16
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

BUGÜNÜN BASIN ÖZETLERİ

 

Ulusu: Sevr ile AP kararları aynı 
Deniz Harp Okulu ve Deniz Lisesi’nin 234’üncü kuruluş yıldönümü kutlama törenine katılan 9’uncu Deniz Kuvvetleri Komutanı ve eski Başbakanlardan Bülent Ulusu, Avrupa Parlamentosu’nun (AP) aldığı kararların Türkiye’yi bölmeye yönelik Sevr Antlaşması’nın kararlarını içerdiğini söyledi.

AP’nin 1996 tarihli bir kararında İstanbul’dan "Konstantinopolis" diye bahsettiğini belirten Ulusu, "Başka bir kararda, Kürt kimliğinin yasal olarak tanınarak, PKK’nın ateşkes çağrısına uyulması isteniyor ve Türk ordusunun, Kuzey Irak’a girmesi işgal olarak tanınmakta ve lanetlenmekte" diye konuştu.

Tuzla’daki Deniz Harp Okulu’nda düzenlenen törene katılan Bülent Ulusu, hazırladığı sunum ile AP’nin Türkiye’nin bütünlüğünü bozmaya yönelik kararlarını anlattı.

AP’nin 19 Haziran 1996’da "Avrupa Parlamentosu, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sürdürdüğü Askeri operasyonlardan ve Kürdistan’daki anlaşmazlığa barışçıl bir çözüm bulma yollarını aramayı reddetmesinden büyük kaygı duyar" kararı aldığını belirten Bülend Ulusu, "Güneydoğu Anadolu Bölgemiz’den Kürdistan diye bahsediyorlar" dedi. Avrupa Birliği’ne tam üye olmanın Türkiye’nin hakkı olduğunu belirten Bülend Ulusu, şunları söyledi: "AB’nin Lozan dengesini bozmasına müsaade edemeyiz. Türkiye’nin birliği tehlikeye düşürülmesin. Türkiye birliğine çok düşkün bir ülkedir."
Karadeniz kaptı 
Rumelifeneri’nde denizi seyreden minik Aylin’i dalgalar çekti. Kızını kurtarmak için denize atlayan baba Cemal Tayfun Gökhan da denizde kayboldu. Aylin’in cesedi bulundu.

RUMELİFENERİ’nde ailesiyle denizi seyreden 6 yaşındaki Aylin Gökhan’ı karaya vuran dalgalar sürükleyerek yuttu. Küçük kızını kurtarmak için denize atlayan babası Cemal Tayfun Gökhan dalgalar arasında kaybolurken, akrabası Carlos Franky son anda kurtarıldı. Zekeriyaköy’de oturan MC Donald’s restoranlarına lojistik destek veren Serlog Lojistik’in Genel Müdürü Cemal Tayfun Gökhan ile Kolombiyalı eşi Alexandra Gökhan, yurt dışından gelen misafirleri Carlos Franky’yi Rumelifeneri’ne gezmeye götürdüler. Küçük Aylin, akrabaları Carlos Franky ile denizi seyretmek için kayaların üzerine çıktı. Saat 14.00 sıralarında gün boyunca esen poyrazın oluşturduğu dev bir dalga, Kale mevkiinde kayalara çarparak kırıldı. Dev dalga, kıyıda el ele tutuşan Aylin Gökhan ile Carlos Franky’ye çarptı. Ayağı kayan Aylin, dalga tarafından azgın sulara çekildi. Aylin’i kurtarmak için önce Carlos Franky, ardından babası denize atladı. Cemal Tayfun Gökhan da birkaç kulaç attıktan sonra suda kayboldu. Kıyıdakilerin yardım çığlıkları üzerine, balıkçı tekneleri olay yerine gelerek küçük Aylin’in cesedi ile bacağı kırılan Carlos Franky’yi sudan çıkardılar. Carlos Franky Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırıldı. Bostancı Balıkadamlar Kulübü, AKUT ve itfaiye ekibinin tüm aramalarına rağmen Gökhan’ın cesedini bulamadı.

Abartılı övgülerin sonu hüsran olur

TAMAM çok önemli bir maç kazandık. Ama çarşamba günü oynayacağımız ve kazanmamız gereken maçı, Norveç galibiyeti için yapacağımız gereksiz övgülerle hüsrana dönüştürmeyelim.
Unutmayalım, Türk futbolcuları oynamaları gerektiği gibi oynadıkları için kazandılar.
Bosna Hersek’i de oynamaları gerektiği gibi oynarlarsa yeneceklerini vurgulayalım.
Eğer Türk futbolcusunun övgülerden sarhoş olup gevşeme alışkanlığı tutarsa yine heveslerimiz kursaklarımızda kalır.
Türk futbolunun dünya düzeyini yakalayabilmesi için futbolcularımızın günümüz futbolunda kazanmanın tek koşulunun koşmak, savaşmak, sistemden ve oyun disiplininden kopmamak ve yetilerini kullanmak olduğunu öğrenmesi gerekir.
Aksi takdirde bugüne kadar yaşadığımız gibi inişler çıkışlar içinde debelenip durur futbolumuz.

Norveç maçı "olmak veya olmamak" sorunuydu.
Kazanarak "olmamayı" geride bıraktık.
Ama "olmayı" yaratmamız için Bosna Hersek’i yenmek zorundayız. O nedenle hepimiz hamaseti bir yana bırakarak, milli takımı pozitif etkilememiz gerekiyor.
Norveç’te oyuna yanlış başladık.
Futbolcular Fatih Terim’in verdiği taktiği uygulayamadılar.
Uzun adamları ve teknik gücü fazla olan Norveç’e karşı topu yere indirmemiz gerekiyordu.
Golü yiyene kadar bunu yapamadık ve rakibin işini kolaylaştırdık.
Tufan Türenç yazdı...

Bakü-Tiflis Kars demiryolu temelini atacak  
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, sürpriz bir şekilde Pakistan’dan önce Kafkaslar’da siyasi krizin yaşandığı Gürcistan’a gidiyor.

Gül, çarşamba günü Bakü-Tiflis-Kars demiryolunun ilk temelini Gürcistan Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili ile birlikte atacak. Törene, programı uygun olması halinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev de katılacak. Hafta başında Ankara’ya çalışma ziyareti yapan eski Gürcistan Başbakanı Zurab Nogaideli, Başbakan Tayyip Erdoğan’ı temel atma törenine davet etmişti. Erdoğan da programı uygun olması halinde törene katılacağını söylemişti. Ancak Saakaşvili, daveti yapan Nogaideli’yi önceki gün görevden alıp yerine Lado Gurgenidze’yi başbakan atadı. Yarın akşam Tiflis’e gidecek olan Gül, Saakaşvili ile ülkedeki siyasi krizi de değerlendirecek ve demokrasi yolundan sapılmamasını isteyecek.
İstanbul’da iki aylık su birikti 
İstanbul’u Kasım başından bu yana etkisi altına alan yağışlar, İstanbul’un barajlarında su miktarını 100 milyon metreküpe çıkardı.

Son yağışlarla İstanbul’un Ocak sonuna kadar su ihtiyacının karşılandığını, ancak bunun yeterli olmadığını belirten İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, şunları söyledi: "İstanbul’un barajlarının dolması için geçen yılki yağışın 2,5 yıl yağması lazım. Böyle bir şey mümkün değil. Nasılsa yağmur yağıyor diye tasarrufu elden bırakmamalıyız. Su tasarrufu artık alışkanlık olmalı." Topbaş, Melen Çayı’nın İstanbul’a aktarılması amacıyla Yeşilçay’a kadar gelen hattın Darlık Barajı’na kadar uzatılacağını, Yeşilçay’ın dolu olduğu zamanlarda Darlık Barajı’nın doldurulacağını söyledi.
Barajlarda durum
Ömerli:18 milyon 313 bin metreküp
Istrancalar:3 milyon 723 bin metreküp Darlık:18 milyon 196 bin metreküp
Elmalı:4 milyon 252 bin metreküp
Terkos:39 milyon 8 bin metreküp
Alibey:2 milyon 941 bin metreküp
Büyükçekmece:6 milyon 232 bin metreküp
Sazlıdere:8 milyon 1 bin metreküp
Pabuçdere ve Kazandere:0 metreküp

 

 


Aslıma rücu ettim!
Çok sevdim İclal’in (Aydın) saçlarını...

Parıl parıldı.
Doğaldı.
Tenine pek yakışmıştı.
Bir de saçlarını geri toplamıştı, toka niyetine de bir kalem takmıştı.
Daha merhaba demeden, "Ne güzel olmuş saçların, ne yaptın, rengini mi değiştirdin?" dedim.
"Yaptığıma inanmayacaksın!" dedi.
Ve hikayeyi anlattı.
Buyurun, buradan dinleyin...
İstanbul’un en havalı kuaförlerinden birine "dip boya" için 300 küsur lira bayıldıktan sonra, "Yeter canım nedir bu!" diyor ve soluğu bir markette alıyor...
Yanlış okumadınız, bildiğiniz market...
Kararlı adımlarla, saç ürünlerinin satıldığı reyona gidiyor, koyu kahverengi bir saç boyası alıyor...
Tamamen, sıradan bir boya...
Kasada soruyor:
"Kaç para?"
"12 lira 80 kuruş."
"Çok iyiymiş, alıyorum..."
Sonra eve geliyor, banyoya giriyor ve saçlarını bir güzel kendi rengine boyuyor.
"Bu konuda tecrübeli değildim. Kutunun üzerinde ne yazıyorsa yaptım. Fena da olmadı. Hatta güzel oldu. Sırrım bu işte: Eski İclal oldum ben. Aslıma rücu ettim! Bundan sonra, diplerim uzadı kuaföre gideyim filan yok. Parama da yazık, zamanıma da... Kendim boyayacağım..."
Ayşe Arman yazdı..

Yarım saatlik ’tufan’ 
Trakya’nın ardından Ege’nin güneyi sele teslim oldu. Bodrum ve Marmaris’te sabah saatlerinde lodosla başlayan şiddetli yağışta yarım saatte caddeler nehre döndü, 16 motosiklet ve 3 otomobil denize sürüklendi.

MUĞLA’nın Bodrum İlçesi’nde dün saat saat 09.45’te şiddetli lodosla başlayan ve yaklaşık yarım saat süren sağanak yağış hayatı felç etti. Sel suları caddelerde yaklaşık bir metre kadar yükseldi. Gökçeler ve Çilek dağlarından gelen sel suları 16 motosiklet ve 3 otomobili denize sürükledi. Evlerin ve işyerlerinin koltuk, masa ve sandalyeleri 3 kilometre sürüklenerek denize kadar ulaştı. Motosikletini kurtarmak isterken düşerek boğulma tehlikesi geçiren 19 yaşındaki Ahmet Denizkıran’ı arkadaşları kurtardı.

METREKAREYE 114 KİLO Bodrum şehir merkezi, Torba, Gümbet, Bitez ve Ortakent- Yahşi Beldesi’nde yaklaşık 300 ev ve işyeri sular altında kaldı. Marmaris’te ise dün sabah bastıran sağanak yağış, 1.5 saatte metrekareye 114 kilogram yağmur bıraktı, Karadere’yi taşırdı. Çok sayıda ev ve işyerini su bastı. Büyük hasar oluşan ilçede elektrikler kesildi, günlük yaşam felç oldu. Çok sayıda esnaf işyerlerinde mahsur kaldı.
Operasyon sınırlı olursa karışmayız 
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kuzey Irak’a olası askeri operasyonu konusunda bölgedeki Kürt yönetimi dün bir açıklama yaptı. Bölge Başkanı Barzani ile yaptıkları toplantı sonrası konuşan Kürdistan İslam Birliği Genel Sekreteri Bahattin, "Sivil bölgelere zarar gelmemesi şartıyla, bir operasyona karışmama niyetindeyiz" dedi.

KUZEY Irak’taki Kürt yönetiminin Başkanı Mesud Barzani, Ankara’da temaslarda bulunan Kürdistan Siyasi Partiler Yüksek Meclisi üyeleri ile toplantı yaptı. Toplantıda yüksek siyasi meclis üyelerinin son Türkiye ziyareti ve Türk askerinin sınır ötesi bir operasyon düzenleme olasılığı ele alındı.

İHTİMAL YÜKSEK Toplantı sonrası DHA’nın sorularını yanıtlayan Kürdistan İslam Birliği Genel Sekreteri Selahaddin Muhammed Bahattin, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sınırlı bir askeri operasyon yapma olasılığının arttığını söyledi. Bahattin, şunları söyledi: "Ankara ziyaretimiz sonrasında, Türkiye’nin kapsamlı bir işgal hareketi yapmak istemediği kanaatına ulaştık. Ancak, sınırlı bir operasyonun yapılması muhtemeldir. Bu operasyon hava ve topçu bombardımanı ile gerçekleşebileceği gibi kara harekátını da kapsayabilir. Bu ihtimaller toplantıda da gündeme geldi. Sivil bölgelerimize zarar gelmemesi şartıyla, bu türden bir operasyona karışmama niyetindeyiz."

DUVAR AŞILDI Bahattin, Türkiye’ye yaptıkları temaslara değinirken, "İki tarafın siyasilerinin bir araya gelemeyeceği yönündeki psikolojik duvar aşılmış oldu. Bence bu daha sonra atılacak adımların önünü açması yönüyle ziyaretin en önemli sonucu olmuştur" dedi.

Mağrur olmamak
EN az 6 yıllık bir hikayedir:

Tayyip Erdoğan ilk seçim başarısını kazandığında...

Oğullarından biri, babalarının cep telefonundaki "açılış mesajı"na, "Mağrur olma" uyarısını yazmıştı.

Dün gazetelerde yayınlanan "Tayyip Erdoğan’ın Özel Hayatı" başlıklı röportajlardan anlıyoruz ki...

O "Mağrur olma" uyarısı, hálá Erdoğan’ın cep telefonunun açılış cümlesidir.

Başbakan’ın da her fani gibi, "mağrur olma potansiyeli"nin var olduğunu düşünmesi...

Ve bu nedenle "Mağrur olma!" uyarısının kendisine anımsatılmasına olanak sağlaması güzel bir şey...

Ancak yeterli değil...

"Mağrur olmama" halinin nasıl bir şey olduğunun da bilinmesinde yarar vardır...

Ben bu konuda "Çaba bizden / Başarı Allah’tan" diyerek birkaç maddelik bir rehber hazırladım... İşte mağrur olmamak için yapılması gerekenler:

BİR Etrafına sadece "En iyisi sen bilirsin" diyenleri değil, "Bu yaptığın yanlış" deme cesaretini gösterecekleri de almalısın.

İKİ Sana açıkça itiraz edenden değil, sana hiçbir konuda itiraz etmeyenden korkmalısın...

ÜÇ Muhaliflerin bazen senin için en iyi yol gösterici olabilir... Bu nedenle onlara kulak vermende fayda vardır.

Ahmet Hakan yazdı...

 

Boğaz'da dalgalar baba-kızı yuttu 
Rumelifeneri sahilinde dayısıyla gezen Aylin, azgın dalgalara kapıldı. Önce dayısı, ardından babası denize atladı. Dayı, Aylin'i ölü halde çıkarırken, baba kayboldu

Uluslararası lojistik firması Serlog'un Türkiye Genel Müdürü Cemal Tayfun Gökhan, Rumelifeneri sahilinde kayınbiraderiyle birlikte, dalgaya kapılarak denize düşen kızı Aylin Gökhan'ı (6) kurtarmak için denize atladı. Aylin dayısı tarafından ölü halde denizden çıkarılırken, denizde kaybolan Gökhan'a gece boyunca süren aramalara rağmen ulaşılamadı.
Gökhan, eşi Aleksandra Gökhan ve kızları Aylin'le birlikte Kolombiya'dan kendilerini ziyarete gelen kayınbiraderi Carlos Franklin'i gezdirmek için dün öğle saatlerinde Rumelifeneri Kalesi'ne gitti.


Dayının bacağı kırıldı
Dayısı Carlos Franklin'le sahildeki kayalıkların üzerinde dolaşan Aylin, şiddetli dalganın etkisiyle dengesini yitirerek denize düştü. Yeğeninin peşinden suya giren Franklin, küçük kızı kurtarmaya çabalarken, baba Gökhan da denize atladı. Azgın dalgalar nedeniyle yeğenine güçlükle ulaşan Franklin ile Aylin Gökhan, kendilerini fark eden Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü'ne ait bir botla denizden çıkarıldı.
Sağlık ekiplerince yapılan kontrolde Aylin'in öldüğü tespit edildi. Bacağı kırılan Franklin ise hastaneye kaldırıldı.


Baba bulunamadı
Kızını kurtarmak için denize atlayan ve kaybolan baba Gökhan'a ulaşmak için Rumelifeneri sahilinde arama kurtarma çalışması başlatıldı. Gece geç saatlere kadar süren arama çalışmalarından bir sonuç alınamadı.
Ailenin Rumelifeneri'ne baba Gökhan'ın daha önce sık sık gittiği bir restorana balık yemek amacıyla gittiği ve yemek öncesi hava almak için sahilde dolaştıkları öğrenildi.
ABD'li otoriteden kampanyaya övgü Amerikalı eğitim sosyoloğu Prof. Dr. Marlaine E. Lockheed, Milliyet gazetesinin "Baba Beni Okula Gönder" kampanyasını, "Özel sektör ile devletin harika bir işbirliği" olarak niteledi
Amerikalı eğitim sosyologu Prof. Dr. Marlaine E. Lockheed, Avrupa Birliği Komisyonu tarafından desteklenen Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV), Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği (KADER) ve Eğitim Reformu Girişimi ortaklığında yürütülen "Eğitimde ve Toplumsal Katılımda Cinsiyet Eşitliğinin Sağlanması" projesi kapsamında "Bin Yıl Hedefleri ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği 3. Ulusal Konferansı"na konuşmacı olarak katıldı. Prof. Lockheed, Milliyet'in sorularını da yanıtladı.
Küresel Kalkınma Merkezi'nin araştırmacı üyesi Lockheed, kuruluşun yayımladığı "Kızların Okullardaki Bağışlanamaz Yokluğu: Neden 60 milyon kız hâlâ okulda değil ve bu konuda neler yapılabilir?" kitabının da yazarı...


'Yoksulluğun payı fazla'
Çocukların okula gitmemesinde yoksulluğun payının fazla olduğunu belirten Lockheed, okulların kalitesinin yükseltilmesi gerektiğini de ifade etti.
Lockheed, "Eğitim politikaları daha adil olmalı. Kızların okula gönderilmesi için aileler teşvik edilmeli. Kızlar için burslar önemli. Örneğin, Bangladeş'te kızlara verilen burslar onların okullaşmasında iki kat faydalı oldu" dedi.
Milliyet gazetesinin sürdürdüğü "Baba Beni Okula Gönder" kampanyasını "Özel sektör ile devletin harika bir işbirliği" olarak nitelendiren Lockheed, şöyle devam etti: "Baba Beni Okula Gönder kampanyasının, durumun ciddiyetini kamuoyuna aktarma açısından son derece olumlu bir adım olduğunu düşünüyorum. ABD'de daha çok köşe yazısı ve haber olarak çalışmalar yapılıyor. Milliyet'in kamuoyunda böylesine bir kampanyayla farkındalık yaratması çok olumlu."

 

Fikir suçluları safına hoş geldiniz Paşam!

Kadere bakın! Düşünce yasaklarının bir gün onu koyanlara kadar uzanacağı aklınıza gelir miydi hiç?
Bir gün paşaların da andıçlanabileceğini tasavvur edebilir miydiniz?
Yasaklarıyla gençliğimizi zapturapt altına alan Evren Paşa'nın yarın İzmir Orduevi girişinde durdurulacağını gözünüzün önüne getirebiliyor musunuz?
"- Sayın komutanım; bağışlayın, içeri alamıyoruz. 'Size özel bir görev verilmediği halde' ve İç Hizmet Yönetmeliğimize aykırı olarak Fikret Bila'ya konuşmuş ve 'Kürtçeye ağır yasak koyduk. Hataydı' demişsiniz."
İster misiniz bunun üzerine Evren Paşa "Düşünce özgürlüğüm kısıtlanıyor" diye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvursun ve "Kürtçeye özgürlük" istedi diye 12 Eylül zindanlarına attıklarıyla aynı safta buluşsun.
* * *
Başbakan Erdoğan geçen haftaki AKP grubunda "Yaptıkları tek iş tahrik etmek" demiş ve "Bunlar tahrik memuru olarak görev yapıyor" diye emekli komutanları şikâyet etmişti.
Korkarım sevgili dostumuz Fikret Bila'nın tarihi yazı dizisi, rahatsızlığın sınırlarını genişletti.
Milli Savunma Bakanlığı, -muhtemelen Genelkurmay'ın rahatsızlığını da hissederek- Başbakan'ın şikâyetini ihbar kabul etmiş olmalı ki, Erdoğan'ın "Bunlar" dediği paşalar hakkında "sus emri" çıkardı.
Daha 8 ay önce Genelkurmay'dan "askeri harekâtlara karşı olan köşe yazarları" listesi sızmış ve sakıncalı isimlerin askeri tesislere girişinin engellenmesi istenmişti.
Şimdi, askeri tesis kapısı kalabalıklaşıyor ve meşhur 301. maddenin hedefleri arasına, "askeri harekâtı eleştiren" paşalar da katılıyor.
Hayırlı olsun.
* * *
Anayasa, ifade özgürlüğünü herkes için güvence altına almıştır.
Bu hakkın, ülke savunmasına zarar verecek şekilde uygulanmasını engelleyecek yaptırımlar Askeri Ceza Yasası'nda zaten vardır.

Can Dündar yazdı...

Clinton: Türkiye'yi yeniden kazanacağız 
ABD'de dünyanın önde gelen yatırımcı işadamlarıyla bir araya gelen senatör Hillary Clinton, "ABD'yi seven Türklerin Başkan Bush döneminde azalması düşündürücü" dedi

ABD'de başkanlık yarışının en güçlü ismi Demokrat Parti'nin New York Senatörü ve eski ABD başkanlarından Bill Clinton'ın eşi Hillary Clinton, George W. Bush döneminde Türkiye'de ABD'yi sevenlerin oranının büyük oranda düşmesinin nedenleri üzerinde durulması gerektiğini bildirdi.
Hillary Clinton, Washington'daki Mayflower Oteli'nde ABD ve dünyanın önde gelen yatırımcı ve işadamlarından oluşan 30 kişilik bir grupla bir araya geldi. Toplantıya işadamı Sadettin Saran da katıldı. Konuşmasında Türkiye-ABD ilişkilerine de değinen Hillary Clinton, "Bill Clinton'ın ABD Başkanlığı döneminde Türk halkının yüzde 60'ı ABD'yi severken, bu oran Başkan Bush döneminde yüzde 9'a düştüyse, durup düşünmek lazım" dedi.
Clinton, toplantıya katılan işadamı Saran ile yaptığı özel görüşmede Türkiye'nin ABD için önemini vurgulayarak, "Başkan olduğumda önceliklerimden biri de, Türkiye ile bozulan ilişkileri düzeltmek olacak. Türkiye'yi yeniden kazanacağız" diye konuştu.
Toplantıda Hillary Clinton ile 15 dakikalık bir görüşme yapan Saran da şunları kaydetti:
"Bundan 7 ay önce de bir görüşme yaptığım Senatör Clinton'ı bu kez Türkiye konusunda daha bilgili, hem de daha pozitif buldum. Türkiye'nin ABD için çok önemli bir müttefik olduğunu anlatan Senatör Clinton, Başkan seçildiğinde önceliklerinden birinin de Türk-Amerikan ilişkilerini düzeltmek ve Türkiye'yi yeniden kazanmak olacağını söyledi. Bayan Clinton'a Türkiye'nin özellikle terör konusundaki duyarlılığını ilettim. Soykırım tasarısının yasalaşması halinde, iki ülke arasında onarılamaz yaralar açacağını anlattım."
DTP'yi kapatırsanız sürgünde kurarlar 
Murat Karayalçın yeni bir "Güneydoğu paketi" hazırlığı içinde olduğu anlaşılan Ankara'ya somut iki proje getirdi. Biri siyasi mutabakat, diğeri kalkınma projesi. Karayalçın, kapatılma davası açılan DTP konusunda da çok önemli bir uyarıda bulundu: DTP'yi kapatırsanız dağa çıkmazlar, yurtdışında sürgüne parti kurarlar
Türkiye'yi yönetenler uzun süredir hep aynı soruyu soruyor: "Dağa çıkmaları nasıl engelleriz?"
SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın'ın bu soruya çok somut bir yanıtı var. Bunun için de o kadar ayrıntılı bir proje sunuyor ki Karayalçın, neredeyse yetkililere kalan tek şey altına bir imza atmak. Çünkü hesap basit:
Milli gelirin 50'de birini, o da beş yıl içinde, GAP'ın sulama projesine ayırırsan 4 milyon insan iş bulur, bölge insanının hayat standardı üç-dört katına çıkar. Bu ne demek? "Umut demek" diyor Karayalçın... İşte bu hafta TÜSİAD ve hükümet başta olmak üzere pek çok ilgili kurum ve kuruluşa da göndereceği projesini bize tane tane şöyle anlatıyor Karayalçın:
1SORUN NEREDE BAŞLIYOR?: GAP iki ana fikre dayanıyor. Bir: Enerji üretimi. İki: Sulama ve onun sayesinde tarımsal istihdam yaratılması. Enerji yatırımlarının yüzde 75'i tamamlandı. Ama sulama yatırımları yüzde 14 oranında kaldı. Yani 1 milyon 700 bin hektarlık alandan 20 yılda sadece Urfa'daki 200 bin hektarlık bir alan sulanabildi.
2SORUMLU KİM?: Enerji projeleri hızla yürüdü, çünkü orada işadamları, Türkiye ekonomisi, devlet enerjiye sahip çıktı. Ama sulama projesinin sahibi yok. Türkiye sahibi olmayan projeler mezarlığıdır. Bu ülkede bir projenin sahibi yoksa uygulanmaz.
DTP'yi kapatmak yanlıştır

DTP şüphe yok ki PKK'nın siyasi koludur. Demokrasilerde böyle partiler elbette kapatılabilir. İspanya'da Herri Batasuna adlı parti kapatılmıştır; teröre karşı "Siyasi Anlaşma" imzalayan Bask Milliyetçi Partisi ve Eusko Alkartasuna adlı ayrılıkçı partiler kapatılmamıştır.
İngiltere ise, terör örgütünün siyasi kolu Sinn Fein adlı partiyi kapatmamıştır.
Parti kapatmak veya kapatmamak bir devlet politikasıdır. Ülkeler bunu terörle mücadele ve ulusal birlik anlayışlarına göre ayarlarlar.
Yargının işi kuralları uygulamaktır. Kuralları koyan ise politikadır.
Anayasa Mahkemesi, DTP'nin "suç odağı" haline geldiğini kanıtlarıyla görürse kapatır; hukuka da uygun olur.
Ama DTP'nin kapatılması siyasi hata olur.

Lenin'in yaptığı gibi!
DTP'nin kapatılması kararını zaten PKK vermiştir!
Partide sergilenen azgınlıklar bunun içindi zaten!
Terör örgütünün yayın organı Özgür Gündem'de ağustos sonunda Veysi Sarısözen'in "Konfederalizm ve Çatı Partisi" başlıklı dört yazısı yayımlandı. Öcalan'ın emirlerini yansıtan bu yazılarda DTP'nin yerine "Çatı Partisi" kurulması isteniyordu.
Sadece sol değil, kadın hareketi, savaş karşıtları, çevreciler, "Şafi mezhebinden melleler" (mollalar), mezhepçi isimler... Hepsi "Çatı Partisi" altında toplanacak!
Seçim yenilgisinden sonra geliştirilen bu taktiğin amacı sadece bir miktar oy artışı değildir; farklı hareketleri bir çatı altında toplayarak bunları politize edip sokak eylemlerine yöneltmektir!
Bu aşamada, amacın Kürt devleti olduğu söylenmeyecektir. Yazıda şöyle deniliyor:
"Tıpkı Lenin'in yaptığı gibi. O, İsviçre'de, sürgünde yaşadığı ve Rusya'da kitle hareketinin gerilediği sırada 'devlet teorisi' hakkında konuşmadı. Kitle hareketi 'Sovyet' denilen yeni tipte devlet biçimini yarattığı zaman konuştu. Tıpkı Marks'ın kitleler 'Paris Komünü'nü yarattığı zaman devlet teorisi hakkında konuştuğu gibi..."

Taha Akyol yazdı...
facebook Müşerref'e karşı 
Pakistan'da büyük kentlerdeki gösterileri eylemden birkaç dakika önce internetteki sosyal iletişim ağlarında duyuran öğrenciler, kolayca koordine olup yakalanma risklerini minimuma indiriyor
Pakistan'da Devlet Başkanı Pervez Müşerref'in olağanüstü hal ilan ederek binlerce muhalifi tutuklatmasının ve özel televizyon kanallarını kapatmasının ardından, Facebook gibi sosyal iletişim ağları, Müşerref karşıtlarının birbirleriyle irtibat kurması için en etkili araç oldu.
Olağanüstü hal ilanıyla birlikte tüm siyasi gösterilerin yasaklanması yüzünden, İslamabad, Lahor ve Karaçi gibi büyük kentlerde gösteriler, polisin müdahale etmesini önlemek için eylemden sadece birkaç dakika önce internetteki sosyal iletişim ağlarında duyuruluyor. Lahorlu öğrenci Ahmet, "Pakistan çapındaki üniversitelerle gösterilemizi Facebook, bloglar, cep telefonları ve SMS mesajlarıyla koordine ediyoruz. Gösterinin ne zaman yapılacağını öğrencilere Facebook grupları ve bloglarla haber veriyoruz. Yakalanmamak için 5-10 dakikalık ani gösteriler düzenliyoruz" dedi.
Facebook kullanıcısı Pakistanlı muhalifler arasındaki en popüler protesto grubu olan "Pakistan'da Olağanüstü Hale Karşıyız"ın halen 11 binin üzerinde üyesi bulunuyor. Grubun üyelerinden biri, "Bu ülkenin geleceği olan bizler şimdi harekete geçmeliyiz. Geleceğimiz tehlike altında, ülkemizin bize ihtiyacı var" diyerek diğer kullanıcıları mum yakma eylemine çağırıyor. Grubun internet sayfasında protestoları destekleyen internet bloglarına, gösterilerde çekilen fotoğraflara ve anayasanın yeniden yürürlüğe girmesi ve muhalif lider İmran Han'ın serbest bırakılması için açılan dilekçelere link veriliyor. İnternet bloğu sitesi "emergencypk.blogspot.com" adresinde de gösterilerin nerede ne zaman yapılacağı duyuruluyor.
Eski gerilla liderinin seçim zaferi 
Kosova'da önceki gün yapılan genel seçimleri, bağımsızlık vaadinde bulunan eski gerilla lideri Haşim Taci'nin Kosova Demokratik Partisi (PDK) kazandı.
Resmi olmayan sonuçlara göre, PDK oyların yüzde 34'ünü aldı. 8 yıldır iktidarda olan Demokratik Kosova Ligi (LDK) ise yüzde 22 oranında oy alabildi. PDK, seçimden galip çıksa da oy oranı tek başına hükümet kurmasına yetmeyeceği için koalisyon ortağı aramak zorunda kalacak.
Kosova'nın 2 milyonluk nüfusunun yüzde 5'ini oluşturan Sırpların boykot ettiği seçime katılım oranı yüzde 43'te kaldı. Analistler, halkın politikacıların yolsuzluklarına ve ekonominin kötüleşmesine tepki olarak sandığa gitmediğini belirtti.
1998-1999 yıllarındaki savaşta Yugoslavya Devlet Başkanı Slobodan Miloşeviç'in güçlerine karşı savaşan Kosova Kurtuluş Ordusu'nun (UÇK) siyasi kanadının liderlerinden olan PDK Başkanı Haşim Taci, oy kullandıktan sonra yaptığı açıklamada, 10 Aralık'tan hemen sonra "bağımsızlıklarını ilan edeceklerini" söylemişti.


Türklere yüzde 10 oy
Öte yandan üyelerinin çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu Kosova Demokratik Türk Partisi'nin (KDTP) Genel Başkanı Mahir Yağcılar seçimlerde yüzde 10 oranında oy aldıklarını bildirdi.
Yağcılar, aldıkları oy sayısına göre anayasa uyarınca garanti edilen iki sandalye dışında iki milletvekili daha çıkararak Kosova Meclisi'ne dört milletvekiliyle girme şansına sahip olduklarını söyledi.

Yüzsüzün biri, arsızın teki...

HANİ eski kadınlar, münasebetsiz bir laf duyunca "Hay ağzından yel alsın!" derlerdi...
Türkiye'de bir film çevrilmekte; filmin figüranlarının, yani onlara figüran rolü biçilenlerin, kısacası halkın, başrol oyunculuğuna el koymazsa, bu filmin sonu iyi gelmeyecek...
* * *
BUNU söyleyene, lafını ağzına tıkayıp, "Hay ağzından yel alsın!" demek doğru olur mu?
İlk başta "Doğru olmaz!" diye kestirip atsanız da, biraz düşününce kazın ayağının hiç de öyle olmadığını anlarsınız.
Figüran halkın başrol oyuncusu olmasının neresi kötü?
* * *
PROF. Dr. Emre Kongar, şimdi de "Demokrasimizle Yüzleşmek" diye tutturdu. (Remzi Kitabevi)
Yalnız dikkat buyurun, "Demokrasiyle Yüzleşmek" demiyor, "Demokrasimizle Yüzleşmek" diyor.
"Demokrasi" adını verdiğimiz, aslında demokrasiyle filan değil, "Bir garip düzenle yüzleşelim!" diyor.
Orhan Erkanlı'nın ruhu şad olsun, "Düzen değişse de, düzülenler hiç değişmez" derdi.
Aynen öyle!
Tıpkı "Hamam aynı hamam, tellaklar değişti" lafı gibi...
Yoksa kimsenin demokrasiye filan laf edebildiği yok, "Bizim demokrasi" dedin mi paçayı kurtarıyorsun.
Yoksa adamı fena yakarlar, hiç demokrasiye toz kondururlar mı, "Demokrasi düşmanı!" diye adamı sallandırırlar....
* * *
EMRE Kongar'ın "yüzleşmek istediği" demokrasi bizim demokrasi...
Örneğin, bizim demokraside, özelleştirme kapsamında olan bir şirketin bir bölüm hissesi, gece yarısı özel bir anlaşmayla yurtdışından gelen yabancı yatırımcıya devredilir, sonra şirket özelleştirilince bu yatırımcı büyük kâr elde eder.
İşte, bizim demokrasimiz budur.

Hasan Pulur yazdı...

 

AB'nin vanası elimizde 
Azeri doğalgazını Türkiye üzerinden Yunanistan'a ulaştıran hattın açılışı dün İpsala Gümrük Sahası'nda yapıldı. Daha sonra Adriyatik altından İtalya'ya uzatılacak hattın açılışına ABD Enerji Bakanı da katıldı.

BARIŞ GETİRECEK
Törende konuşan Başbakan Erdoğan "Bu projeyle Türkiye doğalgazda AB'nin dördüncü ana arteri olma yolunda önemli adım atıyor. Enerji projeleri bölgede refah, huzur ve barışı geliştirecek. Türk ve Yunan dostluğu pekişecek" dedi.

Hazar Havzası'nın doğalgazını Avrupa ile tanıştıran Türkiye-Yunanistan-İtalya Doğalgaz Boru Hattı törenle hizmete girdi. Bu boru hattı aynı zamanda Türkiye'nin doğusundaki doğalgaz üreticisi kaynak ülkelerle, Avrupa arasında gaz nakli konusunda ilk somut adım olması itibariyle de tarihi bir önem taşıyor. Şahdeniz doğalgazını Avrupa'ya taşıyacak hattın ilk ayağı olan Türkiye-Yunanistan boru hattı, İpsala'da, iki ülke sınırını ayıran Meriç Köprüsü'nde törenle açıldı. Törene Başbakan Tayyip Erdoğan ve Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Enerji Bakanı Hilmi Güler, ABD Enerji Bakanı Samuel Bodman, Yunanistan Kalkınma Bakanı Christos Folias, Azerbaycan Enerji Bakanı Natig Aliyev, Gürcistan Enerji Bakanı Alexander Khetaguri katıldı.

Yeni IMF çıpası Şili'den geliyor 
IMF'nin döviz rezervi çıpasına karşı çıkan Ankara, yeni IMF çıpası olarak Şili'nin uyguladığı Mali Kural'ı yeni program çıpası olarak istiyor Yeni çıpada mevsimsel ve dönemsel gelir ve giderden arınmış bütçe açığının milli gelire oranı hedef alınıp kanun haline getiriliyor ..

Uluslararası Para Fonu (IMF) ile yürütülecek yeni programda Fon'un Rezerv Artırma İmkânı (RAL-Reserve Augmentation Line) önerisine karşı Ankara'nın Şili'nin uyguladığı 'yapısal bütçe açığı'nın milli gelire oranını hedefleyen Fiscal Rule'un (Mali Kural) program çapası olması için bastırdığı ve görüşmelerin bu program üzerine yürütüldüğü öğrenildi. Türkiye'nin yeni çıpa olarak kabul etmeye hazırlandığı Mali Kural, yapısal bütçe açığının kanuna bağlandığı ve bütçe harcamalarını kontrol altına alan bir sistem olarak biliniyor. Şimdiye kadar Şili'nin uyguladığı ve çok başarılı olduğu sistem ile bütçe gelir ve giderleri mevsimsel ve dönemsel gelir ve giderlerden arındırılıyor. 
KANUNLA SABİTLENİYOR
Örneğin özelleştirme gelirleri, gelir kaleminden doğal afetler için bir kerelik bütçeden çıkan para da gider kaleminden düşülüyor. Böylece bulunan 'Yapısal açık' ülkenin Gayri Safi Milli Hasılası'na (GSMH) oranlanıyor. Bu oran ise kanunla sabitleniyor. Ancak milli gelir rakamı da değişiyor. Gayrisafi milli hasıla hesabında bir enflasyon hedefi konuluyor ve bu hedef doğrultusunda üretim çıktısı (output) hesaplanıyor. Gelirler de bu üretim çıktısıyla uyumlu şekilde hedefleniyor.

Siyah - Sarı - Kırmızı
Brüksel'de dün yaklaşık 30 bin kişi Belçika bayraklarıyla yürüdü. Siyah, sarı ve kırmızı üç yatay şeritten oluşan bayraklarla.
Ve de "Farklı olalım ama birlik kalalım" sloganıyla.
Çünkü Belçika'da farklılık birliğin değil ayrılığın, bölünmenin tetikleyicisi durumuna geldi.
Üniter devlette yaşayan Türk halkına Belçika krizini anlatmak kolay değil. Ancak "Dil" konusundaki talepler kültürel çerçeveyi aşıp siyasal silaha dönüştürülünce, neler olacağını göstermesi açısından bu ülkeyi yakından izlemekte yarar var.
Belçika 1831'de üniter bir devlet olarak, iki halkın birliğinden doğdu: Hollandaca (Felemenkçe) konuşan Flamanlar ve Fransızca konuşan Vallonlar. Bir de Almanya sınırına yakın bölgede Almanca konuşan 100 bin kişilik bir topluluk var. Devlet kurulurken resmi dil Fransızca kabul edildi. Çünkü sadece Vallonlar değil, Flamanların çoğunluğu da o dönemin küresel dili olan Fransızca'dan yana tavır koydu.
Üstelik Vallon bölgesi kömür ve demirçelik işletmeleri sayesinde zengindi, Flaman bölgesi ise tarımla karnını doyurmaya çalışıyordu.

Flamanlar palazlanınca
Gel zaman, git zaman; İkinci Dünya Savaşı sonrası dengeler altüst oluverdi. 1960'larda patlak veren kömür ve demirçelik krizleri Vallon bölgesindeki işletmeleri iflas ettirdi. Buna karşılık, gelecek vaat eden sektörlere yüklenen Flamanlar daha zengin, dolayısıyla daha söz sahibi konuma geldiler.
Erdal Şafak yazdı...

'ABD, İran'ı işgal ederse petrol 200 dolara fırlar' 
Venezüella Devlet Başkanı Chavez, ABD'nin İran'ı işgal etmesi durumunda petrolün 200 dolara kadar tırmanacağını söyledi..

Son aylarda rekor üstüne rekor kıran petrol fiyatları uluslararası arenada tartışılmaya devam ediyor. Özellikle ABD ile OPEC ülkeleri arasında devam eden üretim artışı kavgası hafta sonu Suudi Arabistan'da gerçekleştirilen OPEC toplantısına damgasını vurdu. Toplantıda konuşan Venezüella Devlet Başkanı Hugo Chavez, ABD'nin İran veya Venezüella'ya saldırması durumunda petrol fiyatlarının 200 dolara kadar yükselebileceği uyarısında bulundu. AP haber ajansına göre, Chavez, ABD'nin dış politikaları doğrultusunda OPEC ülkelerini hedef almaması gerektiğini söyledi. Chavez, "Eğer ABD İran'ı işgal etme çılgınlığında bulunursa ve/veya bir kez daha Venezüella'ya saldırı girişimine kalkışırsa petrol fiyatları sadece 100 doları geçmekle kalmaz, 200 dolara kadar yükselebilir" dedi.

GÜNDEMDE ARTIŞ YOK
Geçtiğimiz hafta ABD Enerji Bakanlığı yetkilileri, OPEC'in üretim artışına gitmesi için çağrıda bulunmuş ancak OPEC ülkeleri önümüzdeki ay Birleşik Arap Emirlikleri'nde yapılacak toplantıya kadar böyle bir gündem maddeleri olmadığını bildirmişti.
Rektör adaylarına YÖK'ten ince ayar 
YÖK'ün 5 üniversitenin rektörlüğü için Köşk'e gönderdiği aday listesinde, üniversitedeki seçimlerde yüksek oy alan bazı isimlere yer verilmedi..

YÖK'ün 5 üniversiteye rektör ataması için Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e gönderdiği üçer kişilik aday listeleri tartışma yarattı. Üniversitelerde yapılan seçimlerde yüksek oy alan bazı rektör adaylarına Çankaya'ya gönderilen listede yer verilmedi. Hacettepe, Galatasaray, Selçuk, Bilecik ve Karabük üniversitelerindeki rektörlük seçimi sonuçları geçen cuma günü YÖK Genel Kurulu'nda ele alındı.

32 OYLA DIŞARDA, 1 OY ALAN GİRDİ
Kurul üyeleri arasında yapılan gizli oylama sonucunda Hacettepe Üniversitesi'nde yapılan seçimde üçüncü sırada bulunan Murat Tuncer Köşk'e gönderilecek listeye giremedi. Tuncer'in yerine dördüncü sırada oy alan Hasan Bayhan listeye kondu. Sağlık Bakanlığı'nda Kanser Savaş Daire Başkanlığı yaptığı için kendisine hükümetin adamı gibi bakılmasına tepki gösteren Tuncer, "YÖK'ün kararı kanunsuz olmayabilir, ancak etik-ahlaki ve usul açısından doğru değil. Bu düzensiz, haksız gidişe Cumhurbaşkanı Gül'ün dur diyeceğine inanıyorum" dedi. Galatasaray Üniversitesi rektörlük seçimi için yaşı gerekçe gösterilerek listeye alınmayan Köksal Bayraktar da 67 yaşında olduğunu, Erdoğan Teziç'in de YÖK Başkanlığı'na getirildiğinde aynı durumda bulunduğunu söyledi. Bayraktar, öğretim üyesi ve idareci olarak seçimde 32 oy almasına karşın yerine 1 oy alan Öztek Yaman'ın getirilmesine anlam vermediğini söyledi. Yeni kurulan Bilecik Üniversitesi'nde en çok oyu alan Mehmet Durman da Köşk'e sunulacak listeye giremeyen isimle arasında.

Kıymetli insanlar... Enişte neden öptü?
Bence de Jak Kamhi, KKTC vatandaşlığından çıkartılmasına hakikaten üzülmüştür.
Merak ediyorum, başka kimler üzülmüştü de "eşeği bulma" ihtimaline sevindi?

Denktaş döneminde çok sayıda T.C. vatandaşına KKTC vatandaşlığı, pasaportu verildi.
KKTC'de bunların önemli kısmını iptal eden yeni bir mahkeme kararıyla konu yine gündeme geldi. Hürriyet "Jak Kamhi'ye ayıp" ı iki gün manşetten işledi.
Ama başka kimlerinki iptal edilmiş, öğrenemedik.
KKTC Başbakanı Soyer, "Çok kişiye kanuni temeli olmadan vatandaşlık dağıtılmış. İptal için mahkemeye gidildi. Yıllar süren davalar ardından birçoğu iptal edildi. Kamhi'ye karşı özel uygulama olmadı. Arada birçok kıymetli insan da Kıbrıs vatandaşlığından çıkartılmış oldu. Şimdi bu insanlara uygun şekilde yeniden vatandaşlık vereceğiz. Hatayı düzelteceğiz" demiş.
Bu açıklama, Hürriyet'te manşetten "Hatadan dönülüyor" başlığıyla verildi.
KKTC Başbakanı, Kamhi dışında "birçok kıymetli insan" ın kimler olduğunu, içlerinden bir ikinci ismi dahi açıklamamış.
Açıkçası, manşet haber de merak etmemiş. Sormamış, Araştırmamış. Yazmamış:
"Hatadan dönülünce" hangi "kıymetli insanlar" KKTC'den "yeniden vatandaşlık" ile pasaport alacak?
Bu tür haberler bize, "onur belgesi" filanlığın dışında, "dünyanın tanımadığı" KKTC vatandaşlığı ile pasaportunun ne tür bir cazibesi olduğunu da anlatmıyor. 
Umur Talu yazdı... 

TSK: İrtica bazı emekli askerleri etkiliyor 
Yürürlüğe girmesiyle birlikte "emekli generallere sus emri" eleştirilerine yol açan İç Hizmet Yönetmeliği değişikliği konusunda Genelkurmay'dan açıklama geldi. Yeni düzenlemeyle kişilerin fikir beyan etme özgürlüğünün kısıtlanmasının amaçlanmadığı vurgulanan açıklamada, "TSK'da var olan silah arkadaşlığı ve ahde vefa geleneğini korumayı amaçlamaktadır" denildi. Değişikliğin emekli askeri personele kesinlikle genel bir kısıtlama içermediği vurgulanan açıklamada, "Kaldı ki, emekli subay ve generaller ordu ile organik ilişkileri kalmamış kişiler olup, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bu kişiler üzerinde bir tasarruf imkânı bulunmamaktadır. Ayrıca, Silahlı Kuvvetler'in kendisine yıllarca hizmet etmiş bu kişilere karşı saygıdan ve vefa duygusundan başka bir duygu beslemesi mümkün değildir" görüşü dile getirildi. Emekli subayların irticai faaliyetlerin etkisinde kalabildikleri de belirtilen açıklamada şöyle denildi: "Sayıları çok az olmakla birlikte, şahsi tatminsizlik ve bazen maalesef irticai görüşlerin etkisiyle, belli kişiler ve basın yayın kuruluşlarından Türk Silahlı Kuvvetleri'ne akıl almaz ve kabul edilemez bir şekilde kin ve nefretle saldıranlar da mevcuttur. Muvazzaflık döneminde alınan görevler ve sahip olunan bilgiler hakkında saptırılmış veya gerçek dışı beyanlarda bulunarak astlık-üstlük ilişkilerini zedeleyen, amir ve komutanlara karşı güven hissini yok etmeye yönelik aşağılayıcı söz ve davranıştaki bu kişilerin Türk Silahlı Kuvvetleri'nden uzak tutulmaları, doğal bir kurumsal korunma tedbiridir."
İlahiyatçılardan Selçuk'a tepki 
Cumhuriyet gazetesi yazarı İlhan Selçuk'un, "Türbanı flamaya dönüştürenler cehennemliktir" sözleri tartışma yarattı. İlahiyatçılar, "Kimin cennetlik, kimin cehennemlik olduğuna Allah karar verir" diyor..

Cumhuriyet gazetesi baş yazarı İlhan Selçuk, köşe yazısında Nur suresini örnek göstererek Kuran-ı Kerim'de türban veya sıkmabaştan bahsedilmediğini belirtti. Selçuk, "Türbanı flamaya dönüştürüp siyaset sahteciliğinin en büyüğünü yaparak Müslümanlık taslayanlar ikiyüzlü yalancılardır, topu cehennemliktir" dedi. Selçuk'un örnek verdiği Nur suresinde, "Ey Muhammet, mümin kadınlara söyle... Başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar..." deniliyor. İlahiyatçılar, Kuran-ı Kerim'de türbanla ilgili bir ifade bulunmadığını belirtirken, Selçuk'un sözlerine tepki gösterdiler. "Kimin cennetlik, cehennemlik olduğuna Selçuk değil, Allah karar verir" dediler. İlahiyatçıların görüşleri şöyle:

* Prof. Dr. Beyza Bilgin: (Türkiye'nin ilk kadın ilahiyatçısı) Örtünme Medine'de yaşanan anarşi ortamında sataşılan cariye, köle kadınlara yapılan saldırılardan korunmak isteyen hür kadınların bu soruna çözüm arayışı içinde ortaya çıktı. Örtünmenin kültür, güvenlik, huzur gibi nedenleri var. İlhan Selçuk, anladığım kadarıyla bu konuyu siyasete alet edenlere kızıyor. Ama onun demesi ile kimse cehenneme gidemez.

* Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. Saim Yeprem: Selçuk'un bahsettiği Nur suresi böyledir. Kuran-ı Kerim'de türban, sıkmabaş, yarım-baş denmez. Kuran- ı Kerim'de bu tür ifadeler bulunmaz. Türban 80'li yıllarda ortaya çıkmış bir kavramdır. Ancak kimin cennetlik, cehennemlik olacağına Allah karar verir.

Abant Toplantısı'ndan izlenimler
Yeni bir anayasayı görüşmek için düzenlenen Abant Toplantısı, bu defa İzmit Karpete'de Green Park tesislerinde yapıldı. 2 gün süren toplantının bütün teferruatını anlatacak değilim. Önemli bulduğum bazı cümleleri aktarmakla yetineceğim.
Prof. Zafer Üskül (AK Parti milletvekili): "1960'dan sonra MGK, bir anayasal kurum haline geldi. Askerin düşüncelerini, böyle bir kurulda siyasetçilerle paylaşabileceği, dolayısıyla darbe yapmayacağı gerekçesi ileri sürüldü. Darbe olmasın diye askerin siyasete müdahalesi kurumsallaştı."
Prof. Ergun Özbudun: "1 982 Anayasası hazırlanırken, siyasete ve siyasetçiye güvensizlik hakimdi. 11 Eylül 1980'e kadar herhangi bir siyasi partiye üye olanlar, 160 kişilik Danışma Meclisi'ne atanmadı. Zaten Kenan Evren, ' Biz temizliyoruz, politikacılar tencereyi pisletiyorlar' diyordu. Siyaset kurumunu bu kadar kötülersen, demokrasinin mantığına da ters düşüp, vesayet rejimine, bürokrasinin egemenliğine, onay vermiş olursun."
Şerafettin Elçi (KADEP Genel Başkanı): "Kürtler, kendilerini yeni anayasada bulmalı. Atatürk milliyetçiliği, Türk milliyetçiliğine göre bir nebze daha iyi. Türk milliyetçiliği ırk anlayışına dayalıdır; başka ırkları boyunduruk altına almak ister. Atatürk milliyetçiliği ise, kültürel bir temele dayanır. Amaç, farklı kimlikleri ve kültürleri yok edip, Türk potasında eritmektir."

 

Nazlı Ilıcak yazdı...

 

General Holding 
Genelkurmay Başkanlığı'nı periyodik olarak bilgilendiren TESUD, anonim şirket, üniversite, dershane ve ana okulu, turizm köyleri, fuarcılık, araştırma kuruluşu ile caz orkestrası gibi birçok projeye start verdi. Projelerle emekli olan askerlerin özel sektörde çalışmasının da önüne geçilecek

OYAK'ın satışının gündeme gelmesiyle birlikte, OYAK'taki hisselerini geri alacaklarını belirten emekli generaller, içinde şirketten üniversiteye birçok projenin olduğu yeni bir çalışmaya start verdi. Projenin OYAK ölçeğinde olması bekleniyor. Turizmden eğitime, müzikten şirket faaliyetlerine, araştırma kuruluşlarından fuarcılığa kadar pek çok alanda birden hazırlanmış projeler önümüzdeki dönemde hayata geçecek. Bu projelerin hemen her aşamasında kişisel bilgi birikimlerine göre emekli subaylar öncelikli olarak görev alacaklar. Bu konuda OYAK'tan ciddi yardım görüleceği kaydedildi. Söz konusu projeleri emekli generallerin özel sektörde görev almasından uzun zamandır rahatsız olan Genelkurmay Başkanlığı'nın özellikle desteklediği öğrenildi.
'İsa'nın gölgesiyim' iddiasından vazgeçiyor 
Papa 16. Benediktus, bin yıl sonra 'İsa'nın yeryüzündeki temsilcisi olma' iddiasından vazgeçiyor. Fener Rum Patrikhanesi gelişmeyi 'barış yakın' şeklinde değerlendirdi

Papa'nın, bin yıl sonra “İsa'nın yeryüzündeki temsilcisi” olma iddiasından vazgeçme aşamasına gelmesini değerlendiren Fener Rum Patrikhanesi Sözcüsü Rahip Dositheos Anagnostopulos, “Küresel kilise ve küresel İslam'ın dünya barışına önemli katkısı olacağını” söyledi. “Birleşmiş bir kilise İslam için çok daha elverişli bir ortam yaratır” diyen Anagnostopulos, bu diyaloğun bir kiliseyle yapılması herhalde bütün insanlık için iyi olacaktır. Küresel bir kilise ve küresel bir İslam beraberce çalışırsa savaşlarının çözülmesi ve dünyadaki barış problemlerinin çözülmesi için daha büyük katkıları olabilir” dedi. Papa ve Patrik geçen ay İtalya'nın Ravenna'da kentinde biraraya gelerek, iki mezhebin temsilcilerinin hazırladıkları ortak bildiriyle “Küresel Kilise”nin yol haritasını çizmişlerdi.

Türkiye'de Kürt olmanın getirisi
Birçok ülkede bir etnik kökene, bir ideolojiye bağlı olmanın zaman zaman getirileri olmuştur. Komünizmin hükümran olduğu dönemde, entelektüel sayılmak için solcu olmak, sol sloganları kullanmak bir moda haline gelmiştir.

Le Monde gazetesi, Fransada'ki bu tip entel düşünürleri çok güzel tarif etmiştir:

"Ona göre, bu kısım sol entelektüeller, düzeni devamlı eleştirirler, belli sloganları tekrarlarlar ancak mensup oldukları parti iktidara geldiği zaman, hiçbir şey beceremezler."

Türkiye'de de entel sayılmanın simgesi sayılan bir takım düşünceler var olmuştur. Bir dönem, köylü olmak, köylü görünmek modası çıkmıştır. Atatürk'ün,"köylü bu milletin efendisidir" sözünden yola çıkarak, öyle bir dönem geçirmişizdir ki, edebiyatta, müzikte, sinemada bir köylücülük harekatı başlamıştır. .

Cevdet Akçalı yazdı....

Sınıra bekar asker 
Teröre karşı profesyonel mücadele amacıyla Jandarma Komando Tugayları oluşturulacak. Seçme birliklere katılarak sınır bölgesinde görev yapacak uzman erbaş ve subaylardan bekar olanlara öncelik tanınacak

Teröre karşı anti-terör timi kurarak daha profesyonel biçimde mücadele etmeyi hedefleyen Türk ordusu, kurulacak birliklerde bekar komandolara öncelik sağlayacak. Genelkurmay Başkanlığı'nın Jandarma Komando Tugayları'nda görev yapacak uzman erbaş komando ve subayların ataması yapılırken bekar olanların tercih edilmesini isteyecek.
2 BİN YTL MAAŞ ALACAKLAR

Genelkurmay'a yakın kaynaklar, sınır karakollarında görev yapacak askeri personelin bekar olmasının tercih nedeni yapılması için yasal bir çalışma başlatıldığını belirtti. Terörle mücadelede profesyonel asker modeline geçileceğini ilk olarak Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ ifade etmiş, 6 komando tugayının tamamıyla uzman erbaşlardan oluşacağını belirtmişti. Altı aylık eğitimden geçecek komandolar 2 bin YTL maaş alacak. Uzman jandarma komandolar mayıs ayında sıcak bölgede hizmete başlayacak. Jandarma uzman çavuş komandoları, zor arazilerde, günde en az 25-30 kilometre yürüyerek, teröristlerle temas sağlayabilecek, çatışmaya girebilecek ve onları etkisiz hale getirebilecek şekilde eğitilecek.
Kosova'da yeni bir çağ 
1999 yılından bu yana tam bağımsızlık mücadelesi veren Kosova'da önceki gün düzenlenen 3. genel ve yerel seçimlerde Kosova Kurtuluş Ordusu'nun (UÇK) eski komutanlarından ve Kosova Demokratik Partisi'nin lideri Haşim Taçi zaferini ilan etti

1999 yılından bu yana Birleşmiş Milletler tarafından yönetilen va tam bağımsızlık mücadelesi veren Kosova'da, önceki gün düzenlenen 3. genel ve yerel seçimlerde Kosova Kurtuluş Ordusu'nun (UÇK) eski komutanlarından ve Kosova Demokratik Partisi'nin lideri Haşim Taçi zaferini ilan etti. Resmi sonuçlar henüz ilan edilmemiş olsa da sandıkların kapanmasından sonra Taçi, “zaferimizle birlikte yeni bir çağ başlıyor” dedi. Taçi, başbakan olursa 10 Aralık'tan sonra Sırbistan'dan bağımsızlıklarını ilan edeceklerini söylemişti. Taçi ülkenin yeni “gerilla” lideri olarak tanımlanıyor.

KOALİSYON KURULACAK

Taçi'nin, Kosova Kurtuluş Ordusu'nun devamı olarak kurulan partisinin, oyların yaklaşık yüzde 35'ini aldığı tahmin ediliyor. Diğer yandan yüzde 35'lik oran, tek başına iktidar olanağı vermediği için Taçi'nin partisi koalisyon ortağı aramak zorunda kalacak. İbrahim Rugova'nın kurduğu Demokratik Kosova Birliği (LDK) ise yüzde 23'lük oy oranı ile ikinci sırada yer alıyor. Seçimlerin, Kosova'nın bağımsızlığı yönünde bir adım olabileceği ifade diliyor.
Budala da kimmiş? (2)
Hürriyet'te bu iş nasıl oluyor acaba; bizde yazarlara diğer gazeteler tam takım temin ediliyor. Hürriyet bütçeyi mi kıstı, yoksa yazarlara farklı muamele mi ediliyor, bilmiyorum; bildiğim, 'İkinci Cumhuriyetçilerin Korkulu Rüyası' diye tanınan yazarın bazı gazeteleri eline almadığını iddia ettiği...

Yeni Şafak eline almadığını iddia ettiği gazetelerden...

Tabii eline almayınca, okumuyor da, kendisiyle ilgili bir yazı bizde çıktığında, "Haberim yoktu, ben onları okumam" diyebiliyor...

Ya da bugüne kadar diyebiliyordu, dünkü yazısında bizim gazeteden bir yazarın 1,5 ay önce çıkmış bir yazısından alıntı yapmış... Oysa bir gün önce, burada iki kez değinilmiş bir konuya (İlhan Selçuk ve faiz) üçüncü el kaynaklardan lâf yetiştirmeye çalışıyordu 'Korkulu Rüya'...

Unvanının kendisine tarafımızdan münasip görüldüğünü sanması çok hoş. Dünkü yazısını şöyle bitirmiş: "Tuhaftır bu İslamcı yazıcılar! Bazıları kábuslu rüyalarında beni görürler ve ertesi sabah 'İkinci Cumhuriyetçilerin korkulu rüyası Özdemir İnce!' diye yazarlar."

Oysa, Türk medyasında 'marka' oluşturma ustası Ertuğrul Özkök'ün eseridir o... "Kimdir bu yaşlı-başlı yeni yazar?" merakına kapılan okurlara değerini anlatmak için, öyle takdim etmişti kendisini...
Taha Kıvanç yazdı...
Bosna maçında ben de oynamak istiyorum 
A Milli Takım'ın Norveç'le oynadığı ve 2-1 kazandığı kader maçını sunucu İlker Yasin'le birlikte yorumlayan Rıdvan Dilmen de kendisini maçın heyecanına kaptırdı. Zafer gecesinde 90 dakikanın stresini en az sahadakiler kadar yaşayan beğenilen yorumcu, izleyenleri şaşırttı.

İşte Rıdvan Dilmen'in canlı yayında yaptığı ilginç yorumlar:

...Arda sevdiğin yerler, geçersin onları...

...Aferin Servet...

...Affferin beeee...

...At taca, at taca...

...Vur oğlum...

...Kale!...

...Bu kaleciye gol atarız...

...Dön Gökhan'a oğlum...

...Aslanım benim...

...Faul yapma, rahatsız et...

...Hadi oğlum be, hadi oğlum be, hadi oğlum...

...Bas Tuncay, stop stop

Meriç üzerinde tarihi buluşma 
Türkiye-Yunanistan Doğalgaz Boru Hattı'nın açılışını, Türk, Azeri ve Yunan liderleri birlikte yaptı. Tören öncesi liderler Meriç üzerinde buluştu. Proje, Türkiye'den Avrupa'ya ihraç edilecek ilk gaz olması açısından önem taşıyor

Türkiye-Yunanistan Doğal Gaz Boru Hattı'nın resmi açılış yapıldı. İpsala gümrük sahasında gerçekleştirilen törene, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Başbakan Tayyip Erdoğan, Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, Yunanistan Kalkınma Bakanı Christos Folias, Gürcistan Enerji Bakanı Alexander Khetaguri ile ABD Enerji Bakanı Samuel Bodman katıldı.
Türkiye bölümü yaklaşık 144 milyon dolara mal olan proje, Türkiye üzerinden Avrupa'ya ihraç edilecek ilk gaz olması açısından ayrı bir önem taşıyor. Törenler, Erdoğan ile Karamanlis'in Meriç Nehri üzerindeki Kipi sınır köprüsünün orta noktasında buluşarak el sıkışması ve Erdoğan'ın aracıyla birlikte İpsala tören alanına gitmeleriyle başladı.

İki lider daha sonra Erdoğan'ın makam aracına binerek törenin yapılacağı Türk tarafına geçti.

Affettirdi...
Avrupa Futbol Şampiyonası elemelerinde, 12 Eylül'de İnönü stadında Macaristan ile karşılaştık. 3-0 mağlup ettik.

Karşılaşma sonrası maçın en iyilerinden Emre basın tribününe dönerek el kol hareketi yaptı. Bütün medya ayağa kalktı.

Emre “Ben o hareketi tüm gazetecilere değil, bir kişiye yaptım” diye kendini savunurken, medya tarafından idam sehpasına çıkarıldı. Ağır eleştirilere maruz kaldı...

Yaptığı hareket çirkindi. İster bir kişiye, ister bin kişiye fark etmezdi... Yakışmadı... O çirkin hareketiyle kahretti...

Aynı Emre son Norveç maçında mükemmel oynadı, muhteşem bir gole imza attı. Sevinçle geri döndü. Dizlerini kıvırdı, yere çöktü, alnını çimlere yapıştırıp secde etti...

Bu hareketiyle beni fethetti...

Ülkemize gelen yabancı futbolcular her attıkları golden sonra haç çıkarırlar.

Hepimiz hoşgörüyle karşılarız. İnsanlar sevinçlerini inançlarıyla bütünleştirir. Gayet doğal bir reflekstir...


Bekir Hazar yazdı...


Avrupa doğalgazla Türkiye'ye bağlandı Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev, Başbakan Erdoğan ve Yunanistan Başbakanı Karamanlis, Türkiye ile Yunanistan'ı bağlayan boru hattının açılışı için birlikte düğmeye bastı.
Avrupa'ya enerji köprüsü olma hedefi doğrultusunda, yüzyılın projesi Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı'ndan sonra ikinci büyük adım da atıldı. Türkiye ile Yunanistan'ı birbirine bağlayan doğalgaz boru hattı açıldı.

Türkiye'nin dünya enerji piyasasının önemli oyuncuları arasına girme yolundaki stratejik adımlarından biri olarak nitelenen boru hattı, daha sonra Adriyatik Denizi'ni geçerek İtalya'ya kadar uzatılacak.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bu projeyle Türkiye'nin enerji konusunda Avrupa Birliği'nin 4. ana arteri olma yolunda önemli bir adım attığını vurguladı. Erdoğan, söz konusu hatta İtalya'nın da eklenmesiyle başta Hazar havzası olmak üzere Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki büyük doğalgaz kaynaklarının Türkiye ve Yunanistan üzerinden Avrupa'ya ulaştırılacağını belirtti. Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis, açılıştan duyduğu memnuniyeti, "Bu projeyle verdiğimiz mesaj şudur, işbirliği yaparak daha iyi bir gelecek kurabiliriz." diyerek ifade etti.
Öğretmenler, çocuklarının eğitimci olmasını istemiyor 
Türk Eğitim-Sen'in araştırmasına göre, öğretmenlerin yüzde 23,5'i görevlerinden artakalan zamanda ek iş yapıyor. Sendika, 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla bin 700 öğretmen üzerinde anket yaptı.

Araştırma sonucuna göre, ankete katılan öğretmenlerin yüzde 83,1'i maaş ve ek ücretleriyle birlikte 1.000-1.500 YTL arasında aylık gelir elde ediyor. Öğretmenlerin yüzde 9,8'i 500-1.000 YTL, yüzde 4,6'sı da 1.500-2.000 YTL arasında ücret alıyor. Öğretmenlerin yüzde 23,5'i görevlerinden artakalan zamanda ek iş yaptığını dile getirirken, yüzde 89,6'sı kredi kartı borcu ya da taksitleri olduğunu belirtiyor. Ankete katılan öğretmenlerin yüzde 58,3'ü kirada otururken, yüzde 28,5'i ev sahibi olduğunu kaydediyor. Öğretmenlerin yüzde 72,7'si öğretmenliğin kutsal bir meslek olduğunu dile getirmesine karşın çocuğunun öğretmen olmasını istemiyor. "Çocuğunuzun niçin öğretmen olmasını istemezsiniz?" sorusuna, ankete katılan öğretmenlerin yüzde 26,9'u "öğretmenlik mesleğinin itibarı kalmadı" derken, yüzde 13,3'ü "öğretmenlerin gelir düzeyi düşük" cevabını verdi

Gazeteci tümgeneraller

PKK saldırılarının artmasından bu yana çok değişik hadiseler yaşandı. Olayların perde arkası karışık olunca, kafalar da karıştı. Pervasız karakol baskınları, hararetle sürdürülen sınır ötesi askerî harekât tartışmaları, DTP'nin teröre destek verir mahiyetteki anlamsız tavrı... 
Gerçekten neler oluyor, nereye ulaşılmak isteniyor; kamuoyu bu soruların cevabını bulmakta zorlanıyor. Tam bu noktada medyanın makul ve makbul analizler yapması gerekiyor; ancak bunun gerçekleşmesi imkânsız. İmkânsız diyorum çünkü makul olabilmek için öncelikle doğru bilgiye ve aklıselime ihtiyaç var. Makbul olabilmek için de sadece bugüne değil, önümüzdeki on yıllara bakacak ferasete ve herkesi kucaklayacak derecede ufuk ötesi bir siyasete ihtiyaç duyuluyor.

Önce doğru bilgiden başlayayım müsaadenizle. Türk Silahlı Kuvvetleri'yle ilgili habercilik söz konusu olduğunda, maalesef bazı sıkıntılar yaşanıyor. Mesela bütün medya kuruluşlarının doğru bilgiye ulaşması çok zor. 28 Şubat döneminde başlatılan anlamsız ayrımcılığa akreditasyon deniyor.

Ekrem Dumanlı yazdı...

Demokrasiyi teröre feda etmeyeceğiz 
İçişleri Bakanı Beşir Atalay, demokrasiyi teröre feda etmeyeceklerini söyledi. Birilerinin huzur ve güven ortamından, demokrasiden rahatsız olduğunu ifade eden Atalay, "Bireysel özgürlük alanlarını daraltmamak için elimizden gelen her çabayı gösteriyoruz, göstereceğiz. Demokrasiyi teröre feda etmeyeceğiz.'' şeklinde konuştu.



İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Diyarbakır'da düzenlenen ve Diyarbakır, Van, Tunceli, Muş, Mardin, Siirt, Bingöl, Bitlis, Şanlıurfa, Hakkari, Şırnak illerinin valileri, emniyet müdürleri ile jandarma komutanlarının katıldığı Bölge Valiler Toplantısı'ndan önce önemli açıklamalarda bulundu. Hükümet olarak demokrasiyi, kalkınmayı ve adaleti önemsediklerini belirten Atalay, terörün can almaya devam ettiğini aktardı. Atalay, "Şehit vermek istemiyoruz. Huzurla ülkemizin her köşesinde refah içerisinde, özgürlük ve kardeşlik içerisinde yaşamak istiyoruz." diye konuştu.
Van'a 400 yataklı eğitim hastanesi 
Temeli Hüseyin Çelik ve Recep Akdağ tarafından atılan hastane bölgedeki illere hizmet verecek. Hastanenin 3 yılda tamamlanması planlanıyor.
Van'ın Edremit ilçesinde yapılacak 400 yataklı Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin temeli Sağlık Bakanı Recep Akdağ ile Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in de katıldığı törenle atıldı. Milli Eğitim Bakanı Çelik, temel atma töreninde yaptığı konuşmada, Van'ın ciddi bir eğitim ve araştırma merkezine ihtiyacı bulunduğunu söyledi.

Hükümetin dört önceliğe önem verdiğini belirten Çelik, "Bunlar olmazsa olmazdır. Devletin vatandaşına götürmesi gereken, eğitim, sağlık, güvenlik ve adalettir. Vatandaşı en çok ilgilendiren iki öncelik, eğitim ve sağlıktır." dedi. Çelik, yaklaşık 3 yılda tamamlanacak Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin maliyetinin 100 milyon YTL olduğunu söyledi. Sağlık Bakanı Akdağ da, 5-6 yıl öncesine kadar, vatandaşların özel sağlık kuruluşlarının kapısından bile giremediğini ifade ederken, şöyle devam etti: "Sağlıkta yeterince hizmet alamıyorduk. Bunu alabilmek için bir başka hastaneye gitmemiz, bir bıçak parası ödememiz gerekiyordu.

Arap düşmanlığı

Türkiye'de Araplara gösterilen düşmanlığın uzak bir geçmişe dayanmadığını ve yakın tarihte iktidarı devralan iktidar seçkinleriyle sınırlı olduğunu söylemek mümkün. Halen de belli küçük zümrelerin dışında Araplara düşmanlık gösteren yok. Osmanlıların bakış açısından 400 sene kendileriyle birlikte -hem de kaale alınacak hiçbir sorun yaratmadan yaşayan- Araplar "Kavm-i necip" idi. Osmanlılar, bu sıfatı Araplara saf ırklarından dolayı değil, Hz. Peygamber (sas)'in onların içinden çıkmış olması dolayısıyla layık görmüşlerdi. 
19. yüzyılın ikinci yarısından başlamak üzere, Batı karşısında önce askerî sonra psikolojik ve kültürel olarak yenildiğini kabul eden yeni Osmanlı aydını, "geri kalış"ın sebeplerini İslamiyet'te aramaya başlayınca, İslam'la özdeşleştirdiği Araplarla da herhangi bir akrabalık-yakınlık bağı içinde olmak istemedi. Osmanlı aydını ve yöneticisi, İbn Haldun'un deyimiyle "galibi taklit eden, ona derin bir hayranlık duyan mağlup" psikolojisi içinde olduğundan, Batılı oryantalistler hangi gözle İslamiyet'e ve Araplara baktıysa, onlar da aynı gözle bakmaya başladılar

Ali Bulaç yazdı...

Yine soba faciası: İki aileden 7 ölü 
Karbonmonoksit gazından zehirlenerek hayatını kaybeden minik Ceylin'in cesedi battaniyeye sarılarak çıkarıldı.
Afyonkarahisar ve Tekirdağ'da sobadan sızan karbonmonoksit gazı, iki aileden 7 kişinin ölümüne neden oldu. Zehirlenme olaylarından ilki Afyonkarahisar'da meydana geldi.

Önceki gece Afyonkarahisar'da aynı aileden 4 kişi yine tam olarak sönmeyen sobadan sızan karbonmonoksit gazından zehirlenerek hayatını kaybetti. Cumhuriyet Mahallesi'nde meydana gelen olayda, gece aynı odada kalan Ayşe Özyurt (55), yeğenleri Zarife Sertkaya (25) ile 2 yaşındaki kızı Ceylin ve Fatime Akcan (22) sobadan sızan karbonmonoksit gazından zehirlenerek öldü. Özyurt'un yan odada kalan oğlu Gökhan Özyurt, sabah kalktığında annesi ve yeğenlerinin kaldıkları odadan ses çıkmaması üzerine şüphelendi. Kapıyı birkaç kez vuran Gökhan Özyurt, ses gelmemesi üzerine içeri girdiğinde annesi ve akrabalarının cesediyle karşılaştı. Zarife Sertkaya ve kızı Ceylin'in cansız bedenleri kanepenin üzerinde birbirlerine sarılmış olarak bulundu.
Dünyada bor tükeniyor, Türkiye 2012'de tekel olacak 
Türkiye, dünyanın en önemli stratejik madenleri arasında yer alan bor da tekel olma yolunda. ABD Jeoloji Kurumu'nca dünya genelinde ispatlanmış bor rezervi 3,5 milyar ton olarak hesaplanırken bunun yüzde 80'i ise Türkiye sınırları içerisinde bulunuyor.

Uzay sanayinden tarım sektörüne kadar her alanda kullanılan bor madenini uzun yıllardır değerlendirmeyen Türkiye'de tablo değişmeye başladı. Türk kamu şirketi Eti Maden, yüzde 38 payla pazarda liderliği ele geçirirken, rakibi Us Borax ise yüzde 32'lik pazar payıyla ikinci sıraya geriledi. İngiliz-Avusturya sermayeli şirketin rezervleri beş yıl içinde tükenecek. Türkiye 2012'de pazarın tek hakimi olurken, 380 milyon dolar seviyesinde olan hammadde ihracatından elde ettiği gelir ise 2 milyar dola- ra çıkaracak. 

Etimaden Genel Müdürü Orhan Yılmaz'ın talebi üzerine Başmüfettiş Galip Türkmen tarafından hazırlanan 'Bor Pazarında Küresel Trendler' isimli raporda yer alan tespitlere göre ortaya çıkacak talebin karşılanabilmesi için de yeni yatırımlara ihtiyaç duyulacak.

 Gırtlak kaç boğummuş?
Genelkurmay'ın iç hizmet yönetmeliğinde değişikliğe giderek, geçmiş görevleriyle ilgili olarak sağda solda konuşan asker kişilere yaptığı çağrıyı okuyunca şaşırdım: Şaşırdım çünkü anayasal bir hakkı, iki satırlık yönetmelik değişikliği ile kayıt altına almanın, bir hukuk devletinde nasıl mümkün olabileceğini pek anlamadım.
Anayasa'nın 25. maddesi bakın ne diyor: "Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz." Tamam, farkındayım, Genelkurmay'ın "konuşmayın" yasağı, fiilen bir temenni hükmünde, kanun hükmünde bir geçerliği ve kapsamı yoktur; çünkü bütün müeyyidesi, konuşan emekli subayların orduevlerine girişini yasaklamaktan ibaret. Yasakla yaptırım arasında bir oransızlık var. O sebeptendir ki, suskunluk emri, aslında taşıması gereken anlamdan daha dramatik çağrışımlara doğru sürükleniyor. Eğitim kalitesi, doktriner metaneti, teşkilatlanma mükemmelliği, personel seçmek konusundaki titizliği ile efsaneleşmiş bir kurumun, emekliye ayrılmış mensupları hakkında, "konuşursanız ben de sizi orduevlerine almam" diye tavır göstermesi insanın içini burkuyor.

A.Turan Alkan yazdı...


 

 

Kenthaber
Yayın Tarihi : 19 Kasım 2007 Pazartesi 06:52:05
Güncelleme :19 Kasım 2007 Pazartesi 08:00:08


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
İsmail Aslan IP: 85.98.178.xxx Tarih : 19.11.2007 11:25:18

Kenthaber Sitesinin Sayın Editörleri; Basın özetlerini hazırlarken gazeteleri hangi kriterlere göre seçiyorsunuz? Hürriyet, Milliyet ekonomik çıkarları için hükümetin borazanlığını yapan Aydın Doğan'ın gazeteleridir. Sabah gazetesi TMSF aracılığıyla sahipşliği devlete geçmiştir ve yine o'da aynı şekildedir. Zaman okyanus ötesinden yönetilmekte ve emperyalizme hizmet eden Ilımlı İslamın gazetesidir.Yeni Şafağın nasıl bir gazete olduğunu ise Mısır'daki sağır sultan bile biliyor. Sonuç olarak; tüm basın mütareke basını olarak görev yapmaktadır.Ancak soldan baksan bir iki, sağdan baksan bir iki tane ulusal çıkarları savunan gazete kalmıştır. Onlarada siz itibar etmiyorsunuz. Yani bu şekilde objektif habercilik mi yapmış oluyorsunuz. Vatandaşın doğru haber alma hakkına saygılı olmamız gerekir. Mustafa Kemal Anadoluda kurtuluş Savaşı'nı örgütlerken İstanbulda gazetecilik yapan ingiliz beslemesi Ali Kemal'in hayatından ibret almalıyız. Yurtdışında ikinci evi olanlardan, Karen fok'tan gelen paralarla beslenenlerden bu ülkeye hayır gelmez. Ali Kemalist olmayalım. Olacaksak Kemalist olalım. Gazeteci olacaksak Hasan Tahsin olalım...sevgili editörler. Başarı dileklerimle.