Savaş halinde asker olabilir Uğur Dündar ve Arena ekibi, DTP Genel Başkanı Nurettin Demirtaş hakkında dava açılmasına neden olan ’sahte çürük raporunu’ buldu. Savcılığın terör örgütünce hazırlandığını iddia ettiği raporda, ’Akciğer Tüberkülozu Sekeli’ teşhisi konan Demirtaş için, ’Barışta askerliğe elverişli değildir, savaşta görevyapar’ deniyor. |
Balık bombaları evinde patladı Patlayıcı maddelerle balık avı, tüm Ege Denizi’nde Yunanistan dahil çok yaygın bir uygulama. Bunun sonucunda meydana gelen yaralanmalar ve ölümler de. Yılların bombacısı ’Sanatkar İzzet’ de, bu kervana karışanlardan. Adı İzzet Günay, lakabı sanatkar olmasına karşın, pek de sanatkarane olmayan bir avlanma çeşidi sonunu hazırladı. 52 yaşındaki Sanatkar İzzet, geçtiğimiz günlerde, İzmir’in Urla İlçesi Çeşmealtı’ndaki evinde "bomba" hazırlarken meydana gelen patlamada yaşamını yitirdi, 48 yaşındaki eşi Saniye Günay ağır yaralandı. Sanatkar İzzet’in paramparça olan vücudu evinin bahçesinden zor toplandı. Geride bıraktıklarıysa, üç beş küçük balık uğruna, 2 kilogram kimyasal madde, 4 adet top şeklinde patlayıcı, 10 kapsül ve 2 metre uzunluğunda saniyeli fitil oldu. Tabii ağır yaralı eşini ve çocuğunu saymazsak. Üstelik bu Sanatkar İzzet’in ilk vukuatı da değildi. Yıllar önce yanmış bir dinamiti teknesine düşürmüş, can havliyle dışarıya atmaya çalışmış, ancak patlayıcı elinden çıktığı anda patlamış ve yaralanmıştı. Yine de bu ders olmamış ve yaşamını sürdürebilmek adına, niceleri gibi denizlerdeki kıyımını sürdürmüştü. DENİZCİNİN ARKADAŞI Sanatkar İzzet, şu anda Avustralya’da olan ve dünyanın en küçük ahşap teknesi Kayıtsız III’le dünya turu yapan Özkan Gülkaynak’ın da arkadaşıydı. Gülkaynak, 1980’lerde konuya ilişkin araştırma yaparken, Sanatkar İzzet’in deneyimlerinden yararlanmış, dinamitle avın doğaya verdiği inanılmaz tahribatı, onunla birlikte koyları gezerek gözlemlemişti. Gülkaynak, bu tür avcılığı anlatırken, "Büyüme ve üremenin engellendiği yerde doğal olarak bir sure sonra yaşam kalıntısı kalmayacaktır. Ne yazıkki Ege Denizi’ndeki o eski bereket artık mazide kaldı" diye yakınıyor. Ve şu önerilerde bulunuyor: "Bazen iyi niyetli olan insanlar da zaaflarını kontrol edemeyip kötü yola düşerler. Bunları engellemekte temel görev şüphesiz devlet ve kurumlarına düşmektedir. Devlet kurumlarımız abartılı bir biçimde denizcinin evrak ve tekne donanımlarını kontrol etmek yerine, bu tür olgularla ilgilenmelidir. Bu tür yöntemlerle avcılık yapanlara uygulanacak ağır müeyyideler hem doğal hayatı, hem de o insanların hayatlarını koruyacaktır." |
Türban nefreti, nefret türbanı Başındaki türbana bakarsak, "laiklerden"... |
Medya ve şiddet mercek altında "Aile İçi Şiddete Son Kampanyası" kapsamında düzenlenen, dünyadan önemli uzmanların da katıldığı uluslararası konferansların üçüncüsü, 7-8 Aralık’ta İstanbul Bahçeşehir Üniversitesi’nde gerçekleştirilecek. Konferansta bu yıl "medya ve şiddet ilişkisi" tartışılacak. HÜRRİYET’in Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu ile ortaklaşa düzenlediği ve Çağdaş Eğitim Vakfı, İstanbul Valiliği, CNNTÜRK, STAR Televizyonu ve Bahçeşehir Üniversitesi’nin desteklediği "Aile İçi Şiddete Son" kampanyasının uluslararası konferansında bu yıl "medya ve şiddet ilişkisi" masaya yatırılacak. Hürriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı ve BM Nüfus Fonu Türkiye Temsilcisi Peer Sieben’in birlikte imzaladığı davet mektubunda, medyanın şiddetle ilişkisinin madalyonun iki yüzü gibi olduğu, bir yanı şiddeti yansıtarak yeniden üretirken, diğer yanının ise şiddetle mücadele için ciddi bir baskı oluşturduğu belirtiliyor. Ulusal ve uluslararası medya kuruluşlarından temsilcilerle, akademisyenlerin ve yerli yabancı politikacıların katılacağı konferanstaki tartışmalar, soruna bu iki taraftan bakacak. Konferansta, "haberlerdeki şiddet", yazılı haber ve TV programlarındaki dilin cinsiyetçi temeli, medyanın şiddeti nasıl yeniden yarattığı veya şiddetle nasıl mücadele ettiği, bu konudaki sorumlulukları, kadınların medyada kendilerine ne kadar yer bulabildiği ve varlıklarının neleri değiştirdiği gibi konular ele alınacak. DİZİLER ELE ALINACAK Ayrıca televizyon ve internet dünyasında kadına yönelik dil, özellikle dizilerde kadınların ele alınışı konularında düzenlenecek olan panellere de ünlü senaryo yazarları, yapımcılar, oyuncular, internet habercileri, radyo programı yapımcıları da konuşmacı olarak katılacak. |
Müdahaleci değil, dostum Pakistan’da Devlet Başkanı Müşerref’in yanı sıra muhalefet liderleri Benazir Butto, Navaz Şerif ve İmran Han ile görüşen Gül sağduyu çağrısı yaptı. Gül, "Amacım Pakistan’ın iç siyasetine karışmak değil, bir dost olarak tavsiyede bulunuyorum" dedi. CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül, Pakistan gezisinde Devlet Başkanı Pervez Müşerref’in yanısıra muhalefet liderleri Benazir Butto, Navaz Şerif ve İmran Han ile de görüştü. Gül, görüşmelerini değerlendirirken "Benim amacım asla iç siyasete karışmak değil. Bir dost olarak tavsiyelerde bulunuyorum. Pakistan’ın geçtiği dönemden Türkiye olarak biz de geçtik" dedi. Cumhurbaşkanı Gül, dün Müşerref ile İslamabad’da Ayvan-e Sadr Başkanlık Sarayı’nda biraraya geldi. İki cumhurbaşkanı önce başbaşa, ardından heyetler halinde birer saat süreyle görüştüler. Gül düzenlenen ortak basın toplantısında özetle şunları söyledi: PAKİSTAN’I ANLIYORUZ "Türkiye, her zaman Pakistan’ın yanında oldu, bundan sonra da olacak. İşleyen demokratik kurumların terörle mücadelesinde Pakistan’ın elini güçlendireceğine inanıyorum. Pakistan’ın demokrasiye sarsıntısız geçiş kararlılığını saygıyla karşılıyoruz. Pakistan’daki gerçekleri görüyor ve anlıyoruz. Amacım asla iç siyasete karışmak değil. Bir dost olarak tavsiyelerde bulunuyorum. Böyle kritik dönemlerde liderler küçük değil, büyük bir resme bakıp, odaklanmalı. Bir dost ve kardeş ülke olarak Türkiye, Pakistan’da karışıklık istemiyor." GÜL’E HAK VERDİ Müşerref de, "Gül’ün Pakistanlı muhalefet liderleriyle görüşmesi istikrara ne katacak?" diye soran Türk gazeteciye şu yanıtı verdi: "Sayın Gül’ün sözleri açıklayıcıydı, özellikle fotoğrafa geniş bakma yorumu çok haklı. Bütün liderler fotoğrafta birinci önceliğe Pakistan’ı koymalı. Siyasi çekişmeler bir yana bırakılmalı." |
Siz uykudayken... O gece siz uykudaydınız. Çankaya’ya Abdullah Gül’ün çıkıp oturmasından çok daha önemli bir şey oldu. O gece sabaha karşı, en çok güvendiğimiz bir temel kurum daha kayıp gitti: Yargı... Bundan böyle hákim ve savcıları AKP iktidarı seçecek. Geçen dönem "hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu ve yargıyı siyasallaştırdığı için" Çankaya’dan dönen yasa, sabaha karşı yeniden kabul edildi. Oturup "mülakatla" kimin hákim-savcı olabileceğine, AKP’nin atadığı 5 bürokrat ile Adalet Akademisi’nin 2 üyesi karar verecek. Bu yöntemle ilk aşamada 4500 hákim ve savcı, önümüzdeki günlerde atanacak. Bu şu anlama geliyor: Artık yasama-yürütme-yargı’dan oluşan "kuvvetler ayrılığı" ilkesi yoktur, tek kuvvet vardır: Siyasi iktidar... Bundan böyle kimse "hukuk devletinden" de söz edemez... "Yargı bağımsızlığından" da... Asıl işin acı yanı ise: Bu ülkenin hukuk adamlarından tepki yoktu. Yüksek mahkemeler... Yargıçlar... Savcılar... Barolar... Yargıtay... Danıştay... Hukuk fakülteleri... Asıl yetkisi elinden alınan Hákim ve Savcılar Yüksek Kurulu ise yurtdışında gezideydi... Hukuk adamları, bir-iki cılız demeç-açıklama dışında hukuku ve bağımsız yargıyı savunmadılar. Bize mi düşer hukuku savunmak?.. Bekir Çoşkun yazdı... |
Sarı bebek Mert Ali organ naklini bekliyor İzmir’de doğuştan safra kanallarının tıkalı olması nedeniyle teni, gözleri sapsarı olan 6 aylık Mert Ali Yıldırım’ın kurtuluşu karaciğer nakline bağlı. |
’Korktum’ savunması kurtarmadı kişiyi öldüren sevgilisiyle son cinayete karışmaktan yargılanan hemşire, "Tehditlerden korktuğum için ihbar edemedim" dedi, ancak ağırlaştırılmış müebbette çarptırıldı. |
’İyi kalpli’ bir diktatör! RUSYA Devlet Başkanı Vladimir Putin, daha uzun yıllar koltuğunu korumayı garanti altına alacağı bir seçimi daha geride bıraktı. |
Katliam dosyasında ilginç telefon trafiği Sanıkların, kanlı baskından önceki 6 aylık dönemde, İstanbul'dan bir savcıyla adresleri 2. Ordu Komutanlığı ve Özel Harekât Daire Başkanlığı olan kişileri aradıkları ortaya çıktı Malatya'da Zirve Yayınevi'ne düzenlenen kanlı baskına ilişkin dava dosyasından ilginç telefon görüşmeleri çıktı. 18 Nisan'daki baskından önceki 6 aylık döneme ait telefon dökümleri, sanıkların İstanbul'dan bir savcı ile adres bilgileri Özel Harekât Daire Başkanlığı ve 2. Ordu Komutanlığı olan kişilerle görüştüklerini ortaya koydu. Yayınevi çalışanları Necati Aydın, Tilmann Geske ve Uğur Yüksel'i misyoner faaliyet yürüttükleri gerekçesiyle öldüren Emre Günaydın, Hamit Çeker, Abuzer Yıldırım, Cuma Özdemir ve Salih Gürler hakkında açılan davanın dosyasından çarpıcı bilgiler çıktı. Malatya Başsavcılığı'nın, sadece baskından sonra suçüstü yakalanan sanıkların üzerlerinden çıkan telefonların dökümlerini araştırdığı, üzerinden telefon çıkmayan sanıklardan Özdemir ve Demir'in telefon trafiğini araştırmadığı anlaşıldı. 38 ayrı telefon numarası Savcılığın diğer sanıkların telefon trafiğine yönelik araştırmayı da üzerlerinden çıkan telefon numaralarıyla sınırlı tuttuğu öğrenildi. Buna karşılık, olaydan önceki son 6 ay içinde Günaydın'ın 35, Gürler'in 38, Çeker'in 17, Yıldırım'ın 16 ayrı telefon ve çok sayıda telefon numarası kullandıkları saptandı. Olay günü yok Dava dosyasında, sanıkların olay günü yaptıkları telefon konuşmalarının dökümünün bulunmaması da dikkat çekti. Buna karşılık, sanıkların üzerinden çıkan, olay gününden önceki 6 aylık süreye ilişkin araştırmada, ilginç telefon görüşmeleri yapıldığı anlaşıldı. Dosyadaki telefon dökümleri üzerinde yapılan incelemede, sanıklardan Abuzer Yıldırım'ın babası adına kayıtlı telefondan, Aralık 2006'da İstanbul'da görevli bir savcıya iki kez mesaj gönderildiği, her iki mesaja da yanıt alındığı anlaşıldı. Söz konusu savcı, kendisine ait olduğunu doğruladığı numarayı kullanması için bir akrabasına verdiğini, akrabasının Yıldırım'ı tanıyıp tanımadığını ise bilmediğini söyledi. |
UÇAK ROTADAN ÇIKMIŞ Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü ön raporunu açıkladı: Uçak güzergâhtan çıktı. Ancak kestirme yol gibi bir durum söz konusu değil. Motorlar sağlam, sabotaj bulgusu yok. Asıl neden, karakutu incelemesinden sonra belirlenecek Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM), İstanbul-Isparta seferini yaparken düşen ve 57 kişinin ölümüne neden olan Atlasjet uçağına ilişkin ön raporunu açıkladı. Buna göre, uçağın motorları kaza anına kadar çalışırken, uçağın sabote edildiğine dair bir bulguya rastlanmadı. SHGM Genel Müdürü Ali Arıduru, "Uçağın güzergâhtan çıktığı kesin, ancak kısa yol gibi bir durum söz konusu değil" dedi. Arıduru, dün düzenlediği basın toplantısında 6 kişilik kaza kırım heyetinin hazırladığı ön rapora ilişkin bilgi verdi. Buna göre, heyetin kazaya yönelik tespitleri şöyle: Havalimanında yer alan seyrüsefer cihazlarının tümü aktif halde. Kazaya neden olacak herhangi bir meteorolojik durum yok. Hava trafik ünitesi ses kayıt cihazı faal, sesler anlaşılır şekilde. Uçağın hava trafik üniteleri ile haberleşmesinde çarpma anına kadar hiçbir problemi yok. Uçağın çarpma anına kadar motorları faal. Uçağın iniş takımları açık. Sabotaj bulgusu yok. Uçuş ekibine yönelik alkol, uyuşturucu testleri başlatıldı. Uçağın teknik bakımlarının normal süreleri içinde yapıldığını ve bu anlamda hiçbir sorun olmadığını dile getiren Arıduru, pilotların eğitim sorunu olduğu iddialarına, "Her iki pilot, simülatör eğitiminin sonucunda aldığı lisans tipine uygun uçakla uçuş yapıyor. Bu konuda sorun yok" karşılığını verdi. Kısa yol yok Kazaya pilotun daha kısa sürede iniş yapmak için kısa yolu tercih etmesinin neden olduğu yönündeki iddiaların sorulması üzerine Arıduru, "Kısa yol gibi bir durum söz konusu değil. Uçağın normal güzergâhından çıktığı kesin. Uçağın uçması gereken güzergâh belli, enkazın bulunduğu yer belli. Ancak neden bu durumun olduğuyla ilgili olarak bir şey söylenemez" dedi. Arıduru, pilotun kuleye bulunduğu noktayı yanlış bildirip bildirmediği yönündeki soru üzerine kokpit sesleri olmadan bunun net olarak tespit edilemeyeceğini söyledi. |
Pakistan dersleri Taha Akyol yazdı... |
İşte tartışmanın nedeni Türban Türkiye'de önemli tartışma konusu olmaya devam ediyor. Toplumun 14.9'unun "Türban kullananlar bu örtüyle siyasi eğilimlerini gösteriyor", yüzde 4.6'sının "Siyasi kimliklerini gösteriyor" diye düşünmesi, bunun ana nedeni olarak ortaya çıkıyor Gündelik yaşamda din, laiklik ve türban - 1 TARHAN ERDEM ÖZGÜRLÜK VE LAİKLİK Bu ülkede yaşayanların önemli bir çoğunluğu namaz kılmakta ve oruç tutmaktadır. Hiçbir araştırmada bu ibadetin engellendiğini gösteren bulgu görülmemiştir. Sadece bu bile, ülkemizdeki inanç özgürlüğünün, namaz kılanların ve oruç tutanların ibadet özgürlüğü olarak anlaşılmaması gerektiğini göstermektedir. Türkiye için ibadet özgürlüğü, Sünni mezhebine bağlı olanlara özgürlük sağlamak değil, bu inancın dışındakilere ve ateistlere ayrımcılık yapılmasının önlenmesidir, Sünni olmayanların ya da Sünni olup da ibadetini eksik bırakanların baskı duygusuna kapılmamalarını sağlamaktır. Bu özgürlükle laikliği birlikte düşünmeliyiz. Laiklik, Sayın Cumhurbaşkanımızın bir konuşmasında söylediği gibi, insanların inançlarının gereği gibi yaşamaları değil, toplum yaşamına inançların etkili olmamasıdır. Laik toplumda, toplumsal kurallar düzenlenir ve uygulanırken inançlar belirleyici değildir. Halkımızın yaşadığı uzun deneylerin kazanımı laiklik anlayışını tanımlamıştır. Bu tanıma göre laik devlet, bazı özgürlüklere güvence verecek kurallar geliştirmek yerine, bir inanca sahip olanların diğerlerine baskısını önlemeli, sınırlamalıdır. Laiklik ve inanç özgürlüğü içinde bulunduğumuz yeni anayasa tartışmalarının en önemli konu başlığı olacaktır. Bu konuyu, siyasal hayatımıza hakim önyargılara ve ezberlere hapsetmemeliyiz. Bu araştırma bulguları bence, halkımızın bu konuda da soğukkanlılıkla gerçekten özgürlükçü tarafta bulunduğunu göstermektedir. Siyaset adamlarımız, bağnaz ve sesi yüksek çıkan azınlıkla birlik olmak yerine, çoğunluğun akılcı tarafında olmalıdırlar. |
'Ben bakanken af gündeme gelmez' Bakan Şahin, "Irak, PKK'lıların iadesine yanıt vermedi. Ben bakan olduğum sürece af konusunu gündemime almayacağım" dedi Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, terör örgütü PKK mensubu 50 kişinin iadesi için çalışmaları sürdürdüklerini, Irak'a yaptıkları iade başvurularına henüz hiçbir yanıt alamadıklarını söyledi. Anadolu Ajansı'na konuşan Şahin, "AB ülkelerindeki örgüt mensupları için de talepte bulunduk. Daha önce, 'İdam var, iade edemeyiz' diyorlardı. İdam cezası kalktı. Bazı ülkeler, şimdi de, 'Bunlar, iltica talebinde bulunan siyasi kişiler' diyerek iadeden kaçınıyor. Son olarak Almanya iki kişiyi iade etti. 50'ye yakın kişinin iadesi için çalışıyoruz. Bazı teknik sorunlar yaşıyoruz" diye konuştu. Irak'tan da terör suçlularının iadesi talebinde bulunduklarını kaydeden Şahin, "Dışişleri Bakanı Ali Babacan, Bağdat ziyaretinde bu talepleri iletti. Irak yönetimine, Türkiye ziyaretinde bunları anlattık ama, Irak'tan şu ana kadar yanıt alamadık" dedi. PKK elebaşılarından Cemil Bayık ve Murat Karayılan'ın iadesi konusunda kendilerine bilgi ulaşmadığını belirten Şahin, örgütün üst düzey yöneticilerinin iadesi için hassasiyet beklediklerini vurguladı. 'Suçları artırıyor' Şahin, cezaevlerindeki mahkûm sayısının artmasında afların etkili olduğunu vurgulayarak, "Türkiye, affı süresiz olarak gündeminden çıkarmalıdır. Söylentiler, maalesef suçların artmasına neden oluyor. Bakan olduğum sürece af konusunu gündemime almayacağım. Kimse umuda kapılmasın" dedi. TCK'nın 301. maddesinin değiştirilmesine yönelik çalışmaların bir yıldır sürdüğünü kaydeden Şahin, kendisinin de bir önceki Bakanlar Kurulu'nda 6 farklı öneriyi anlattığını söyledi. Şahin, Başbakan'ın, "Bunu ilk fırsatta, Bakanlar Kurulu'nda değil de daha dar bir çerçevede değerlendirelim" dediğini kaydetti. |
Türbanın iktidarı Can Dündar yazdı... |
Kampusa son kez geldiler Uçak kazasında hayatını kaybeden Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Engin Arık ve doktora öğrencisi Özgen Berkol Doğan, dün kampusa son kez gelerek akademi dünyasıyla vedalaştı Türkiye'yi sarsan uçak kazasında hayatını kaybeden Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Engin Arık ve doktora öğrencisi Özgen Berkol Doğan, dün son kez üniversite kampusundaydı. Törende konuşan Türk Fizik Derneği Başkanı Prof. Dr. Baki Akkuş, Arık'ın Türkiye'de kurulmasını çok istediği Türk Hızlandırıcı Merkezi'nin Gölbaşı'nda yapılacak binasının mimari projelerini Isparta'daki toplantıda sürpriz yaparak Arık'a göstermeyi planladığını, ancak Arık'ın projeyi göremeden hayata veda ettiğini söyledi. Projeyi göremedi Hayatını kaybedenler için düzenlenen törene Arık ve Doğan'ın ailelerinin yanı sıra İstanbul Valisi Muammer Güler, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, AKP İstanbul Milletvekili Egemen Bağış, bir süre önce vefat eden Erdal İnönü'nün eşi Sevinç İnönü, akademisyenler ve öğrenciler katıldı. Arık ve Doğan'ın cenazelerinin yer aldığı törende önceki gün toprağa verilen eski BÜ öğrencileri olan Engin Abat ve Mustafa Fidan da anıldı. Doğan'ın babası Nevzat Doğan, oğlunun tabutuna sarılarak ağlarken, Arık'ın eşi Prof. Dr. Metin Arık güçlükle ayakta durabildi. Törenin ardından Prof. Dr. Arık için Etiler Camii'nde cenaze töreni düzenlendi. Metin Arık da eşinin tabutuna dokunarak uzun süre fotoğrafına baktı. Arık'ın cenazesi, öğle vakti kız kardeşi Erinç Atagür ile kızı Yasemin Arık'ın da saf tuttuğu cenaze namazının ardından Edirnekapı Mezarlığı'ndaki aile kabristanına defnedildi. Doktora öğrencisi Doğan (27) için ise Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camii'nde cenaze töreni düzenlendi. Törende Doğan'ın kalp cerrahı olan babası Prof. Nevzat Doğan ile eczacı annesi Feryal Doğan güçlükle durdu. Doğan'ın cenazesi kılınan cenaze namazı ile Kocatepe Mezarlığı'nda toprağa verildi. |
Pakistan'a 'dost' tavsiyesi Cumhurbaşkanı Müşerref ve muhaliflerle görüşen Gül, 'Böyle kritik bir dönemde tüm liderler büyük resme odaklanmalı. Kardeş Pakistan'da karışıklık istemiyoruz' diye konuştu Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Pakistan'da hem iktidara hem de muhaliflere "Pakistan'ın geleceğine odaklanmalısınız" mesajını verdi. Muhalif liderler Benazir Butto ve Navaz Şerif'in destekçileri ile iktidar yanlıları arasında şiddet olayları sürerken Pakistan'ı ziyaret eden Gül, dün İslamabad'da Pakistan Cumhurbaşkanı Pervez Müşerref ile baş başa görüştü. İki lider, yaptıkları ortak açıklamada "kardeşlik" vurgusu yaptı. Türkçe selamladı Sözlerine Türkçe olarak, "Kardeş başkan ve Türkiye'den gelen kardeşler. Günaydın, hoş geldiniz" diyerek başlayan Müşerref, İngilizce yaptığı açıklamada, "Sayın Başkan'la Keşmir meselesi, terörle uluslararası mücadele, Afganistan'la ilişkiler ve ikili ilişkilerimizi ele aldık. Pakistan demokrasi açısından önemli bir süreçten geçiyor. Bu süreçte Türkiye'nin dostluğu ve desteği çok önemli. Türkiye hep yanımızda oldu" dedi. İngilizce konuşan Gül de terörizm ve aşırıcılıkla mücadelede kararlı bir tutum sergileyen Pakistan'ın yanında olacaklarını söyledi. Gül, "İşleyen demokratik kurumlar, terörle mücadelesinde Pakistan'ın elini güçlendirecektir. Pakistan'ın karşı karşıya bulunduğu zorluklara rağmen demokrasiye sarsıntısız geçiş kararlılığını saygıyla karşılıyoruz" dedi. Gül, Pakistanlı bir gazetecinin, "Kritik bir dönemde buradasınız. Pakistan'ın geleceğiyle ilgili ne düşünüyorsunuz?" sorusunu, "Amacım asla iç siyasete karışmak değil. Bir dost olarak tavsiyelerde bulunuyorum. Böyle kritik dönemlerde tüm liderler küçük değil, büyük bir resme bakıp odaklanmalı. Bir kardeş olarak Türkiye, Pakistan'da karışıklık istemiyor" diye yanıtladı. Gül, kaldığı Serena Hotel'de Pakistan'ın muhalefet liderleriyle de ayrı ayrı görüştü. |
Hukuk ayakta Melih Aşık yazdı... |
Hastaneler ağır hasta Sayıştay, özellikle ameliyat ve doğum sonrasında sıkça rastlanan ve kimi zaman ölümlere neden olan hastane kaynaklı enfeksiyonları araştırınca ortaya "hastaneler ağır hasta" teşhisi çıktı. Sayıştay Başkanlığı bir süre önce raportör görevlendirerek, ülkedeki hastanelerdeki enfeksiyonların nedenini araştırmalarını istedi. Raportörler, aralarında çok tanınmış özel hastanelerin, devlet ve üniversitelerin de bulunduğu 10 ilde 19 hastaneye gidip araştırma yaptı. 119 hastaneye de sorular gönderip eksiklikleri tespit etti. Sonunda ortaya, hastanelerde 48 ayrı başlıkta sorun bulunduğu çıktı. Rapor, Sayıştay Genel Kurulu'nda görüşülüp onaylandı ve "acil önlem alınması" için TBMM Başkanlığı'na gönderilmesine karar verildi. Hastane enfeksiyonları ile ilgili genel bilgilerle başlayan raporda, bu enfeksiyonlarla kamu zararının hesaplanamadığı belirtildi ve doktorlara, hemşirelere ve hastane çalışanlarına gerekli eğitim verilmediği kaydedildi. Raporda, hangi eksikliğin hangi hastanede görüldüğüne ayrı ayrı yer verilmedi ancak ölümcül hastane enfeksiyonlarının nedenlerinden bazıları şöyle sıralandı: |
Engelleri kim kaldıracak? Özgün 6 yaşında, Deniz ise 9. İkisi de "Rain Man-Yağmur Adam" filmi ile birçok kişinin haberdar olduğu otizm ile savaşıyor. Onlar sayıları 280 bini aşan otistik çocuklardan ikisi. Deniz bir devlet okulunda kendisine göre "farklı" 31 çocuk ile "kaynaştırma sınıfı"nda yarım gün eğitim alıyor. Özgün, anasınıfına gidiyor. İkisi de ayda 4 saat konuşma, 2 saat müzik eğitimi alıyor, 4 saat psikoterapiste gidiyor. Ancak Milli Eğitim Bakanlığı'nın 1 Ocak 2008'te uygulamaya koyacağı özel çocukların eğitim giderlerinin karşılanması ile ilgili yaptığı kanun değişikliği Deniz ve Özgün gibi çocukların eğitimine büyük darbe vuracak. 6'sı bireysel 4'ü grup eğitimi olmak üzere aylık 10 saatlik eğitim karşılığında Bakanlığın eğitimin alındığı kurumlara ödediği 388.8 YTL bütçede "yük oluşturduğu için" bu uygulamaya sınırlamalar getiriliyor. Genelgeye göre kaynaştırma sınıflarına devam eden çocuklar grup eğitimi almış kabul edilecek ve bunun dışında aileler grup eğitimi aldırırsa ücretleri ödenmeyecek. Resmi ya da özel eğitim okullarından birine devam edenlerden ayrıca özel eğitim kurumlarından destek eğitimi alanların da eğitim gideri ödenmeyecek. Yani genelgeye göre resmi ya da özel okula gitsinler bireysel ya da grup eğitimi için her türlü tedbirin tek bir okul bünyesinde alınması gerekecek. Ancak okullar bu tür kapsamlı eğitim için yeterli değil. |
Muhatap adayları |
'Erkeksen öldür' diyen eşini öldürdü Alkol tedavisi gören koca, tartıştığı eşini küçük kızının gözleri önünde öldürdükten sonra intihara kalkıştı.. Erzurum'da hurda ticareti yapan bir şirketin ortaklarından Mehmet Can Özyapar (37), iddiaya göre sık sık alkollü olarak eve geliyor ve eşiyle tartışıyordu. 3 yıldır psikolojik tedavi gördüğü belirtilen Özyapar, önceki gün de alkollü bir şekilde geldiği Gez mahallesindeki evde 9 yaşındaki kızları C.'nin yanında eşi Yasemin Özyapar (33) ile tartışmaya başladı. İddiaya göre Yasemin Özyapar, kocasına "Sen erkek değilsin. Erkeksen ya beni öldürürsün ya da boşarsın" dedi. Bu sözler üzerine eşini döven Özyapar, ruhsatlı tabancasını genç kadının kafasına dayayarak tetiğe bastı. 14 yıllık eşini tek kurşunla öldüren öfkeli koca, daha sonra silahı kendi başına dayayıp tetiğe bastı. Polis, kadının öldüğünü belirlerken, yaralı halde bulunan Mehmet Can Özyapar hastaneye kaldırıldı. Ameliyat edilen Özyapar hayati tehlikeyi atlattı. 14 YILDIR DÖVÜYORDU Olaya tanık olan minik C., polisin eve gelmesinin ardından komşularına sığındı. Bir süre komşularında kalan küçük kız, daha sonra Gürcükapı Polis Karakolu'na götürüldü. Olayla ilgili soruşturma başlatan Cumhuriyet Savcısı'nın, küçük kızın ifadesine de başvuracağı belirtildi. Acı olayı duyarak öldürülen genç kadının cesedinin götürüldüğü Aziziye Araştırma Hastanesi'ne akın eden yakınları, sinir krizi geçirdi. Genç kadının yakınları, "14 yıldır sürekli dövüyordu. Yasemin boşanmak istiyordu, ancak boşamıyordu. Şiddetli geçimsizlik yaşıyorlardı" diye konuştular. |
Galatasaray Lisesi'nde 'kadın müdür' tartışması Liseye ilk kez kadın ve akademik kariyeri olmayan bir müdür atanması camiayı böldü. Galatasaray mezunu olmayan Mercan'ın göreve geliş şekli de tepki çekti.. Galatasaray Eğitim Kurumları'nda, ilköğretimden yüksek öğretime kadar derin sıkıntılar yaşanıyor. Galatasaray Eğitim Vakfı'nın kurucusu İnan Kıraç'ı kurumdan kopma noktasına getiren sıkıntılar Galatasaray camiasını da böldü. Tartışmalar lise müdürü Doç. Dr. Gün Kut'un ani bir operasyonla Galatasaray Üniversitesi Senatosu tarafından görevden alınmasıyla başladı. Liseye bir akademisyeni getirmek isteyen Galatasaray Eğitim Vakfı'nın girişimleri sürerken, tarihinde ilk defa lisenin müdür muavini olan Meral Mercan vekil müdür olarak atandı. Akademik bir kariyeri olmamasının yanısıra Galatasaray mezunu olmayan Mercan'ın asaleten müdür atanmasına camianın büyük bir bölümü karşı çıktı. Müdür Meral Mercan'ın öğretmen ve öğrencilerle bazı sorunlar yaşadığı öne sürüldü. Bu arada görevinden alınan Doç. Dr. Gün Kut'un da öğrencilerine veda etmesine izin verilmediği için Galatasaray Senatosu'nu suçladığı belirtildi. Liseye ilk kez bir kadın ve akademik kariyeri olmayan bir müdür atanmış olmasıyla, gelenek bozulmuş oldu. Akademisyen olmayan Mercan, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransız ve Roma Dilleri Edebiyatları Bölümü mezunu. Kabataş Erkek Lisesi'nde Fransızca öğretmeni olarak görev yapan Mercan, Doç. Dr. Gün Kut'un görevden alınmasının ardından vekil olarak Galatasaray Lisesi'nde görevlendirilmişti. |
Şirret şirket şiddeti |
Fizikçi Arık'a, 'Kadere karşı gelinmez'le veda Isparta'da düşen Atlasjet uçağında hayatını kaybeden Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Engin Arık ile araştırma görevlisi Özgen Berkol Doğan dün üniversitede düzenlenen törenin ardından son yolculuklarına uğurlandı. Türk bayrağına sarılı cenazeler Albert Long Hall önünde hazırlanan masaya konuldu. Duaların okunması ve saygı duruşunda bulunulmasından sonra bir konuşma yapan B.Ü Rektörü Prof. Dr. Ayşe Soysal, acılarının çok büyük olduğunu belirtti. Türk Fizik Derneği Başkanı Prof. Dr. Baki Akkuş da kazada hayatını kaybeden 6 bilim şehidinin "Türk Hızlandırıcı Merkezi Projesi''nde birlikte çalıştığını belirtti. Akkuş, 2017'de bitmesi planlanan projeyi el birliğiyle gerçekleştireceklerini kaydetti. AKP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Egemen Bağış da kuzeni olan Engin Abat'ın çok zor şartlarda okuduğunu söyledi. |
Koltuk sevdası seçime takıldı Venezüella'da sosyalizme geçiş ve Chavez'e ömür boyu liderlik tanıyan referandumdan "Hayır" çıktı.. Devlet Başkanı Hugo Chavez önceki gün görev süresinin belki de en büyük hüsranını yaşadı. Başkanlık süresinin uzatılması ve sosyalizme geçişi de içeren anayasa değişiklik paketiyle ilgili referandumu muhalifler kazandı. 69 değişiklik için yapılan halk oylamasında "Hayır" oyu kullananlar yüzde 51 oldu. 'UYUMAYA GİDİYORUM' Chavez'i totaliter rejim kurmaya çalışmakla suçlayan muhalefet bayram havasında sokaklara döküldü. Gelecek yıl başkanlık seçimlerine aday olması beklenen Zulia eyaleti valisi Manuel Rosales, "Bu gece Venezüella kazandı" dedi. Sonuçların geç saatlerde açıklanmasına kızan evet cephesinin öfkesi ise Chavez'in "Sonuçları kabul ettim. Fotofinişle kaybettik. Bu kez olmadı. Ben uyumaya gidiyorum" açıklamasıyla yerini sessizliğe bıraktı. 'SONUN BAŞLANGICI' Sonuçlar Batı basınında Başkan Chavez'in ülkesinde başlattığı sosyalist değişimin gerilemeye başladığının ve sona gelindiğinin göstergesi olarak görülüyor. Venezüella lideri ise seçim öncesi aralarında eski çalışma arkadaşlarının da bulunduğu muhalefet hareketini ABD'nin örgütlediğini iddia etmiş, Washington'u petrol ihracatını kesmekle tehdit etmişti. |
İnce ayar |
Sevinçten ölecektim Doğum sonrası çocukları karışan Türk ve Arap aile, 4 yıl sonra biraraya geldi. Öz çocuğunu ilk kez gören Türk Baba Yusuf Cüce, "Yakup'u gördüğümde sevinçten ölecektim" diyerek ağladı. Müneccim ise öz oğlu Ali'ye dakikalarca sarıldı. Suudi Arabistan'ın Necran kentindeki Halid Hastanesi'nde doğum sonrası çocukları karışan Cüce ailesi ile ve Suudi Müneccim ailesi dört yıl sonra öz çocuklarını gördü. İki baba, ilk kez kavuştukları çocukları Yakup ve Ali'ye gözyaşları içinde sarıldılar. Yusuf Cüce'nin kendisine benzemediği gerekçesiyle DNA testi yaptırdığı oğlu Yakup'un, Suudi hastanesinde doğum sonrası Muhammet el Müneccim'in çocuğu ile karıştığının ortaya çıkmasından sonra aileler biraraya geldi. 4 YILIN GÖZYAŞLARI... Geçen hafta Suudi Arabistan Sağlık Bakanlığı'nın Cüce ailesine verdiği Necran kentindeki müstakil evde gerçekleşen buluşmayı Türkiye'nin Riyad Konsolosluğu ayarladı. Suudi baba Muhammet El Müneccim, buluşmaya oğlu Yakup'u da getirdi. Yusuf Cüce, öz Oğlu Yakup'u gördüğü anda hıçkırıklarla ağlamaya başladı. Cüce, "Kendi çocuğumu gördüm. Mutluluktan doya doya ağladım. Bunlar, geçen dört yılımın gözyaşları oldu. Yakup'u gördüğümde, bir an sevinçten öleceğimi düşündüm" dedi. Suudi baba Muhammet El Müneccim de öz oğlu Ali'ye dakikalarca sarılarak ağladı. ARTIK İKİ OĞLUMUZ VAR Ali ve Yakup'un artık iki ailenin ortak evlatları olduğunu belirten Müneccim "Onlar aynı zamanda süt kardeşler. Bundan sonra inşallah birlikte büyürler" dedi. Suudi baba kendisine gösterilen ilgiden dolayı Türk yetkililere teşekkür ettiğini söyledi. Yusuf Cüce, öz çocuklarını görebilmek için bu bölgeye yerteştiklerini ancak Türk okulu olmadığı ve Arapça bilmedikleri için evde uzun süre kalamayacaklarını söyledi. |
Yayınevi katliamında derin bağlantılar Malatya'daki Zirve Yayınevi katilamı zanlısı Abuzer Yıldırım'ın cinayet öncesi Kartal Adliyesi'nde görevli bir Cumhuriyet Savcısıyla iki kez mesajlaştığı ve Ankara Özel Harekat Şubesi'nde görevli bir polisle görüştüğü iddia edildi. 18 Nisan 2007 günü Malatya'da Zirve Yayınevi'nde gerçekleştirilen katliamının sanıklarından Abuzer Yıldırım'ın olay öncesi İstanbul'da bir savcı ve özel harekatçıyla görüşme yaptığı iddia edildi. Müdahil avukatlar soruşturma sırasında sanıklar Cuma Özdemir ve Kürşat Kocadağ'a ait telefon görüşme kayıtlarının istenmediğine dikkat çekerek, davanın 2 numaralı sanığı Abuzer Yıldırım'ın İstanbul'dan bir savcı ile iki kez mesajlaştığı ve Ankara Özel Harekat Dairesi'nde görevli bir kişi ile de görüştüğünü iddia etti. KAYITLAR İSTENMEDİ Malatya'daki cinayetlere ilişkin soruşturmada, sanıklara ait telefonların, sadece olay günü üzerlerinde bulunan telefonların geriye dönük olarak 6 aylık dökümleri istendiği ancak 6 ay içinde, Emre Günaydın'ın 35, Salih Gürler'in 38, Hamit Çeken'in 17 ve Abuzer yıldırım'ın 16 kez telefon değiştirdiği tesbit edilmişti. Ancak bu telefonlarla hangi numaraların arandığıysa araştırılmadığı ortaya çıktı. Müdahil avukatlara göre savcılığın ihmali bununla da kalmamış, sanıklar Cuma Özdemir ve Kürşat Kocadağ'ın ismine kayıtlı telefon bulunmadığından kayıtları da istenmemiş. Ancak Cuma Özdemir'in aile bireylerine ait 3 ayrı telefonu kullandığı tesbit edilmesine rağmen bu telefonların da dökümlerinin istenmediği iddia edildi. Olay yeri krokisinde ise sanık Emre Günaydın'ın babasının işyerinde bulunan ve daha sonra tab edilen negatif filmler içinde bulunan porno fotoğraflar da 31 klasörlük dava dosyası içinde yer aldığı belirtildi. |
Anketler yalan söyler mi? |
Erbil: Savaşa ara veren yorgun şehir Savaştan en çok yararlanan, bir zamanlar bölgede hakimiyet için kanlı çatışmalara giren iki Kürt aşiretinin lideri oldu. Barzani ve Talabani, savaş sonrasında önemli siyasi aktörler haline geldi K. Irak sorularına cevap aradık Geçen hafta bir grup gazeteci arkadaşla birlikte Erbil, Kerkük, Selahaddin illerini içine alan Kuzey Irak'a bir gezi yaptık. Kürt yönetiminin önde gelen isimleri, Türkmen cephesinin liderlerini de içine alan görüşmeler yaptık. Kürtler yeni oluşumu nasıl yorumluyor, Türkiye'ye bakışları nasıl ve beklentileri neler? Türkmenler denklemin neresinde duruyor? Sonucu belirleyecek bir siyasi güç ve vizyonları var mı? Kürtler gerçekten ayrı bir devlet mi istiyor soruları ister istemez gündeme geldi görüşmelerimizde. Erbil'in güvenli ortamına karşın Kerkük'te kurşun gibi ağır havayı gördük. Tüm bunlardan Kürtler geleceğe dair neler düşünüyor, gelecek beklentileri ve Türkiye'nin oradan görünüşüne dair izlenimleri anlatmaya bugün başlıyoruz. Amerikan işgaliyle parçalanan Irak'a Türkiye'den bakmak pek çok gerçekliği paranteze almak anlamına geliyor. Bu bakışın somut yansımaları hemen hiç değişmedi. Aslında küçük ayrıntıların tüm coğrafyayı rehin aldığı bir bakış açısından söz ediyoruz. Türkiye'de özellikle dış politika yapımcılarının medya kanalıyla topluma empoze ettikleri çevre algısı sadece Irak'ta olup bitenleri doğru algılamamızı engellemiyor, bizzat toplumun kendine olan güveni ve doğallığını zorlayan bir sürece de dönüşüyor. |
Sabah-ATV ihalesi karıştı Teklif verme süreci devam eden Sabah-atv ihalesinde işler karıştı. Önyeterlilik alan 3 gruptan biri olan Nurol-Carlyle ortak girişim grubu ihalede finansal koşullara ilişkin çalışmalar nedeniyle süre uzatımı istedi. Ancak TMSF'nin sürecin belirlendiği şekilde sürdüğünü açıklaması üzerine, Nurol-Carlyle ihaleye teklif vermeme kararı aldığı öğrenildi. Bu karardan bir süre sonra bu kez bir diğer grup RTL-İpek-Sancak konsorsiyumunun da ihaleye teklif vermeme kararı aldığı ileri sürüldü. İhaleye kapalı zarf tekliflerinin verilmesi için son gün bugün. Sabah-atv'nin satışına ilişkin ihaleye bugüne kadar 3 grup başvuru yapmıştı. Bunlar Nurol, Çalık Grubu önderliğindeki Turkuaz konsorsiyumu ve RTL-İpek-Sancak Grubu'ydu. Eğer Nurol-Carlyle grubu ile RTL-İpek-Sancak konsorsiyumları ihaleye teklif vermezse. Çalık Grubu Sabah-atv satışında tek başına kalacak. 5 Aralık'ta da kapalı zarfların açılması, 7 Aralık'ta da fiyat artırımının gerçekleşeceği ihaleyle ilgili TMSF'den jet bir açıklama geldi. İDDİALAR ASILSIZ TMSF, ATV-Sabah ihalesinde ilan edilen sürecin devam ettiğini, herhangi bir değişikliğin söz konusu olmadığını bildirdi. TMSF yetkililerinden alınan bilgiye göre, ATV-Sabah Ticari ve İktisadi Bütünlüğü'nün icraen satışında, kapalı zarfların teslimi yarın mesai saati bitiminde sona erecek. Yetkililer, şu an için ihalenin iptali ya da ertelenmesiyle ilgili bir durumun söz konusu olmadığını belirtti. İhalenin muhammen bedeli 1.1 milyar dolar. |
Türk siyasetinin yol ayrımı Bu ülkenin sıkıntıları var. Bu sıkıntılar sadece kararların nasıl alınacağına dair meşruiyet tartışmalarından, atanmış-seçilmiş, asker-sivil, çevre-merkez arasındaki gerginliklerden oluşmuyor. Türkiye'nin somut sıkıntıları da var. Tesettür meselesi, agresif laiklik anlayışı, Güneydoğu sorunu, kamu borçları ve mobil dış kaynaklara bağlı ekonomik kırılganlık, bu somut sorunların önde gidenleri… Gerek bu somut sıkıntılar gerekse onların derinleştirdiği iktidar tartışmaları ya da saray çatışmaları, ülkeyi her an bir yol ayrımındaymış havası içinde tutuyor… Türkiye'deki sert kutuplaşma ve çatışmaların derin anlamlarından birisi de işte bu "yol ayrımı iklimi"nden kaynaklanır. Zira bu iklim, "atılan siyasi adımların geri dönülmez ve Türkiye'yi sert değişmelere sürükleyecek nitelikte olduğu inancı" üzerine oturur. Bu ruh hali "siyasete duyulan güvensizlik" olarak da tanımlanabilir. Nitekim siyaset etrafında, hatta siyaset adına siyaset karşıtlığının iliklerimize işlemesine yol açar. Örneğin devletin ve devlet etrafında kümelenen grup ve aktörlerin dışa açılma zorunluluğu ile içe kapanma refleksi arasında gidip gelmesinin, bu gidip gelişin Türk siyasetini ve toplumu kökten etkilemesinin ana nedeni de buradan kaynaklanır. Ali Bayramoğlu yazdı... |
Engelli çocuğu dünyaya getiririm 3 Aralık Dünya Özürlüler Günü törenlerle kutlanırken, Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu'ya katıldığı bir televiz-yon programında zor bir soru soruldu. Nimet Çubukçu'ya katıldığı bir televizyon proğramında "Hamilesiniz ve çocuğunuzun özürlü olduğunu öğrendiniz. Çocuğu aldırır mısınız yoksa dünya getirir misiniz?"sorusu yöneltildi. |
Kandil'e 24 saat devriye Irak'ın kuzeyindeki bölgesel yönetim, terör örgütü PKK'ya yönelik yeni tedbirler almaya başladı. Kandil'e geçişleri abluka altına alan perşmergeler, teröristlere göz açtırmıyor. Irak'ın kuzeyindeki bölgesel Kürt yönetimi, Türkiye ile son günlerde düzelen ilişkilerini bozmamak için terör örgütü PKK'ya yönelik her gün yeni tedbirler almaya başladı. PKK'nın kullandığı güzergâhlar üzerine ek arama ve kontrol noktaları yerleştirilirken, bazı bölgeler de ağır silahlar ile takviye edildi. Türkiye'nin baskılarının ardından, Irak'ın kuzeyindeki bölgesel yönetimin terör örgütüne yönelik almış olduğu önlemler, teröristlerin yuvalandığı Kandil dağları etekleri ile sınırın sıfır noktalarında yoğunlaşıyor. PEŞMERGE'DEN SIKI DENETİM Kontrolleri yürüten Peşmerge binbaşısı, sınır boyunca hiç bir şekilde gıda ve erzak geçişine izin vermediklerinin altını çizdi. “Bu iş için özel eğitilmiş Peşmerge kuvvetlerimiz sürekli nöbet tutarak bölgeyi kontrol altında tutuyor” diyen binbaşı, kendilerine gelen kesin emir olduğunu ve bölgeye hiç kimsenin geçirilmediğini söyledi. Binbaşı, “Söylenen ve belirlenen noktalarda yabancı geçişlere izin vermiyoruz” diyerek, bölgeleri sıkı denetim altında tutuklarının altını çizdi. |
Orak-çekiç, sayın muhbir vatandaş ve bayan okur |
Maratona gelip iltica ediyorlar dan resmî davet alan Afrikalılar için ilticanın yolu açılmış oluyor. En çok Etiyopyalılar ve Kenyalılar itica ediyor. |
Abdullah Gül: Bilgi notu değil, ihbar mektubu geldi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 'eşi çarşaflı rektör' iddiasının bir ihbar mektubu olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 'eşi çarşaflı rektör adayı'na ilişkin bilgilerin YÖK'ten gelmediğini söyledi. Pakistan'a giderken uçakta bulunan gazetecilere gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Gül, kendisine bir rektörün eşinin çarşaflı olduğuna ilişkin bilgi geldiğini ifade etmişti. Olayın basında yer almasının ardından dün yazılı bir açıklama yapan Cumhurbaşkanı Gül, "Rektör atama sürecinin sakıncalarına dikkat çekmek istedim. Adaylar hakkında ortaya asılsız iddialar atılabildiğini, hatta bunların bazılarının cumhurbaşkanlığı makamına kadar ulaşabildiğini vurguladım. Gazetecilerle görüşmemde bir rektör adayı hakkındaki asılsız ihbar örneğini verirken, bilgi notunun YÖK'ten geldiğini ifade etmedim. Bu olayın YÖK'le hiçbir bağlantısı yok." ifadelerini kullandı. Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Erdoğan Teziç de Cumhurbaşkanlığı'na herhangi bir rektör hakkında 'eşi çarşaflı' şeklinde not gönderilmediğini bildirdi. 25 Eylül 2007'de Cumhurbaşkanı Gül'ün Erdoğan Teziç'i kabülünde aynı konu gündeme gelmişti. Teziç, Cumhurbaşkanı Gül'ün, kendisine 'İdari deneyimi olduğu için atadığı rektörle ilgili eşinin başının örtülü olduğu şeklinde de bir not vardı, adam bekar çıktı' dediğini aktardı. Bu sözlere Gül'le birlikte kendisinin güldüğünü anlatan Teziç, "Bu tür ihbarlar zaman zaman bütün kurumlara geldiği gibi sizlere de ulaşmış olabilir. Biz bu tür şeylere itibar etmeyiz' dedim." şeklinde konuştu. |
Etnik parçalanma üzerine korkunç senaryolar Şimdi bunun kolay olmadığını ve böyle bir durumun birlikte dostça yaşayan iki halk arasında büyük düşmanlıklar yaratacağını ve bu halkların geleceğini karartacak bir noktaya götüreceğini düşünüyorum." |
Sigorta şirketinin ödemediği medikal malzemeler yeşil kartla alınıyor Sigorta şirketleri, geçirdiği kaza sonrası sakat kalan müşterilerin kullandığı cihazları 'lüks' kabul ederek ödeme yapmıyor. Kazazedeler bu durumda ihtiyaç duydukları cihazı yeşil kartla almaya çalışıyor. Sigortacılık uzmanları, hastaneden çıktıktan sonra kazazedenin tedavisinin bitmediğini belirterek, ihtiyaç duyulan cihazların sigorta şirketi tarafından alınması gerektiğini söylüyor. Trafik Mağdurları Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği'nin araştırmasına göre sadece Akdeniz Bölgesi'nde 15 bin kaza mağduru var. Bu rakam Türkiye genelinde 200 bini buluyor. Dernek yetkilileri, yasal haklarını bilmeyen ve aramayan kaza mağdurlarının yeşil kart çıkararak faturayı devlete ödettiğini ifade ediyor. 2004 yılında geçirdiği trafik kazasında sakat kalan Gülşah Çorukman'a (19) yüzde 95 oranında iş göremez raporu verildi. Çorukman için Ak Sigorta şirketi maluliyet tazminatı olan 40 bin YTL ödedi. Baba Süleyman Çorukman, talep ettikleri ayakta dik pozisyonlama cihazının (akülü arabanın gelişmiş modeli) poliçe teminatı kapsamında olmadığı gerekçesiyle reddedildiğini anlatıyor. Çorukman, sigorta şirketinin karşılamadığı cihazı yeşil kartla almaya çalıştıklarını söylüyor.Çorukman'ın talebi hakkında bilgi veren Ak Sigorta yetkilileri ise şu açıklamada bulunuyor: "Sigortalımız Gülşah Çorukman'ın medikal cihazla ilgili olan taleb için gerekli evrakların bir kısmı İzmir bölgeye bir kısmı ise genel müdürlüğe geldiği için dosya süreci uzamıştır. Evrakların tamamının genel müdürlük merkez hasar biriminde birleştirilmesinin ardından sigortalımızın medikal cihazla ilgili talebi incelenmiş ve onaylanmıştır. Ödeme 10 bin YTL, hesaba aktarılmıştır." |
65 yaş üzerine grip aşısı ücretsiz Grip, 65 yaş üstü diyabet, astım, tansiyon gibi rahatsızlıkları bulunanlarda ölüme yol açabiliyor. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Selim Badur, kış aylarında grip hastalığının sık görüldüğüne dikkat çekerek, yaşlılar ve kronik hastaların aşı yaptırması uyarısında bulundu. Badur, 65 yaş üstü kişilere bu aşının ücretsiz yapıldığını hatırlatırken, '65 yaş üstü diyabet, astım, tansiyon gibi rahatsızlıkları bulunanlarda gribin ölümcül tehlike oluşturabileceğini' söylüyor. Avrupa'da yaşlılar arasında grip aşısı yapılma oranı yüzde 70'lerde seyrederken, Türkiye'de bu rakam, ücretsiz olmasına rağmen yüzde 11'leri geçmiyor. Sağlık Bakanlığı'nın, bölgesel yaptığı araştırmalarda vatandaşın bu konuda haberdar olmadığı ortaya çıktı. Bakanlık yetkilileri, 65 yaş üzerinde herhangi bir sosyal güvencesi ya da yeşil kartı bulunanların aşıyı ücretsiz yaptırabileceğini ifade ediyor. Bu konuda bir rapor veya ciddi bir inceleme de istenmiyor. Bu kişiler, doktorun vereceği reçeteyle nüfus cüzdanlarını göstererek herhangi bir eczanede aşı yaptırabiliyor. Gribin tek başına ölüm sebebi olmadığını; fakat bu yaş gruplarında sürekli rahatsızlığı bulunanlarda tetikleyici etkisinin olduğunu aktaran Prof. Dr. Selim Badur, "Aşılar koruyucu tedavide çok önemli. Hastalığa yakalanmadan tedaviyi mümkün hale getiriyor. Diğer türlü hastalığa yakalanmak, hem maddi hem de manevi bir yük getiriyor." diyor. |
Alevilik resmen tanınıyor mu? Şahin Alpay yazdı... |
Arık'ın projesini arkadaşları bitirecek Metin Arık, eşinin tabutuna uzun uzun baktı. Isparta Keçiborlu yakınlarında düşen uçakta hayatını kaybeden nükleer fizik uzmanı Prof. Dr. Engin Arık, Özgen Berkol Doğan, Mustafa Fidan ve Engin Abat için Boğaziçi Üniversitesi'nde bir anma töreni düzenlendi. Türk Fizik Derneği Başkanı Prof. Dr. Baki Akkuş, 6 bilim adamının birlikte çalıştığı 'Türk Hızlandırıcı Merkezi Projesi'nin el birliğiyle tamamlanacağını söyledi. Boğaziçi Üniversitesi'ne getirilen Arık ve Doğan'ın Türk bayrağına sarılı cenazeleri, Albert Long Hall önünde hazırlanan masaya konuldu. Türk Fizik Derneği Başkanı Prof. Dr. Baki Akkuş, ateşin bu sefer düştüğü yeri değil, tüm Türkiye'yi yaktığını söyledi. Bu 6 kişinin 'Türk Hızlandırıcı Merkezi Projesi'nde birlikte çalıştığını belirten Akkuş, Engin Arık ve Özgen Berkol Doğan'ın Türk Fizik Derneği'nin bilimsel etkinliklerine katkı yaptıklarını ifade etti. Akkuş, 2017 yılında bitmesi planlanan projeyi el birliğiyle gerçekleştireceklerini kaydetti. Azmiyle kanseri yenmişti Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cihan Saçlıoğlu, "Her şeye dört elle sarılır, yapar ve bitirirdi. O hırsla kanseri de yenmişti." dedi. Saçlıoğlu da onun yarım kalan projesini tamamlayacaklarını dile getirdi. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Egemen Bağış da, kuzeni olan Engin Abat'ın cenaze törenine katıldı. İsviçre'nin Cenevre kenti yakınlarında kurulu nükleer araştırma merkezi 'European Organization for Nuclear Research (CERN)'deki cast deneyinin lideri Prof. Dr. Konstantin Zioutas, Türkçe "Kadere karşı gelinmez." diyerek, Arık'ı mükemmel bir insan olarak hatırlayacağını ifade etti. Arık ve Doğan'ın cenazeleri daha sonra gözyaşları arasında toprağa verildi. |
Rotasından sapınca yere çakılmış Sivil Havacılık Genel Müdürü Dr. Ali Arıduru, Isparta'daki uçak kazasında ilk incelemelerde rotadan sapma olduğunu belirlediklerini söyledi. Arıduru, "Cihazların tamamı aktif. Uçağın iniş takımları bile açık. Uçak rotasından sapmış." dedi. Arıduru, ayrıca havada bir yangın veya sabotaja yönelik hiçbir bulguya rastlanmadığını anlattı. Sivil Havacılık Genel Müdürü Ali Arıduru, kaza kırım ekibinin Isparta'daki uçak kazası ile ilgili ön raporunu düzenlediği basın toplantısıyla açıkladı. Arıduru'nun açıklamayı yaptığı salonda kara kutuolarak bilinen CVR ve FDR cihazları da basın mensuplarına gösterildi. Arıduru, bu cihazların, 5 Aralık 2007 tarihinde çözümlenmek üzere başka bir ülkeye gönderileceğini, ekipte Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü'nden de 4 uzmanın hazır bulunacağını aktardı. Arıduru, "Çözümlemeden sonra kazanın nedeni bilimsel olarak ortaya çıkacak ve kazanın oluşumu ile ilgili bir simülasyon hazırlanacak." açıklamasında bulundu. Ali Arıduru, ayrıca uçak kazası ile ilgili kaza kırım ekibinin ön incelemesinin de sonuçlandığını aktardı. Ali Arıduru, Isparta'da düşen uçağın enkazında yapılan ön incelemelere göre, uçağın motorlarının, çarpma anına kadar faal olduğunun tespit edildiğini ve iniş takımlarının açık olduğunun görüldüğünü söyledi. Arıduru, "Yapılan meteoroloji incelemelerinden, bu kazaya neden olacak herhangi bir olumsuz meteorolojik durum yoktur. Hava trafik ünitesi ses kayıt cihazı faaldir, sesler 5 kuvvetinde anlaşılır şekilde çok net, fonda gürültü veya başka bir frekans yoktur. Uçağın, hava üniteleri ile haberleşmesinde çarpma anına kadar hiçbir problemi olmamıştır. |
Gürültü ve suskunluk! Bu ülkenin en büyük sıkıntılarından biri, belki de birincisi, ehil olmayan kişilerin habire konuşması, konuşması gerekenlerin susmasıdır. Hatırlayınız lütfen Susurluk türü skaÖnüne gelen bu konuda atıp-tutarken, bir sürü boş adam bu konuda uzman ayağına yazı dizileri, kitaplar yazarken, meselenin kahramanları ağızlarını açmamışlardı. Ve yine bu ülkenin en büyük tehditlerinden biridir; 'Konuşturmayın beni!' yahut 'Bir konuşursam yer yerinden oynar...' Oysa yeri yerinden oynatacak ne büyük olaylar yaşanır da, bu ülkede yaprak kımıldamaz! Geçtiğimiz gün yaşanan acı kaza sonrası ortalıkta gezinen geveze insanların dışında ne düşen uçağın şirketi, ne kiraya veren firma, ne bu ülkenin hava yönetimi adam gibi bir açıklama, insanları teskin edici bir demeç vermedi. Bunun yerine abuk-sabuk savunma refleksi, 'suç bizde değil şunlarda' saçmalığı sergilendi hep. Deprem uzmanlarından sonra uçak uzmanları üşüştü ekranlara. Bir sürü yeni kavramımız oldu sektöre dair. Artık 'fay' yerine 'VOR-Inbound' gibi terimler gündelik hayata girdi. Belediye otobüsünde işe giden kaportacı kalfası arkadaşına, 'Abi kulenin suçu yok, adamlar inbound vermiş' diyordu mesela! Mevzuun esas muhatapları ise bu ülkenin bir sorumluluk geleneği olarak yıllardan beri yaptığı gibi, susmayı tercih etti hep. Hâlâ bu öldüren suskunluktan ders almamış olmamız bana tuhaf geliyor artık. Evet, böyle bir huyumuz var. Zannediyoruz ki, kimse konuşmazsa her şey normale dönecektir. Bu düşünceyi savunanların çok önemli ve kısmen haklı oldukları bir gerçek var; çünkü bu ülkenin hafızasızlığı her şeyinin üzerindedir. Biz Türkler kadar çabuk unutan bir başka topluluk yoktur zira! Bu düşüncede olanlardan biri de, havacılıkla ilgili derneğin bir başkanıydı. Adamcağız, 'Birkaç gün içinde her şey normale döner.' diyordu. Belki haklı olabilir, ama öyle olmamalı. Tekrar aynı acıyı yaşamamamız için, asla birkaç gün içinde her şey eskisi gibi olmamalıdır. M.Nedim Hazar yazdı.... |