşen görev teslim törenlerinde komutanların yaptıkları konuşmaların hadi, yakın geçmişte kaldığını düşünelim…

Hafta başında (25 Eylül 2006 Pazartesi günü) Kara Harp Okulu’nun yeni öğretim yılına başlaması nedeniyle düzenlenen törende, “Bugün üzülerek ifade etmek istiyorum ki, irticai tehdit, bazı kesimler kabul etmese de kaygı verici boyutlara ulaşmaktadır” diyen Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ, Konya'da aylık yayınlanan “Barem Dergisi”nin Ekim sayısında kaleme aldığı yazısında, “Yaşadığımız zor coğrafya, mevcut ve olabilecek asimetrik ve simetrik tehdit ve riskler, Türkiye'nin caydırıcı özelliklere sahip güçlü bir silahlı kuvvetlere sahip olmasını zorunlu kılmaktadır. Barışın korunması için caydırıcı güç hayatidir. Üniter devlet, eşitlik ilkesinin korunmasının, bölgecilik, ırkçılık yapılmamasının ve azınlık yaratılmamasının garantisidir. Cumhuriyetin temel niteliklerinin ve anayasal düzenimizin temelini laiklik ilkesi oluşturmaktadır. Laiklik en geniş anlamıyla aklın ve bilimin egemenliğinin kabul edilmesidir. Laiklik, Türkiye Cumhuriyeti'ni oluşturan tüm değerlerin temel taşıdır. Türkiye Cumhuriyeti'nin ulusu ve ülkesi ile bütünlüğünden, laik ve çağdaş bir ülke olmasından rahatsız olanların ulus devlet yapısına, cumhuriyetin temel kuruluş felsefesine karşı çıkmaları doğaldır.- Bizler, bizden önceki nesillerin bizlere emanet ettiği cumhuriyetin temel kuruluş felsefesine duyarlı olmalı, sahip çıkmalıyız” diyor, şöyle sürdürüyor:

“Her zaman olduğu gibi, Türkiye üzerinde iç ve dış kaynaklı radikal değişim projelerinin bulunduğunu da görmekteyiz. Bu kesimler projelerinin önündeki en önemli engel olarak Türk Silahlı Kuvvetlerini görüyorlar. Türk Silahlı Kuvvetlerinin siyasete müdahale ettiğini ifade ederek, Silahlı Kuvvetlerin özellikle milli güvenlik açısından, anayasal düzenin üç temel niteliği olan ulus devlet, üniter devlet ve laik devlete yapılan saldırılara kayıtsız kalmasını istiyorlar. Bu kesimler büyük bir yanılgı içindedirler. Türk Silahlı Kuvvetlerini, başka ülkelerin ordularıyla karşılaştırarak farklı sonuçlar üretmeye çalışan bu kesimler, Türk toplumunun tarihini de gerçeklerini de bilmeyenler ya da kendilerine yabancılaşmış olanlardır. O ülkelerin bir kısmı topraklarında düşman çizmesi görmemiştir. Bir kısmının jeopolitik konumu dikkate alınacak sınırlar içermez, bir kısmı kendisini koruyacak duruma bile düşmemiştir. O ülkelerin bir kısmında askerler vatanı korumak zorunda kalmamıştır. O ülkelerin bir kısmında vatanın sınırları, halkın ve askerin kanıyla çizilmemiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri ulus devlet, üniter devlet ve laik devletin korunmasında her zaman taraf olmuştur ve olmaya devam edecektir. Bu konulara ilişkin görüş ve önerilerin anayasa ve kanunlar çerçevesinde, uygun ortamlarda ilgili makam ve kuruluşlara iletilmesi, gerekli hallerde de kamuoyuyla paylaşılması bir görev olarak değerlendirmelidir…”

Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ’un yazısı, bu kadarla sınırlı değil; onları haber sayfalarında okuyabilir, haber bültenlerinde izleyip dinleyebilirsiniz…

*
Ancak; gerçek olan şu ki: Askerin konuşmasından tedirgin olanlar var ve onlar korku, panik içindeler, o korku, panikle “Asker niye konuşuyor?!” diye saldırıyorlar.

Onlar saldırılarında kendi açılarından haklı olabilirler…

Ama; kendi açılarından hiç de haklı olmayanlar var. Onlar, askeri, “konuşmuyor” diye bir ay öncesine kadar yerenlerdir.

Onlar, bu yergilerinde yerden göğe kadar haklıydılar…

Şimdi ne oldu da; koca dört yıl sessiz kalan, bu sessizliğinden ötürü yerdikleri asker tam da özlendiği ya da gerektiği yani başka ülkelerin askerine benzemeden ulusundan ve halkından daha önemlisi gerçeklerden yana konuşmaya başlamasına karşın, arka çıkmıyorlar?!

Asker konuştu diye, “Neden konuştu?! Konuşmamalı…” diye bağırtılar kulakları yırtarken, tepkiler insanı bunaltırken, suskun kalmayı yeğlediler?!

Konuşan askerin yanında niye yerlerini almadılar?! Açıklamalar yaparak, desteklediklerini, değil Türkiye, dünya kamuoyuna duyurmadılar?!

Konuşmasını istedikleri askeri, konuştuğunda, niye bağırlarına basmıyorlar, akbabalar karşısında yalnız bırakıyorlar?!

Korkuttukları, çekindikleri bir şey mi var?!

Demokratlıklarına toz konacağından, gölge düşeceğinden mi korkuyorlar?!.

*
Bunların hepsi yanlış!..

Asker, onurlu ve gerçekçi bir duruş sergilemiştir, bunu da söylem ve eylemleriyle herkese sunmuştur.

Çok iyi sezinliyorum ki, en başta, “Asker suskun kalmasın, konuşsun” diyenleri, yanlarında görmek ister. Görmezse de, duruşundan ve davasından vazgeçecek değil ama incir…

Gerçekten, askerimiz, dünyanın hiçbir askerine bezemez. İçinden çıkmış, darbe yapmış üç beş darbeci generalle de özleştirilemez, özleştirilmemelidir…

*
Çok değil daha bir ay öncesine kadar askerin konuşmamasından dert yananlar, uslarını başlarına toplayıp, konuşan askerine sahip çıkmalıdırlar. Başka da seçenekleri yoktur…
Yayın Tarihi : 28 Eylül 2006 Perşembe 16:43:50


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
YALÇIN YALÇIN IP: 212.174.189.xxx Tarih : 29.09.2006 11:36:17
Bu Böyle Bilineki Türk askerinin dünyada eşi ve benzeri yoktur. Türk Askeri Demek Disiplin demek Türk askeri Demek Cesaret demek Türk askeri demek İleriyi görmek demek Türk askeri demek Hakimiyet demek Türk askeri demek temizlik düzen demek Türk askeri demek mağlubiyete hayır demek Türk askeri demek Şeref şan demek türk askeri demek şehitlik makberini giyen demek türk askerini anlatmak galiba en zor şey demek.